20 Temmuz 2017 00:39

'OHAL’de iktidar kendi rejimini dayattı’

CHP Milletvekili Levent Gök, HDP Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu ve TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı ile 1. yılını dolduran OHAL'i konuştuk.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) uygulamasını dördüncü kez üç ay daha uzatıldı. Türkiye böylelikle bir yıl OHAL rejimi ile yönetmiş oldu. Evrensel'e konuşan CHP Milletvekili Levent Gök, “OHAL iktidarın kendi rejimini dayatma ve temellendirme süreci olarak geçti. Pek çok hak mahrumiyeti, pek çok mağduriyet yaşandı” derken, HDP Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu “Bu son yaşadığımız 1 yıl Türkiye’nin yaşam suyunu kurutma teşebbüsüdür” dedi.  Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı “OHAL tüm sınırlamaları ve temel haklardan yoksun bırakmayla kendi başına bir şiddet eylemidir” dedi.  

CHP Milletvekili Levent Gök, 1 yıldır OHAL ile yönetilen Türkiye’nin her konuda geri gittiğini söyledi. 160’a yakın gazetecinin tutuklu olduğunu ve ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğunu hatırlatan Gök, baskıların giderek artması sonucu Türkiye’nin insanların kendini daha güvensiz hissettiği bir ortama dönüştüğünü ifade etti. Gök bu durumun, uluslararası kuruluşların raporlarına da yansıdığını belirterek, “Türkiye özgür ülkeler kategorisinden çıkarıldı, ifade özgürlüğü konusunda en son sıralarda yer aldı. Türkiye’de otoriter bir yönetim anlayışının olduğu tehdidi uluslararası kuruluşların raporlarına girdi” dedi. “OHAL iktidarın kendi rejimini dayatma ve temellendirme süreci olarak geçti. Pek çok hak mahrumiyeti, pek çok mağduriyet yaşandı” diyen Gök, OHAL’in ilan edilmesini gerekli kılan bir koşul olmadığını savundu. 

‘MECLİSİN DEVRE DIŞI KALMASI KABUL EDİLEMEZ’

‘FETÖ’ ile mücadele edileceği gerekçesiyle ilan edilen ve 45 gün sonra kaldırılacağı söylenen OHAL’in FETÖ ile mücadele eden kişilere yöneltildiğini dile getiren Gök, “Mücadelenin muhalif olduğu bilinen kişilere yöneltilmesi iktidarın gerçek amacını ortaya koymaktadır. OHAL ilan ediliş amacının çok ötesinde bir durum göstermektedir. Türkiye’nin bir an önce normalleşmesi gerekmektedir. Ancak iktidar OHAL’i sevmiştir. Meclisi baypas etmek suretiyle kanun hükmünde kararnameler ile ülkeyi yönetme alışkanlığı iktidara OHAL’in çekiciliğini getirmiştir. Meclisin devre dışı kalması kabul edilemez. Kanunla yapılması gereken  pek çok konunun kanun hükmünde kararnamelerle çıkarılması kabul edilir bir tablo değildir. Bu nedenlerden dolayı OHAL bir an evvel kalkmalıdır” diye konuştu.

‘OHAL İLE BÜTÜN HAYAT HAPSEDİLDİ’

HDP Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu, 1 yıllık OHAL süresinde, üreticiliğin ve yaratıcılığın yok edilmesiyle bütün hayatın hapsedildiğini ifade etti. Kerestecioğlu, “Ülke cezaevine döndü, ülkenin yarısı terörist ilan edildi. Eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, gazeteciler onlarca masum insan tutuklu. İktidar, 7 Haziran seçimleri öncesinde başlayıp sonrasında devam eden politikalarını 15 Temmuz darbe girişimine Allah’ın lütfu diyerek OHAL ile taçlandırıp muhalif olan herkesi yok etmek için kullanıldı. Bu son yaşadığımız 1 yıl Türkiye’nin yaşam suyunu kurutma teşebbüsüdür. Kurutulmuştur demiyorum çünkü bu ülkede çok önemli bir muhalif potansiyel olduğunu, bir karşı çıkma, direnme potansiyeli de olduğunu biliyorum ve gelecek umudu taşıdığım için teşebbüs olarak görüyorum” dedi.

‘İKTİDAR İNSAN HAKLARINDAN TAMAMEN VAZGEÇMİŞ DURUMDA’

OHAL’in 1 yılına sayısal verilerle de ışık tutan Kerestecioğlu, “111 bin 240 kişinin işine son verildi. 32 bin 180 kişi açığa alındı. Tutuklananların sayısını Adalet Bakanlığı 50 bin 550 olarak açıkladı ama bugüne kadar örgüt üyeliği nedeniyle 168 bin 896 kişi hakkında işlem yapıldı. Bunlar içerisinde yargı mensupları da var. Artık yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı havada sallanan bir söz olarak duruyor. Öğrenciler 8 bin 500’e yakın akademisyenden yoksun kaldı. Üniversiteler 12 Eylül’de dahi bu kadar çorak hale getirilmemişti. Bu bilimin, üniversitenin ve akademinin tırpanlanması aslında yine Türkiye’nin yaşam suyunun kurutulması demek. Kadınlar açısından baktığımızda da kadın cinayetlerinin de ciddi bir artış gösterdiğini görüyoruz. Orada da 1 yılını dolduran OHAL’de 372 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü OHAL nedeniyle yasaklandı. 89 belediyeye kayyım atandı, 33’ü kadın olmak üzere 86 belediye eş başkanı ve eş başkan vekili tutuklandı. Kürtçe, Ermenice, Süryanice dillerindeki tabelalar kaldırıldı, Tahir Elçi’nin bile ismi kaldırıldı. Bütün bunlar 1 yılda yaşadıklarımızın sadece bir kalemde sayılabilenleri. Ama bunlar sayı değil hayat ve o hayatın çeperleri var. Hamile kadınlar, doğum yapan kadınların gözaltına alındığı bir dönemi yaşıyoruz. İktidar insan haklarından tamamen vazgeçmiş durumda. ’90’larda ‘Kahrolsun insan hakları’ diye bağırıldığını duymuştuk biz bugün yüksek sesle ‘kahrolsun’ denmiyor ama kahroluyor insan hakları gerçekten. En son insan hakları savunucularının da kumpaslarla tutuklanmasından sonra bunu yaşadık. Bu ülkenin en değerli bilim insanları, gazetecileri ya hapiste ya yurt dışında bu da oldukça üzücü” diye konuştu.

‘OHAL, KORKUTMA VE SİNDİRME ARACI OLARAK KULLANILDI’

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 1 yıllık OHAL sürecinin ağır hak ihlalleri ile geçtiğini ve OHAL’in hak ihlallerini meşrulaştırmak için bir bahane olarak kullanıldığını ifade etti. Muhalif görüş sergileyen, insan hakları alanında uğraş veren insanların birbiriyle yan yana gelemeyecek terör örgütleri ile ilişkilendirildiğini ve tehdit olarak kullanılan gözaltılar, uzun süreli cezaevleri süreçleri ile karşı karşıya bırakıldığını söyleyen Fincancı, “Kitle iletişim araçlarının susturulması, hatta toplumun tamamen sessizleştirilmesine yönelik tutumlar alındı. İnsanlar sosyal medya paylaşımlarından dolayı gözaltılar yaşadılar. Dolayısıyla OHAL uygulaması, toplumda genel bir korkutma ve sindirme aracı olarak kullanıldı” dedi. OHAL’de yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin  özellikle belli yerlerde gözümüze çok daha çarpıcı görüntüler getirdiğini belirten Fincancı, “Örneğin işlerini geri almak için mücadele eden insanlara şiddetle müdahale edildi. İnsanlar sokak ortasında işkenceye ulaşan şiddete maruz kaldı. Sürekli gözaltına alındılar. Örneğin sadece Yüksel Caddesi’nde işlerini geri isteyen insanlara yönelik 200 günlük sürede 400 gözaltı yaşanmış. Veli Saçılık’ın o gözaltılar sürecinde etrafını çevirmiş polis memurlarınca atış yapılarak gaza maruz bırakılması çok çarpıcı bir tabloydu. Sokak ortasında bir infazı çağrıştıran bir görüntüydü. Bence OHAL’in hepimizin zihninde yer etmesi gereken görüntüsü Veli Saçılık’ın görüntüsüdür. Bir diğeri de İnsan Hakları Anıtı’nın polis bariyerleriyle çevrelenmiş görüntüsüdür” dedi. 

‘OHAL KENDİ BAŞINA BİR ŞİDDET EYLEMİDİR’

OHAL’i insan haklarına hiçbir şekilde saygı göstermeyen bir uygulama olarak tanımlayan Fincancı, 100 binin üzerinde kamu görevlisinin görevlerinden atılmış olması, özellikle insan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin kapatılmış olmasının toplumda haklar açısından mücadele etmeyi olanaksız kılmaya yönelik girişimler olduğunu dile getirdi. 

Fincancı, “OHAL kendi başına bir insan hak ihlalidir. Tabii sadece bununla sınırlı kalmadı. Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı açıklamasında, OHAL’in aynı zamanda grevleri de engelleyerek ekonomiye ne kadar katkısı olduğu ifade edildi. Dolayısıyla OHAL, emekçilerin de haklarının ihlaline ağır biçimde yol açan bir durum. Biliyoruz ki şiddetin şiddetle önlenme olanağı yoktur. Tam tersine şiddetsizliği sağlamak gerekir. OHAL ise tüm sınırlamaları ve temel haklardan yoksun bırakmayla kendi başına bir şiddet eylemidir. Toplumun şiddetsiz koşullarda, haklarına saygı gösterilerek varolabilmesi için bir an önce OHAL rejiminin ortadan kaldırılması gerekir” diye konuştu.

OHAL YASAKLARININ HARİTASI

1 yıllık OHAL sürecinde yasaklanan toplantı ve yürüyüşler, işçi direnişleri ve grevleri, çeşitli kültür-sanat etkinlikleri ve inanç festivalleri gibi sosyal ve siyasal eylemliliklerin haritası. (Kaynak: Mehmet Şafak Sarı - Journo)

OHAL REJİMİ!

Hükümetin “darbe ile mücadele” gerekçesiyle 20 Temmuz’da Meclise getirdiği ve “1-1.5 ayda kaldıracağız” dediği OHAL’in bir yılı geride kaldı. 

20 Temmuz’da TBMM Genel Kuruluna sevk edilen OHAL görüşmeleri sırasında da, daha sonra da basının Ankara temsilcileriyle bir araya gelen Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, “OHAL’i en kısa sürede bitirmek istiyoruz. Şartların normal gitmesi durumunda bunun için en fazla 1-1.5 aylık bir süre düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

Diğer iktidar sözcüleri de farklı zaman dilimlerinde, “OHAL’in en kısa sürede kaldırılacağını” açıkladı. Hatta Başbakan Binali Yıldırım, 16 Nisan referandumu öncesinde yaptığı açıklamada, OHAL koşullarında referanduma gidilmeyeceğini ifade etmişti. Yıldırım, 28 Kasım 2016 tarihinde bir gazeteye verdiği röportajda, “Şimdi, referandum olması halinde, elbette kimseye, ‘OHAL altında seçime gidildi… OHAL şartlarında referandum yapıldı’ gibi bir söz söyleme fırsatı vermeyiz. Bu nedenle referandum öncesi OHAL kaldırılır diye düşünüyorum” açıklaması yaptı. 

OHAL REJİMİNİN KALICILAŞACAĞININ İŞARETLERİ

Oysa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, en başından beri OHAL’in kalıcılaşacağına ilişkin mesajlar vermeye başladı. Erdoğan, 29 Eylül tarihinde yaptığı açıklamada, OHAL’in kısa sürede biteceğini söyleyenlere tepki göstererek, “Dünyadan kimse Fransa’ya diyor mu ‘Siz niye bir yıl olağanüstü hal ilan ettiniz.’ Bakan arkadaşlara bunlar akıl veriyorlar, diyorlar ki ‘Bir yıl olağanüstü hal Türkiye için doğru değil, şu üç ayı bir daha uzatmayın ha’. Dur bakalım, sabırlı ol. Belki 12 ay da yetmeyecek” ifadelerini kullandı. 

Erdoğan’ın “Neden kaldıralım ki” dediği OHAL’in rejiminin kimi yetkileri 16 Nisan referandumunda Anayasa’ya yedirildi. Örneğin 2019 yılında seçilecek olan cumhurbaşkanı şimdi OHAL marifetiyle uygulanan kanun hükmünde kararname (KHK) ile kullanma yetkisi elde edecek ve böylece OHAL kalıcılaşacak. Zaten ortaya çıkan işaretler, AKP’nin OHAL’i 2019 seçimlerine kadar kaldırmayacağı yönünde, 2019 yılından itibaren de buna ihtiyaç duyulmayacak!

OHAL BİLANÇOSU: 50 BİN TUTUKLAMA!

- Adalet Bakanlığı tarafından yapılan son açıklamaya göre, 15 Temmuz’dan bugüne kadar yani bir yılda toplam 50 bin 510 kişi tutuklandı, 169 bin 13 kişi hakkında da işlem yapıldı. 

- Siyasi tutuklamalarla tutuklananların sayısı 70 bini bulurken, cezaevindeki tutuklu hükümlü sayısının 220 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Adalet Bakanlığı her yıl düzenli olarak yayımladığı cezaevi istatistiklerini en son 1 Kasım 2016 tarihinde yayımladı ve o günden beri de verileri güncellemiyor. 

- KHK’yle yaklaşık 115 bin kamu görevlisi ihraç edildi. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş yaptığı son açıklamada ihraç edilenlerin sayısını 111 bin 240 olarak açıkladı. İhraçlar aynı zamanda muhalifleri de hedef aldı. Daha önce ‘FETÖ’ uygulamaları nedeniyle mağdur edilen KESK ve bağlı sendikalarına üye 10 binden fazla kişi de ihraç edilen emekçiler arasında yer aldı. 

- 140 bin pasaport iptal edildi. 

- 5 bin 247 akademisyen işinden edildi. Kapatılan 15 vakıf üniversitesiyle birlikte işsiz kalan akademisyen sayısı 8 bin 427’ye ulaştı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 4 bin 92 hakim ve savcıyı meslekten attı. İhraç edilen akademisyenlerden en az 372’si “Bu suça ortak olmayacağız” kampanyası başlatan Barış İçin Akademisyen üyelerinden oluşuyor. 

- 15 Temmuz sonrası basına da büyük bir darbe indirildi. OHAL boyunca 5 haber ajansı, 16 televizyon kanalı, 24 radyo, 63 gazete, 20 dergiyle birlikte toplam 178 medya kuruluşu kapatıldı. 167 gazeteci tutuklandı. Yaklaşık 2 bin 500 gazeteci işsiz kaldı. Kapatılan yayınevi sayısı ise 30’u buldu.

- 1061 öğretim kuruluşu, 223 kurs ve etüt merkezi, 1125 dernek, 129 vakıf, 19 sendika kapatıldı. Kapatılan kurum ve kuruluşların mal varlıklarına el konularak, “özel mülkiyet hakkı” da ihlal edilmiş oldu. 

- OHAL aynı zamanda Kürt siyasetini tasfiye etmenin de aracı haline geldi. HDP eş genel başkanlarının da aralarında bulunduğu 12 HDP’li ve 1 CHP’li 13 vekil tutuklandı. 28 HDP’li il eş başkanı, 89 ilçe eş başkanı, 780 il ve ilçe yöneticisi yaklaşık 5 bin HDP üyesi tutuklandı. 82 belediyeye kayyım atandı, 85 belediye eş başkanı tutuklandı, 2 bin 22 belediye çalışanı işinden edildi. 

- En son OHAL’in birinci yılında yayımlanan 25’inci KHK ile yaklaşık 8 bin kişi ihraç edildi. Bu tablo 12 Eylül 1980 uygulamalarını da geride bıraktı. 12 Eylül’de 4 bin 891 kişi ihraç edildi, 120 akademisyen hakkında soruşturma açıldı, 31 gazeteci tutuklandı. 

ÖNCEKİ HABER

Rif'te direniş ve isyan

SONRAKİ HABER

'Patronlar uygun sıcaklık ortamını sağlamak zorunda'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...