16 Temmuz 2012 06:00

Bu dünyada benim gibi insanlar da var diye yola çıktım

“Ben ilk fiziki albümümü 35 yaşımda elime alabildim, oysa 19 yıldır şarkı söylüyorum. Kimse video kliplerimi izlemese de , konserlerde görmese de ben şarkılarımı söylüyorum.” Bu sözlerin sahibi Meli, belki kendisinin de dediği gibi birçok kişinin adını sanını duymadığı, video kliplerini izlemediği bir müzis

Bu dünyada benim gibi insanlar da var diye yola çıktım
Paylaş
Suzan Demir

İlk albümünüz Akide Şekeri’ni, internette ücretsiz paylaşmışsınız. Müzik paylaşımının, telif sorunlarının sık sık yaşandığı bir piyasada bu bir risk mi?

İnanın bunun üzerinde hiç kafa yormadan paylaştık. Sonuçta şarkılar benimdi, zaten herkesin internetten korsan mp3 indirmeye çalıştığı bir dönemde kendime saklamak yerine tüm hakları bana ait olan bir şeyi yayınlamak benim amacım için daha önemli idi. Riskse, risk benim riskimdi. Para kazanmak gibi bir güdüm de yoktu. O halde neden korkmalıydım ki.

Bir nakliye firmasında çalışıyorsunuz ve uzun yıllardır müzik piyasasında tutunmaya, müzikten kopmamaya çalışıyorsunuz, nasıl bir mücadele verdiniz şimdiye kadar?

Üniversiteden mezun olduktan sonra 2 yıl sadece müzik yaparak para kazandım, ama aslında beni geçindirebilecek bir para değildi. Gece yaşamak zordur, bu işten para kazanmak istiyorsanız, hele kimse sizi tanımıyorsa, hayatınızı idame ettirmek için hemen hemen her gece çalışmanız gerekir, her gece çalışmak sabaha karşı uyumak demek, güneşten ve aydınlıktan uzak kalmak demektir. Ben güneşsiz yaşayamam, fotosentez yapamam. İş aradım kendime, hem bir yerden para kazanıp hem de o kazandığımı da müziğe harcayarak bir şeyler başarabileceğimi düşündüm. İnsanlar bir hayata zor yetişirken, ben iki kişilik yaşamak zorunda kaldım. İşime de çok asıldım, müziğe de, bir bakıma faydası oldu, kimseden bir şey istemek zorunda kalmadım ama beni çok geciktirdi. Müziği finanse etmek için girdiğim iş hayatım oldu ve ben ilk fiziki albümümü 35 yaşımda elime alabildim, oysa 19 yıldır şarkı söylüyorum. Kimse video kliplerimi izlemese de , konserlerde görmese de ben şarkı söylüyorum.

Fotoğraf: Devrim Büyükacaroğlu

KUZGUNCUK SADECE MEKANIM DEĞİL, İLHAM VERENİM...

Doğma büyüme Kuzguncuklusunuz, bütün mahallenin gitar çaldığı bir yerde müzisyen olmamak kaçınılmazdı sanırsam, Kuzguncuk şarkılarınızın mekanı diyebilir miyiz?

Aslına bakarsanız doğma büyüme diyemeyiz. Almanya doğumluyum , ilkokul 4. sınıfta Kuzguncuk’a  geldim. Benim tüm mahalle arkadaşlarım gitar çalardı, ben de zaten ilk zamanlarımda gitarist olacağımı zannediyordum, ama vokal yeteneğim diğerine göre hayli ağır bastı. Kuzguncuk şarkıların mekanı değil aslında sadece, Kuzguncuk ilham veren bir mekan, müzisyene, ressama, şaire, sarhoşa hatta delisi de çoktur. Hatta Kuzguncuk dışından insanlar bizi “deli” bilirler...söylemek zorundayım beni de öyle bilirler...

İki şarkınızda kahramanınız Anneniz “Akide şekeri sever benim annem” ve “Teşekkürler Anne”  tabii ona Üsküdar pazarında eşlik eden teyzeniz. Annenizin müzik yaşamınızdaki etkisi nedir?

