22 Temmuz 2017 23:50

O türküyü birlikte söyleyeceğiz Turhan Abi!

Ayşegül Tözeren, 24 Temmuz'da başlayacak olan Cumhuriyet davası öncesi adalet için yürüyenlere, yürümeyenlere ve Turhan Günay'a mektup yazdı.

Paylaş

Ayşegül TÖZEREN

Turhan abi,

Turhan abi diye başladığıma bakmayın. Bu mektup sizlerden daha çok, dışarıdakiler için yazıldı. 24 Temmuz’da, Basında Sansürün Kaldırılışı’nın 109. yıl dönümünde, Türkiye’nin en eski gazetelerinden, Cumhuriyet’in on iki çalışanının yargılandığı davaya tanıklık edeceğiz.

Bizler, içerideki gazetecilerin dışarıdaki okurları, arkadaşları elimiz yüreğimizde bir haftaya hazırlanıyoruz. 264 güne varan tutukluluk hallerinin son bulacağı bir hafta olması umuduyla… Böyle umut dönümlerinde insan geçmişi düşünüyor galiba… Bende öyle oldu. Bundan yıllar öncesine, Çukurova Kitap Fuarı’na belleğim beni götürdü. Turhan abi ile bir bekleme salonunda tanıştırılmışız, öykü konuşuyoruz. Ben mikro öykü diyorum, o küçürek öykü, kıpkısa öykü diyor. Bir türlü öykünün kısasının adında anlaşamıyoruz. Olsun, panel başlıyor. Ben öykü ile ilgili ilk kez bir panelde konuşacağım, Turhan abimiz dinleyenler arasında… Önce biraz bakıyor, sonra küçük defterini çıkarıp, not almaya başlıyor. Böylelikle tanışmış oluyoruz aslında… Daha sonra Uluslararası Ankara Öykü Günleri başlıyor. Ortak, çok sevgili dostlarımız var… Füruzan, Birsen Ferahlı ve Özcan Karabulut. Öykü günlerinin gecesinde gündüzünde hep edebiyat konuşuyoruz. Bazen aynı görüşleri paylaşmıyoruz, ama bol bol tartışıyoruz. Edebiyat biraz da aykırıların bir aradalığı değil mi?

Paneller, fuarlar sürüyor. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda Vedat Türkali’nin edebiyatı hakkında konuşacağız. Doğuş Sarpkaya, Ömer Türkeş ve ben konuşmacıyız. Turhan Günay, moderatörümüz. Panel öncesinde konuşma sırası, hatta oturma sırası bile planlıyoruz. Ancak panelde her ne hikmetse, ne konuşma sırasına, ne oturma sırasına uyuyoruz. Arada Turhan Abiye bakıyorum, duruma bozuluyor mu diye… Hiç kaşlarını çattığını görmedim ki… Kızmıyor, o da bize uyuyor. Dopdolu bir salon ilgisini kaybetmeden son ana kadar konuşmaları dinliyor. Panelin sonunda bol kahkahalı toplu bir fotoğraf çektiriyoruz, altına yazıyorum: Paneller biter, dostluklar sürer.

Günler geçiyor, ağır bir haber ajanslara düşüyor: Vedat Türkali yaşama gözlerini yummuş. Yazmıştım, tekrar söylüyorum, o an hissediyorum. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne cenazenin yapıldığı camii avlusuna sığıyor ruhum, ne de kabristana doğru uzanan korteje… Ruhan ile çıkıyoruz, törenden, Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki küçük bir balıkçı meyhaneye gidiyoruz, üst katına yöneliyoruz. Bir bakıyoruz ki Vedat Türkali’nin edebiyatçı dostları orada… Bir veda türküsü başlatıyor Turhan Abi… “İşte gidiyorum çeşmi siyahım…” Sonrası gerçekten de karanlık geliyor, önce Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay gibi iki değerli edebiyat insanının tutuklanmasına tanıklık ediyoruz, akabinde de Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının gözaltına alınmasına… Gözaltına alındıklarını duyduğumda kendimi gazeteye atıyorum... Bahçesi ana baba günü… Tutuklanacaklarını hiç düşünmüyorum ama gözaltı bile şoke edici. Birkaç günlük gözaltının ardından önce savcılık, sonra hâkim karşısına çıkarıldıklarını öğreniyoruz. O gün demokratik kitle örgütleri gazetenin bahçesinde basın açıklaması yapacak… Basın açıklamasına götürmek üzere barışın, masumiyetin temsili beyaz renkte balonlar alıyorum. Tam o sırada tutuklandıkları haberi geliyor… Hepsinin! Şair, “Alnında bir tutam güneş/Kalakalıyorsun ortada” diyor ya… Tam öyle!

Sonrasında ne mektup, ne kitap doğru düzgün ulaştırabiliyoruz. Turhan Abinin kızı sevgili Elif’le tanışıyoruz. Artık tek bağımız Elif, ondan gelecek haberlerde. Turhan Abi hapiste kalp anjiosu oluyor. Hastalık durumundan tahliye talebi olacak mı diye merak ediyorum. Turhan Abi geride arkadaşlarını bırakmak istemiyor belli ki… Bırakmaz biliyorum. 

Sevgili herkes, adalet için yürüyenler, yürüyemeyenler…

24 Temmuz’da Çağlayan Adliyesi’nde beş gün sürmesi beklenen Cumhuriyet davası başlıyor. 

Unutmayın, yurttaş olarak her birimizin davayı izleme, takip etme hakkı var.

Turhan Abi,

Sizi çok özledik. Adalet Yürüyüşü’ne bir grup kadın yazar olarak katıldığımızda kalbimizde adaletsizliğe uğramış herkes vardı. Ama en çok da, hepimizin üzerinde emeği olan siz vardınız. Biliyorum, bunu yüzünüze söylesem, ne ilgisi var, ne emeği diyeceksiniz. Bizlere her zaman verdiğiniz sonsuz değer, emeklerin en büyüğüydü. Bir de ben sizinle “anlaşamamayı” özledim, sizin beğenmediğiniz romanları beğenmeyi, beğendiklerinizi beğenmemeyi… Ama aynı romanları okuyor olmayı… Size kitap ulaştıramamayı hiç içime sindiremedim. 

Siz içeri girdikten sonra o türküyü de hiç dinlemedik Turhan Abi… Çünkü biliyoruz ki dışarı çıktığınızda birlikte söyleyeceğiz türküleri!

Belki, cumaya birlikte söyleriz. 

“Silivri’nin önü bir uzun alan!...”


PAZAR EKİ’NE DAİR AÇIKLAMA

Bugünden itibaren okurlarımız, basılı gazetenin içinde Evrensel Pazar Eki’ni göremeyecekler. Bunun nedeni elbette artan maliyet baskısı. Türkiye’de patron gazeteciliği dışında sermayeden bağımsız bir gazete olmanın bir bedeli de böyle çıkıyor karşımıza.
Bugüne kadar birbirinden değerli ve birbirinden keyifli yazılarıyla fikir dünyamıza katkılar sunan Pazar Eki yazarlarına teşekkür edip elbette burada noktayı koyacak değiliz. Zira Pazar Eki yazıları bundan böyle “Pazar Sayfaları” başlığıyla karşınızda olacak. Aslında Evrensel’i uzun süredir takip eden okurlar bu formata yabancı değil. Tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi “Pazar Sayfaları” yine gazetenin ortasında ve dört sayfa halinde yayımlanacak.
“Rüzgara Karşı Evrensel” bütün zorlukları aşarak yoluna yürümeye devam ediyor. Daha önce de söylediğimiz gibi: “Okurlarımızın gösterdiği sahiplenme yegane dayanağımız.” Dayanışma, abone olma ve abone bulma kampanyası da bunun bir göstergesi zaten.
Saygılarımızla

evrensel

ÖNCEKİ HABER

Sınıf mücadelesinin kentsel simgeleri: Heykeller, anıtlar...

SONRAKİ HABER

24 Temmuz'da Çağlayan'dayız: Bu dava, hepimizin davası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...