Barış Mitingi: Barış ve adalet için direnişi büyütelim

İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu Bakırköy’de binlerce kişinin katılımıyla barış, demokrasi ve adalet talebiyle miting düzenledi

10 Eylül 2017 11:29
Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla binlerce kişi ‘barış talebiyle’ İstanbul Bakırköy’de buluştu. “Barış, Özgürlük, Adalet, OHAL’e hayır, KHK’ler iptal edilsin” sloganıyla gerçekleşen mitingde yapılan açıklamada “Düşmanlarla çevrili bir ülkede değil; içeride ve dışarıda barış ve huzur içinde yaşamak, özgür bir ülke inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz” denildi.

İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda miting gerçekleştirdi.

Mitingde, İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu adına Kürtçe ve Türkçe metin okundu. Koordinasyon adına türkçe metni okuyan Özge Akman, “Savaş faturalarını ödemeyeceğiz. Savaşın insanlığa faturası ölüm sürgün, acı ve gözyaşı demektir” dedi.

Ülkenin bir yerinde savaş sürerken diğer bölgelerde yaşayanların barış içinde yaşamasının mümkün olmadığını belirten Akman, savaşın bir ülkede itaatkar yurttaşlar yaratmak için elverişli zemin hazırladığını, iktidarın da bu zemini iyi kullandığını vurguladı. İktidarın içeride ve dışarıda savaş politikalarını sürdürmeye devam ettiğini ifade eden Akman şunları belirtti:
“Bir diktatörlük tesis edilirken savaş ve çatışmadan güç almayan, iç ve dış düşmanlarını çoğaltmayan hiç bir rejim yoktur. Devletin, ortadaki pastayı paylaşamayan kesimlerinin çatışmasından çıkan toz duman arasında inşa edilen tek adam-tek parti rejimi de kendisine bu düşmanlardan bol miktarda yaratmıştır. 15 Temmuz darbe girişimini bir lütuf olarak gören hükümet, ilan ettiği OHAL sayesinde kurtulmak istediği her kesimi terör etiketi yapıştırarak düşman ilan etmiş ve bunları etkisizleştirmek için her yolu denemektedir. Kalıcılaştırılmaya çalışılan OHAL hukukun bertaraf edilmesi, ülkenin kaderinin bir tek kişinin ağzından çıkacak söze bağlı kalması, her türlü itirazın baskıyla sindirilmesi demek.”

‘ÇOCUKLARIMIZI BÖYLE BİR SUNAĞA KURBAN ETMEYECEĞİZ’

OHAL ve KHK’lerle yönetilmek istemediklerini dile getiren Akman, “Düşmanlarla çevrili bir ülkede değil içeride ve dışarıda barış ve huzur içinde yaşamak, özgür bir ülke inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Sokaklarında Tank, TOMA seslerinin değil, çocuk çığlıklarının yükseldiği bir ülkede yaşamak için barış mücadelesini daha da yükselteceğiz. Bu ülkenin emekçileri, kadınları ve gençleri olarak hiçbir faturayı can pahasına ödemeyeceğiz” dedi.

KHK’YLE İHRAÇLARA TEPKİ

Ortak açıklamadan sonra KHK'yle Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen Özgür Müftüoğlu söz aldı. Müftüoğlu, en temel insan haklarının ve hukukun rafa kaldırıldığını söyledi:
“OHAL'e dayanılarak özgür basın susturuluyor. Gazeteler, televizyonlar kapatılıyor. Gazeteciler işsiz bırakılıyor, tutuklanıyor. Halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkı engelleniyor. Toplum içim bilgi üretmesi ve bilgiyi toplumla paylaşması gereken üniversitelerde akademik özerklik tamamen ortadan kalkmış durumda. Üniversiteler siyasi iktidarın memuru haline gelmiş rektörler tarafından yönetiliyor. Barış isteyen, hukuku, insan haklarının temel değerlerini hatırlatan akademisyenler hukuksuz bir biçimde ihraç ediliyor. Halkın iradesinin temsilcisi olan meclis işlemez hale getirildi. Parti eş başkanları, milletvekilleri hapsedildi. Seçilmiş belediye başkanları hapsedildi, belediyelere kayyım atandı.”

Bireysel emeklilik sigortası, kiralık işçilik gibi yasalar çıkarılarak işçilerin güvencesizleştiğini de vurgulayan Müftüoğlu, “Emeği sınırsız biçimde sömürmenin önü açıldı. Ağustos ayında 271 canımızı iş cinayetinde kaybettik. Ülkeyi yönetenlerin cinsiyetçi söylemlerinin de körüklenmesiyle 2017'nin 8 ayında 169 kadın, erkek şiddetin kurbanı oldu. Türkiye'nin ortaçağ karanlığına mahkum edilmesine, çocuklarımıza özgür bir gelecek yerine kefenin reva görülmesine itiraz ettik” dedi.

Eşit yurttaşlık temelinde barışın, hukukun, insan haklarının egemen olduğu bir Türkiye için mücadele edeceklerini vurgulayan Müftüoğlu, “Barışın ve demokrasinin olmadığı, insan haklarına ve hukuka riayet edilmediği koşullarda, toplumsal mücadelenin hiçbir alanında başarıya ulaşmak mümkün değildir” diye konuştu.

Barış Bloğu adına konuşan Prof. Dr. Ayşe Erzak ise “Bu iktidar emekçileri, örgütsüz bırakmak, her an işsizlik korkusu içinde hükümete muhtaç bir kitleye dönüştürmek için elinden geleni yapıyor. AKP iktidarı yaşattığı çatışma ortamını ve körüklediği Suriye savaşını kendi iktidarını pekiştirmek için kullanıyor. Halkın seçilmişin vekillerinin, gazetecilerin tutsak edildiği; siyasi faaliyetlerin suç sayıldığı; haber alma özgürlüğünün yok edildiği her yerde hepimiz tutsağız” dedi.

DEMİRTAŞ: BARIŞ İHTİYACI HER ZAMANKİNDEN DAHA GÜNCEL

Mitingde söz alan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın miting için gönderdiği mesajı okudu. Demirtaş'ın mektubunda şu ifadeler yer aldı:
“Değerli kardeşlerim, hepinizi Edirne Cezaevi'nden sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün İstanbul'da barış ve demokrasi mücadelesini büyütmek için bir araya geldiniz. Ülkemizde ve bölgemizdeki barış ihtiyacı her zamankinden daha güncel. Barış, bölge ve Türkiye halkları için her gün ısrarla gereken bir hedef.
Barış mücadelesi aslında imkan ve koşulların olmadığı zamanlarda önemli ve değerlerlidir. Bizler barış söyleminden asla ve asla taviz vermeyeceğiz. Ancak barışın gelebilmesinin biricik yolunun kurumsallaşan faşizme karşı omuz omuza direnme olduğunu da bıkmadan bütün Türkiye’ye anlatacağız. Bugün direniş faşizme karşı direniştir, savaş politikalarına karşı direniştir; zulme, adaletsizliklere ve haksızlıklara karşı direniştir. Faşizmi kurumsallaştırmak isteyen iktidara karşı direnen demokrasi güçleri siyaseti savaş ekseninden çıkarabilir, barış ve demokrasi zeminine oturtabilir. Bu mücadele demokrasi ve siyasetin önde gelen amacıdır. Demokrasi ve barış mücadelesini faşizme ve her türlü adaletsizliğe karşı kararlı şekilde sürdüreceğiz. Demokrasi, adalet, barış, özgürlük ve eşitlik mücadelesi ortaklaştırmak bu gidişi durdurmak için önemli bir adım atmak demektir. Gelin demokrasi mücadelesini büyütelim, barışı hep birlikte kuralım. Yolumuz açık olsun. Mutlaka kazanacağız.”

ÖNDER: BARIŞ VE DEMOKRASİ BİRBİRİNDEN AYRILAMAZ

Okuduğu mesajın ardından konuşmasına devam eden Sırrı Süreyya Önder, seçilmişlerin tutuklanmasıyla haklarının gasp edildiğini söyledi. Demirtaş ve Yüksekdağ için hazırlanan fezlekelerin mesnetsiz olduğunu dile getiren Önder, “Kürtsen, halkların kardeşliğine inanıyorsan hukuk yok diyorlar. Biz barışı nasıl talep edeceğiz?” diye sordu.

Türkiye'de demokrasi ve barışın ayrılamaz olduğunu dile getiren Önder, demokrasi talep eden herkesin barış, barış talep eden herkesin de demokrasi demek zorunda olduğunu vurguladı. Önder, barış ve demokrasi mücadelesinde bedel ödeyen tutukluları da selamladı.

Devletin paranoya ve korkusundan siyasi soykırım operasyonu yaptığını ifade eden Önder, Türkiye halkların çok büyük bir bedel ödemeden özgür günleri görmesini diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son olarak Tansu Çiller'i de yanına aldığını hatırlatan Önder, “İşledikleri suçların bedelini ödemeden bu dünyadan gidemeyecekler. Bütün bu hukuksuzlukların ve uğursuzlukların hesabını soracağız. Tansu Çiller'i yanına almasından perişanlığının ne boyutta olacağını görebiliriz. Barışın gelemeyeceğini bu fotoğraftan görebiliriz” ifadesini kullandı.

ÖNDER'DEN YILDIRIM'A TAVSİYE: SEN MECLİS'TEN ÇIKMA

Türkiye halklarının gelişmeleri yakından izlediğini belirten Önder, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin darbe akşamı darbecilere yemek hazırladığını hatırlattı. Önder, bunun hala hesabının verilmediğini ve başkanın görevden alınmadığını kaydetti.

Diyarbakır Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak'ın ise gelmiş geçmiş en iyi belediye başkanlarından olduğunu söyleyen Önder, “Gültan Kışanak ise rehin alındı. Gültan Kışanak tutsak olacak; Kadir Topbaş özgür olacak öyle mi? Sonra bize cemaatle mücadele ediyoruz, diyeceksiniz” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım'ın önümüzdeki seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmayı hayal ettiğini söyleyen Önder, bu sevdadan vazgeçmesini söyledi ve Meclis'ten çıkmaması tavsiyesinde bulundu.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun Hakkari'deki sivil ölümlerine dikkat çektiği için hükümet tarafından hedef gösterilmesini de eleştiren Önder, “Sezgin Tanrıkulu'nu selamlıyoruz. Tüm CHP'lilere de ona sahip çıkmasını söylüyoruz” dedi. Bu zor günlerden çıkışın tek yolunun yan yana durmak olduğunu dile getiren Önder, dayanışma çağrısı yaptı “Bir tek ferdimiz nefes aldığı müddetçe faşizme bu ülkeyi dar edeceğiz” dedi.

‘TUTUKLU VEKİL’ TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ

Öte yandan mitin alanına yürüyüş sırasında çok sayıda kişi tutuklu HDP milletvekillerinin fotoğraflarının bulunduğu maskeler taktı. Mitinge giriş sırasında polisler bu maskelere izin vermeyeceğini açıkladı. Engelleme nedeniyle polislerle aralarında milletvekillerinin de bulunduğu kitle arasında gerilim yaşandı. Polisler ttuklu vekillere ait fotoğrafların yer aldığı çok sayıda maskeyi yırtarak yerlere saçtı.

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Mermiden şans eseri kurtuldu: İlla birinin ölmesi mi lazım?

SONRAKİ HABER

Niğde’de bir kadının cansız bedeni bulundu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa