13 Temmuz 2017 00:21

‘Suriyelilere saldırının ana sebebi yasal statü tanınmaması'

Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal ve Dr. Doğuş Şimşek, Suriyelilere saldırıların sebebini, aradan geçen 6 yıla rağmen yasal statü tanınmamasına bağlıyor.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Mevsimlik tarım işçiliğinin yaygın olduğu Çukurova bölgesi ile İzmir, Sakarya, Ankara ve İstanbul’da yaşayan Suriyeli mültecilere dönük saldırılar son dönemde gündemden düşmüyor. Adeta toplumsal bir linçe dönüşen bu saldırıları gerçekleştirenlerin söylemleri de saldırmalarının sebepleri de neredeyse aynı argümanlara dayanıyor: “İşimizi elimizden aldılar”, “Suç oranı yükseldi”, “Kiralar arttı” vb. Mültecilerle ilgili alanda çalışma yürüten akademisyenler Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal ve Dr. Doğuş Şimşek saldırıların ana sebebini, aradan geçen 6 yıla rağmen henüz yasal statü tanınmamasına bağlıyor. “Misafir” tanımlamasının yanlışlığına dikkat çeken akademisyenler, Suriyelilere güvenceli statü sağlanması ve yasal haklarının verilmesi gerektiğini söylüyor.

‘DEVLET, BİRLİKTE YAŞAMAYI VURGULAMIYOR’

Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal, Suriyelilere dair ortaya atılan yanlış bilgilerin saldırılara zemin hazırladığını söyledi. “Suriyelilerin kendi ülkelerindeki koşullarına ve hayatlarına dair hiçbir şey bilmiyoruz. İçinde bulunduğumuz koşullarda yaşamak için kimse memleketini isteyerek bırakıp gelmez. Türkiye’de büyük bir kesim, Suriyelileri özellikle ekonomik kaygılardan dolayı kendi varlıklarına tehdit olarak görüyor” diyen Birdal, Suriyelilere bakış açısında hukuki arka planın da önemli olduğunu vurguladı. Birdal, “Devlet, Suriyeli mülteciler konusundaki politikasında birlikte yaşamayı değil, ‘geçici’ kavramını vurguluyor. Suriyeliler Türkiye’ye geleli 6 yıl olmuş hâlâ ‘geçici’ deniyor” dedi. 

‘BİREYSELLİKLERİGÖZ ARDI EDİLİYOR’

“Geçtiğimiz günlerde Türkiyeli bir adam, şort giydiği için bir kadına saldırdı. Bu olaydan sonra ‘Bütün Türkler saldırgandır’ denilmiyor, münferit olarak görülüyor.” diyen Birdal, “Ama laf atan Suriyeli olunca yapılan şey tüm Suriyelilere mal edilerek her türlü bireysellikleri göz ardı ediliyor. Suriyeliler kendilerine yönetilen saldırıya karşılık verince ‘hayır, sen karşılık veremezsin, bireysel olarak var olamazsın’ denilerek öfke daha da büyüyor. Çünkü en çok rahatsız eden, Suriyeliyi kendisiyle kavgaya hazır görmek. Böylesi bir durumda ezici ve yok etmeye dayalı davranış sergileniyor. Bu da kutuplaşmış havadan kaynaklanıyor. Ötekilere saldırmak kolay. Ötekisi çok olan bir ülkedeyiz. Yaşanan örneklerde görüldüğü gibi, sadece kendi mağduriyetlerini üstün tutup, kendilerinde her şeyi yapma hakkını görüyorlar” diye konuştu.

‘MİNNET BEKLENTİSİNDE OLMAK HATALI’

Birdal şöyle devam etti: “Başbakan Yardımcı Veysi Kaynak artan saldırıların ardından Suriyelilere karşı ‘hoşgörülü olma’ ve ‘tolerans gösterme’den bahsetti. Bunlar hatalı kavramlar. Bu kavramlar, eşitler arası ilişki yerine muktedir olanın hoş görmesi demek. Suriyelilere mültecilik haklarının verilmesi zaten pek çok şeyi kolaylaştıracak. Suriyelilerden minnet beklentisinde olmak hatalı. Misafirlik söz konusu değil, geçici koruma başından beri hatalı. Suriyelilere öncelikle yasal hakları verilmeli ve kullanılan dil birlikte yaşam üzerine olmalı. Bu yanlı, yanlış, eksik bilgiyi de ortadan kaldırmak gerek. Birlikte nasıl yaşayacağız, mesele bu. Bu noktada, Avrupa’ya gitmiş olan Türklerin deneyimi model alınmalı.”

‘REKABET ORTAMI OLUŞMAKTA’ 

Dr. Doğuş Şimşek ise, Suriyeli mültecilerin, “suç oranlarını yükselttikleri”, “konut kiralarını ve düşük ücrete çalıştıkları için işsizlik oranını arttırdıkları” gibi argümanlarla bölge halklarının saldırılarına maruz kaldığını ifade etti. Şimşek, “Toplumun birçok kesiminde Suriyelilerin eğitim ve çalışma gibi temel haklara erişimi hak değil imtiyaz olarak görülüyor. Medyada Suriyeliler ile ilgili verilen yanlış bilgiler ve hükümetin kamuoyunu doğru bilgilendirmemesi ile birlikte toplumda, özellikle de düşük gelirli kesimler arasında Suriyelilere yönelik bir rekabet ortamı oluşmakta. Rekabetin oluşmasında medyanın, bazı siyasetçilerin ve köşe yazarlarının ürettiği nefret söyleminin de etkisi var” dedi. 

‘GEÇİCİ SÖYLEMİ NEFRETİ ARTIRIYOR’

Suriyelilere yönelik oluşan ayrımcı söylemin sadece düşük gelirli kesimler arasında değil, toplumun yüksek gelirli kesimleri arasında da yaygın olduğuna dikkat çeken Şimşek ırkçılığa sebebiyet veren nedenleri şöyle sıraladı: “Medyanın kullandığı dil ve özellikle sosyal medyada paylaşılan yanlış bilgilerin yanı sıra Suriyelilere yönelik uygulanan yasal düzenlemelerin şeffaf olmamasının ve hükümetin Suriyelileri ‘geçici’ olarak görmesinin de nefret söyleminin artmasında etkisi var. Türkiye’ye sığınan Suriyeliler ‘misafir’ olarak kabul edilmişlerdir ve ‘misafir’ tanımlaması toplumda Suriyelilerin geçici olduğu düşüncesini uyandırmıştır. Artan yabancı düşmanlığı, nefret söylemi, saldırıları ve ırkçılığı önlemek için hükümetin Suriyelilerin kalıcı olduğunu kabul ederek, güvenceli statü sağlaması ve hak temelli politikalar uygulaması gerekiyor. Bu yasal düzenlemeler yapılırken Türkiye’deki düşük gelirli kesimlerin de ihtiyaçları göz önüne alınmalı. İleride telafisi zor olacak durumlardan kaçınmak için medyanın, bazı köşe yazarlarının halkı ırkçılığa davet eden söylemlerden kaçınmaları gerekiyor. Karşı çıkılması gerekenlerin Suriyeliler değil, Suriyelilerin emeğini sömüren; içinde bulundukları durumdan yararlanan iş verenler olduğunu hatırlatmaları gerekiyor.”

SURİYELİLERİN NÜFUSU ARTMASINA RAĞMEN SUÇ ORANI AZALDI

Türkiye'nin hemen her yerinden Suriyeli mültecilere yönelik linç girişimi haberleri geliyor. Geçtiğimiz günlerde, Ankara’nın Yenimahalle ilçesine bağlı Demetevler semtinde Suriyelilere yönelik linç girişiminde bazı işyerlerine verilen hasar, Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde Suriyeli bir kadın kapı komşusu ve arkadaşı tarafından çocuğuyla beraber kaçırılarak öldürülmesi bu saldırılardan yalnızca birkaçı. 20 yaşındaki 9 aylık hamile Emani Al Rahmun’u evinden kaçırdıktan sonra tecavüz ederek başını taşla ezen, 11 aylık oğlu Halaf Al Rahmun’u ise boğarak öldüren Birol Karacal ve arkadaşı Cemal Bay olayın ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. 

Linç girişimlerinden sonra İçişleri Bakanlığı açıklama yaparak, Suriyelilerin karıştıkları suç oranlarında düşüş yaşandığını söylenmişti. Açıklamada, Suriyelilerin karıştıkları olayların Türkiye’deki toplam asayiş olaylarına oranı 2014-2017 arasında yıllık ortalama yüzde 1,32 olarak belirtildi. Yine açıklamada, 2017’de Suriyelilerin karıştıkları suç olaylarında, nüfuslarındaki artışa rağmen bir önceki yılın ilk 6 ayına oranla yüzde 5’lik bir azalma olduğu ifade edildi.

ÖNCEKİ HABER

Çorlu deri işçileri: Birleşmekten başka yol yok

SONRAKİ HABER

Avrupalı gençler, kapıların mültecilere açılmasını istiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...