15 Eylül 2017 00:29

Brezilya halkı bankerlerin hükümetine direniyor

Brezilyalı Gazeteci Patriota, ülkesindeki son bir yılda meydana gelen gelişmeleri Evrensel için yazdı.

Paylaş

Sandino PATRIOTA
Sao Paulo

Brezilya’yı 2016 mayısından bu yana bir meclis darbesiyle Başkan Dilma Roussef’in görevini sona erdiren bir hükümet yönetiyor ve bu hükümetin başı da Brezilya Demokratik Hareket Partisinden (PMDB) Michel Temer. 

Temer ve partisi PMDB, on yılı aşkın bir süredir Lula ve Roussef başkanlığındaki İşçi Partisi (PT) hükümetlerinde yer almaktaydı. 

NEOLİBERAL GÜNDEM HAYATA GEÇİRİLDİ

Temer, iktidara geçer geçmez ülkede daha önce eşine rastlanmamış sertlikte bir neoliberal gündemi uygulamaya girişti. Boston Bankasının Eski Yöneticisi Henrique Meirelles’i Ekonomi Bakanlığına getirdi. Ekonomideki en önemli ikinci koltuk olan Merkez Bankası Başkanlığına da Ilan Goldfajn oturtuldu. Filistin Hayfa doğumlu ve Itaú Bank eski yöneticisi olan Goldfajn’ın siyonist çevrelerle güçlü bağlantıları bulunuyor. Finans kurumlarının çıkarlarının her alanda öne alındığı bu yönetimi “bankerler hükümeti” olarak adlandırabiliriz.

Temer’in öncelikli hedeflerinin merkezinde bütçe, çalışma ve emeklilik yasalarında yapılacak kanuni değişiklikler bulunuyor.
Yozlaşmış vekil ve senatörlerden oluşan hükümet, gelecek 20 yıllık süeçte sosyal alanlardaki (sağlık, eğitim, barınma vb.)  yatırımların dondurulmasını sağlayacak olan anayasal değişikliği de onayladı. 

Rio de Janeiro ve Rio Grande do Sul gibi önemli eyaletlerde memur maaşlarının ödenmediği bütçe krizlerinin yaşandığı bir dönemde sosyal harcmalarda 20 yıl boyunca artış yapılmayacak. Kamu sektöründeki kesintilerle üretilen bu ekonominin tek hedefi var: Devlet borçlanmasından elde edilen kâr ödemelerinin finanse edilerek finansal sermayeye gelir yaratılması.

YENİ İŞ YASASI ONAYLANDI

Çalışma yasalarına yönelik hazırlanan değişiklik de ulusal kongrede onaylanmış durumda. İşçi sınıfının 1930’lardan bu yana grevlerle elde ettiği tarihi kazanımlar artık tehdit altında. Tüm üretim sektörlerinde taşeron çalıştırmanın önü açılırken sendikal örgütlenme hakkı da ciddi biçimde kısıtlanıyor. Günümüzde resmi rakamlara göre Brezilya’da 14 milyondan fazla işsiz var, çalışanların birçoğu da kadrosuz olarak çalıştırılmakta.

TÜM ALANLARDA SALDIRILAR

Anayasasa emeklilik reformu adıyla yapılam istenen değişiklik de oylama aşamasında. Eğer onaylanırsa emeklilik yaşı yükselecek, işten çıkarma ve taşeron çalışma yaygınlaştırılarak emeklilik fiilen imkansız hale getirilecek.

Tüm kamuoyu yoklamalarında yüzde 90’ı aşan oranlarda meşru görülmeyen darbe hükümeti bağımsızlık ve sosyal haklara vahşice saldırıyor. Bu hükümet sadece ağustos ayında asgari ücretin değerini düşürdü, ulusal ekonominin stratejik sektörlerinin başında gelen enerji şirketi Eletrobas ve birçok liman, hava yolu ve otoyolun özelleştirileceğini ilan etti. 

Ayrıca Amazon Ormanı’nın kalbinde yer alan 46 bin kilometrelik bir çevresel koruma alanında maden çıkarma ruhsatı çıkararak ülkede ve bölgede çevresel dengeyi tehdit eden bir karara imza attı. Ulusal paranın basıldığı kamu şirketi Casa da Moeda da satılığa çıkarılmaya çalışılıyor.

HER HAFTA YENİ BİR YOLSUZLUK

Diğer yandan her hafta darbeci başkan ve hükümetinin önde gelen üyeleriyle bağlantılı yeni yolsuzluk suçlamaları ortaya çıkıyor. Başsavcı Rodrigo Janot, New York’ta yaşayan ve dünyanın en büyük et şirketlerinden birinin sahibi Joesley Batista ile ispatlanmış yolsuzluk ilişkileriyle ilgili Devlet Başkanı Temer hakkında soruşturma açmak amacıyla kongreye başvurdu. Ancak kongrede yapılan oylamada soruşturma izni çıkmadı. Oy kullanan birçok vekilin isimleri de dosyada geçiyordu.

2016 ve 2017 yıllarına Brezilya halkının hükümet kararlarına karşı güçlü tepkisi damga vurdu. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısından bu yana ülke çapında darbe liderinin indirilmesi talebiyle eylemler yapıldı ve “Temer ve bankerler defolun” slogan çeşitli halk kesimleri tarafından yükseltilirken okullarını ve üniversiteleri işgal eden gençler birçok etkili eyleme imza attılar.

Bu yılın başlarında ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınların tüm ülkede yeni yasalara karşı sokaklara dökülerek hükümetin istifasını talep etmeleriyle halk hareketi üst boyuta çıktı. 

KADINLAR SENDİKALARI HAREKETE GEÇİRDİ

Kadınların etkili eylemleri büyük sendika federasyonları üzerinde baskı oluşturarak 28 Nisan tarihinde büyük katılımla hayata geçen genel grevin kararının alınmasının koşullarını yaratmış oldu.

28 Nisan genel grevi, çeşitli sendikaların kararsız tutumuna ve işten atma tehditlerine karşın Brezilya işçi sınıfı mücadele eğilimini göstererek birçok sektörde üretimi durdurdu. Özellikle başkent Brasilia da kitlesel sokak gösterileri ve çatışmalarla geçti. Ülke tarihinin en büyük grevlerinden biri olarak kayda geçen eyleme 30 milyondan fazla emekçi katıldı.

SENDİKALARIN DURUMU

Bu noktada Brezilya’da 12 milyon emekçinin örgütlü olduğu altı adet yasal sendika bulunduğunu, bunların en büyüğünün İşçi Birliği Merkezi (Central Única dos Trabalhadores – CUT) olduğunu belirtmekte fayda var. Bu sendikalar genellikle burjuva partileriyle bağlantılı reformist sendika temcilcileri tarafından yönlendirilmekte. CUT yönetimi ise temel olarak  İşçi Partisi PT üyelerinden oluşuyor.
28 Nisan grevinin başarısı ve hükümetin halka karşı aldığı önlemlerde ısrar etmesi sendika merkezlerini yeni bir grev ilan etmeye itti. Çeşitli görüşmelerin ardından 30 Haziran genel grev tarihi olarak ilan edildi ancak organizasyon içi bazı bölünmeler nedeniyle 28 Nisan kadar etkili olmadı.

DİRENİŞ SEÇİM VAADİYLE SÖNÜMLENDİRİLİYOR

Toplumsal hareket içinde mevcut krizden çıkışı, hükümetin halk eylemleriyle koltuğundan indirilmesini göz ardı ederek uzlaşmacı ve reformist yöntemlerde arayan kesimler de var. 

2016 yılında bu çevreler geleneksel bir alternatif olarak doğrudan başkanlık seçimi yapılması talebini benimsediler ve şimdi de halk hareketinin tüm enerjisinin 2018’deki seçimlere yöneltiyorlar, muhtemel adaylar etrafında kampanya yürütülmesi gerekliliğini savunuyorlar.
Bu uzlaşmacı duruş, 30 Haziran grevinin bazı kesimlerce boykot edilmesine ve hükümet karşıtı mücadele edecek hareketin kısmen gerilemesine neden oldu. Oysa 2018’in ekim ayında yapılacak olmasına rağmen seçimler için kampanya birçok merkezde ve bölgede örgütlenen ve içlerinde adayların da yer aldığı gerçek eylemlerle çoktan başlatılmıştı.. 

Devlet başkanlığı yarışının liderliği ise, tarihsel rolü ve ülkenin en yoksul kesimlerindeki popülaritesi nedeniyle İşçi Partisinden Lula da Silva’da bulunuyor. 

FAŞİST ÇEVRELERİN YÜKSELİŞİ 

Eldeki veriler Brezilya’da 2015’te başlayan ekonomik ve siyasi krizin ciddi seviyelere geldiğini ve derinleşmekte olduğunu gösteriyor. Gayrisafi milli hasıla 2015 yılında yüzde 3.77, 2016’da 3.60 oranında geriledi. 14 milyonu geçen işsiz sayısı aktif nüfusun yüzde 13.7’sinin çalışamadığını gösteriyor. Kayıt dışı çalıştırma oranının yüksekliği hesaba katıldığında rakamlar daha da kötüleşiyor. 

Federasyonu oluşturan eyaletler hastanelere, üniversitelere ve polise ödeme yapamayacak hale gelerek iflasa gidiyor. Büyük ve orta ölçekli kentlerde, özellikle kadınları (taciz, tecavüz, şiddet) ve siyah gençliği (polis şiddeti) hedef alan şiddet olayları durmadan artıyor.

13 YILDA GELİNEN NOKTA

13 yıl boyunca ülkeyi yöneten sosyal-demokrat reformistler (İşçi Partisi PT, Brezilya Komünist Partisi PCB ve diğer merkez ve sağ partiler) krize karşı herhangi bir çözüm üretme konusunda açıkça sınıfta kaldılar. Ulusal sermaye ile uzlaşmayı savundular ve sonunda Oderbrechet (inşaat), Oi (telefon) ve JBS (gıda) gibi Brezilyalı kapitalist şirketleri büyütme amacıyla giriştikleri kirli yolsuzluk ilişkilerinin ortaya döküldüğü bir noktaya geldiler. Aşırı sağcıların tahrikleriyle darbeyi kabullenerek iktidarı karşı koymaksızın teslim ettiler.

FAŞİSTLER ÖRGÜTLENİYOR 

Bu iki etken (Ekonomik gerileme ve siyasi iflas) Brezilya ve diğer ülkelerin tarihinde de görüldüğü gibi bazı faşist tasarıların vücut bulmasına uygun bir ortam yaratmaktadır. Günümüzde bu gibi planlar aile kurumunu savunduklarını iddia eden ve eşcinsel haklarına karşı duran protestan rahipler, idam ve müebbet hapis cezalarının bayraktarlığını yapan polis ve ordu üyeleri ile yerli halkların haklarını yok sayan toprak sahipleri gibi sözcülerce dillendirilmektedir.

Bu güçler halihazırda ortak bir liderden yoksun olduklarından dağınık durumdalar ancak şimdi milletvekilliği yapan eski bir asker olan Jair Bolsonaro başkan adayı olarak öne çıkıyor. Kendini İşçi Partisinin en büyük rakibi olarak tanıtan Bolsonaro, faşist güçleri bir program etrafında birleştirmek için milliyetçilik ve militarizm bayraklarını yükseltmeye çabalıyor.  Kamuoyu yoklamaları bugün seçim düzenlenmesi durumunda Jair Bolsonaro’nın yüzde 16  oy alacağını gösteriyor.

Bazı faşist kesimler hukuk sistemi içinde de güç kazanıyor. Eski Devlet Başkanı Dilma Rousseff’e yönelik darbenin koşulları bunlar üzerinden yaratıldı. Özellikle de Federal Polis, Savcılık ve Parana Eyaleti Yargıcı Sergio Moro tarafından yürütülen “Lava-jato” isimli operasyon bu amaca yönelikti. 

LULA’NIN KADERİ YARGIÇLARIN ELİNDE

Operasyon devam ettikçe çeşitli anayasal ayrıcalıklar ve yasal güvenceler yolsuzluğa karışanların tutuklanması bahanesiyle askıya alınırken yargı içindeki rüşvetçilere ve sağcı partilerle bağlantılı isimlere dokunulmayarak hükümet içinde kalmaları sağlandı. 

Lula’nın 2018 seçimleri adaylığı için kaderi artık yargıçların elindedir. Parana Federal Mahkemesi tarafından rüşvet alma suçuyla yargılanacak olan Lula, suçlu bulunrsa aday olması mümkün olmayacak. 

Faşizmin yükselişini besleyen bir diğer faktör de ülkenin pek çok kentindeki yoksul nüfus içindeki organize suç grupları. Bu yasadışı silahlı çetelerin bazıları favelalarda (gecekondu mahalleleri) uyuşturucu ticaretini, yakıt dağıtımını, ulaşım ve internet hizmetlerini kontrol eden askeri polis üyelerinden oluşuyor. Yasal alan dışındaki kapitalist yatırımlarla silahlandırılan lümpen proleterlerden oluşan paralı asker ordularının faşizmin işine yaradığı kanıtlanmıştır.

Bölgedeki aşırı sağcı grupların uluslararası çapta büyümesi de faşizmin güçlenmesindeki etkenlerden biri. Özellikle Brezilya’nın kuzey komşusu Venezuela’da iç savaş tehlikesi ve ekonomik problemler bu grupların eline malzeme vermekte ve mevcut durumdan komünistler ve Bolivarcı “sol” sorumlu tutulmaya çalışılmaktadır.

Bunların temel gayesi faşist çevreleri ortak bir program etrafında birleştirmektir. Protestan Kilisesi üzerinden, ordudaki kadrolar kanalıyla ya da bazı adli makamlar sayesinde faşistlerce yapılmaya çalışılan sermaye diktatörlüğünün koruyuculuğunu üstlenme çabasıdır.

EMEKÇİLER VE DEVRİMCİ ALTERNATİF

Brezilya'da devrimci bir alternatifi güçlendirme yolunda hem sosyal demokrasinin ve reformizmin maskelerinin düşürülmesine hem de faşizme karşı tek cepheden mücadele verme ihtiyacına hak ettiği önem verilmelidir. 

Sosyalizm İçin Halk Birliği Partisi, (UP) bugün yasallaşma sürecinde olan ve “Halk İktidarı ve Sosyalizm” programında birleşerek mücadele etmek için siyasi bir alternatiftir. Krizden çıkışın yolu olarak sosyalizmi savunan toplumsal hareketlerin ortaya koyduğu birliktir. UP, “Temer ve bankerler dışarı” pankartını eylemleriyle hükümeti sona erdirecek olan işçi sınıfını birleştirmek amacıyla taşımakta ve kendisini halka karşı çıkarılmak istenen yasalara direniş mücadelesinde en ön saflarda konumlandırmaktadır.

400 BİN KİŞİ UP’YE KAYDOLDU

2016 ekiminden bu yana 400 bin kişi UP’ye seçime katılma hakkı verilmesi için kayıt yaptırarak destek vermiştir. 
“Korkusuz Halkın Cephesi (Povo Sem Medo)” ve diğer bazı bölgesel karakterli inisiyatifler de faşistlere karşı birleşik cephe oluşturma rolünü yerine getirerek çeşitli hareketleri demokratik bir program altında bir araya getirmekte ve aşırı sağı teşhir etmektedir.
Ekonomik krizin ağırlaşması işçi sınıfı ve kapitalistler arasında kaçınılmaz olarak daha yoğun çatışmalara neden olacak, sadece işçi sınıfın kendinin inşa edebileceği alternatiflerin yolunu açacaktır.

(Çeviren: Ali Karataş)

ÖNCEKİ HABER

Okullar OHAL ve çatışmalar gölgesinde açılıyor

SONRAKİ HABER

Orhan Kemal 103 yaşında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...