13 Temmuz 2012 15:33

İnsan canı bu kadar mı değersiz?

Temeline beton yerine can döşeyerek yükselen görkemli inşaatlar... Kafamızı kaldırıp yüksekliğinden ürktüğümüz o çok katlı yapılar. Ve onları var eden ama o yapıları yükselten tuğla kadar canına değer verilmeyen inşaat işçileri... Düşünün, yanından geçtiğiniz, içinde oturduğunuz veya&nb

İnsan canı bu kadar mı değersiz?
Paylaş
Eda Yıldırım

‘İNŞAATIN ÖNÜNDEN GEÇEMİYORUM’

Temeline can döşenen görkemli yapılardan birisi de, Esenyurt’ta 11 işçinin kaldığı çadırda çıkan yangın sonucu yanarak can verdiği Marmara Park Otel inşaatı. Karın kışın ortasında yazlık çadırlarda yaşamaya mecbur bırakılan işçilerin görkemli mezarı... O yanan canlar ve geride bıraktıkları unutulmuş olsa da o aileler ölümlerin acısını her gün yeniden yaşıyor. Esenyurt yangınında kardeşi Seyfettin Topal’ı kaybeden İdris Topal, iş cinayetlerinin kanıksanmaması için kelimeler boğazına düğümlense de, “Biz artık yaşamıyoruz. Önünden geçtiğim her inşaat bana o yangını ve kardeşimin yanan bedenini hatırlatıyor” diyerek acısını tarif etmeye çalışıyor.

KADER DEĞİL BU BİR CİNAYET

Seyfettin Topal, Ordu Fatsa’dan inşaat halindeki evinin 25 bin TL’lik borcunu ödemek için İstanbul’a geliyor. Eşi ve biri askerde olan üç çocuğunu geride bırakarak geldiği İstanbul’da borcunu ödemek, en azından başını sokabileceği bir ev  için direncinin tükendiğini de bilse 12 saat çalışıyor, o çadırlarda yaşamak zorunda kalıyor. Ağabey Topal, gözleri dolarak,“Keşke o yaşasaydı, yanımızda olsaydı da ben ödeseydim o parayı” diyor. Bu acıya katlanamadığını söylüyor ağabey Topal, ölümün bu kadar pisi pisine gelmesine öfkeleniyor. Aynı inşaatta daha önce de yangın çıktığını ancak gerekli önlemler  alınmadığı için ikinci yangının çıktığını anlatıyor Topal. ‘Kader mi cinayet mi?​’ sorusunu şu sözlerle akıllara getiriyor: “Onların yattığı yatakhanede daha önce yangın çıkıyor ve söndürüyorlar. Bunun üzerine işçiler tepki gösteriyor ve  yataklarını dışarıya çıkartıyorlar. İşçiler yatakhaneden çıkınca o yatakları şantiye şefi ya da artık her kimse tekrar içeriye atıyor. Onlara ya bu koşullarda çalışırsınız ya da çeker gidersiniz deniyordu”. Ağabey Topal’ın hem hükümetten hem de patronlardan cevabını istediği sorular var: “Sen ilk yangından sonra neden önlem almadın? Bak daha önce yangın çıkmış, bu kez söndüremedin, bak kaç kişinin canına mal oldu? Neden denetimler bu kadar yetersiz?​”

‘ELİME YAPIŞAN BEDEN’

Yangın gecesi kardeşinin yaralandığını sanarak inşaata gittiğini anlatan Topal, yanmaktan tanınmayacak hale gelen bir bedenle karşılaştığını anlatıyor: “Ona dokundum ve derisi elime yapışıyordu. Ben ‘Bu beden kardeşimin bedeni değildir’ diyordum ama bir taraftan aradaki kan bağımı yoksa başka bir şey midir bilmiyorum o bedenin kardeşime ait olduğunu hissettim.” Kardeşini kaybettikten sonra kendisi de dahil olmak üzere kardeşinin eşinin, çocuklarının psikolojik olarak çöktüğünü dile getiriyor Topal ve ekliyor: “Bir inşaatın önünden geçerken kardeşimin nasıl can verdiği, yanan bedeni  ve o yangın aklıma geliyor. Hele onun öldüğü inşaatın oradan hiç geçemiyorum. Bana orası yasak”. Kardeşini kaybettikten sonra sağlığının nasıl bozulduğunu, şekerinin yükselmesi sonucu gözlerinin iyi göremez olduğunu ifade ediyor Topal. Ağzından çıkan her sözcüğü derin bir ‘of’la birleştirerek bir kez daha yaşıyor. Topal, yengesinin  de psikolojik yardımla ayakta durmaya çalıştığını belirtiyor. Seyfettin Topal’ın patronunun bir kez bile kendilerinin aramamasına tepki gösteriyor, “Patronun gözünde işçinin canının herhangi bir kıymeti yok “ diyor.
(İstanbul/EVRENSEL)


İŞÇİNİN CANI KİMİN UMURUNDA?

Her gün yeni bir iş cinayeti yaşanmasına karşın gerekli önlemlerin alınmamasının öfkesini yaşıyor Topal. Ne hükümetin ne de patronların bu ölümleri, yaralanmaları durdurmanın derdini taşımadığını anlatarak,  “Gerçekten disiplin ve denetim olsa böyle olur muydu? Samsun’daki sel felaketi de kardeşimin öldüğü yangın da aynı denetimsizliğin ve sorumsuzluğu ürünü” diye konuşuyor ve ekliyor:  “Bir yerde denetim yoksa bu gerçekleşiyor kimse işçileri suçlamasın. Mesela kardeşimin ölümüne sebep olan elektrik kablosu; eğer gerekli önlemler alınsaydı o yangın çıkmazdı ve kardeşim şimdi yanımızda olurdu. İşte insan canı bu kadar değersiz.”

ÖNCEKİ HABER

Miting barışa vesile olsun

SONRAKİ HABER

‘Muhafazakar sanat’ Abdülmecit’i tanıyor mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...