22 Ağustos 2017 22:36

Dr. Arzu Yılmaz: Referandum fırsat olarak değerlendirilmeli

Akademisyen Arzu Yılmaz, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül’de yapacağı bağımsızlık referandumunu değerlendirdi.

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu yapacak. Referandum takvimin yaklaşmasıyla birlikte başta Türkiye olmak üzere Kürtlerin bulunduğu ülkeler arasında diplomasi trafiği artmış gözüküyor. Özellikle İran ve Türkiye arasında.

Kürt sorunu üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan ve şu an Erbil’deki Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Arzu Yılmaz’la bağımsızlık referandumunu konuştuk.

Referandumun uluslararası diplomaside ve ilişkilerde ne anlama geldiğini sorusuna Yılmaz şu ifadelerle yanıt verdi: “Referandum Kürtlerin kendi kaderini tayin etme konusunda verecekleri kararın, iradenin beyanı olacaktır. Bunun bir de bağımsızlık ilanı durumunda tanınması gibi ikinci bir boyut var ki referandumun doğuracağı sonuçlar asıl o zaman netleşecektir.”

‘KDP’YE KARŞI OLANLAR BAĞIMSIZLIĞA KARŞI DEĞİL’

Referandum kararının ‘uzlaşı sağlanmadan, bölge yönetimini parlamentosundan geçmediği, ve Kürdistan Demokrat Partisinin (KDP) dayatması’ şeklinde yapılan değerlendirmelere ilişkin sorumuza da Yılmaz, 2010 yılından beri Güney Kürdistan’da çalıştığını da hatırlattıktan sonra şu değerlendirmede bulundu: “Mevzuyu siyasi partiler arasındaki, rekabet, çatışma, uzlaşmazlıklar üzerinden değil de, her bir kişinin sandığa gidip ne oy vereceği üzerinden yorumlamak gerekirse; ben sandığa gidip de ‘hayır’ oyunu verecek bir kişinin olacağını düşünmüyorum. Zaten KDP’nin de asıl güvendiği bu. Bazı Yekiti (KBY) politikacıları ve Goran Hareketi, ilk referandum ilan edildiğinde ‘Biz hayır diyeceğiz’ dediler. Ama sonrasında fark ettiler ki, bunun kendi tabanlarında bile karşılığı yok... Sonuçta KDP’ye karşı olanların bile bağımsızlık söz konusu olduğunda zaman hayır diyeceğini düşünmüyorum. Hal böyle olunca da referandumun zamanlaması konusunda KDP ile aynı düşünmeyen partilerin de bir bakıma eli bağlandı. Ve en son gelinen aşamada da, görece bir uzlaşma sağlandı. Bu uzlaşmanın temelinde ne yatıyor: Açıklandığı üzere kasımda da başkanlık da dahil parlamento seçimi yapılacak. Öyle görünüyor ki  Mesud Barzani de yeniden başkanlığa aday olmayacak. Dolayısıyla da referandum sonrası Kürdistan siyasi denklemine ilişkin bir mutabakat sağlanmış görünüyor, ki bir bu faktör, iki tabanın nihayetinde sandığa gittiğinde elinin hayıra gitmeyeceği gerçeği, bu iki faktör üzerinden bir uzlaşmanın varolduğunu söylemek mümkün görünüyor.”

‘TÜRKİYE GERİ DÖNÜŞÜ ZOR BİR YOLA GİRDİ ARTIK’

Türkiye’nin durumuyla ilgili de konuşan Arzu Yılmaz şunları dile getirdi: “İmralı barış süreci neydi? Türkiye’nin Kürtlerle İran’a karşı pozisyon aldığı bir denklemdi. Şimdi yeni kurulan denklemde İran’la Türkiye’nin yan yana Kürdistan’a karşı pozisyon aldığı bir denklem kuruluyor. Bu denklemde, Rusya ve ABD nerede yer alacak? Bu çok daha farklı parametrelerin ve dinamiklerin belirleyeceği bir durum, henüz bu konuda net bir tutum takınıldığını söylemek zor. Ama şunu biliyoruz: ABD’nin küresel bir güç olarak zayıflaması ve kendi iç sorunları nedeniyle 1950’lerden bu yana izlediği Ortadoğu politikalarında eskisi gibi pozisyon almayacağı belli.”

