01 Ekim 2017 11:42

İzmir Edebiyat Günleri'nde barış gazeteciliği konuşuldu

İzmir Edebiyat Günleri çerçevesinde düzenlenen etkinlikler kapsamında Bayındır’da 'Barış Gazeteciliği mümkün mü?' konulu panel düzenlendi.

Paylaş

İzmir Edebiyat Günleri’nde barış gazeteciliği konuşuldu. Konuşmacılar, barış gazeteciliği için salt olanı yazan gazeteciliğin yapılmasının dahi barışa hizmet edeceği vurgusu yaptı.

İzmir Edebiyat Günleri çerçevesinde düzenlenen etkinlikler kapsamında dün akşam Bayındır’da “Barış Gazeteciliği mümkün mü?​” konulu panel düzenlendi. Düzenlenen panele Gazeteci Burcu Karakaş, Akademisyen Özgür Mumcu ve CHP Eski Milletvekili ve Gazeteci Melda Onur konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü Mahmut Çınar’ın yaptığı panelde medyanın dili ve yaklaşımı konuşuldu.

‘GERÇEĞİ BU KADAR ÇARPITAN BİR DÖNEM OLMAMIŞTI’

Türkiye’de ana akım medyanın dilinin barış gazeteciliği ile ilgili olmadığını vurgulayan Burcu Karakaş, barış haberciliğinin Türkiye için olağanüstü hal (OHAL) koşullarında yaşanan savaş sürecinde lüks olduğunu söyledi. “Yandaş medya çok farklı bir yerde duruyor” diyen Karakaş, “Gerçeği bu kadar çarpıtan bir dönem olmamıştı. Yine meslektaşına bu kadar vurma heveslisi bir medya olmamıştı. Bir whatsapp grubu üzerinden meslektaşlarını terörist ilan eden yayın organları ile karşı karşıyayız” dedi. “Bu ortamda barış gazeteciliği ne kadar mümkün?​” diye soran Karakaş, “Düşman hukuku” uygulamasının basın yayın organları üzerinden yürütüldüğü bir dönemden geçildiğini hatırlattı. Savaşı körüklemeden, nefret söylemine başvurmadan bir haber yazmanın önemine dikkat çeken Karakaş, “SİHA’lar gidiyor 4 insanı vuruyor. Ve Valilik bu insanları işbirlikçi olarak duyuruyor. Bu açıklamayı medya olduğu gibi kullandığı zaman ne yazık ki bir algı yaratılıyor. Buradan baktığımızda medyanın da 90’lı yılları aşan bu sürece alet edildiğini görebiliyoruz” diye konuştu.

‘İNSANLIĞA KARŞI SUÇ İŞLİYORLAR’

Özgür Mumcu, doğru dürüst olması gerektiği gibi gazetecilik yapıldığı zaman zaten barışa hizmet edileceğini söyledi. Asıl konuşulması gerekenin savaş gazeteciliği olduğunu belirten Mumcu, ana akım ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen medyanın durumuna dikkat çekerek, “Dolmabahçe Mutabakatının açıklandığı gün hepsi çocuklar gibi mutluydu. Yayınlarını ona göre yaptılar. Hatta Erdoğan’ın da fotoğraflarını koyarak, ekran başında izlerken duygulandığını yazdılar. Ama birkaç gün sonra Erdoğan Dolmabahçe Mutabakatını tanımadığını açıklayınca hepsi döndüler. Bu önemli bir örnek olabilir” diye konuştu. Nazi Almanya’sında Hitler yanlısı yayın yapan medya organlarını hatırlatan gazetecilerin yargılandığını vurgulayan Mumcu, Türkiye’de benzer şekilde yayın yapan gazetecilerin insanlık suçu işlediğini belirterek, devran döndüğünde yargılanacaklarını söyledi. “Umarım onlar tutuksuz yargılanır” diye devam eden Mumcu, “Çünkü suç işliyorlar. Halka yalan söylüyorlar. Manipülasyon yapıyorlar” ifadesini kullandı. “Barış gazeteciliği lüks mü?​” diye soran Mumcu, “Yapmamız gerekiyor. Çok da umutsuzluğa kapılmayalım. Zaman geçecek bunlar değişecek. Arşiv çalışması yapıyoruz zaten. Kimse yazmasa tarih ona göre yazılacak. Zaten biz o tarihin onların istediği gibi yazılmasını da engelliyoruz” dedi.

MEDYA DİLİ ÖNEMLİ

Melda Onur ise, Türkiye’de ana akımın yaptığının gazetecilik dahi olmadığını belirtirken, medyanın dilinin önemli olduğunu kaydetti. Medyanın diline SİHA’lar ve kolluk kuvvetlerinin açmış olduğu ateş sonucu yaşanan olaylarla örnek veren Onur, “SİHA’ların kullanılmasında yaşananlara bakıldığında eğer ölen biri varsa terörist, yaşayan kişi ise sivil. Böyle yaparak ölen kişinin ölümünü de meşrulaştırıyorlar” diye konuştu. Basının önemine dikkat çeken Onur, salt olanı yazan gazetecilik yapılarak barışa hizmet edilebileceğini dünyanın farklı yerlerinde yaşanan olaylarla örneklendirdi. (İzmirMA)

ÖNCEKİ HABER

Eğitim Bakanı'ndan TEOG açıklaması: Test yok yazılı var

SONRAKİ HABER

HDP, tutuklu vekiller için Edirne Cezaevi’nde açıklama yaptı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...