06 Eylül 2017 16:41

Ekim Devriminin güncelliği

15. Gençlik Yaz Kampı’nda 100. yılı olması vesilesiyle Ekim Devrimi’ni atölyelerde, panellerde ve irili, ufaklı toplantılarda epey tartıştık.

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ
Ankara

Tarihçi Prof. İlber Ortaylı’nın Stalin hakkındaki sözleri epey tartışmalara yol açtı. Bu meselenin üstüne hem dergimizde hem de çeşitli yayınlarda yazıldı, çizildi. Aslında Ortaylı’nın sözleri tartışılması, kendisinin popülerliğinden ve eleştirinin kaba bir dil kullanılarak yöneltilmesi oldu.  
Demem o ki; biz Stalin’e, Bolşevik Parti’ye, Sovyetlere ve Ekim Devrimi’ne yönelik eleştirilere uzun zamandır alışığız. Hatta bu eleştirilerin bayağılaştırılmış, dayanaksız olanlarına daha çok alışığız. “Diktatör seviciler, katil imparatorluğu, Türk düşmanları…” liste uzar gider. Ancak yapılan eleştiriler ve ortadaki polemik aslında diktatörlerle – “demokrasi hayranlarının” katillerle – “halkçı patronlar” arasındaki münakaşadan değil. Polemik işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki amansız çekişmeden kaynaklıdır. Burjuvazi asalak bir unsur olarak işçi ve emekçilerin sırtından yaşamayı sürdürürken, işçilerin elinde yeşeren iktidarı da kararlamaktan geri durmamaktadır. Hem Antalya’da hem de Kuşadası’nda gerçekleştirdiğimiz 15. Gençlik Yaz Kampı’nda yüzüncü yılı olması vesilesiyle Ekim Devrimi’ni atölyelerde, panellerde ve irili, ufaklı toplantılarda epey tartıştık. Hem kampa gelemeyenler için hem bir yazıda daha derli toplu olarak görmek isteyenler için, 15. Gençlik Yaz Kampı’ndan bir paylaşım yapmayı kendimize borç bildik.
DEVRİMİN ÖNGÜNÜNDE KOŞULLAR
Ekim Devrimi’nin öngünlerinde Çarlık Rusyası 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın içine girmiş, genç işçiler ve köylüler zorla cepheye sürülmüştür. Cephedekiler ölüme, cephe arkasındakilerde açlığa, kıtlığa mahkûm edilmiştir. Öte yandan çarlık despotizmi, içeride otoriter ve baskıcı bir politika tutturmuş, içeride ve dışarıda pervasızca politikalarla başta işçiler ve köylüler olmak üzere tüm halka ölüm ve sefalet getirmiştir. Bu krizi de yönetememiştir. Yani Lenin’in de devrimci durumu tahlilindeki gibi; yönetenler yönetmeyi becerememiş, yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istememişlerdir.
Devrim için gerekli olan bir diğer unsur ise üretici güçlerin gelişkinliğidir. Çarlık Rusyası’nda köylülük hâlâ ana unsurke, üretim ilişkilerinin kapitalistçe şekil almaya başlaması, işçileri hem nicelik olarak hem de nitelik olarak gelişmeye zorlamıştır. Ve ancak işçi sınıfının devrimci partisi ile birlikte işçiler iktidarı hedefleyen bir politik programa etrafında hareket etmişlerdir. Ayrıca meta üretimi yoğunlaşmış, sermaye ihracatı gelişmiş ve bunlar doğrultusunda can çekişen kapitalizm, “emperyalizm” ortaya çıkmıştır. Emperyalizm savaşları kaçınılmaz hale getirmiş, tek tek ulus ekonomileri yerine de bütün ulus ekonomilerinin bir zincirin halkasına dönüştürmüştür. Eskiye göre serbest rekabet yoluyla gelişen kapitalizm, tekelci kapitalist birlikler yoluyla gelişmeye devam etmiştir. Bu sebeptendir ki kapitalizmin dünya üstüne yayılma isteğinin yerini eşitsiz, sıçramalı bir gelişim almıştır. Bu denklemde de zincirin en çok can çekişen halkalarından birinde kaynamalar başlamış, Rusya’da da işçi sınıfı yozlaşmış bu sistemin belini kırmıştır. 
HER ALANDA İLERLEME
Kapitalizmin çözülmeye başlamasının ardından Rusya’da teknik, sosyal ve kültürel anlamdaki gelişme bugüne kadarki ya da bugünkü kapitalistlerin halka sunduğu tüm birikimden ileridir. Gençliğe sınavsız ve ilgi alanına yönelik, ücretsiz üniversite okuma hakkı Sovyetler tarafından sağlanmış; bilimsel eğitim, teknikte ilerleme sadece akademiye ya da üst bir zümreye ait olmaktan çıkmış, Sovyetler aracılığıyla toplumun her kesimine yayılmış durumda idi. İşsizlik oranı her geçen gün azalmaya devam ediyordu. Politeknik eğitim tarzı ülkenin her yerine yayılmaya çalışılmış, memleketin evlatları eğitim almak bir yanda, bir yanda da tüm Sovyetlerin teknik bakımdan ilerlemesi amaçlanmıştır.
KUVVETLER BİRLİĞİ Mİ, KUVVETLER AYRILIĞI MI?
Kamptaki tartışmalarda öne çıkan başlıklardan birisi, kuvvetler birliği-ayrılığı sorunuydu. Sovyetler Birliği’nde yönetim araçlarında kuvvetler birliği benimsenmişti. Fakat günümüzdeki anlamıyla baskıcı bir kuvvet birliği değildi bu. Çünkü Sovyetler Birliği’nde kararı alan aynı zamanda uygulayıcıydı. Yani karar alan ayrı bir yönetim mekanizmasının, kararı uygulayanlar üzerinde bir baskısı bulunmamaktaydı. Sıradan bir aşçı, ülkenin kaderi hakkında söz söyler duruma gelmiş, her bir işçi hem kendi işyerindeki, hem ülke genelindeki sorunlara dair fikir yürütebilir hale dönüşmüştü. 
İşçi sınıfı iktidarının yarattığı olanaklar, getirdiği faydalar, sermayenin çeşitli güçleri tarafından defalarca yıkılmaya çalışıldı. Gerek fiziki saldırılarla gerek karşı karalama kampanyalarıyla… O zamanlar için işçilerin bu biricik iktidarını savunmak yine işçilere düşmüş, gerek 2. Paylaşım Savaşı’nda cephelerde görev almışlar, gerekse Sovyetlerin teknik ve sosyo-kültürel anlamda ilerlemesi için canhıraş mücadele etmişlerdir. 
GEÇMİŞ DEĞİL, GELECEK
Gençlik Yaz Kampı’nın hem Antalya hem Kuşadası buluşmalarında, panellerin yanı sıra irili ufaklı onlarca toplantıda Ekim Devrimi’nin bize öğrettikleri üzerine konuşma fırsatı bulduk. İçinden geçtiğimiz dönemin özellikleri, sanki daha iyi anlamamızı sağlıyordu Sovyetler deneyimini. Ülkede de, dünyada da savaşın tırmandırıldığı, işçi sınıfı ve halklar üzerindeki baskının had safhada olduğu bu dönem ile, 1917 Devrimi’nin ortaya çıktığı koşullar arasında bağlantı kurmamak elde değildi çünkü. Eğer Rusya işçi sınıfının yolunu açtığı, dünya işçi sınıfının büyük kısmının takip ettiği bu deneyim bir “tesadüf” değilse, neden şimdi daha özgür bir dünyayı kuramayalım ki? Ekim Devrimi’nin 100. yılında bunca saldırıya karşın savunulmasının, devrim ve sosyalizm tartışmalarının yapılmasının amacı ve anlamı geçmişte kalan “vaktiyle güzel olan bir ihtimal olması” değil; hâlâ gençlik için, gelecek için bir ihtiyaç olması. Saldırıların temel nedeni de devrimin kazanımlarının bugün talep edilir konumda olması. Bolşevikler Ekim Devrimi’nin öngünlerinde buldukları gedikten fışkırmışlar, atölyelerden, bantlardan başlayan bir mücadeleyi örgütlemişlerdir. Hem devrimin kazanımlarını daha ileriye götürmek için hem de eşit ve özgür bir dünyada yaşamak için bulduğumuz gedikten fışkırmaya!



TARİHSEL BİR SAPMA MI?
Sovyet sistemi ve Ekim Devrimi, günümüzde burjuva teorisyenler tarafından “tarihi bir hata” olarak görülmekte. Ekim’e giden yolun işçi sınıfının dünya çapındaki mücadelesiyle örüldüğü, Paris Komünü gibi tarihsel deneyimlere, Marx ile Engels’ten gelen teorik birikime dayanıldığını gözardı edince bu sonuca varmak pek de anlaşılmaz değil elbette. Rusya işçi sınıfı ve Bolşevik Parti’nin devrim için yıllarca süren uğraşları olmaksızın, ortaya çıkmış yönetim boşluğunun “tesadüfi” bir şekilde, ya da “askeri komployla” Bolşeviklerce doldurulması gibi görünür Ekim Devrimi. Fakat tam da bir “tarihsel hata” ya da “tesadüf” olmadığı için bugün de günceldir Sovyetlerin bize öğrettikleri.



EŞİTSİZ, SIÇRAMALI GELİŞİM YASASI VE EKİM DEVRİMİ
Emperyalizm çağında devrim, bir ülkenin yalnızca kendi iç sorunu, yalnızca kendi iç gelişmelerine bağlı olarak ortaya çıkacak bir toplumsal olay değildir. Kapitalizmin, dünya çapında bir sistem haline gelerek emperyalist aşamaya ulaşmış olmasının devrim konusunu ilgilendiren en önemli yanını, Lenin, “eşitsiz ve sıçramalı gelişme yasası”nda göstermiştir. Bu yasa gereğince, kapitalizm art arda gelen ve belli aralıklarla tekrarlanan bunalımlar ve sarsıntılardan geçmektedir. Bu sarsıntılar ve bunalımlar bir yandan devrimlerin yarattığı etki ile derinleşmekte, diğer yandan da gittikçe daha sık ve daha zor altından kalkılır hale gelmektedir. 
Emperyalizm, bunalımını aşmak ve devrimleri engellemek için günümüzde çok çeşitli taktikler geliştirmiştir. Buna rağmen, emperyalist sistem zincirinin her halkasının aynı olmaması, her halkanın kuvvet ve dayanıklılık derecesini belirleyen çelişkilerinin farklı olması nedeniyle, “en zayıf halkasında” halk ve işçi devrimlerinin ortaya çıkışını engelleyememektedir. Emperyalizm, sosyalist devrimin tek ülkede zafer kazanması olasılığını artırmış ve kapitalizmin önceki dönemlerinde teorinin tespit ettiği tek ülkede sosyalizmin imkansızlığı görüşünün eskimesine yol açmıştır. 

ÖNCEKİ HABER

Bıldırcın avcılarına 8 bin lira ceza

SONRAKİ HABER

Ohal’de kamp, rahat bir nefes!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...