20 Temmuz 2017 00:13

Rif'te direniş ve isyan

Mohamed Belaali, Fas'ın Rif bölgesinde bir polisin balıklarını çöpe attığı gencin çöp kamyonu presinde can vermesiyle başlayan halk direnişini yazdı.

Paylaş

Mohamed BELAALİ
Rifonline.net

“Özgürlük, onur ve sosyal adalet” yaklaşık sekiz aydır kelime kelime ritimli bir şekilde bağrılarak söylenen bu slogan, aslında Rif ayaklanmasındaki taleplerin kısaca bir özeti. 2011 yılında tüm Fas’ta bıkmadan tekrarlanarak “onur yürüyüşçüleri” tarafından atılan sloganın aynısı bu. O zamandan beri hiçbir şey değişmedi.

Bir tarafta Makhzen (Krallık, siyasi ve askeri yöneticiler grubu için kullanılan terim) ve onun mutlak gücü, arkaizmi, siyasi partileri, yolsuzluğu, baskıcı iktidarı, medyası vs… diğer tarafta ise yoksulluk içinde ve yıllarca sosyal kölelikle ezilip aşağılanmış bir halk. Onların karşıtlığı evrensel. Geçmiş ve gelecek arasında daimi bir mücadele. Ezilenler bilinmezliğe hukuksuzluğa, işkenceye karşı ve zenginliğin adi dağılımının hayaliyle ve onun için kavga verip mücadele ediyorlar. Ezenler ise kendi çıkarları doğrultusunda ellerinde olan gücü ne olursa olsun korumak istiyorlar. Rif’in Hirak’ı (Halk Hareketi) Fas’taki tüm ezilenlerin yeni bir Fas için verdiği mücadeleyi bir ayna gibi yansıtıyor.

ŞUBAT ATEŞİ SÖNMEDİ

Yönetim, Arap dünyasındaki hareketlenme ve ayaklanmadan doğan ve Fas’ta “20 Şubat hareketi” tarafından ateşlenen kıvılcımın söndüğünü düşünüyordu. Ama 20 Ekim 2016 tarihinde, genç bir balık satıcısı olan Mahsin Fikri’nin bir çöp kamyonu tarafından trajik bir şekilde ezilerek öldürülmesi çatışmaların ve mücadelenin fitilini tekrardan ateşledi. Rif kıvılcımı tüm Fas’ı tutuşturabilir. Halk ne zaman barışçıl bir şekilde ekonomik ve sosyal taleplerini dile getirmeye kalksa hükümet dini, medya araçlarını, aydınlarını, sanatçılarını ve tüm baskıcı gücünü bir araya getirip Hirak’ın sesini kesmeye çalışıyor. Tüm Rif bölgesi polis güçleri tarafından bölgelere ayrıldı. Hükümetin polisleri bu aralar sadece hareketin liderlerini değil eylemlere katılan sıradan kadın ve erkek fark etmeksizin herkesi tutukluyor. Makhzen mahkemeleri tarafından “İç güvenliğe zarar vermek” gibi suçlardan ağır bir şekilde yargılanıyorlar. 

Ailelerin avukatları, tutuklular üstünde uygulanan işkence, kötü muameleleri ihbar edip bildiriyorlar. Ramazanın son gününde Rif’de yaşayanlar, tutuklulara destek vermek için güçlü bir şekilde el Huseyma kentinde eylem yapmayı planlıyorlardı fakat Makhzen şehre giden tüm yolları kapatarak önlem almıştı. Halkın el Huseyma’ya kadar yürüyerek gitmekten başka hiçbir şansı yoktu! Bayram günü, yeni birçok tutuklamaların yapıldığı, çocukların da içinde olduğu birçok yaralının olduğu gün olarak hafızalara kazındı.

Bu acımasız ve sert baskılara rağmen halk hareketi devam etti. Rif çatışması artık zamana yayıldı. Halk, devlet şiddetine karşı direnmek için yeni barışçıl eylem şekilleri ve yöntemleri bulmak zorunda çünkü Makhzen ve Rif kitlelerinin arasındaki çatlak çok derin. Halkın elindeki araçların durumu ise dramatik.

DÜN İSPANYA BUGÜN MAKHZEN

Rif bölgesi dün İspanyol sömürgenleri tarafından marjinalize edilmişken bugün ise yeni hükümet tarafından terk edilmiş durumda. Akdeniz ve dağların arasında sıkışmış bu şehirde ekonomik ve sosyal altyapı yok denilebilecek kadar az. Devletin sağlık, eğitim, toplu taşıma ve konuta yaptığı yatırımlar gülünç. Dışarıdan gelen ziyaretçiler bugün Rif bölgesinde yaşayan insanların fakirlik durumlarından ve bundan doğan sonuçlar olan kırsal göç, yasal ve yasa dışı göç, esrar ticareti ile Ceuta ve Melilla’da İspanyol sömürgeciliğine karşı grupların oluşumundan vs… etkileneceklerdir. 

Birleşmiş Milletlere göre Fas dünyada haşhaş üretimi ve ihracatında dünyada birinci sırada. Haşhaş üretiminde gerekli olan kenevir Rif bölgesinde yetiştiriliyor. Bu bölgenin az gelişmişliği kenevir kültürünün günden güne gelişmesine tabii ki de yabancı değil. Yasal hiçbir reformun bulunmaması da bu kültürün gelişip uzamasına sebep oldu. Kenevir ve haşhaş üretimine Makhzen tolerans gösteriyor hatta destekliyor, çünkü başkaldıran Rif bölgesinin gelişmeye yönelik taleplerini sınırlandırarak Rif halkının ayaklanma ihtimalini ortadan kaldırmasına yardımcı oluyor. Fakat bu durum, küçük parselleri olan ve yeterleri araçları olmayan küçük çiftçilerin işine yaramıyor. Rifliler başka alternatif olmadığı için bu kültüre bağlı kalmalarına rağmen sefalet içinde yaşıyor. Haşhaş üretiminden elde edilen gelir mafya ağlarına, Fas ve Avrupa lobilerine gidiyor.

RİF’İN MÜCADELECİ TARİHİ

Geçmişe bakmadan bugün Fas’ın bu bölgesinde ne olduğunu anlayamayız. Rif şimdiye kadar gelmiş Fas’taki tüm yönetimlerle fırtınalı ve çatışmalı ilişkiler yaşadı. Riflilerin bugünkü acıları kanlı tarihlerine bağlı. Abdelkerim’in eylemlerde eylemciler tarafından taşınan tek portre olması da bir tesadüf değil; bu adam 1920’li yıllardaki özgürlük savaşında İspanya’ya ve Fransa’ya kafa tutmuştur. Marx’ın da dediği gibi “Bütün ölmüş kuşakların geleneği yaşayanların beynine kabus gibi çöker (…) Ölülerin dirilmesi, sonuç olarak eskilerini taklit etmeye değil yeni savaşımları ululamaya hizmet eder…”

Fakat bu sert Fransız ve İspanyol sömürgelerinden kurtulup özgürleşme isteğini Rif pahalı bir şekilde ödedi. Rif savaşı (1921-1926), içinde birçok sivilin de bulunduğu binlerce ölü verdi, birçok köyün tamamıyla ortadan kaybolmasına İspanya ve Fransa’nın uluslararası anlaşmalarda yasaklanan hardal gazı gibi kanser ve mütajenik etkiler taşıyan kimyasal silahlar kullanmasına sebep oldu, dün bu gazdan yararlananlar bugün de bunun acısını çekmeye devam ediyorlar! 

Kullanılan gazın zararları birçok uluslararası uzman tarafından birçok kez kanıtlanmıştır. Yabancı işgalciler direniş üstüne galip geldiler. Acımasız askeri ve silah gücü Abdelkerim ve yoldaşlarının taşıdığı özgürlük, modernizm ve refah ideolojilerini ezerek geçti. Ancak Abdelkerim’in mücadelesi hâlâ güncel, Emzouren’deki genç bir eylemci şöyle diyordu “Abdelkrim’in kanı hâlâ damarlarımızda dolaşıyor”.

1984 AYAKLANMASI

Fas’ın bağımsızlığının seherinde, Rif yeni hükümetin ekonomik ve politik olarak marjinalize etme politikasına karşı ayağa kalktı. Yeni Fas askeriyesi ve Rif direnişçilerinin karşılaşması 8 bin Riflinin ôlmesi ile sonuçlandı.

Ocak 1984’te, ekmek, şeker, yağ, gaz gibi temel ihtiyaçlara yapılan zam sonrası kendiliğinden yükselen halk ayaklanması tüm Fas’ı sardı. Bugün hâlâ ölü ve yaralı sayısını belirlemek çok zor. Hükümet tarafından zorla uygulanan finansal politikaların, Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası makamlarca belirlenip halkın ihtiyaçlarından uzak olduğunun da altını çizmeden geçmeyelim. 

Bu politikalar küresel liberal stratejinin bir parçasıdır; özelleştirme, düşük katma değerli üretimlerin yükselmesi, yerli ve yabancı özel sermayenin korunması gibi... Atmışlı yıllarda Dünya Bankasının Nador’da çelik işletmesi kurma projesine yatırım yapmayı reddettiğini de hatırlayalım. Dünya Bankası sadece küçük çapta ihraca dönük endüstriyel projeleri desteklemekle yetindi.

Rif halkı ne zaman hükümet politikalarına karşı çıkmaya kalksa Makhzen buna şiddet ve bölgeyi marjinalize etmekle cevap vererek tekrar baskı politikalarını harekete geçiriyor.

Rif hareketinin gücü ve büyüklüğü ise bu hareketlenmenin tamamen bir halk hareketi olmasından kaynaklanıyor. Ekim 2016’da Muhsin Fikri’nin trajedik ölümünden beri halkın büyük bir çoğunluğu, kadın, erkek dayanışma içinde ve kararlı bir şekilde aralıksız şekilde mücadele edip eylemler yapıyorlar.


HAREKETİN ZAYIFLIKLARI

Ekonomik ve sosyal talepleri en yüksek şekilde taşıyan bu hareket, tüm Rif halkına şu an var olan dramatik yaşam koşullarının düzelmesi için umut ve gurur kazandırıyor.

Hareketin zayıf yanlarından biri ise 20 Şubat hareketi gibi kendiliğinden olması.

Hareketi yönetenlerden bir çoğu hiç bir politik partiye bağlı değiller. “Hirak hiçbir politik partiye bağlı olmayan bağımsız, spontan bir harekettir. Halkın haklı olan taleplerini dile getirmekten başka bir tutkusu yoktur“ diyordu Nasser Zelzafi.

Hiçbir politik parti veya örgüt bu hareketin arkasında değil. Muhsin Fikri’nin trajik ölümü tüm Fas halkını en çok da Rif halkını şok etmişti. Bugün hâlâ devam etmekte olan hareketin başlangıcıydı. Uzun yıllardır birikmiş olan acıların, küçük düşürülmelerin yaşattığı aşağılık duygusunun yarattığı bir tepkiydi.

RİF HALKININ MÜCADELESİNİN FAS’LA BİRLEŞMESİ GEREKİYOR

Şimdilik Hirak hareketi politik olmayan sadece ekonomik ve sosyal talepleri ön plana çıkarıyor. Rif’’de şiddetli bir şekilde yokluğu hissedilen eğitim, sağlık, toplu taşıma vs. gibi konularda yeniden bir yapılanmayı talep ediyor.

Aynı zamanda Rif bölgesindeki askeri yönetimin kaldırılması ve tüm politik tutukluların özgür bırakılması talep ediliyor. Bu haklı ve meşru talepleri gerçekleştirmek için mücadele etmek gerekiyor. Tüm ezilenler, tüm emekçi sınıflar ile beraber, sadece Rif halkıyla değil tüm Fas halkıyla beraber Makhzen ve onun felaketlerine karşı mücadele etmeli. Değişen bu güç dengesinin bu aşamasında, modern ve demokratik bir Fas hayalini kuran tüm halkların dayanışması ve birliği hayatidir, çünkü Rif hareketinin gücü ve kararlığı ne kadar büyük olursa olsun yalnız Makhzen’e karşı bir kazanım sağlayamaz.

HÜKÜMETE KARŞI MÜCADELE POLİTİKTİR

Mücadele sivrileştikçe halk Makhzen’in talepler karşısında ne kadar yeteneksiz olduğunun bilincine varıyor. Hareket ve halk, hükümete karşı mücadele etmenin son derece politik bir savaş olduğunu anlayacak.

Bu çatışmanın sonu ne olursa olsun, 28 Ekim 2016’dan beri hemen hemen her gün protesto eden Rif halkı, manevi ve moral yönünden kazanç elde etti, fakat sadece bununla sınırlı değil; Rif halkı artık Makhzen’in ve kendi çıkarlarının tamamen farklı olduğunun ve çatıştığının bilincinde.Rif’in halk hareketi zayıflıklarına rağmen Fas halkının mücadele tarihinde önemli bir hareket olarak kalacaktır.


RİF’İN MÜCADELECİ ‘KATIR KADINLARI’

Bu bölgenin sosyal ağırlığının tutucu ve dinci olduğunu göz önüne alırsak kadınların bu harekete (Hirak) katılımı dikkat çekici, çünkü Faslı kadınların ekonomik ve sosyal koşulları erkeklerle orantılı değil. Ve kadınlar her türlü erkek egemenliğinin baskısı altında kalıyor. Rif’in az gelişmiş bölgelerinde iş bulma olanağı yok denilebilecek kadar az ve bu bölgelerde kadınlar –“katır-kadın” deniyor- sırtlarında çok ağır mallar taşıyarak yeni çağın kölesi haline dönüştürülmüştür. Kırsal bölgelerde yaşayan Rifli kadınlar hemen hemen her şeyle ilgilenmek zorundalar çünkü “Kırsal kesimde tarlalarda çalışmak, hayvanlarla ilgilenmek, ev işleriyle uğraşmak, içilecek temiz su bulmak, mutfak işleri, takas, inşaat işleri vs.” gibi konularda kadınlar güneş doğmadan kalkıp en son uyuyanlar.

Erkeklerin yanında direnen, eylemlere katılan, hükümetin tutukladıklarının özgürlüğünü isteyen kadınlar aynı zamanda tutuklananların anneleri, ablaları, kız kardeşleri, eşleri durumundalar... “Muhafazakar bir toplumda yaşadığımız doğru ama kardeşlerimizin, eşlerimizin, yeğenlerimizin tutuklanması bize başka seçenek bırakmadı, onların özgürlüğünü talep etmek için dışarı çıkmalıyız” diyor Nawale Benaissa.

Rifli kadınlar sadece protestolara katılmakla yetinmiyorlar, hareketi yönetiyor veya en azından yöneticilerin üzerlerinde büyük bir etki sağlıyorlar.

Çeviren Özge Altun

ÖNCEKİ HABER

OHAL'in 1. yılında sanat; yasak, ihraç ve sansür kıskacında

SONRAKİ HABER

'OHAL’de iktidar kendi rejimini dayattı’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...