16 Ağustos 2017 09:47

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası: Depreme hazır değiliz

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin üzerinden geçen 18 yılda ciddi bir önlem alınmadığına vurgu yaptı.

Paylaş

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde bir açıklama yayınlayarak 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999'da yaşanan depremlerin üzerinden geçen 18 yıla rağmen özellikle İstanbul'da depreme karşı yetkililerin önlem almadığına vurgu yaptı.

Açıklamada, Türkiye'nin deprem riski açısından dünyanın en riskli bölgelerinden biri olduğu belirtilerek ülke topraklarının %92`sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusun %95`inin bu bölgelerde yaşadığı, büyük sanayi merkezlerinin %98`inin bu bölgelerde olduğu ve barajların %92`sinin de deprem bölgelerinde bulunduğu vurgulandı. 

'YAPI STOKUNUN %70'İ KAÇAK, %40'I OTURULAMAZ HALDE'

Ülkedeki 20 milyonu aşan yapı stokunun yüzde 70`inin ruhsatsız, kaçak ve yüzde 40`ının da oturulamaz ve depreme karşı mutlaka güçlendirilmesi gereken durumda olduğu belirtilirken "Birçok kez değiştirilen İmar Yasası ve her tadil edilişinde biraz daha dejenere olan Yapı Denetimi Yasası ile depreme karşı güçlü yapılar üretilemeyeceği ortadadır. Bu sistem içerisinde yer alan ve hiçbir şekilde denetlemediği, hatta görmediği yapı ve ona ait beton gibi kritik yapı malzemelerini kontrol etme işinin, gerçekte çok düşük ücretler karşılığında sadece evraklara imza atma düzeyine indirgendiği bu sözde denetimin çok acı bir gerçeğidir" ifadeleri yer aldı.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: Deprem uzmanlarının 1999 depremlerinden bu yana önemle vurguladığı ve Marmara Bölgesinde yakın bir zamanda meydana gelmesi beklenilen Büyük İstanbul Depremi olasılığı yaşadığımız bu sürecin can sıkıcı gerçeğidir. Uzmanların ve bilim adamlarının ısrarla bu gerçeği hatırlatmasına rağmen geçen 18 yıllık süreçte bu olası deprem için ne yazık ki ciddi bir önlem alınmamıştır. Marmara Denizi içerisindeki faylardan doğması ve en az 7 büyüklüğünde olması beklenilen bu depreme karşı başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi savunmasız bir bekleyiş içerisindedir. Tarihi kimliği, gelişmiş sanayi gerçeği ve demografisi düşünüldüğünde depremin meydana getireceği akis çok şiddetli olacaktır. Son 18 yılda alınan önlemler yapı stokunu sorgulamaktan, depremin yaratacağı etkileri azaltmaktan ve  geleceği kurgulamaktan uzaktır.

DEPREM SORUNU DEĞİL YAPI GÜVENLİĞİ SORUNU

Keza aynı şekilde büyük ölçüde meslek alanımızı ilgilendiren "Deprem öncesinde ve depremler sonrasında kimyasallardan kaynaklanacak tehlikelere karşı stratejik bir master planın olmayışı ve bu zamana kadar hazırlanmamış olma gerçeği de oldukça düşündürücüdür. Bu nedenle özellikle uzmanlarca yakın bir gelecekte olması beklenilen İstanbul depreminde gerek yapı sistemlerinde ve gerekse de kimyasallardan kaynaklanabilecek olumsuz durumları en aza indirgeyecek önlemler alınmalıdır. Bu anlamda ülkemizin bir deprem sorunundan öte bir  yapı güvenliği sorunu olduğu kabul edilerek;

  • Adına yapı denetim sistemi denilen; gerçekte diplomaların ve belgelerin kiralanması üzerinden yürüyen, gerçekte mühendislik ve denetim hizmetlerinin düşük ücretler karşılığında sorumluluk altındaki işe müdahil olunmadan olunmuş gibi imzaların atıldığı, kağıt üzerinde işleyen bir sistemin acilen gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi gereklidir.
  • Yapı Denetim Sisteminde çalışan mühendislerin yaptıkları ve denetledikleri sorumlu oldukları işi gerçek anlamda denetleyeceği bir sistem kurulmalıdır. Kağıt üzerinde kalan ve bir imza ile gerçekleşen gerçek anlamda denetimin sorunlu olduğu bu sistem yeniden sorgulanmalıdır.
  • Büyük ölçüde meslektaşlarımızın istihdam edildiği Yapı Denetim Beton - Malzeme Laboratuarlarında denetim yapılarak birçok yerde fiili anlamda işin başında bulunmadan kağıt üzerinde gerçekleşen bu mühendislik durumunun (!) düzeltilmesi sağlanmalıdır.
  • Yapı Denetim sisteminde çalışabilmek için gerekli belgnin ÇŞB ile birlikte ilgili Meslek Odalarının temsil edildiği bir komisyonun yapacağı bir kurs ve sınav neticesinde verilmesini sağlayacak yasal düzenlemeye gidilmelidir.
  • Her sektörle ilgili olarak, mülki ve yerel idare ile ilgili diğer kurum ve meslek odası temsilcilerinden oluşan kentsel risk yönetimi kurulları teşkil edilmelidir.
  • Her kent ya da bölge için risk yönetimi planları hazırlanmalıdır.
  • Sanayi tesisleri inşa edilirken ve ruhsatlandırılırken bu tesisler deprem ve yangın güvenlikleri açısından kontrol edilmelidir.
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte tanımlanan ‘İlgili Meslek Odalarının Temsilcisi` sorumluluğu gereğince yerel yönetimlerce kurulan ruhsatlandırma komisyonlarına her sektör için ilgili mühendis odası ve temsilcileri dahil edilmelidir.
  • Çeşitli yönetmeliklerle belirlenen kimyasal ve büyük endüstriyel kazaların önlenmesi, yönetilmesi, denetlenmesi gibi konularda sorumluluk sadece ilgili mühendislik disiplinlerine verilmelidir. Bir haftayı aşmayan kurslarla, uzmanlık gerektiren meslek alanlarının herkese açılmasından vazgeçilmelidir.
  • Olası depremlerde meydana gelebilecek kaza senaryoları modellemesi yapılarak önceden sorumlular ve sorumluluklar konusunda görev dağılımı yapılmalı ve önlemler alınmalıdır
  • Depremin beklendiği bölgelerde kimyasal maddelerin envanteri çıkarılarak olası bir depremde bu kimyasalların ve bunlardan kaynaklanabilecek sorunların nasıl bertaraf edileceği belirlenmelidir.

(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

FARC’ın yeni ismi belli oldu: Devrimci Alternatif Güç

SONRAKİ HABER

Cumhurbaşkanlığından 'Türkiye Cumhurbaşkanı' açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa