03 Temmuz 2017 02:21

Grenfell: Kemer sıkma politikalarında sonun başlangıcı

İngiltere'de 79 kişinin öldüğü ‘Grenfell faciası’ ülkedeki konut krizi ve kemer sıkma politikalarının bir simgesi olarak değerlendirildi.

Paylaş

İngiltere’nin başkenti Londra’da, 24 katlı ‘Grenfell Kulesi’ adlı bir sosyal konutta çıkan yangın kısa sürede binayı küle dönüştürmüş, 79 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Yangının, binanın dış cephesinde kullanılalan ucuz maliyetli ve yanıcı madde nedeniyle yayıldığı ve belediyenin bina sakinlerinden gelen güvenlik tedbiri taleplerini dikkate almadığı ortaya çıkmıştı. Youssef el Ginghy, Independent gazetesinde yayınlanan yazısında, Grenfell yangınının sadece bir kaza olmadığını, İngiltere’de yoksulların maruz kaldığı şiddetin bir göstergesi olduğunu belirtti.* Ginghy, Grenfell trajedisinin İngiltere’deki konut krizinin ve hükümetin kemer sıkma politikalarını simgeleyen bir anıt olduğunu yazdı.

SOSYAL KONUTLAR LÜKS DAİRELERE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

Ginghy’e göre, İngiltere’de lobiciler sosyal konutları, suç çeteleri ve uyuşturucu bağımlılarına terk edilmiş, yerel halkı tehdit eden ölü yatırım olarak değerlendiriyor. Bu yüzden konutların yenilenmesi ve seçkinleştirilmesinin zorunlu olduğunu savunuluyor. Yoksul halkın yaşadığı evler yıkılarak yerine zenginlere hitap eden lüks daireler inşa ediliyor. 

Bunun somut bir örneği Southwark’daki Heygate sosyal konutları. Heygate konutları yıkılarak zengin yatırımcılar tarafından satılan lüks dairelere dönüştürüldü. Bu dairelerin  çoğunluğu Ortadoğu ve Asyalı zenginler tarafından alıcı buldu. 

NEOLİBERALİZM BU YÖNTEMİ SEVDİ

Bu sistemi sadece gayri menkul firmaları değil büyük bankalar, hukuk firmaları ve müteahhitler de destekledi. Çünkü, toplumsal konutun tahrip edilmesi, neoliberal ideolojiye uygun olarak özelleştirmeyi ve finansallaştırmayı kolaylaştırıyor. Londra’da sosyal konutların yerini yüksek gelir grubuna hitap eden lüks apartmanların alması ile mülk ve kira fiyatları artarken sokakları süpüren, hasta bakan, çocukları eğiten ve otobüsleri süren emekçiler şehre uzak bölgelere itilmeye mecbur edildi. Yangından kurtulan Grenfell mağdurlarının da yerleşecek ev bulamadıkları için parklarda ve arabalarda yattıkları İşçi Partisi Milletvekili Emma Dent Coad tarafından gündeme getirilmişti. 

KEMER SIKMA POLİTİKALARI FACİA İÇİN ZEMİN HAZIRLADI

Ginghy yaşanan trajedeki diğer önemli etmenin ise kemer sıkma politikaları olduğuna işaret ediyor. Grenfell binasında ucuz maliyetli yanıcı kaplama kullanılması, yangın söndürücü sistemin kurulmaması ve alarmın çalışmaması facianın en önemli etkenleri. 

1920’lerden bu yana, sosyal konutların en düşük maliyetlerle inşa edilmesi, konut yardımındaki kesintiler ve vergiler toplumsal konut projesine yönelik saldırıyı temsil ediyor. Öte yandan, bazı acil servis ve itfaiye birimlerinin kapatılması gibi kamu hizmetlerinde yapılan büyük kesintiler de bu felakete katkıda bulundu. 

30 BİN ÖLÜMÜN ARKASINDAKİ NEDEN KESİNTİLER OLABİLİR

Bunun yanı sıra, yakın tarihte yapılmış bir araştırma, 2015 yılında İngiltere ve Galler’deki yaklaşık 30 bin ölümün Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) ve sosyal bakım kesintileriyle bağlantılı olabileceğine işaret ediyor. 

İş ve Emeklilik Dairesi’nden alınan istatistiklere göre binlerce kişi çalışmaya uygun raporu verilmesinin ardından öldü.

Öte yandan hükümet,  8 Haziran seçimleri sonrası uğradığı bozgunda  kemer sıkma politikalarının etkisi olduğunu itiraf etti. İngiltere Maliye Bakanı Philip Hammond, geçtiğimiz günlerde hükümetin seçim sonucuna kulaklarını kapatmadığını ve kemer sıkma politikasının hafifletilmesi gerektiğini söyledi.

DEVLET NERDE?

GRENFELL, devletin krizler karşısında etkili bir çözüm sunmaktan aciz olduğunu gün ışığına çıkardı. Gönüllülerin çabası ve  toplanan bağış miktarı yüreklendirici olmasına rağmen, herkesin aklında aynı soru belirdi : Devlet nerede? Cevap ise içi boşaltılmış devletin etkili bir çözüm sunabilecek pozisyonda olmadığı.

Bu soru ile ilgili bir diğer tartışma ise devletin isteksiz olması... Ginghy, neoliberal ideolojinin devlet karşıtı olduğu iddialarının yanlış bir bakış açısı olduğunu savunuyor. Devlet, serbest piyasa yaratma, pazarları teşvik etme ve denetleme, bankaları kurtarma ve kamu desteğini özel sektöre aktarma hususlarında olanak sağlar. Bu nedenle Muhafazakar Parti’nin büyük şirketler tarafından finanse edilmesi sürpriz değil. Gazetecilik Bürosu 2011 yılı çalışmaları Muhafazakar Parti bağışlarının yüzde 51’inin finans elitleri tarafından yapıldığını ortaya çıkarmıştı. 

ADALETSİZLİĞİ ÜRETEN SİSTEMDE ADALET MÜMKÜN MÜ?

Gazeteci Ginghy, ‘kurbanlar zengin olsaydı bu felaketi yaşamayacaktı’ yorumunda bulunuyor. Çünkü neoliberal doktrin, bazı insanların hayatının, yoksul, siyah ve etnik azınlıklara kıyasla daha değerli olduğunu savunur. 

İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, 19. yüzyıl filozofu Herbert Spencer gibi sosyal Darwinizm’i destekliyor. Spencer 20. yüzyılın çeşitli neoliberal düşünürleri gibi ekonomik büyüme için eşitsizliğin gerekli olduğunu savundu. Başka bir deyişle, neoliberallere göre bazı hayatlar harcanabilir. 

Grenfell için adalet zaten sona ermiş ancak asıl soru: Bu iğrençliği üreten aynı sistemin adalet sunması gerçekten mümkün müdür? (DIŞ HABERLER)

*Kısaltarak çeviren: Elif Özmen Belek

ÖNCEKİ HABER

Kıbrıs zirvesinden sonuç çıkar mı?

SONRAKİ HABER

Katar krizi, Türkiye ve olası gelişmeler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...