13 Ağustos 2017 03:47

Tláloc yağmur tanrısı

Sena Akalın, Mexico City izlenimlerinin üçüncüsünde 'ülkenin en güvenilir zatı' Tláloc'u yazdı.

Paylaş

Sena AKALIN

Mexico City’de, Milli Antropoloji müzesinde geçirdiğimiz üç saatin sonunda saat  yediye gelirken kapanış anonslarıyla birlikte dışarı çıkıyoruz. Yaz mevsimi boyunca her gün aynı saatlerde  bardaktan boşanırcasına yağan bu yağmurdan kaçış yok. Ne yağmurluklarımız ne de şemsiyemiz fayda etmiyor. Sırılsıklam bir halde sığınacak bir yer bulmaya çalışırken kafamı geri çevirip, müzenin önünde duran Tláloc, yağmur tanrısına sinirli bir bakış fırlatıyorum. Yağmur damlaları altında hızlı bir şekilde ıslanırken o sanki halinden gayet memnun. Tláloc, Nahuatl dilindeki tam ismiyle Nahutltlaloctli “Toprağın Nektarı” anlamına geliyor. 168 ton ağırlığında ve yedi metre uzunluğunda, sekizinci yüzyılda taşa oyularak yapılan bu görkemli Aztek Tanrı heykeli, ilk olarak 1964 yılında Mexico City’nin çeperlerinde yer alan Texcoco belediyesindeki Coatlinchán (yılanların evi) bölgesinde bulunmuş. Uzmanlara göre, İspanyol işgali sırasında işgalcilerin şeytanın işi olarak gördükleri Aztek heykellerini tahrip etmelerinden ötürü, yerli halkın korkup Tláloc’u saklamış olma ihtimali çok yüksek.

Yolun karşısındaki bir kitapçıya giriyoruz. Arabalar hızlı bir şekilde geçerken benim gibi yağmurda sırılsıklam olan bu devasa heykele bakmaya devam ediyorum. Şu an durduğu yere getirilmesinin hiç de kolay bir iş olmadığı kesin. Meksikalı mühendisler ve arkeologlar Coatlinchan halkının bütün itirazlarına ve direnişine rağmen Tláloc’u, sırf bu zorlu yolculuk için tasarladıkları römorkla 48 km ötedeki şehrin en büyük parkı Chapultepec’in içerisinde yer alan Antropoloji Müzesinin önüne getirmeyi başarmışlar. 16 Nisan 1964’te sabah altıda başlayan bu macera, Meksika radyolarında “Tanrının yolcuğu” olarak anlatılmış. Tláloc’a veda etmek için sokaklara çıkan Coatlinchan halkı, bu zorunlu ayrılığın karşılığında hükümetten yol, okul ve elektrik talebinde bulunmuş.

Latin Amerika’nın en etkileyici binalarından biri olarak kabul edilen Meksika Milli Antropoloji Müzesinin mimarı Pedro Ramírez Vázquez, 1968’de Tláloc’un yolculuğunu şu şekilde anımsıyor: “Tláloc, Mexico City’e gece saatlerinde varmıştı, fakat buna rağmen Zócalo meydanında yaklaşık yirmi beş bin kişi onu karşılamak için beklemeye devam ediyordu. Şehir sanki bir karnavala hazırlanmış gibiydi; ışıklar bütün sokakları kaplamış, trafik durmuş, sokaklar kapatılmıştı. Fakat epey ironik bir şekilde  şehre gelen yağmur tanrısını, kurak mevsimde şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte bir fırtına karşılamıştı.” Fırtına sonrası bir türlü durmayan yağmur, şehrin birçok yerinde sele dönüşmüş, halk günlerce yağan yağmurları Tláloc’un yeni evine gelirken yaptığı bir güç gösterisi olarak yorumlamış.

Kitapçının penceresinden azalan yağmuru görüp sonunda dışarı çıkıyoruz. Aramızda her gün hiç şaşmadan nasıl aynı saatlerde yağmur yağdığını konuşurken fark ediyorum, Mexico City halkı, gazetelerde, televizyonlarda, sosyal medyada ve düzenlenen mahalle toplantılarında sürekli yaşadıkları şehirle ilgili hayal kırıklıklarından şikayet ediyorlar. Bir türlü bitirilmeyen inşaatlar, yollar, çözümsüzmüş iş işten geçmiş gibi gözüken güvenlik sorunları, yetersiz altyapı nedeniyle sürekli tekrarlanan sel baskınları gibi bitmek bilmeyen bir şikayet sarmalı içerisinde, İstanbul’dan da alışık olduğumuz bir şekilde günlük hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bu büyük şehirde birçok şey zamanında gerçekleşmezken tek bir şey şehir halkını asla yanıltmıyor: O da karşımızda duran, sırılsıklam olmuş Tláloc. Yaz mevsimi boyunca sokakta, iş yerinde, pazarda trafikte, olan Mexico City halkının sanki kendine ait bir iç saati var. Herkes saat beşe doğru nerde olması gerektiğinin bilincinde, çünkü Tláloc bu ülkenin en güvenilir zatı, yağmur geliyor!

ÖNCEKİ HABER

Miraz bebek hastaneye kaldırıldı

SONRAKİ HABER

'Nuriye ve Semih yaşasın' diyen taraftar tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa