18 Temmuz 2017 00:16

‘Çeşmeden su bile getiremiyoruz, ateş açıyorlar...’ 

Dersim Nazımiye’ye bağlı Uzun Tarla (Han) köyünde 90’lar endişesi yaşanıyor. Köylüler can güvenliklerinin tehdit altında olduğunu söylüyorlar.

Paylaş

Kemal ÖZER
Dersim

90’lı yıllardaki köy yakma boşaltmalardan nasibini alan Dersim Nazımiye’ye bağlı Uzun Tarla (Han) köyünde bugün yine 90’lar endişesi yaşanıyor. 2000’li yıllarda köylerini yeniden inşa ederek, yerleşen köylüler bugün de operasyonlar nedeniyle evlerinden çıkamadıklarını ve can güvenliklerinin tehdit altında olduğunu söylüyor. 

Dersim Nazmiye’ye bağlı Uzun Tarla (Han) köyü ’90’larda yakıldı, boşaltıldı. 2000’li yıllarda değişik illerde yaşayan köylüler köylerine dönme kararı aldılar. Kolektif bir çalışmayla köyde bulunan okulu ve lojmanların tamiratını yaparak köylerine yeniden yerleştiler. Uzun süredir inşa edilen köyde yeniden huzur bulmaya çalışan köylüler zaman içerisinde hane sayılarını da arttırarak köylerini neredeyse eski haline getirdi. Ancak bugün de can güvenliğinden endişeliler. Köylüler civarda helikopterlerin bombardımanlarına, operasyonlarına tanık oluyor, bu durumun içerisinde adeta ateş altında kalıyor. 

‘BÜYÜKŞEHİRLER ZORDU, AYAK UYDURAMADIK’

  • Gülizar Uçar

Köyde yaşayan yurttaşlardan Gülizar Uçar yaşadığı durumu şöyle anlatıyor:

“92 yılında köyümüz boşaltıldı. Köyden en son biz devletin zoruyla çıkmıştık. Her şeyimizi evin içinde bıraktık, hayvanlarımızı bırakıp çıkmak zorunda kalmıştık. Sadece canımızı kurtarmak için kaçtık. Büyükşehirler bizim için çok zordu, ayak uyduramadık. Çocuklarımız çok küçüktü. Cenazelerimiz oluyordu, köye getiremiyorduk, bırakılmıyordu. Yasaklı bölgeydi ve buraya asla giremiyorduk. Hayat şartları zordu. Daha sonra köy birliği ile hepimiz bir araya gelip üst üste dilekçeler verdik Ankara’ ya... 2000 yılında ise geri döndük. Köye geldiğimizde taş taşın üstünde kalmamıştı. Her taraf delik deşik olmuştu. Köy birliği ile beraber okulu tamir ettik, lojmanı yaptık. İlk geldiğimizde çadırlarda kaldık. Şimdi yine ’90’lı yılların sıkıntılarını yaşamaya başladık. Köyün dışına çıkamıyoruz, odun toplayamıyoruz, çeşmeye çıkıp su getiremiyoruz, yürüyüşe çıkamıyoruz. Bu ilk defa değil, birkaç kere bizi taradılar. 5 gün önce gece boyunca bombalar atıldı üstümüzdeki köye... 2 gün boyunca sürdü. Ve bir tanesi bizim köyün üzerindeki tepeye düştü, binalar sallandı. Bu yüzden dışarıya çıkmaya korkuyoruz. Kendi köyümüzde yaşamak istiyoruz ama yaşam çok zor şu an. Her hangi bir olayda elektriklerimiz kesiliyor. Köy mezarlığımız köyün hemen yanında ama mezarlarımıza gidemiyoruz. İzin almak zorunda kalıyoruz. Korkudan ziyarete gidemiyoruz. Hayat güvencemiz hiç yok.”

‘BU MU ÖZGÜRLÜK?’

  • Mercan Arduç

İstanbul’da yaşayan ve zaman zaman köyüne gelen Mercan Arduç da, “Burada dışarı çıkıp gezmek, mezarlarımızı ziyaret etmek istiyoruz ama bizi tararlar diye korkuyoruz. Köyde bir yerde toplansak bir süre sonra yukarı baktığımızda üzerimizde uçak, helikopter geziyor. Bu topraklar dedelerimizin babalarımızın toprağı. Neden korkalım. Biz de vatandaş değil miyiz? ’38’den beri bedel verdik. O dönem milleti nasıl dağlarda mağaralarda katlettilerse o duruma geldik. Bomba sesinden uçak sesinden gece uyuyamıyoruz. Köye gelen çok olur ama bu durumdan dolayı korkuyorlar. Başımızdaki özgürlük getirdiğini söylüyor ama bize bir türlü gelmiyor, bu mu özgürlük. Kendi yandaşlarına getiriyor” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

TEKNOROT’ta işçiler istifaya zorlanıyor

SONRAKİ HABER

'OHAL yüzünden sokakta rahatlıkla dolaşamıyoruz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...