22 Ekim 2017 00:18

Mine Özfidan, İstanbul’un rüya haritasını çıkaracak

İstanbul Taksim ve Kadıköy’de 1 TL karşılığında rüya dinleyen Mine Özfidan, rüya dinleyiciliği projesi hakkında Evrensel'e konuştu.

Paylaş

Alper KAYA 
İstanbul

Mine Özfidan’ı Twitter’dan tanıdım. İstiklal’e rüya dinlemeye çıktığını söylüyordu attığı tweette. Aradan bir gün geçmeden, ona Kadıköy’de rastladım. Rüyalarından mesaj çıkarmaya çalışan insanlar gibi, bu tesadüfün bir şeylere işaret ettiğini düşünmek istedim ve bu ilginç fikrin sahibiyle bir röportaj yaptım. Kısa ve uzun vadeli hedefleriyle, rüya dinleyiciliği projesi hakkında konuştuk Mine ile… Mobbing’in ve televizyonun rüyalarınızı yönettiğini biliyor musunuz? O biliyor! Şimdi ona kulak verelim.

Merhaba Mine! İlk olarak kısaca kendinden bahseder misin? 

Merhaba, kendimden nasıl bahsedeceğimi bilmiyorum. Ben Mine; yemek yiyor, uyuyor, sevdiğim insanlarla konuşuyor, hayal kuruyor ve bolca gülümsüyorum. Hep gülümsüyor oluşum sizi aldatmasın, aptal ya da bir iyilik meleği değilim. Sadece yaşamaya çalışıyorum ve benim bir derdim var. O da sokakları güzelleştirmek, hayata yavruağzı bir renk bırakmak. Pembe değil. Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nü okudum ve sanırım, sinemaya tutkunum. Evet. Sinema kafamın içine bir terzi bıraktı. Onu kesiyor, biçiyor ve tekrar dikiyor. Sonra yeniden söküyor ve yeniden dikiyor.

BİR ÖYKÜYE İHTİYACIM VARDI...

Seni sosyal medyada Rüya Dinleyicisi olarak tanıdık. Biraz bu duruma açıklık getirir misin? Nereden aklına geldi mesela?

Aslında annemle başladı bu hikaye. Annem rüyaları sever ve inanır. Ve bazı rüyaları gerçekleşir. Buna bire bir şahidim. Sihirli bir durum. Sonra benim de böyle ilginç rüyalarım oldu. Annemle rüyalar hakkında konuşuruz ve bu hoşuma gider. Daha sonra 2017 ağustos ayında neden bir kısa film çekmiyorum diye düşünmeye başladım. Haziran ayında Sinema bölümünden mezun oldum ve çektiğim bir tane bile film(-cik) yok. Yalnızca gölde yüzen ördekleri ve çiçekleri kayıt altına aldığım mini bir belgeselim var. Ve hayat akıp gidiyor. Kısa film çekebilmek için bir öyküye ihtiyacım vardı ve bunu rüyalardan esinlenerek yazabileceğimi düşündüm, işte sonra da rüya toplamaya karar verdim. Önce yakın arkadaşlarımdan rüya toplamaya başladım. Bana her sabah uyanınca rüyasını anlatan bir arkadaşım vardı mesela. İlk onun rüya dinleyicisi oldum. Daha sonra eylül ayında twitter’dan bir duyuru yaptım ve orada insanlardan rüya toplamaya devam ettim. Hatta twitter da dinleyip çok sevdiğim bir rüya var, onun kısa filmini çekmek istiyorum. Sağolsun rüya sahibi de buna izin verdi. Ve böylece devam ettirmek istedim rüya dinleyiciliğini. Daha sonra ilk kez 6 Ekim’de istiklal caddesine çıktım ve insanların rüyalarını yüz yüze dinlemeye başladım. Ve her gün aklıma yeni bir fikir gelmeye başladı. Örneğin rüya dinleyicisi olarak bunları arşivleyip sanat haline getirmek istiyorum. Yani rüyalardan bir resim sergisi yapılabilir, tabi benim resim yeteneğim yok bunu o alanla ilgilenen arkadaşlarla işbirliği içinde çözebileceğimi umuyorum. Daha sonra rüya müzesi gibi bir projem var. Bu eğer gerçekleşirse dünyada bir ilk olacak. Daha sonra beni destekleyen bir arkadaşım İstanbul’un rüya haritasını oluştur dedi, yani neden olmasın? Muhteşem bir fikirdi. Zamanla olacak bir şey ama İstanbul’un her semtinde rüya dinlemeye devam edeceğim ve bunlardan bir harita oluşturacağım. Bakalım Balat’la Levent arasında uyku sinemasına yansıyan neler var? Birlikte göreceğiz. Aynı zamanda bu rüya dinleyiciliği benim için sosyal bir deneye de dönüştü. İleride bunlarında analizini yapıp sizlerle paylaşacağım.

Bir haftaya yakın süre Taksim, Kadıköy gibi kalabalık yerlerde rüya dinledin. Yaklaşık olarak kaç rüya dinlemişsindir? En ilginçüç tanesini heybenden çıkarıp paylaşır mısın?

Yaklaşık olarak 70-80 tane dinlemişimdir. Evet, düşündüm ortalama 70-80 arası. Rüyaları paylaşmayacağım ama (düşününce ilginçliğini yitiriyor aslında), şiddet içerikli rüya anlatan kişi sayısıçok.

Bu süreçteki izlenimlerini de detaylı aktarabilir misin?

Elbette bu durumu anlayabiliyorum gün içinde bir sürü baskıya maruz kalıyoruz ve rüyalarda insanlar ruhunun bir patlamasını yaşıyor. Örneğin mobbing uygulanarak çalıştırılan bu binlerce insanı düşünün yani ne bekliyoruz ki elbette rüyalarıçiçek değil. Sonra televizyonu düşünün: Dizisi, haberleri, show programları hepsi bize altın tepside şiddet ve gerginlik sunuyor. Diziler kötü, katil, psikopat karakterlerle dolu. Sanki Hollywood korku sineması gibi. Yani şöyle diyebilirim sanırım “bilinçaltı” gerçek bir çöpe dönüşmüş. Sıkı giyinin, koruyun kendinizi. Güzel rüyalar anlatan insanlar da oldu tabi. Onlarla birlikte ruhumun havalandığını hissettim. Ayrıca şunu aktarayim 40 yaşüstü benimle iletişime geçen kadın-erkek, neredeyse hepsi “rüya dinleyicisi”nden bir sonuç istediler. “Ne yani sadece dinliyor musun, yorum?​”

Fakat çocuklar, lise- üniversite arası genç yaşındaki arkadaşlarım daha çok bir oyun gibi gelip benimle muhabbet edip rüya anlattılar. Gerçekten onlarla konuşmak çok güzel. Fantastik bir filmin içine oynuyormuşuz gibi hissettim onlarla.

EN İLGİNÇ RÜYA...

Hep sen dinledin, bu sefer de biz dinleyelim. Gördüğün en ilginç rüya neydi?

Hımm. İlginç değil ama benim çok sevdiğim bir rüyam var. Şöyle; rüyamda siyah saçlı beyaz tenli gözleri ela-kahverengi arasında değişen dört tane erkek çocuk gördüm. Onlar benim çocuğummuş. İçimden 4-5 yaşlarında değişen bu dört çocuğu ne zaman doğurduğumu düşünüyorum, şaşkınım. Genişçe bordo bir koltukta dördü de oturuyor. Hepsine tek tek dikkatle bakıyorum, göz-saç renklerinden babalarının kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyorum. Kiminle evliyim bilmiyorum. Çocuklara göre evlendiğim adamın kim olduğunu çıkarmaya çalışıyorum (Gülüyor). Aynı zamanda beni geren bir tehlike var. Dört oğlan çocuğuma bu tehlikeyi sezdirmemeye çalışıyorum, ben korkarsam onlar da korkar diye. Koltuğun önünde oturup iki elimle koltuğun kolluk yerini tutuyorum. Onları seviyorum, yine içimden onlara bakarak “Ben varken size kimse bir şey yapamaz” diyorum. Saçlarını okşuyorum, seviyorum. Bu kadar! Her zaman bir kız bebek annesi olmak isteyen ben için ilginç bir rüyaydı. Fakat his olarak uzak değilim. Bir de dört tane erkek çocuk... Onlar gerçek olsa ne yapardım bilmiyorum, hem muhteşem hem de dört tane Mine olmam gerekirdi (Gülüyor) Ahh bir de keşke o koltuğun önünde bir tane fotoğrafımız olsaydı!

Normalde röportajlarda hep klişe bitişler olur. Fakat bu kadar klişeden uzak bir girişimin sahibine de ayıp olur öylesi. O yüzden sana “tatlı rüyalar” dileyerek röportajı sonlandırmak istiyorum. Evrensel okurlarına iletmek istediğin bir şeyler var mı?

Hayatımda çokça tecrübe ettiğim bir şey, eğer bir iyilik yapıyorsanız mutlaka o size dönecektir. Bununla ilgili o kadar çok şey yaşadım ki artık iyiliği bencil ve faydacı bir zihinle gerçekleştiriyorum. Yani tekrar bana dönsün diye. Rezil biriyim. Teşekkür ederim, size de tatlı rüyalar…

 

ÖNCEKİ HABER

Nalan’a, hep başkalarının hayatına karışan hatıralarla

SONRAKİ HABER

Gazetecilerden 24 Ekim'deki gazeteci davasına çağrı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa