29 Ağustos 2017 02:13

'Kontrolleri dışındaki ihbarın önüne geçmek istiyorlar'

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Bakan Gül'ün 'iftira niteliğindeki ihbarlar ön inceleme ile engellenecek' açıklamasını Evrensel'e değerlendirdi.

Paylaş

Birkan BULUT
Ankara

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün son yayınlanan KHK’de yapılan değişiklikle iftira niteliğindeki ihbarları “ön inceleme” yoluyla engelleyecekleri açıklamasını İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’la konuştuk. Türkdoğan bunun mağduriyetleri giderecek bir düzenleme olmadığını söyleyerek nedenini şöyle açıkladı: “Hükümet kendine bağlı teşkilatlardan gelmeyen ihbarlarla ilgili bir karışıklık olmasın diye böyle bir düzenleme getirmiş. Kontrol dışı ihbarların önüne geçmek istiyorlar. Bu aslında ‘İhbarı da ben yaparım’ anlayışının bir dışavurumudur” dedi. 

‘MASUMİYET KARİNESİ YASADA ZATEN VAR’

Türkdoğan, “Lekelenmeme hakkını güvence altına aldık” diyen Bakan Gül’e,  Anayasa’nın 15. maddesinde güvence altına alınan hakları hatırlatarak, “Bu hakların başında suçsuzluk karinesi var. Yani lekelenmeme hakkı zaten var” diye konuştu. Savaş halinde bile suçsuzluk karinesinin geçerli olduğunu kaydeden Türkdoğan, hiç kimsenin kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilemeyeceğini vurguladı. 

YİNE ŞÜPHELİ OLACAK

Bakan Gül, “bu ön incelemeyle şikayet edilen kişilere yersiz biçimde şüpheli sıfatı verilmesi ve kişilerin gereksiz biçimde soruşturma işlemlerine muhatap edilmeleri”nin önüne de geçeceklerini iddia etmişti. İHD Genel Başkanı Türkdoğan buna da şu sözlerle itiraz etti: “Böyle bir düzenleme getirilmesi geç de olsa iyidir ancak uygulamada ne kadar bağlı kalınır emin değilim. Çünkü güvenlik soruşturması ve arşiv yönetmeliğinin kapsamı genişletildi.

Diyelim ki; birisiyle ilgili ihbar var. Savcılık ön inceleme için bunu emniyet veya jandarmaya yönlendirecek. Peki nasıl araştıracaklar? Güvenlik soruşturması yöntemini uygulamaya kalkarsa yine şüpheli konumundan çıkamayacaksınız” diye konuştu. 

15 Temuz’dan bu yana iftira niteliğinde ihbarın çok arttığına dikkat çeken Türkdoğan, “Adliyelerde birçok insan diğerini FETÖ’cü olmakla, terör örgütü üyesi olmakla suçluyor. Troller sosyal medyada araştırma yapıp, kendi yargılarına göre cezalandırılmalarını istedikleri insanları ihbar ediyor. O ihbarlar hemen işleme alınıyor. Önce bunu engelleyin” dedi. 

‘POLİSLER DE İHBAR DA BULUNUYOR’

Kimliği belli olmayan ihbar mailleri ile insanların hapse atılmasının Gülen Cemaati taktiği olduğunu söyleyen Türkdoğan, KCK, Ergenekon, Balyoz davalarında bu yöntemlerle soruşturmalar açıldığını aktardı. Ankara’da avukatların yargılandığı bir davada ihbar mailinin araştırılmasını istediklerini anlatan  Türkdoğan, “Mahkeme bir türlü bu ihbar mailinin kaynağını bulamadı. Bir internet kafeden bu mail gönderilmiş ve o gün her ne hikmetse güvenlik kameraları çalışmıyor. Bu ihbarı yapanların hepsi polis veya istihbaratçı. Anlaşılan hükümet kendine bağlı teşkilatlardan gelmeyen ihbarlarla ilgili bir karışıklık olmasın diye böyle bir düzenleme getirmiş. Kontrol dışı ihbarların önüne geçmek istiyorlar. Bu aslında ‘İhbarı da ben yaparım’ anlayışının bir dışavurumudur. Emniyet bu kontrol dışı ihbarların altından kalkamıyor. Ancak milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, insan hakları savunucuları söz konusu olduğunda bunu devlete bağlı kolluk birimleri zaten yapıyor” dedi.

Büyükada’da gözaltına alınan ve tutuklanan insan hakları savunucularının önemli bir örnek olduğuna işaret eden Türkdoğan, şöyle konuştu: “Gizli tanık denen ve aslında o toplantıya katılan tercümanın yaptığı ihbarı araştırsaydınız, ön incelemeye tabi tutsaydınız bunun haksız bir ihbar olduğunu, iftira ettiğini anlardınız. Ancak ellerinde patladı ve Cumhurbaşkanı birçok devlet başkanına izahat vermek zorunda kaldı. Büyükada olayı devlet içerisinde de araştırılması gereken çok ciddi hassas bir noktadır. Büyükada gözaltı ve tutuklamaları devlet içinde bir ekibin işi olarak da görülebilir. Belki bu tip sonradan başlarına kaza olacak olayları önlemek için bu düzenlemeyi getirmiş olabilir.

İHBARCI YARGILAMADA BİLİNMELİ

İhbarcıların kimliğinin ve kaynağın gizlenmesini eleştiren Türkdoğan, ihbar edenleri yargılama aşamasında sanığın ve avukatının bilme hakkı olduğunu vurguladı. İhbarcıyı korumanın devletin görevi olduğunu belirten Türkdoğan, “Ancak ihbarcılığı bu kadar yaygınlaştırdığınız bir ortamda herşey karışır. Özellikle terör soruşturmalarında gizli tanığı, ihbarcıyı kimliği gizlenecek şekilde mahkemede sorgulamak istiyoruz. Gerçekten bilgi ve görgüye dayalı olarak mı ihbar etmiş, yoksa birileri ona ihbar et dediği için mi? Maalesef hep ikincisi çıkıyor.” dedi. 

OHAL ortamında asgari düzeyde bile sağlıklı yargılamaların gerçekleştirilemediğini ifade eden Türkdoğan,  soruşturma, yargılama birimlerinin etki altında, savunma makamının ise baskı altında olduğunu söyledi. Bu ortamda vatandaşın korku ile ihbarcılık eğilimi ile hareket ettiğini belirten Türkdoğan, “OHAL devam ettikçe birşeylerin düzelmesi mümkün değil”  dedi. 

ÖNCEKİ HABER

Otel işçilerine reva görülen misafirden kalan yemek artığı!

SONRAKİ HABER

‘Bu müfredat sanatı da reddediyor’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...