Son üç yıllık süreçte “çok ciddi kırılmalar” yaşandığını belirten Yılmaz, “Güney Kürdistan’da Amerikan Üniversitesinde çalışıyorum. Her gün ortalama 10 maile cevap vermek zorunda kalıyorum. Çünkü özellikle Kürt akademisyenler ve öğrenciler Güney Kürdistan’a gelmek istiyor” dedi.

Bölge illerinde yaşanan hak ihlallerine de dikkat çeken Yılmaz, “Bunlar Türkiye kamuoyunun gündeminde yeterince yer bulmuyor. Mesele sadece AKP meselesi olmaktan çıktı, Türkiye geri dönüşü zor bir yola girdi artık” ifadelerini kullandı.

‘İYİ İLİŞKİLER KURULMALI’

Türkiye’de AKP başta olmak üzere Meclisteki partilerin siyaset üretemediğini belirten Yılmaz, “Güney Kürdistan referandumunu bir fırsat olarak görüp iyi ilişkiler kurup desteklemeleri gerekir. Eğer bu fırsat değerlendirilmezse korkarım bugünleri bile arar duruma gelebiliriz” dedi.

Yılmaz, Türkiye’nin kendi sorunlarını çözemediği gibi bölgede sorun yaratma potansiyeli taşıyan bir ülke konumuna geldiğini belirterek şunları dile getirdi: “Türkiye, Irak Kürtlerine savaş açar mı? Bu rasyonel değil, ama öyle görünüyor ki ABD bile bugün irrasyonel bir liderin eline kalmış durumda. Bugün Türkiye’nin de rasyonel bir lider tarafından yönetildiğini söyleyemeyiz. Dolayısıyla böyle bir ortamda her türlü ihtimal masada. Sonuçta akla yatkın olan uluslararası toplumun ve bölgenin Kürdistan’ın bağımsızlığını bir fırsat olarak değerlendirmesi gerektiğini söylüyor. Ama siyasette her şeyin akla ve vicdana uygun işlemediği de bir gerçek.”

‘KÜRTLER BAŞININ ÇARESİNE BAKMAK İSTİYOR’

Dört farklı ülkedeki Kürtlerin durumuna ilişkin Arzu Yılmaz şu değerlendirmede bulundu: “Ortadoğu’daki Kürt nüfus yönetilemiyor. Mevcut devletlerin Kürt nüfusunu etkileme, yönlendirme kapasiteleri ciddi biçimde aşındı. Bu durum Irak’ta çok uzun zamandır böyle. Ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi de bir inisiyatif geliştiriyor. Irak Kürtlerinin kaderini Irak’tan ayırarak, süregelen kriz ortamında kendisine göre bir düzen kurmak istiyor. Şimdi ABD, “IŞİD bittikten sonra” diyor. IŞİD bitse ne olacak? El Kaide bitti, IŞİD ortaya çıktı. IŞİD biter yarın başka bir şey ortaya çıkar. Kürtler de bu ortamda biz kendi başımızın çaresine kendimiz bakmak istiyoruz diyor. Kürtler sessiz olabilir. Bu sessizliğin bir çok nedeni var. Birincisi yaşanan travma. Gerçekten bir barışın geleceğine dair bir inanç hakimdi. Onun arkasından bu kadar şiddetli bir sürecin gelmesi çok sarstı Kürtleri. İkincisi de Kürt siyasi aktörlerinin bu süreci iyi yönetememelerine dair yaşanan hayal kırıklığı. Aynı durum Güney Kürdistan için de geçerli. 2011’de Erbil’de  Doha ile rekabetten söz ediliyordu. Bir anda ortaya çıkan IŞİD sonrasında yaşanan ekonomik kriz nerdeyse bütün kazanımların bir anda ellerinden kayıp gitmesine neden oldu.”

‘İRAN VE TÜRKİYE’NİN TEHDİTLERİNİN KARŞILIĞI YOK’

Referandum tarihinin yaklaşmasıyla Kürtlerin bulunduğu Türkiye, Irak, İran ve Suriye devletlerinden özelikle Türkiye’den yapılan açıklamalara ilişkin sorumuzu da Arzu Yılmaz söyle yanıtladı: “Açıkçası her bir ülke hem bölgesel ve uluslararası alanda hem de ülke ölçeğinde çok ciddi sorunlar yaşıyor. Bölgedeki hiç bir ülkenin gelişmelerin yönünü tayin edecek bir güce sahip olmadığı açık. Öbür taraftan ise bir gerçek var ki, ortada bir Irak yok. Irak’ta 2003 yılından beri kurulan hükümetler dahi Irak halkının iradesine dayalı kurulmuyor. ABD öncülüğünde masada kuruluyor Irak hükümetleri. Bu tabloda ne Irak’ın toprak bütünlüğü ne de Türkiye ve İran gibi ülkelerin tehditlerinin bir karşılığı yok. Uluslararası  toplum açısından bölgede, istikrarın ve barışın sağlanması açısından Güney Kürdistan’ın bağımsızlığının ilanını bir şans olarak görüyorum. Neden? Çünkü, artık Kürtler halihazırdaki siyasi durumda yönetilemiyor. Bağımsız bir Kürdistan’ın ilanı, hem İran, hem Türkiye’ye bağımsız bir Güney Kürdistan’la kurdukları sağlıklı ilişkiler ölçeğinde kendi Kürtlerini yönetebilme kabiliyeti de kazandıracaktır. Eğer bunu yapmazlarsa, bu şansı da kaybederler. Bağımsız Kürdistan bugün belki ilan edilmez, yarın ilan edilir. Çok şey fark eder mi? Bu durum Kürtler açısından çok fark etmez. Ama İran ile Türkiye açısından çok şey fark eder.

Irak’la Kürtlerin kaderi de çoktan ayrılmış durumunda. Siyasilerle, sivil toplum örgütleriyle ya da akademisyenlerle kimle konuşursanız konuşun bir Kürt devletinin kurulmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.”

ÇAVUŞOĞLU VE KALIN’IN AÇIKLAMALARI

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bağımsızlık referandumuyla ilgili ‘İç savaş çıkar’ açıklamasına atıfta bulunan Arzu Yılmaz şunları söyledi: “Galiba Türkiye, karşı karşıya olduğu bir riski Irak üzerinden dillendirmek gibi bir tercihte bulunuyor. Zira Irak Parlamentosu Başkanı Selim Cuburi, geçtiğimiz günlerde referandumla ilgili yaptığı açıklamada ‘Kürdistan halkının talebine saygı duyarız, parlamento bu konuda tarafsız olacak’ dedi. Çavuşoğlu da diyor ki, ‘İç savaş çıkar.’ Irak Başbakanı İbadi de ‘Bağımsızlık ilanı durumunda savaş açacak değiliz’ dedi. Hal böyleyken Çavuşoğlu, ya Türkiye’ye dair bir korkuyu Irak üzerinden dillendiriyor ya da Irak’ta bir iç savaş çıkarmakla tehdit ediyor diye düşünülüyor. En azından Kürdistan’daki algı bu.”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın bağımsızlık referandumuyla ilgili "Irak'ın toprak bütünlüğüne tehdit teşkil edeceği" yönündeki açıklamalarına atıfta bulunarak, “Olmayan bir şeyin savunuculuğunu yapamazsınız. Politikada, söz ile gerçek arasındaki bağ koptuğu ölçüde senin bu boşlukta ürettiğin her politikanın berhava olması kaçınılmazdır" dedi.

ÖNCEKİ HABER

Sur’da evini satmayan yurttaşların da evleri yıkılıyor

SONRAKİ HABER

Slovenya partizanlarının ayak izleri: Yeraltı matbaası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa