18 Ağustos 2017 01:20

Hukukçu Atilla Kart: OHAL ile sınıfsal bir tercih yapıldı

CHP Eski Milletvekili ve hukukçu Atilla Kart, 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile sermaye çıkarlarının ilişkisini değerlendirdi.

Paylaş

Tamer Arda ERŞİN
Ankara 

15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan ‘FETÖ’ çatı davası avukatlarından CHP Eski Milletvekili Atilla Kart, darbe girişiminin karanlık yönlerinin aydınlatılması gerektiğini belirtti.  Kart, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL’i de “Sınıfsal bir tercihin yapıldığını görüyoruz. Sermaye grubunun en üst düzeyde çıkarlarını korumak amacıyla, acımasızca kullanıldığını görüyoruz” diye değerlendirdi.

CHP Konya Eski Milletvekili Avukat Atilla Kart, 15 Temmuz darbe girişimi ve bu girişim sonrasında ilan edilen OHAL hakkında Evrensel’e değerlendirmelerde bulundu. 

2007 şubatında cemaat yapılanması hakkında CHP’nin verdiği Meclis soruşturma önergesini kendisinin hazırladığını hatırlatan Kart şunları söyledi: “Hava kuvvetlerindeki paralel yapılanmayı, FETÖ’nün avukatlıktan yargıçlığa geçiş sınavında nasıl soru hırsızlığı yaptığını anlattık. CHP olarak 10 yıl evvel ne diyorsak, bugün de aynısını söylüyoruz. Emir kumanda zinciri içerisinde devlet içerisinde paralel bir yapıyı oluşturmak, o paralel yapı içerisinde devlet yetkisini kötüye kullanmak ve  paralel yapının içerisinde olmanın suç olduğunu bildiği halde orada kalmaya devam etmek, bu kabul edilemez bir tablo. 15 Temmuz darbesini bu şekilde gerçekleştirenler belli. En ivedi bir şekilde yargılanmaları ve cezalandırılmaları gerekir.” 

ÇATI DAVADA VARDI

Adil Öksüz isminin darbe öncesi açılan çatı davasında geçtiğine dikkat çeken Kart, “Deniz ve Hava Kuvvetleri İmamı olarak geçiyor. Bakıyoruz çatı davada mayıs 2015’te gizli tanık Kadir, 121 subayın ismini veriyor. Bakın darbeden 14 ay önce bu olay oluyor. Çok üst düzey subayların darbe hazırlığı içerisinde olduğunu isim vererek anlatıyor. Ancak kayda değer işlem yapılmadığını ve daha vahimi 121 kişiden 80 kişinin darbeye karıştığını görüyoruz” diye vurguladı. Darbede ciddi soru işaretleri olduğunun altını çizen Kart, son günlerde AKP Milletvekili Şirin Ünal’ın bu konuda bilgilendirildiğinin ortaya çıktığını ifade ederek, “Diyanet İşleri Başkanının, gece MİT müsteşarıyla yemekte olması, bunlar önemli konular. Açıklığa kavuşturulması lazım. Darbeyi Araştırma Komisyonu; MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı, Şirin Ünal’ın ifadesini alamıyor. Bütün bunlar 15 Temmuz’un soru işareti” diye konuştu. 

‘KAÇMALARINA GÖZ YUMULDU’

Kart, 15 Temmuz öncesinde açılan çatı davada bazı sanıkların yakalanmadan sağlıklı bir karara varılamayacağının altını çizerek, durumu şöyle açıkladı: “73 sanık var ancak sadece 7 sanık yargılanıyor. Sen bu 7 kişiye en ağır cezayı versen de bu dava sonuçlanmaz. Diğer 66 kişi içerisinde Fethullah Gülen, Ekrem Dumanlı ve bütün kafa takımı var. Önemli olan yönetici çatı kadronun darbe öncesi son 1 yıl içerisinde yurt dışına çıkmış olması. Çatı dava soruşturması 2014 yılından bu yana yürüyor, bu adamların hepsi kaçmış. Yürütme organı olarak sen bu sanıkların hepsinin kaçmasına göz yummuşsun. Sen bu kaçanları yargılamadan nasıl hüküm vereceksin, maddi gerçeği ulaşma noktasında hiçbir çalışmanın yapılmadığını görüyoruz.” Kart, yurt dışında olan sanıklar konusunda samimi olmak gerektiğini belirterek, “Şimdi ısrarla ‘ben idamı uygulayacağım’ dediğin zaman o kişilerin iade edilmemesi için gerekçe yaratıyorsun. Sen geçmişe yönelik idam kararını uygulayamazsın. Bu sanıkların iadesi için siyasi ve hukuki olarak zorlama gerekiyor.” 

ÜÇLÜ TASNİF

Kart, darbe gerişimi sonrasında mağduriyetler yaratıldığını ve bunun ‘FETÖ’nün işine geldiğini belirterek, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanının üçlü bir tasnifi var. İbadet, ticaret ve ihanet. Bu doğru bir tasnif, adam inanç özgürlüğü içerisinde bu yapıyı kendisine yakın görmüş olabilir. Buradan suç oluşmaz. Bunu çatı dava iddianamesi de söylüyor. Çocuğunu bu okullara gönderen ya da ücretli çalışan kişi değildir. Asıl suçlu olanlar ihanet içerisinde olanlardır. Bırakalım kimler ibadet, kimler ticaret ve kimler ihanet eden grup içerisinde, bunu yargı ortaya çıkaracak. Ama siz hükümet olarak, bir takım faktörlerle yargılamaya müdahale edip, ibadet edenleri ve yapıyla ilgisi olmayanları  bu torbaya koyarsanız, orada mağduriyet ortaya çıkar. Kamu görevlileri hakkında soruşturma yaparsın, delil bulursan en ağır cezayı verirsin. Ancak sen ne yapıyorsun; soruşturma yapmadan, on binlerce insanın mal varlığına el koyuyor, görevine son veriyorsun. Özel sektörde bile iş bulamaz hale geliyorlar. Yeni mağduriyetler yaratılıyor ve aslında FETÖ’nün istediği de bu.”   

SANIKLAR, TANIK OLDU 

Darbe davalarında sanık olması gereken bazı kişilerin tanık olarak dinlendiğine dikkat çeken Kart, “Savcılık olarak sizin bu kişilerin şüpheli ya da sanık olarak ifadesini almanız gerekir. Bunlar hakkında şüpheli sıfatıyla ifade alırsın, sanık sıfatıyla iddianame düzenlersin. Onlar da etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak ister ve bu hükümlerden yararlanır. Bu haklarıdır. Ancak kolluk ne yapıyor, bu kişileri şüpheli ya da sanık olarak soruşturmak yerine, gidiyor gayriresmi olarak görüşüyor. Onlara bir taraftan umut veriyor, bir taraftan gözdağı veriyor. Onların ifadelerini bazı hedef aldığı sanıklara dönük olarak yönlendiriyor. Sonra ne oluyor, etkin bir soruşturma yürütemiyorsun. Buradan maddi gerçeğe ulaşamazsın. Soruşturmalardaki en büyük zafiyet bu. Yasak delil yöntemiyle soruşturma yapılıyor” dedi.

‘OHAL SENDİKAL HAKLARI YOK EDİYOR’

Darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL hakkında “Onun bile bir hukuku var” değerlendirmesinde bulunan Atilla Kart, OHAL sonrası iktidarın hukuk dışına çıktığını şu sözlerle dile getirdi: “OHAL sendikal hakları, toplusözleşme hakkını yok ediyor. Bu OHAL üzerinden sınıfsal bir tercihin yapıldığını görüyoruz. OHAL’in belli bir sermaye grubunun en üst düzeyde çıkarlarını korumak amacıyla, acımasızca kullanıldığını, çalışanların zaten sınırlı olan hak ve özgürlüklerinin yok edildiğini görüyoruz. İşin esası bunlar. KHK’lerle işsizlik sigortası, kamu görelileri, toplusözleşme kanunlarında düzenleme yapılıyor. İşçilerin ve çalışanların hakları kısıtlanıyor. Delik deşik bütçenin yanı sıra Varlık Fonu düzenlemesi yapılarak, denetlemeyen yeni sermaye grupları yaratılıyor. Kayıt dışı bir bütçe oluşturuluyor” dedi.

‘CUMHURBAŞKANININ TEK TİP AÇIKLAMASINA ANLAM VEREMEDİM’

Tek tip kıyafet tartışmasına “Sanığın o tişörtü giymesini tasnif etmek mümkün değil” değerlendirmesinde bulunan Kart, yapılması gerekeni “Cezaevi yönetimi ya da mahkeme buna müdahale edebilir ancak bunun için kanun değişikliği yapmaya gerek yok. Bunu getirmiş olmakla öngörülemeyen sonuçlara yol açılacak ve FETÖ’nün kamuoyunda istismar edeceği yeni bir alan açılacak. Cumhurbaşkanının tek tip açıklamasına anlam veremedim. Onun yapacağı bir açıklama değil. Bunu cezaevleri genel müdürü hadi bilemedin adalet bakanı açıklar” sözleriyle açıkladı.  

‘KAMU YETKİSİNİ KÖTÜYE KULLANMAK’

Atilla Kart Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve tutuklu Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında “Eğer yakında bu içeride olan zat ile ilgili Kılıçdaroğlu’nun bağlantısı çıkarsa şaşmayın ha. ‘Buradan çıktım çıktım, çıkmadığım takdirde açıklamalarda bulunacağım’ diyor içerideki zat” ifadelerine ilişkin de değerlendirmede bulundu. Kart, “Enis Bey’in eşi ve kızı orada. Onun böyle bir şey söylediği konusunda Cumhurbaşkanı nereden bilgi sahibi oluyor. Bu Türkiye’de yargı sisteminin nasıl kuşatıldığını göstermek bakımından ibret verici.Yargıya kolluktan itibaren nasıl müdahale edildiğinin ve kamu yetkisi kötüye kullanılmak suretiyle tehdit ve şantaj yapıldığını göstermek bakımından kaygı vericidir. CHP Genel Başkanına suçlama yapmanın inandırıcılığı yok. Bu toplumda korku ve baskı yaratma girişiminin yeni tezahürüdür” ifadelerini kullandı.

ÖNCEKİ HABER

Venezuela’da Kurucu Meclis seçildi: Şimdi ne olacak?

SONRAKİ HABER

Kasımpaşa-Beşiktaş : İkisi de 2’de 2 peşinde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa