14 Ağustos 2017 00:55

Latin Amerika Devrimi Semineri: Sosyalizm gelecektir

Ekvador’da düzenlenen 42 siyasi parti ve örgütün katılımıyla toplanan 21. Latin Amerika Devrimi Semineri'nin sonuç bildirgesi yayınlandı.

Paylaş

Ekvador’un başkenti Quito’da 26-27-28 Temmuz’da “Ekim Devriminin İşçiler ile Halklar için Sunduğu Dersler” başlığıyla ve 42 siyasi parti ve örgütün katılımıyla toplanan 21. Latin Amerika Devriminin Sorunları Uluslararası Seminer’in sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirgenin tam metnini yayınlıyoruz:

“Yüz yıl önce Rus proletaryası, dünyadaki işçilere ve halklara, kurtuluşa ulaşmaları için geçmeleri gereken yolu gösterdi. Onların ayak izleri kalıcıdır. İşçilerin gecenin ortasında güneşi keşfettiği o günü hafızalardan silmek için her türlü yola başvuranlara rağmen...

1917’nin Sosyalist Devrimi, devrimci proletaryanın, kapitalizm ve zulüm ile sömürü rejimleri üzerine kurulu tüm toplumlara karşı tarihi bir cevabıdır; toplumsal bir özlemi, politik bir öngörüyü gerçekliğe kavuşturmuştur. Bu devrim; Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından detaylıca hazırlanmış bilimsel sosyalizm teorisinin geçerliliğinin, kapitalizmin gerileme ve çöküşünün kaçınılmazlığının, işçi sınıfının bu çöküşte ve emekçi sınıflar için sosyal eşitlik, ilerleme ve refah anlamına gelen bir toplumun -komünizme doğru ilk adımı olan sosyalizmin- serpilişinde oynadığı rolün pratik olarak onaylanmasıdır.

Ekim 1917 yeni bir çağın, emperyalizm ve proleter devrimleri çağının doğuşudur. Burada onun uluslararası tarihsel karakteri yatar. Ekim Devrimi’nden beri kapitalizm birçok değişime uğramış; büyük teknolojik ve bilimsel gelişmeler gerçekleşmiş, üretim süreçlerinde yenilikler yapılmış, fakat bunların hiçbiri kapitalizmin doğasını, onun temel çelişkilerini, insanın insan tarafından sömürülmesini  değiştirmemiştir. Dahası, Rus işçilerinin önce monarşik, ardından burjuva rejimi yenilgiye uğrattığında var olan faktörler, emperyalistlerin kendi içindeki ve emperyalistlerle bağımlı ülke ve milletler arasındaki çelişkiler daha da keskinleşmiştir.

Bolşevikler, Lenin ve Stalin’in parlak önderliğinde, tarihe büyük bir ders bıraktılar. Proleter devriminin; stratejik hedefe yönelik taktiksel esnekliklikle, toplumda ortaya çıkan somut koşullara yaratıcı çözümler üreterek, kitlelerin öncülüğüne dayanarak, tüm oportünist ve revizyonist propagandalarla savaşarak, her türlü örgütlenme ve mücadele biçimini kullanarak fakat düşman sınıfları sadece kitlelerin örgütlü devrimci eylemiyle yenebileceğini kavrayarak organize edildiğini gösterdiler. Bütün bunlar için, proletaryanın kendi bağımsız partisinin -yeni tipte bir komünist partinin- olması gerektiğini gösterdiler.

İktidarı ele almadan önceki süreç ve sosyalizmin inşa edildiği dönem olarak anlaşılan bu devrim, Marksizme önemli teorik katkılarda bulunarak  onu yeni çağa uygun hale getirdi. Vladimir İlyiç Lenin, Marksizmi yeni bir seviyeye, devrim ile sosyalizm mücadelesindeki işçilerin ve halkların rehberi olan Marksizm-Leninizme taşımıştır. Josef Stalin ile birlikte, devrim stratejistleri ve sosyalizmin inşası, bilimsel sosyalizm ilkelerine paha biçilemez teorik ve pratik katkılarda bulunmuşlardır. Marksist-Leninist ilkeler, sosyalizmin inşa sürecine rehber olduğu yıllarda, kapitalizmden  ekonomik, sosyal, bilimsel, kültürel, sportif her yönden daha üstün olduğunu gösterdi. 

Sosyalizm, işçilerin ihtiyaçlarını karşılayarak, onları yönetici sınıf haline getirecek güce sahip olduğunu gösterdi; milyonlarca köylüye toprak sağladı; kadınları ataerkil baskıdan ve burjuva feodal sömürüden kurtardı; ulusların kendi kaderini tayin etme hakkını uygulayıp milletleri ulusal baskıdan kurtardı; daha önce dünyada var olmayan, halkların kolektif haklarını tanıdı; gençliğin bastırılmış potansiyelini özgür kıldı; daha önceden cahillik içinde yaşayanlara bilim, edebiyat, sanat, kültür getirdi; planlı ekonomiyle, üretici güçlerin ve doğal kaynakların akılcı kullanımını tesis etti; kendilerini yeni bir dünyanın yaratıcısı hisseden insanlar yarattı; insanlığın kurtuluşu doğrultusunda büyük bir adım attı.

II. Dünya Savaşı’nda, Stalin önderliğindeki şanlı Kızıl Ordu ile, uluslararası burjuvazinin en gerici politikasının ifade şekli olan Nazi-faşist canavarı alt etti. Bu bağlamda, her kıtadan pek çok halk sosyal ve ulusal kurtuluş mücadelesinin devrimci sürecine dahil olup sosyalist bloku güçlendirdi.

1953’te Stalin’in ölümünden sonra, sosyalizm eski Sovyet Birliği’nde geçiçi bir politik yenilgiye maruz kaldı. Partinin içinde yıllar boyunca saklanmış revizyonist bir klik, SBKP’nin 20. kongresinde (1956) devleti ele geçirdi ve işçilerin iktidarını tersine çevirip kapitalizmin yeniden inşa sürecini başlattı. Bu süreç, 1990 yılında, kapitalizmin tamamen egemen hale geldiği SSCB’nin yıkımına sebep oldu. Bu durum, kapitalizm savunucularının öne sürdüğünün aksine, hiçbir şekilde sosyalizmin başarısızlığı değildir. İşçiler, devrimciler ve komünistler tarafından üstesinden gelinebilecek bir gerileme olup, proletaryanın partisinin Marksizm-Leninizm’den ayrıldığı taktirde sosyalizmin inşasının temellerinin zayıflayacağının kanıtıdır.

Sovyet devriminin başarısından 100 yıl sonra, dünyanın devrimcileri ve komünistleri olarak bizler, bu olaya nostaljiyle yaklaşmıyoruz. Biz onu geleceğe, ülkelerimizde yönetici sınıflara ve yabancı güçlere karşı savaşacağımız mücadeleye doğru bakan gözlerimizle kutluyoruz. Ekim Devrimi’ni iyimser bir şekilde kutluyoruz. Çünkü biliyoruz ki, tarih inkar edilemez, çünkü her kıtadaki işçiler, gençler, kadınlar ve halklar savaşmaktadırlar. Hakları için, refahları için, özgürlükleri için, demokrasi için, toplumsal bir değişim ve barış için savaşmaktadırlar. Bu mücadele büyüyecek ve gelişecek; bu sömürü sistemine, onun destekçilerine ve emperyalist hakimiyete karşı savaşılacak; Rus işçilerinin, Lenin ve Stalin’in mirasının yer alacağı yeni bir devrim dalgası yaratılacaktır.

Sosyalizm gelecektir, bu gelecek 100 yıl önce ekilmiştir ve bu gezegende onun tohumlarını taşıyıp tekrar çiçek açtıracak rüzgarlar vardır. İşçiler, halklar ve komünistler ellerinde Marksizm-Leninizm bayraklarıyla  bunu gerçekleştirmek için mücadele etmektediler.”

ÖNCEKİ HABER

ABD’nin asıl hedefi Kuzey Kore değil Çin

SONRAKİ HABER

Breakdansın mabedi: Kareler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...