21 Ağustos 2017 22:29

Doğru adımlar, doğru zamanda, doğru biçimde atmalı

Tüm Bel-Sen Antalya Şube Başkanı İlhan Karakurt, toplu sözleşme sürecini Evrensel’e değerlendirdi.

Paylaş

İlhan KARAKURT
Tüm Bel-Sen Antalya Şube Başkanı

Hükümetin 3+3’lük ‘komik’ teklifinin üzerinden bir haftaya yakın süre geçti. Geçen zaman dilimini TİS sürecinin takvimi, hükümetin hesapları ve üç milyon kamu emekçisinin talepleri üzerinden değerlendirdiğimizde bir saatinin bile boşuna harcanmaması gerektiğini söylemek abartı olmaz!

Ancak, bu zaman diliminde Memur-Sen, önceden hazırlandığı anlaşılan ‘Bu teklife kapalıyız’ kartını gösterdikten hemen sonra ‘Yeni bir teklif bekliyoruz’ mesajı ile topu hükümetin üzerine attı. Bu durumu, kendisine yönelen tepkileri savuşturmak için kullandı. Kamu-Sen de topu Memur-Sen’in üzerinde sektirerek, ondan gelebilecek ‘eylem’ çağrısı için bu zamanı ‘berhava’ etti.

KESK ise şu ana kadar, kendisi için ‘sorunlu’ başlayan TİS sürecinin evrildiği son nokta, kendisine işin başlangıcından daha ‘sağlam’ olanaklar sunmasına rağmen, bunu anlamış ve üzerine düşen sorumluluğu, oynaması gereken rolü yeteri kadar kavramış gibi gözükmüyor. Çünkü geçen zaman diliminde KESK, bugüne kadar yaptığı hedefsiz ve olağan-ortalamacı açıklamalarını tekrarlayarak, hatta Memur-Sen’in kendilerini ‘yanıltmasını’ çok istediklerini belirterek, oyuna ‘dahil olmak’ yerine maçı tribünden seyretmeye devam ediyor.

Doğrusu, hükümetin yüzde 3’lük teklifi ile tıkanan TİS sürecinde Memur-Sen’in malum iş birlikçi-yandaş ve zamana oynayan bu tutumu şaşırtıcı gelmedi kimseye. Kamu-Sen’in, sorumsuz ama tribüne oynayan ‘muhalif’’ tutumu da malum yapısı gereği ‘anlaşılabilir’ bir durum olarak görülebilir.

Ancak KESK’in bu TİS sürecinin üzerine yüklediği sorumluluklar çerçevesinde yapması gereken ve kendi üyeleri dahil, üç milyon kamu emekçisinin ihtiyacı olan tutum bu mudur?

Elbette ki hiç kimse, bir çok KESK yöneticisi dahil, bu soruya gönül rahatlığı ile “Evet daha başka ne yapılabilir ki, elimizden gelen budur” diyemez!

Sözü dolandırmadan ve doğrudan bir kez daha söyleyelim; KESK bir ‘toplumsal muhalefet örgütü’ değil, aksine kamu emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma örgütüdür. Bu özelliği gereği TİS sürecinde KESK; hükümete ve Memur-Sen’e muhalefetlik yapma sınırını aşarak tribünden inerek inisiyatif almalı ve oyuna dahil olup bu süreci doğru yönetecek ve sonuçlar elde edecek bir hatta girmelidir.

Önemli bir zaman geride kaldı ama önümüzdeki iki-üç gün içerisinde dahi KESK’in alacağı bu tutum bir çok hesabı değiştirecektir. Sözde ‘bu sürece’ kapalı olduğunu, ancak diğer taraftan da ‘makul’ bir teklif için hükümete yalvarıp yakaran Memur-Sen yöneticilerine değil, ama onlar üzerinden doğrudan Memur-Sen üyelerinin de içinde yer aldığı üç milyon kamu emekçisine, yüzde 3’lük sadakaya karşı bir araya gelerek ortak eylem planlama çağrısı yapmak bu kadar zor mu?

Memur-Sen yönetimi bu çağrıyı ‘dikkate’ almasa bile, Kamu-Sen’i yanına alarak, önüne de üç milyon kamu emekçisinin taleplerini koyarak hem hükümeti, hem Memur-Sen’i hem de TİS masasını kuşatma imkanını yakalayabiliriz. Böylece hükümet ve Memur-Sen’in satış için hareket ortamını daraltır ve iyi bir sözleşme imzalamanın olanaklarını da yakalayabiliriz.

Tarihimize geçen 23 Mayıs 2012 grevi bu açıdan örnek ve öğretici özelliğini hâlâ koruyor.

Sözün özü; bu TİS sürecini üç milyon kamu emekçisi adına inisiyatif kullanarak ve sorumluluk alarak doğru ve kazandırıcı bir şekilde yönetmek isteyen bir KESK için tabii ki hiç de zor ve sıkıntılı olmayacaktır.

DOĞRULARI SÖYLEMEK YETMEZ

Peki, KESK’i bu ‘doğruyu’ yapmaktan alıkoyan nedir, diye sorulabilir... Öncelikle, KESK kendisini, klasik, toplumsal muhalefet örgütü olarak sınırlamaya devam ederse ve bu alışkanlıklarından vazgeçmezse elbette üç milyon kamu emekçisinin ihtiyacı olan bu sorumluluğu yerine getirmekte zorlanır ve sıkıntı duyar!

KESK’in, cevaplaması ve aşması gerek sorun ve sıkıntı tam da budur. KESK, bu TİS süreci üzerinden inisiyatif kullanarak, sorumluluk alarak ve toplumsal muhalefetle sınırlı anlayışından kurtularak aslına rücu mu edecek, yoksa bu dönemi en az ‘zararla’ atlatabilmeyi bir ‘başarı mı’ sayacaktır?

“Memur-Sen yandaş ve sarı sendika. Satacak yine. Gerçek toplusözleşmeyi gerçek sendika yapar. Biz söylemiştik, bizim dediğimiz doğru çıktı” gibi tespitlerin hepsi doğru olmakla birlikte, sadece tespit olarak söylemde kalır ve sürecin yüklediği sorumlulukları yerine getirmek için inisiyatif kullanarak elini taşın altına koyacak bir çalışma ile tamamlanmaz ise bu doğrularımız miadını doldurmuş bir züğürt tesellisi olarak ve sadece bizim doğrularımız olarak kalır!

KESK sadece doğruları söylemekle yetinmemeli. Özellikle bu TİS sürecinde, bu doğruları somut, maddi bir güce dönüştürecek, dolayısıyla da kendisini büyütecek ve kamu emekçilerine kazandıracak sorumluluğa uygun ve elzem hale gelen doğru adımları, doğru zamanda ve doğru biçimde atmalıdır. İşte, o zaman KESK’in doğruları tüm kamu emekçilerinin doğruları olabilir ancak!.. Sahi, bunun için KESK daha neyi bekliyor?

ÖNCEKİ HABER

Slovenya partizanlarının ayak izleri: Franja Hastanesi

SONRAKİ HABER

Neredeyse her inşaatta olduğu gibi...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...