10 Eylül 2017 01:27

'11 Eylül’de gazeteciliği savunmak için Silivri’deyiz'

TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ile gazeteciler üzerindeki baskıları ve sürmekte olan gazeteci davalarını konuştuk.

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar her geçen gün artıyor. Farklı rakamlar telaffuz edilse de Türkiye Gazeteciler Sendikasının (TGS) verilerine göre 161 gazeteci cezevinde. Gazeteler, televizyonlar, ajanslar kapatıldı. Gazetecilerin gözaltına alınmadığı hafta neredeyse yok. 

Eylül ayının başlaması ile birlikte gazetecilerin adliye mesaisi de yeniden ve daha yoğun biçimde başlıyor. 11 Eylül’de Silivri’de Cumhuriyet davası görülecek. Yine Eylül’de Ahmet-Mehmet Altan kardeşlerin davası, Özgür Gündem davaları, gazetemize açılan davalar var. Ekim ayı da aynı yoğunlukta devam edecek. Gazetecilerin kurumlarından çok adliyede zaman geçirdiği, haber yapmaktan çok haberin konusu olmak zorunda olduğu bu dönemi, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ile konuştuk. Gazeteciler üzerindeki baskıların arttığına dikkat çeken Durmuş, bu süreçten çıkabilmenin yolunun dayanışma ve mücadeleden geçtiğini söyledi.

‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ EN KARA DÖNEMİNİ YAŞIYOR’

Türkiye basın ve ifade özgürlüğü açısından kapkara bir dönemden geçiyor. Gazeteciler  cezaevinde, gazeteler, TV’ler kapalı.. Genel bir değerlendirme ile başlayalım. Ne oluyor Türkiye’de son yıllarda gazetecilik açısından. Ek olarak Türkiye açıklanan basın özgürlüğü raporlarında sürekli geriye gidiyor. 
Türkiye’de değişim, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın medyanın gücünü keşfetmesiyle,  10 yıl kadar önce başladı. Tabii değişim birdenbire olmadı. Yavaş yavaş medya sahipliğini değiştirdi. Medya kuruluşlarında yine holding sahipleri vardı ama, kendisine yakın isimleri, bazen satın alma yolu ile bazen el koyma ve satma yolu ile, getirdi. Kamu kuruluşları olan TRT ve AA’nın yapısını tamamen değiştirdi. Buna engel olacağını düşündüğü sendikamızı, Türkiye Gazeteciler Sendikasını, uzun süren bir çabanın sonucunda AA’dan tasfiye etti. Zaten diğer büyük medya kuruluşlarında sendika yoktu. O yüzden oralarda süreç daha kısa sürdü.

AKP iktidarı o dönem ki ortağı ‘FETÖ’ elemanlarıyla gazeteciler üzerinde büyük bir kumpas kurdu. KCK, Ergenekon ve odatv soruşturmaları kapsamında 100’ün üzerinde gazeteciyi tutukladı, aylarca cezaevlerinde kalmalarına neden oldu. Türkiye Gazeteciler Sendikası ve diğer meslek örgütleri yıllarca süren basın özgürlüğü mücadelesi yürüttü. Bu zamana bir de barış süreci eklenince cezaevleri boşaldı. Ama gazeteciler üzerinde baskılar hiç bitmedi. 15 Temmuz darbe girişimin bir kaç ay öncesinde barış masasının da dağılmasıyla Kürt gazetecilerin tutuklandığı süreç yeniden başladı. 

‘YAŞANAN GERÇEKLER ORTAYA ÇIKMASIN DİYE’

Baskılar uzun süredir devam ediyor, peki ya 15 Temmuz sonrası...
Evet, aslında Türkiye’de gazeteciler hep iktidarların düşman olarak gördüğü bir meslek grubu olmuştur. Tarihimiz onlarca katledilen gazeteci ile doludur. Darbe girişimi sonrasına gelirsek, 
 15 Temmuz’un ardından Cemaate yakın medya kuruluşlarında çalışan gazeteciler ile devam eden tutuklama süreci çok kısa bir süre sonra muhalif tüm gazetecileri kapsadı. 180’e yakın medya kuruluşu kapatıldı. Bir yılı aşkın sürede 200’ün üzerinde gazeteci tutuklandı. Şu anda 161 gazeteci cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Binlerce gazeteci de bu süreçte işsizler kervanına katıldı. Böyle bir tabloda basın özgürlüğü en kara dönemini yaşıyor desek yanılmayız herhalde. 

O zaman şunu soralım, neden gazeteciler bu denli baskı altında?
Kısaca üç başlıkta sıralayalım. 

*Bir, bölgede yaşanan gerçekler halka-batıya ulaşsın istenmiyor.

*İki, Cumhurbaşkanı gazetecileri kendi iktidarına rakip görüyor.

*Üç, Türkiye’de yaşanan hak ihlallerinin dünyaya duyurulması istenmiyor. 

EVRENSEL MUHABİRİ KEMAL ÖZER NEDEN GÖZALTINDA?

Darbe girişimi ve sonrasında ilan edilen OHAL ile baskıların katlandığını az önce söylediniz. Sizin saydığınız üç başlıktaki ihlaller de bu dönemde arttı. OHAL sonrasının bir fotoğrafını çıkarsak, var mı elinizde veriler?
Yukarı da ifade ettiğim gibi 180’e yakın medya kuruluşu kapatıldı. Bunların içinde televizyonlar, yerel gazeteler, radyolar, dergiler, yayınevleri var. OHAL’le birlikte 3 bin civarında gazeteci işsiz kaldı. 200’ün üzerinde gazeteci tutuklandı. Serbest bırakılanları düştüğümüzde şu anda 161 gazeteci cezaevlerinde. 800’e yakın gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi. Yüzlerce gazeteci yurt dışına gitmek zorunda kaldı, hem de ailelerini burada bırakarak... Basın İlan Kurumu üzerinden muhalif gazetelere yönelik denetimler sıklaştırıldı ve asılsız gerekçelerle ilan kesme cezaları arttı. Gazeteler ekonomik baskı altına alınmaya çalışıldı. KHK’ler ile kapatmalar hâlâ devam ediyor. Neredeyse gazetecilerin gözaltına alınmadığı bir hafta yaşayamaz olduk. 

Şu anda Evrensel’in Dersim Muhabiri Kemal Özer gözaltında. Suçu ne? Suçu  gazeteci olmak. Bir yandan bu baskılar devam ederken bir yandan da sansür, yasak, erişim engelleri ile de medya iyiden iyiye kıskaca alınmış durumda.

161 GAZETECİ TUTUKLU

Tutuklu gazeteci sayısı ile ilgili farklı rakamlar telaffuz ediliyor, siz 161 olarak ifade ettiniz, nasıl belirliyorsunuz bu rakamı?
Türkiye Gazeteciler Sendikası tutuklu gazeteci sayısını belirlerken yaptığı işe bakıyor. Bir medya kuruluşunun bünyesinde gazetecilik yapıyorsa, haberi savunuyorsa, yönetiyorsa, gazetecilik faaliyetleri ile suçlanıyorsa listemize alıyoruz. Bu konuda elimizden geldiğince titiz davranıyoruz. Yöneticilerimiz desteğiyle bir arkadaşımız özellikle bu konuda çalışıyor. Bizim verilerimize göre şu anda cezaevlerinde 161 gazeteci var. Bunların hepsi gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulunuyor. 

‘TECAVÜZÜ ORTAYA ÇIKARAN GAZETECİ YARGILANIYOR’

Gazetecilik itibarsızlaştı diye yaygın bir tespit var... Ne dersiniz buna?
Haziran ayında TÜBİTAK desteği ile yapılan bir araştırmayı size örnek vereyim. Türkiye’de en itibarlı meslek araştırmasında gazetecilik ilk 20’ye giremiyor. Devlette genel müdürlük bir meslek olarak kabul ediliyor ve 14. sırada kendine yer buluyor ama gazetecilik yok. Belediye başkanlığı bir meslek olarak kabul ediliyor ve 18. sırada kendine yer buluyor ama gazetecilik yok. Türkiye’de gazeteciliği bu kadar itibarsızlaştırdılar uygulanan politikalar nedeniyle. Artık Türkiye’de güzel haber yapanın değil güzel basın bülteni yazanın alkışlandığı dönem başladı. Düşünün ki toplu tecavüz skandalını ortaya çıkartan gazeteci o haberden dolayı yargılanıyor. Durum böyle olunca gazetecilerde özellikle alanda çalışırken çok zorluklar yaşıyor. Sürekli birilerinin hedefi haline geliyorlar. Haber takibi yapan gazeteciler sürekli gözaltına alınıyor. Sendikamıza en çok ulaşan bilgi gözaltı ve yaralanma olayları oluyor. 

İŞSİZ GAZETECİ SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

İşsiz gazeteciler diye çok büyük bir sorun var. Son rakamlar 10 bin olarak telaffuz ediliyor.  Ne yapıyor işsiz gazeteciler?
Son 5-6 yıldır Türkiye’de medya sektöründe ciddi bir daralma yaşanıyor. Bu daralma özellikle basılı medya kuruluşlarında. Bunun bir nedeni teknoloji ama asıl neden gazete patronlarının daha az kişiyle aynı işi yapma çabası. Mesela artık gazeteler muhabir çalıştırmıyor. Onlarca muhabiri olan gazetelerin artık sadece bir kaç tane muhabiri var. Ajansa dayalı habercilik yapılıyor artık. Gezi direnişinin ardından medya kuruluşlarındaki muhalif gazetecilerin işten atılmaları, darbe girişiminin ardından kapatılan medya kuruluşları, her yıl iletişim ve gazetecilik fakültelerinden mezun olanlar, gazeteciler arasında işsiz oranını oldukça yukarılara çekti. İşsiz gazeteciler arasında ısrarla gazetecilik yapmaya çalışan çokça arkadaşımız var. Bunların geneli serbest gazetecilik yapıyorlar. Sektör dışına çıkan bir çok meslektaşımız oldu özellikle son dönemde. 

‘YEREL MEDYA, MERKEZİN AYNASI GİBİ’

Burada yerel gazetecilere ilişkin de özel bir başlık açmak gerekir. Sizin yerel gazetecilere dönük de özel çalışmalarınız da var, izliyoruz. Neler yaşıyor yerelde çalışan gazeteciler?
Yerelde problemler küçük ayna gibi. Merkezde neler yaşanıyorsa yerelde de aynı sorunlar biraz daha ağır bir biçimde, sadece muhataplar değişerek yaşanıyor. Yaptığınız haber nedeniyle davayı cumhurbaşkanı değil de belediye başkanı açıyor. Yerel medyanın asıl sorunu ekonomi. Bir kaç ildeki bir kaç gazeteyi dışında bırakırsak ciddi bir tiraj problemi var. Bu da ekonomik sorunları büyütüyor. Türkiye’de okuma alışkanlığının internete kayması gazetelerin ömrünü bitiriyor. Yerel medya da çalışan arkadaşlarımız düşük ücret, kayıt dışı çalışma biçimleriyle karşı karşıya kalıyorlar. Sendikamız yerel medya alanına ilişkin özel bir politika belirledi. Çalışmalarımızın bir bölümünü de bu alan oluşturuyor. 

‘NİYE BU BAŞLIĞI ATTIN’ DEYİP TUTUKLUYORLAR

SİZ 161 gazeteci var diyorsunuz ancak iktidardan yapılan açıklamalarda bu sayı 2-3 olarak telaffuz ediliyor. Nasıl oluyor bu?
Gazeteciye, gazeteciliğe bakış açısıyla ilgili bir sorun bu. Önce kartlarını iptal edip tutuklanırsa gazeteciler 2-3 kişi (Onların da kartlarını iptal etmeye zaman kalmamıştır) var diye açıklama yapılır. Cezaevlerinde bulunan 161 meslektaşımızın iddianamelerini, davalarını takip edecek olursak hepsinin gazeteci olduğunu görürüz. Bu ülke de ‘Niye bu başlığı attınız’ diye sorgulanan, suçlanan ve neredeyse bir yıldır bu nedenle tutuklu olan genel yayın yönetmeni var. 

‘INTERNET ENGELİ GERÇEK YAYILMASIN DİYE…’ 

Türkiye internet kısıtlamalarında da üst sıralarda. Hemen pek çok site seriye bağlandı engellemelerde, Wikipedia hâlâ engelli..? Ne oluyor o alanda, internet engeli sansürü?
‘Tehlike geçene kadar interneti biz yavaşlattık’ diyen bir başbakanımız var, hatırlarsınız. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tutuklanırken. İnternet medyası iktidar açısından kontrolü daha zor bir alan. Hızla internet kullanımın yaygınlaştığını düşünürsek bu alana yönelik iktidarın bir politikası olması normal. Çünkü bilginin, haberin yaygınlaşması istenmiyor. Halka haberin ulaşmasını engellemek için her şeyi yapıyorlar. İnternet alanında bu kadar kapatma olayının yaşanmasının nedeni bu. 

ÖNCEKİ HABER

Olay yeri: Aile

SONRAKİ HABER

‘Doğum günün kutlu olsun Deniz!’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...