Baydemir: Bu nöbet dalga dalga büyüyecek

HDP Sözcüsü Osman Baydemir, Diyarbakır ayağı bugün sona erecek olan 'Vicdan ve Adalet Nöbeti'ni değerlendirdi.

31 Temmuz 2017 06:57
Paylaş

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Diyarbakır Ekin Ceren Parkı'nda gerçekleştirdiği "Vicdan ve Adalet Nöbeti" baskılara rağmen 7 gün boyunca sürdü. Nöbet eylemi bugünden itibaren İstanbul’a devredilecek. 

Nöbet eyleminde her gün kamuoyuna açıklamalarda bulunan HDP Sözcüsü Osman Baydemir, nöbete dair yaşananları,  nöbet alanını, yaşadıkları zorlukları ve bundan sonrasını dihaber’e anlattı.

'HALKIN VEKİLLERLE BİR ARAYA GELMESİNDEN KORKUYORLAR'

“Vicdan ve Adalet Nöbeti” eyleminin ilk haftasını özetler misiniz? Neler yaşadınız?

Bu bir vicdan ve adalet hareketinin ilk adımıdır, çabasıdır. 7 günde bu coğrafyada adaletin ve vicdan savunuculuğunun ne kadar hayati olduğu ortaya çıktı. Bir kez daha adalet talebi ne kadar hayati olduğu ortaya çıktı. Olağanüstü yüksek standartlı üstü açık cezaevi koşullarını yaşadık. Ziyaretçiler cezaevine gittiğinde neyle karşılaşıyorsa bu 7 günde insanlar bin katı zorlukla karşılaştı. Vicdan ve adalet nöbeti bu 7 günde bir hakikati ortaya çıkardı. Bu coğrafyada faşizm kurumsallaşmak istiyor. Faşizm baskı ile zorla kendini var etmek istiyor. Faşizm halktan korkuyor. Halk ile vekilin bir araya gelmesini engellemek istediler.

Türkiye’de OHAL rejimi var, Kürdistan’da sıkıyönetim uygulamaları var. Türkiye’de iktidarın muhalefete bir öfkesi var. İktidar CHP’yi kendisine rakip olarak görüyor. Vicdan ve adalet nöbeti açığa çıkardı ki AKP kendisine HDP’yi rakip olarak görmüyor, düşman olarak görüyor. AKP’nin CHP ile olan hukuk rekabet hukuku ama AKP’nin HDP ile Kürt halkı ile düşman hukuku, sömürge hukukudur. Çok açık söylüyorum bu görüntü dünyanın neresinde olursa olsun işgal hukukudur. Bir iktidar sömürü hukuku ile kazandığı görülmüş müdür? Kesinlikle hayır. Bu ülkede hukuk yok, adalet yok, vicdan yoktur. Faşizmin maskesi bu 7 günde düştü.

“Vicdan ve Adalet Nöbeti” bundan sonraki sürece nasıl bir etki yapacak?

Göle maya çalarsınız. Ya da suya bir taş atarsınız. O da dalga etkisi yapar. Bu dalga emin olun ki çok büyüyecek. İstanbul’a varacak. İstanbul’dan Van’a, Van’dan İzmir’e ve Türkiye’nin dört bir yanına bu dalga bir vicdan seline dönüşecek. Ben, biz inanırsak emin olun biz bu coğrafyada milyonlarız. Durmayacağız, faşizmi durdurana kadar mücadelemiz sürecek. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalkıncaya kadar durmayacağız. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız özgür olana kadar durmayacağız. Mücadelemizi sürdüreceğiz.

Vakti zamanında bir cemaat yağmur duasına çıkar. Cümbür cemaat herkes yağmur duasındadır. Bütün o topluluk içerisinde bir çocuk yağmur duasına şemsiye ile gider. Çünkü o yağmurun yağmasına inanıyor. Eğer biz de yağmurun yağmasına inanırsak emin olun yağmur da yağacak bu ateş de sönecek ve bütün savaş aygıtlarını yok edecek. Bu coğrafyadan ilelebet gidecek.

Nöbet sırasında sık sık kitap okuduğunuzu gördük. Neler okudunuz?

Son bir hafta, önceki bir aydan daha fazla okuma yaptım. Ayhan Bilgen’in yazmış olduğu “Gereği Düşünüldü Açık Mektuplar” kitabını okudum. Defalarca okunması gereken bir kitaptır. Tam da faşizmin çirkin yüzünü gösterdiği çok güzel bir kitaptır. Herkese de tasfiye ediyorum.

10 BİN POLİS NÖBET TUTTU

Polisin yaklaşımına ilişkin neler söylemek istersiniz?

Bizim nöbette sadece bu parkın etrafında bize gelen 10 bin polisin görev yaptığıdır. Dün gece saat 04.30’da uyandım. Lavaboya gittim. Açık söylüyorum kamera yoksa ve yanına kâr kalacağını biliyorsa polisin içinde de “Yav valla başkanım bu yapılanları biz de istemiyoruz. Bu nedir biz de anlam veremiyoruz. Ne yapalım ekmek parası” diyenler var. Ben samimiyetine inanıyorum. Ama şöyle bir realite de var. Faşizm öyle bir aygıt ki kendini ayakta tutmak için kendi adına insanlara suç da işlettiriyor. İnsanlara suç işlettikçe de kendine suç ortağı oluşturuyor. Dönüp o insanlara da ‘Ya sürdüreceğiz bunu ya da beraber kaybedeceğiz’ diyor. Faşizmin vicdanınızı kirletmesine izin vermeyelim. Rızkı veren Allah’tır, çabadır. Ekmek davası için bir suça ortak olmam gerektirmez. Bizimle halkla buluşmamızı engellemek için en az 10 bin polis de nöbet tuttu. (Gülerek) Bu da az bir şey değildir.

Ekin Ceren Parkı’na neler götürmek serbesti, nelere izin çıkmadı?

Milletvekili başına bir battaniye, bir kolsuz sandalye, bir kaşık ve toplam 4 hasır serbest bırakıldı. Ama bunun her birinin içeriye girişi bambaşka bir arbede, kavgaya neden oldu. Bunlar da espri, şaka konusu da oldu. Ben kaşığımı yarın beraberimde götüreceğim. Kaşığımı bir kutuya koyacağım. O kaşığı mutlaka saklayacağım. Ne kadar sürer bilmiyorum ama o kaşığı, o battaniyeyi, o yastığı hoş bir anı olarak saklayacağım.

EN ÇOK DEMİRTAŞ'IN EKSİKLİĞİNİ DUYDUM

Nöbet alanında en çok eksikliğini duyduğunuz şey neydi?

Mukayese etmiyorum ama eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş, 8 ay 26 gündür cezaevindedir. Bu zor etkinliklerimizde yoğun olarak, eş genel başkanımızla birlikteydik. Ben Diyarbakır Belediyesi başkanı iken, o partimizin grup başkanvekiliydi. Yine ben belediye başkanı iken o İHD Diyarbakır şubesi başkanıydı. Ben İHD Diyarbakır Şube Başkanı iken o şube yöneticisiydi. Bir mücadele arkadaşlığım vardı Selahattin Bey ile. Hem kardeşim hem dostum hem genel başkanımdır, böyle bir hukukumuz vardı. Böylesi bir atmosferde olmayışı özlüyor insan. Bütün arkadaşlarımız için de söylüyorum. Nurhayat Altun için de öyle diyorum. Böylesi eylemlerde moral kaynağıdır. Nurhayat bir espri patlatınca her şeyi unutuyoruz. Bu eylem aynı zamanda tüm arkadaşlarımızın özgürlüğü içindir. Bu arkadaşlarımızın fiziki olarak olmayışı büyük bir eksikliktir.

Bu abluka altında kendinizi nasıl hissetiniz?

Güvenlikten ya da güvensizlikten ne anladığınız farklıdır. Neden kaygı duyduğunuz da ilgilidir. Bir gün mutlaka onurlu bir barış olacak. Ben buna inanıyorum. Mutlaka bu coğrafya özgürleşecek. Faşizm bu ülkede kurumsallaşmayacak. O gün de geldiğinde şu an Ekin Ceren Parkı’nda bulunan yapraklarıyla adeta bir orkestra sesi çıkaran salkım söğüt ağacının dibinde yatmak istiyorum. Ben hayata gözlerimi yummadan önce bunu yapmak istiyorum. Tüm bunları yaşamışken…

İstanbul, Van ve İzmir’deki nöbetlerinde olası bir abluka ya da orada nöbet tutacak vekillere bir öneriniz var mı?

Mutlak suretle İstanbul, Van ve İzmir grupları için sesi güzel olan milletvekilleri dahil etmemiz gerekir. Olmuyor çünkü. Ben parti sözcüsüyüm ama sesim çok kötü. (gülerek) Herhalde şarkı söylesem bir daha kimse şarkı dinlemeyecek. O eksikliği mutlaka gidereceğiz.

Nöbet grubunda kimler vardı?

Alevi, Ermeni, Êzidî, Kürt, Türk olan arkadaşlarımız var. Yani her dilden ve her inançtan var. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının bütün halkları kadim dilleri ve inançları var. Karşımızda da faşizm, izolasyon, tecrit var. Bakın biz bunlarız, çoğuz. Bir Ermeni, bir Kürt, bir Türk, bir Süryani, bir Zaza, bir Kurmanc bir aradayız, vicdanda buluşuyoruz. Karşımızda bir güç var ve ‘Tek olacaksınız, tek dil, tek kültür olacaksınız, tek partili olacaksınız’ diyor. Çoğulcuyu mu tekçiliği mi tercih edeceksiniz. Çoğulculuk şimdi zor olandır. Çoğulculuğu bugün başarmazsak, çocuklarımız daha büyük bedel ödeyerek değiştirecek. Bunu başaramazsak çocuğumuza isyanı miras bırakmış olacağız.

'ÇAMUR MEDYASI' RAHATSIZ OLDU

Basının ilgisi nasıldı? Medyanın yaklaşımına dair neler söylemek istersiniz?

Özgür medya geleneğine tüm bu dar olanaksızlıklar, tehditlere rağmen haber alma ve haber yayma çabasına içtenlikle teşekkür ediyorum. Biz ne zorluk yaşadıysak tüm basın mensupları da aynı zorlukları yaşadı. Biz neye tanıklık yaptıysak onlar da aynı tanıklığı yaşadılar. Bir diğer husus da özgür basın dahil olmakla birlikte bütün Kürdistani basın çalışanlarına da teşekkür ediyorum.

Bir diğer husus ise faşizmin propaganda aygıtı da olan adına ‘Çamur medyası’ denilen ve cebini Beyt-ül Mal ile dolduran medyanın parayla attığı manşetleriydi. Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin başarıya ulaştığının en büyük göstergesi, atmış oldukları manşetlerdir. Demek ki rahatsız olmuşlar. Demek ki dokunmuş. Demek ki bu maya tuttu ki bu manşetlerle hedef gösterip, farklı yansıttılar.

Tekniği en güçlü basın ve 24 saat canlı yayınlarla bizi izleyenler de Ankara’daydı. 24 saat boyunca bizi Heronlarla, kameralarla bizi izlediler. Burada kimi zaman 4-5 polis kamerasıyla 24 saatimiz kayıt altına alındı. (Diyarbakır/DİHABER)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

'Abdullah Öcalan'dan 11 Eylül'den beri haber alamıyoruz'

SONRAKİ HABER

Sovyet dönemine ait antikalarla otelinde müze kurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa