11 Ekim 2017 22:07

CHP’li Tezcan: İddianame değil, iddia kuponu

CHP’li Tezcan savcılıkların hazırladığı iddianamelerin artık bir iddia kuponu haline geldiğini ya tutarsa diye hazırlandığını söyledi.

Paylaş

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, “Artık ne yazık ki savcılıkların hazırladığı iddianamelere iddianame demek mümkün değil. Bunlar artık bir iddia kuponu, ya tutarsa. ‘Atalım ortaya bir şey ya tutarsa’. Ama bunun mağduru var, iddiaya meraklıysanız, gidin bir yerde iddia oynayın. Vatandaşın hürriyeti üzerinden oyun oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur” dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkalığında genel merkezde toplandı. MYK’nın gündemine ilişkin basın toplantısı düzenleyen Tezcan, İstinaf Mahkemesi’nin yerel mahkemenin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verdiği kararı bozmasıyla ilgili değerlendirmede bulundu. Tezcan, “Başından beri kumpas olduğunu, mahkumiyet ve tutuklamanın hukuksuz olduğunu söylüyorduk. Bu karar sevindiricidir, haklı olduğumuzu gösteren bir karardır” dedi.

İstinaf Mahkemesi’nin bu kararla, “Berberoğlu casus değildir, daha önceden açıklanan bilgi sır olmaz, bir siyasi partinin oylarını azaltarak seçimi kaybetmesine neden olmak nasıl olur da casusluk olarak değerlendirilir?​” dediğini ifade eden Tezcan, “Bu bize Türkiye’deki yargı sisteminin ne hale geldiğini gösteriyor. Her hafta buna benzer bir ibret vesikasıyla milletimizin karşısına çıkmaya artık sıkılır olduk. Hem iktidardan hem de yargı organlarından Türkiye’yi bir an önce bu ayıptan kurtarmalarını bekliyoruz. Türkiye böyle bir tabloyu hak etmiyor” diye konuştu.

‘ATALIM ORTAYA BİR ŞEY YA TUTARSA’

Büyükada iddianamesine de eleştiren Tezcan, iddianameyi göstererek, “Büyükada’daki insan hakları aktivistleri için, ‘Casusluk faaliyeti’ diyorlardı. Peki bu iddianamede nerede yazıyor casusluk? Hiçbir yerinde yok. Dillerine doladılar, pelesenk oldu. Kimi içeri alsalar ‘casusluk’ diye bir şey atmaya başladılar” dedi. İddianamenin içinde suçun olmadığını, gizli tanık ifadesinin bulunmadığını, yazışmalarda suç oluşturacak bir şeyin yer almadığını belirten Tezcan, şunları kaydetti:

“Umuma açık yerde yapılan toplantının notlarını birbirleriyle paylaşmışlar, bunları suç diye yazıyorlar. Hiçbir vicdanlı hukukçu, buradan suç üretemez. Belli ki bir plan dahilinde gözaltı işlemi yaptılar. Arkasından o gözaltı işleminden yeni bir kumpas planlama peşindelerdi ama bula bula bu suç olmayan fiilleri suçmuş gibi anlatma noktasına geldiler. Artık ne yazık ki savcılıkların bu hazırladığı iddianamelere iddianame demek mümkün değil. Bunlar artık bir iddia kuponu, ya tutarsa. ‘Atalım ortaya bir şey ya tutarsa’. Ama bunun mağduru var, iddiaya meraklıysanız, gidin bir yerde iddia oynayın. Vatandaşın hürriyeti üzerinden oyun oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur.”

‘VİZE KRİZİNİN EKONOMİYE MALİYETİ 63 MİLYAR LİRA’

ABD’nin vize yaptırımına ilişkin ise Tezcan, bu haksız vize yaptırımının kabul edilebilir olmadığını ancak uluslararası ilişkilerde de ülkenin ciddiyetinden hükümetlerin sorumlu olduğunu ifade etti. Tezcan, “Sizin dünya ölçeğinde pozisyonunuzun ne kadar ciddiye alındığından ve size karşı nasıl muamele edilebileceğinden hükümetler sorumludur. Ne yazık ki AK Parti Hükümeti dış politika konusunda iflas etmiştir, her noktada iflas ettiği gibi. Bu iflasın neticesinde Türkiye arkası yalnız bir görüntü çizmektedir” dedi.

Bu vize krizinin ekonomiye maliyetinin ise 63 milyar lira olduğunu kaydeden Tezcan, “Bizim vatandaşımızın, şirketlerimizin, iş adamımızın, işçimizin, çalışanımızın, emeklimizin sırtındaki yük 63 milyar lira. Dövizdeki değişim, artan borç yükünden kaynaklı kur farklarının tamamını alt alta yazdığınızda rakam çıkıyor” dedi.

‘BOZAN DÜZELTEMEZ’

Tezcan, hükümetin dış politikada daha ciddi, Türkiye’nin saygınlığını artıracak, uluslararası ilişkilerde arkasını yalnız bırakmayacak, güçlü desteklere sahip olacak bir pozisyon alması gerektiğini belirtirek, şöyle devam etti:

“Sayın Erdoğan dün çıkıp bir büyükelçinin işlemiyle sanki bu vize uygulaması ortaya çıkmış gibi esti, kükredi, bir şeyler söyledi. Bugün ABD Hükümeti çıktı, ‘Bunu biz yaptık’ dedi. Bir büyükelçinin böyle bir kararı veremeyeceğini herkes bilir. Böyle bir ciddiyetsiz tutum olmaz. Kaldı ki eğer bir büyükelçinin kararıysa, buna cevap vermek senin büyükelçine düşer. Muhatabı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı değildir. Bu kadar ciddiyetsiz pozisyon almanın uluslararası alanda bizi hangi sıkıntılara soktuğunu görüyoruz.

Bozan düzeltemez. Bu ilişkileri bu noktaya getiren AK Parti Hükümeti’dir. Türkiye’yi iflas eden bir dış politika noktasına getiren AK Parti Hükümeti’dir. Suriye krizinden kaynaklanan bölgedeki Türkiye’nin içine düştüğü sıkıntının sebebi AK Parti Hükümeti’dir.

Emevi caminde namaz kılma hesabı yapmışlardır, bu telaşa düşmüşlerdir ama Süleymanşah’ta abdestleri bozulmuştur. Şimdi gelinen bu tablo içerisinde bunlar Türkiye’yi dünyada yalnızlaştıran bir hükümet olarak bu işi çözemezler. Bozan çözemez. Çözüm nerededir? Bu hükümetin değişmesindedir. AK Parti Hükümeti değişmediği sürece Türkiye bu problemleri sağlıklı ve hakkıyla ne yazık ki çözebilme yeteneğine sahip olamayacaktır.”

‘BELEDİYE BAŞKANLARINA ŞANTAJ’

AKP’li belediye başkanlarının istifa tartışmalarına da değinen Tezcan, “AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan çıktı iki tane yol söyledi, ‘Ya istifa edersin, ya yargıya gidersin.’ Ne demek bu? Bu şantaj ne demek. Yani diyor ki ‘Benim talimatıma uyup istifa edersen, ben senin suçunu kapatırım, örterim, savcılar senin hakkında soruşturma yapmazlar, mahkemeler de hakimler de seni çağırmazlar, yargılamazlar’. Hani yargı bağımsızdı” diye sordu.

Bunun hem belediye başkanlarını hem de yargıyı töhmet altında bırakacağını ifade eden Tezcan, Türkiye’nin kabile devleti düzeyine düşürüldüğünü, hakimlerin, savcıların talimatla hareket ettiğini, bunun tek adam rejiminin fotoğrafı olduğunu söyledi.

‘DARBEYLE GERÇEK BİR YÜZLEŞMEDEN KAÇIYORLAR’

Tezcan, TBMM Darbe Komisyonu raporuna ilişkin ise, AK Parti’nin 15 Temmuz darbesinin arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarmak istemediğini ifade ederken, “Darbenin siyasi ayağını saklamak istiyor. Darbeyle gerçek bir yüzleşmeden kaçıyor. Darbeleri Araştırma Komisyonu kurulurken, komisyonun kurulmasını önlemek istemelerindeki sebep, komisyonu geciktirmelerindeki sebep, üye vermeyi geciktirmelerindeki sebep bu idi. Komisyon başkanlığına FETÖ ile bağlantısı bilinen bir milletvekilini getirip koymalarının arkasında yatan sebep bu idi” diye konuştu.

‘TBMM BAŞKANI ACZ İÇERİSİNDE’

Komisyon raporuna CHP’nin “çok nitelikli” bir muhalefet şerhi yazdığını ifade eden Tezcan, “Arkasından komisyon korsan rapor düzenledi; CHP’yi, itham eden, yalan ve iftiralarla dolu haksız bir korsan ek yaptı, rapora. Buna karşı arkadaşlarımız ek muhalefet şerhi verdiler. Şimdi anlıyoruz ki TBMM Başkanı acz içerisinde. Bunu rapora ekletmek istemiyor, ‘Benim yetkim yok’ diyormuş. Kimin yetkisi var, Sayın İsmail Kahraman? Meclis’te çalışan taşeron işçinin mi yetkisi var? Yetkin yoksa nasıl Meclis Başkanısın” dedi.

Bu rapora, CHP’nin ek muhalefet şerhinin konmamasının, bu raporun “korsan rapor” olduğunun bizzat komisyon başkanlığı ve Meclis başkanlığı tarafından tescil edilmesi demek olduğunu belirten Tezcan, “Töhmet altındasınız, bu töhmetten kurtulmanın yolu bunu rapora eklemektir” dedi.

‘TÜTÜN ÜRETİCİLERİNE YENİ BİR DARBE’

Meclis’te görüşülen Torba Yasa’da tütün üreticiyle ilgili bir ceza hükmü konulduğuna dikkat çeken Tezcan, zaten sefalet içine sokulan tütün üreticilerine bir yeni darbe daha vurulduğunu ifade etti. Türkiye’de 2002 yılından bu yana tütün üreten hane sayısının 7.5 kat azaldığını belirten Tezcan, “Sigara tekellerinin çıkarı için tütün ekimini yok eden AK Parti iktidarı şimdi de o yok olan ailelerinin haklarını, çıkarlarını savunmak yerine Torba Kanun’da yeni bir cezalandırmayla onları cezalandırmanın peşinde” diye konuştu.

‘LAİKLİKTEN SAPMA 15 TEMMUZ’A SAVRULMADIR’

Tezcan, bugün hızlı bir şekilde laiklikten, seküler yaşam tarzından sapmaya dönük, sistemli uygulamalarla karşı karşıya olunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Şunu hükümetin çok iyi bilmesi lazım, Türkiye’nin geleceği orada değil. Katı taassupta Türkiye’nin bir geleceği yok. Laiklikten sapmak akıldan sapmaktır. Eğitimde, yönetimde, idarede katı bir taassubu yerleştirme anlayışı, ne yazık ki sistemli bir şekilde yürüyor.

Bütün okulları imam hatip yapmak zorunda mısınız? Kimse imam hatip açılmasına itiraz etmiyor ama herkes çocuklarının rızasına aykırı olarak imam hatibe mahkum edilmesine karşı. Bütün öğretmenleri imam yapmak zorunda mısınız? Böyle bir eğitim sistemi olur mu? Herkes sizin arzu ettiğiniz şekilde mi eğitecek çocuklarını?

Şimdi okul kantinlerini haremlik selamlık yapmaya başlamışlar. Çocuklarımızı daha küçücük, okul çağlarında birbirine düşman cinsiyetler olarak yerleştirip nasıl bir tablo yaratmak istiyorsunuz, nasıl bir sakat kuşak yaratma peşindesiniz? Bu bizim dinimizin özüne aykırıdır. İslam’ın, Peygamber Efendimizin hoşgörüsüne aykırıdır. İslam’da böyle bir anlayış yoktur. Cahiliye anlayışını İslamiyet diye okullara yerleştirmeye kalkan anlayış, Türkiye’nin geleceğini temsil edemez.

Şunu unutmasın hükümet çevreleri, laiklikten sapma 15 Temmuz’a savrulmadır. Laiklikten sapmanın bedelini yaşadık; 250 şehit, 2 bin 193 gazimiz var. Aynı anlayışla devleti ele geçirdiler, şimdi başka cemaatlerle, başka anlayışlarla eğitimden itibaren Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almaya çalışıyorsunuz.

Bu ülkenin kurucuları, Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu kadrosu çok sağlıklı bir temel bıraktı. O temelden, o anlayıştan vazgeçerek Türkiye’ye bir gelecek aramak maceradan başka bir şey aramak değildir.” (ANKA)
 

ÖNCEKİ HABER

Emine Erdoğan sosyal medyada

SONRAKİ HABER

Adana'da sulama kanalında kadın cesedi bulundu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...