26 Temmuz 2017 00:16

Tanzanyalı çiftçiler tohum tekellerinin hedefinde

Tanzanya, kalkınma yardımı alabilmek için Batılı tarım şirketlerine tam özgürlük vermek ve patentli tohumları kullanmak zorunda bırakılıyor.

Paylaş

Ebe DAEMS
www.mo.be

Kalkınma yardımı alabilmek adına Tanzanya mevzuatı, ticari yatırımcılara tarım alanlarına daha hızlı ve daha iyi erişim imkanı sağlayacak ve fikri mülkiyet haklarını daha iyi bir şekilde koruyacak şekilde değiştirdi.

12 YIL HAPİS, 205 BİN AVRO CEZA

“Yeni yasalar uyarınca tohumlarınızı Syngenta veya Monsanto şirketlerinden alırsanız, fikri mülkiyet haklarınız korunacaktır. Eğer ilk hasattan tohum elde ederseniz, bunları ancak kendi tarlanızda ticari olmayan amaçlarla kullanabilirsiniz. Bu tohumları komşunuzla veya farklı bir köyden akrabanızla paylaşamazsınız ve kesinlikle satamazsınız. Ama bu geleneksel tohum alışverişi Afrika tohum sisteminin temelini oluşturuyor” diyor Micheal Farrely.

Yeni yasaya göre, Tanzanya çiftçileri sertifikalı olmayan tohum sattıklarında, çiftçilere en az 12 yıl hapis cezasının veya 205 bin 300 avrodan fazla para cezasının veya her ikisinin birden verilme riski var.

Tanzanya Sürdürülebilir Tarım (SAT) Başkanı Janet Maro, “Bu cezalar Tanzanyalı bir çiftçinin hayal bile edemeyeceği kadar çok. Ki ortalama günlük kazanç hâlâ 2 ABD dolarının altında”diye belirtiyor. 

YARDIMIN ŞARTI ŞİRKETTEN TOHUM ALMAK

Tanzanya, Gıda Güvenliği ve Beslenme için Yeni İttifak (NAFSN) aracılığı ile kalkınma yardımı alabilmek için bir koşul olarak, fikri mülkiyet hakkı mevzuatını tohumlara da uyguladı. NAFSN, 2012 yılında on kardeş Afrika ülkesindeki 50 milyon yoksul ve aç insana kamu-özel ortaklığı yoluyla yardım etmek gerekçesiyle G8 tarafından kuruldu. İnisiyatif AB, ABD, İngiltere, Dünya Bankası ve Bill&Melinda Gates Vakfının desteğini alıyor.

NAFSN’ye destek sunan şirketlerden projelerinde küçük ölçekli çiftçilere ve kadınlara ayrı özen göstermeleri isteniyor, ancak bazen bu önemsenmiyor. NAFSN, kitle örgütleri ve sivil hareketlerden çok fazla eleştiri alıyor. 

“Yeni İttifak’ın yardım etmek istediği 50 milyon kişinin açlıktan ve yoksulluktan kurtulabilmesi ancak tohumların G8’in arkasında duran şirketlerden alınması ile mümkün” diyor Micheal Farrely.

ÇİFTÇİLERİN TOHUM SİSTEMİ ÇÖKÜYOR

Janet Maro’ya göre, “Sonuç olarak çiftçilerin tohum sistemi çöküyor, çünkü kendi tohumlarını satamıyorlar. Çok uluslu şirketler tohumları ülkemize sağlayacak ve tüm çiftçiler tohumları onlardan almak zorunda kalacaklar. Bu biyoçeşitliliği kaybedeceğimiz anlamına geliyor, çünkü ihtiyacımız olan tüm tohumları araştırıp patentini almamız mümkün değil. Tohum türlerinin yok olmasına doğru gidiyoruz. Benim ailemin tohumları var, çünkü büyük anneannem onları kullanmış. Onları anneme anneanneme vermiş, annem de bana verdi. Tohumları Morogoro’daki uygulama bahçesine ektim, böylelikle çok nadir bulunan bitkiler burada büyüyor. Yerli çiftçiler tohumun patentini alma ve sahip olma fikrini anlamakta zorlanabilirler. Tohum onlar için kolayca bulunabilen bir şey olmalıdır.” 

YATIRIM MÜLKİYETİ

Afrika’daki Syngenta Kurumsal İlişkiler Başkanı Kinyua M’Mbijjewe, “Fikri mülkiyet hakları çiftçilerin teknolojiye daha iyi erişimini sağlar” diye iddia ediyor. Syngenta, NAFSN’deki en büyük iki şirketten biri olan Yara’yla birlikte tohumlar ve zirai kimyasallar üreten bir İsviçre şirketi. 

“Yatırım yapmak isteyen bir şirket, teknolojisinin koruma altında olduğundan emin olmak ister. Afrika çiftçileri, tohumlarını bir çeşit gelenek olarak paylaşıyor, takas edip ticaret yapıyorlardı. Bunu yapmaya devam etmek isteyen çiftçiler için, o seçeneğin de olması önemlidir” diyen Kinyua M’Mbijjewe Tanzanya yasalarının artık seçim özgürlüğüne izin vermediğinin farkında olmadığını söylüyor. Bu garip, çünkü Syngenta, NAFSN’nin liderlik konseyindeki şirketlerden biri, yani bu da, yardım karşılığında karşılanması gereken mevzuat değişiklikleri konusunda ortaklarla doğrudan görüşmeler yaptığı anlamına geliyor. 

Bununla birlikte Tanzanya hükümetine göre, mevzuat küçük ölçekli çiftçileri cezalandırmayı kesinlikle amaçlamadı, onların mülkiyet haklarını korumayı amaçladı, tabii eğer tohumlarının patentlerine sahiplerse... 

ÇİFTÇİLERİN PATENT ALMA İHTİMALİ YOK

Janet Maro “Ama sertifikalı olmayan tohumları kim satacak? Küçük ölçekli çiftçilerin tohumları için patent alma imkanı yok.” diyor. 
Michral Farrely de “Hükümet tohum mevzuatının revizyonu üzerinde çalışıyor. Küçük ölçekli çiftçilere bir istisna getireceklerini ve Kalite Beyan Edilmiş Tohum Sistemini genişleteceklerini umuyoruz.”diyor. 

Bir diğer sorun da, yabancı şirketlerin tohumlarının her zaman yerel iklime adapte olamaması. “Utrect’e adapte olan, mutlaka Zanzibar’a da adapte olacak diye bir şey yok.”diyor Farrely. Tanzanya tek başına beş farklı iklim bölgesine sahip. “Morogoro bölgesi bile farklı iklim bölgelerine sahiptir.”diyor Janet Maro. 

Yakında farklı bölgelerden tohumların ülkeye girişi kolaylaştırılacak ve diğer Afrika ülkeleri de Tanzanya örneğini takip etme yolundalar. 
Amaç tüm ülkelerin ticaret engellerini ortadan kaldırmaya çalışmak ve uyumlaştırılmış bir bölgesel sistem elde etmek için mevzuatlardaki mülkiyet hakkına tohumları da dahil etmek. 

ALTERNATİF TARIM

Birçok çiftçi örgütü ve FAO’nun ekolojik yöntemlere inancı daha fazla. Özellikle küçük ölçekli çiftçiler, geleneksel tarım için pahalı girdileri genellikle karşılayamayacakları için bundan fayda görebilirler. 

Diğer taraftan Janet Maro, zorlu kırsal alanlarda çalışıyor. SAT ile birlikte küçük ölçekli çiftçileri ekolojik tarım yöntemleri üzerine eğitiyor. “Eğitim merkezimiz, çoğu insanın ekilmesini imkansız buldukları Vianze’nin kurak bölgelerinde bulunuyor” diyor Janet Maro: “Eğer bunu orada yapabilirsek, her yerde yapabiliriz. Ek olarak yağmur yağdığında suyu kendinde tutan ağaçlar dikiyoruz, böylelikle su doğrudan toprağa karışıyor. Ayrıca su şişelerini kullandığımız bir sulama sistemi var. Böylece daha az su tüketiyoruz. Küçük ölçekli çiftçilere kendi tarlalarında biçtikleri otlarla organik gübre yapmayı öğretiyoruz. Biz ayrıca onlara yaprak kırpma çeşitlerini ve  bitki zararlılarını ve hastalıklarını kontrol altına almak için çevrelerinde yetişen bitkilerden ekstre yapmayı öğretiyoruz. Örneğin en yaygın zararlı yaprak biti. Yaprak bitlerini kontrol altına almak için, Tanzanya’daki hemen hemen her köyde yetişen bir çalı olan Lantana camara’nın bir ekstresini hazırlayabilirsiniz. Ayrıca çiftçileri gübre satın almak için devlet sübvansiyonlarının verildiği bir bölgede eğittik. Eğitim sonrasında iyi bir hasat yapabilen ve kendi tarlalarında bulunan kaynaklarla zararlılarla mücadele edebilen, pahalı sentetik gübre almak için kasabaya neden gitmeleri gerektiğini sorgulayan, iyi sonuçlar aldığımız birçok çiftçi vardı. Bu çiftçiler devletin  sübvanse ettiği gübre için verilen fişleri iade etti. Hükümet şimdi de bizim kapımızı çalıyor ve bizden çiftçileri eğitmemizi istiyor.” 

SEÇİM BÜYÜKANNE İLE SANAYİ ARASINDA MI?

Syngenta şirketinden Kinyua M’Mbijjewe, “Hiçbir şey yapmamak ve büyükannenizin yetiştirdikleri ile devam edebileceğinizi sanmak garantili bir felakettir”diyor: “Afrika’da açlığımızın nedeni tarımsal girdilerin yetersiz olmasıdır.”

Küçük ölçekli çiftçilerin özel sektöre doğru gelişimine odaklanan bir STK olan Tanzanya Kırsal Kentsel Kalkınma Girişimlerinin CEO’su Abel Lyimo da aynı şekilde düşünüyor: “Tanzanya tarımsal girdilerden en az yararlanan ve dünyanın en düşük üretkenliğine sahip ülkelerden biri. Doğru girdi kullanımı ile üretkenlik arasında bir bağlantı var. Yarısını kullanırsanız, yalnızca yarısını üretirsiniz.”

Janet Maro buna karşı çıkıyor: “Mlali bölgesinde çiftçilere domates yetiştirmeleri için toprak verdikleri projeleri vardı. Bir süre gerçekten iyi gitti ve büyük miktarlarda domates yetiştirdiler, ancak bu yıl tersine durum iyi değildi. Bir kova domates fiyatı iki ila üç avro arasında değişiyordu. Günümüzde aşırı üretim nedeniyle, 40 sent kazanırsanız kendinizi şanslı saymanız gerekir. Şimdi ise çiftçiler bu pahalı gübre ve kimyasalları artık alamayacak durumdalar. Bu projelerin neden olduğu çevre zararından ve toprak verimliliğindeki bozulmadan bahsetmeye başlamadım bile. Hükümet çiftçileri eğitmemizi istedi. Çünkü hükümetin tarımsal projeleri yüzünden Mzinga ve Ruvu Nehirlerinden gelen suyun kalitesi ve miktarı ciddi şekilde kötüye gidiyor. Durumu çok geç olmadan kurtarmak istiyorlar ve SAT projelerinin çevre üzerinde çok daha iyi bir etkiye sahip olduğunu gördüler.”

* Kısaltarak çeviren Mesrure Kulya

ÖNCEKİ HABER

İş kazası sonucu yatağa bağımlı kalan Şerif Özgül konuştu

SONRAKİ HABER

İsveç’te Hükümeti sarsan ‘sızıntı’ skandalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...