Akide şekerini ben ablam için yazdım, zaten şarkı içerisinde adı geçer. Serap. Annem şarkının içinde yardımcı bir karakter. Ben annemin en küçük kızıyım ve aramızda hayli yaş (38 yaş kadar) ve jenerasyon farkı vardır. Yine de ilk gitarımı o alıp getirdi bana. Her geleneksel Türk ailesi gibi kızının şarkıcı olmamasını, doktor, avukat ve mühendis olmasını istedi. Müzik okumama gönlü razı olmadı ama yine de ne gerekiyorsa yardım etti bana. Ben de onun için neden okuduğumu hala anlayamadığım bir bölüm bitirdim. Ekonometri. Annem ve teyzem, her Karadeniz kadını gibi hayli komik iki tiplemedir anlatmakla olmaz, onları yaşamak lazım. Sanırım “Teşekkürler Anne” de annemin benim için ne ifade ettiğini anlamak çok zor değil.

19 yıllık müzik hayatınız boyunca  daha çok pop-rock, soul ve funk tarzlarında performanslarınız var fakat bu defa farklı, hafif elektronik ve akustik bir yapıda bir tarz kullanmışsınız. Bu bir değişim mi yoksa asıl sizi yansıtan tarz bu  mu?

Bu albümün müzik direktörlüğünü Nurkan Renda yaptı. Aslında albümün rengi, Nurkan ve ikimizi bir arada yansıtan bir renk. Ben o enerji dolu sahne performanslarını yaparken hep kendimi de, dinleyeni de dinlendiren bir şeyler yapmak istedim, ama bunu piyasa şarkıcısı iken yapamıyorsunuz, insanlar eğlenmek ve mekan sahipleri de onları eğlendirmenizi istiyor. Nurkan sağolsun içindeki farklılığı benim için hayata geçirdi ve çok da emek harcadı bunun için.

BEN YOLDAKİ DİNLEYİCİYE TALİBİM

Yaz aylarında genellikle hareketli, eğlenceli bir albüm çıkarma amennası varmış gibi davranılır hep. Sanki tüm yeni çıkan albümlerin, şarkıların insanları hop oturup hop kaldırtması beklenir. Bu albüm bu tanımın çok dışında, bir kere dingin...

Bu dünyada benim gibi insanlar da var diye yola çıktım. Hatta müzik dünyasında da var, baktığınızda bazı müzisyenlerde sürekli dingin bir metronom görürsünüz. Bu insanlar yazın şarkı söylemeyi mi bıraksınlar..Yazın nerde hop oturup hop kalkıyorsunuz ki? Kendinizi düşünün. İş hayatı içinde insanlar plajlara gidip kumsallarda sürekli dans mı ediyorlar? Magazin programlarında görürsünüz ya, inanın ben hayatımda bir kere öyle bir yere denk gelmedim. Sabah herkes aracına biner, işine doğru yola çıkar. Ben yoldaki dinleyiciye talibim zaten. Kendim de yol dinleyicisiyim. Besteciliğimden çok söz yazarlığım ön plandadır. Sözü dinletmek istiyorsanız ortamdaki sükuneti korumanız gerekir aksi halde sesiniz duyulmaz. Benim şarkılarımda gerçek hayat vardır, her şarkının gerçek bir hikayesi... Ve gerçek olan her şey insana bir yerden dokunur. Buna eminim. (İstanbul/EVRENSEL)


HER YER BENİM İÇİN OLİMPİYAT STADI

Son olarak, bir hayaliniz var stadyumda konser vermek. Hangi stadyum bu?

Valla Beylerbeyi stadı bile olabilir. Şaka bir yana hayatım boyunca en inanılmaz bulduğum şey bir stadyum dolusu on binlerce insanın sizin ruhunuzdan çıkan bir söze bir şarkıya bir ağızdan eşlik etmesinin nasıl inanılmaz bir enerji yarattığıdır. Meraktan ölüyorum diyebilirim. Ben ergen dönemlerimde Tina Turner’ı izlerken, Zülfü Livaneli’yi izlerken o hep bir ağızdan söylenen şarkının o sanatçıların  gözünde yarattığı yaşam ışığını gördüm. Müzik bambaşka bir dildir. Herkesin ortak dilidir ve en büyük konserler stadyumlarda olur ya işte stadyum bir sembol aslında, ne stadı olduğu farketmez anlayacağınız. O kadar insanı bir arada bana eşlik ederken görebileceğim her yer benim için olimpiyat stadı.

ÖNCEKİ HABER

AKP’nin yutarak büyüme stratejisi

SONRAKİ HABER

Köylüler patpatla su taşıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa