12 Temmuz 2012 03:13

Darbeler ve savaşlar ülkesi Pakistan

Elektrik Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Veblen, Kapitalizm ve Akılcı bir İktisadi Düzen İçin Olanaklar” başlıklı sempozyuma katılmak üzere Türkiye’ye gelen Pakistanlı İktisatçı Raza Naeem’le Pakistan’ın dününü ve bugününü konuştuk. Lahor Beaconhouse Üniversitesi&rsqu

Darbeler ve savaşlar ülkesi Pakistan
Paylaş
Mehmet Özer

Pakistan ve Türkiye’nin gerek yönetenler gerekse yönetilenler açısından benzer süreçleri yaşadığını söyleyebiliriz. Darbeler, yolsuzluklar, özelleştirmeler ve ulusal sorunlar. Pakistan’ın yakın tarihinden kısaca bahsedebilir misiniz?

Pakistan, 2008’de Diktatör Müşerref’i devirdi. Müşerref’e karşı bu dönemde büyük çaplı bir hareket ortaya çıkmıştı. Kitle örgütleri ve özellikle avukatlar çok etkindiler. Bu hareket laik bir hareketti ancak bir halk hareketi değildi. Sonrasında yapılan seçimleri de Pakistan Halk Partisi (PPP) kazandı. Bu parti 1967’de Zülfikar Ali  Butto tarafından sosyalist bir parti olarak kurulmuştu. Butto, Pakistan’a ilerici bir yol çizmek istedi. Kısmen başarılı da oldu; toprak reformuyla köylülerin toprak sahibi olmasını sağladı. fakat geçmişte yaşananlardan ders almadığı için Belluşi ayaklanmasını bahane eden ordu yeniden yönetime el koydu. Sonrasında Butto toprak ağalarıyla işbirliği yaptı ve halk desteğini kaybetti. 2008’de yapılan seçimde PPP yeniden iktidara geldi. Benazir Butto’nun eşi Asıf Ali Zerdari devlet başkanı oldu. Zerdari yolsuzluk iddialarıyla sürekli olarak gündemdeydi. Son olarak Pakistan Yüksek Mahkemesi, Başbakan Yusuf Riza Gilani’yi Asif Ali Zerdari hakkında açılan yolsuzluk davalarını takip etmemekle suçladı ve görevden aldı. Aynı partiden (PPP) Raja Pervez Aşraf başbakanlığa getirildi. Diğer yandan Pakistan ordusu Afganistan’da ABD ile işbirliği yapıyor. Onlarca Pakistanlı NATO ateşiyle öldürüldü. Bu olaydan sonra büyüyen halk tepkisi nedeniyle Amerikan ordusuna verilen yardım kesildi. Pakistan, Afganistan’a ikmal yapan NATO araçlarının güzergahını kapattı. Fakat bu durum Pakistan ordusunu rahatsız etti. ABD’nin özür dileyeceğini açıklamasıyla ilişkiler yeniden yumuşadı ve güzergah açıldı.

Bu gerilim halkın yaşamını nasıl etkiliyor?

Halkın yaşamı bu süreçte daha da kötüleşti. Eğitim, sağlık alanlarında vaziyet daha da kötüye gitti. Buna karşı işçiler, özellikle özelleştirmeleri durdurmak için çok sayıda eylem gerçekleştirdiler. Telekom sektöründe örgütlü sendikanın bu süreçte yaygın eylemleri oldu. benzer şekilde demiryolu işçileri eylemler yaptılar. Köylüler açısından da durum pek farklı değil. Az önce de söylediğim gibi, kısmi bir toprak reformu yapılmıştı. Fakat askeri darbe sonrasında, topraklar köylülerden alınıp generallere verildi. Buna karşı özellikle Pencap eyaletinde yaygın köylü eylemleri gerçekleşti. Pakistan İngiliz sömürgesiyken bu bölge için yapılan bir anlaşma vardı. Bu anlaşmaya göre, 1994’de bölgedeki topraklar köylülere devredilecekti. Anlaşmada belirtilen tarih geldiğinde köylüler Pencap Valiliğinden topraklarını istediler ama ordu toprağın sahibinin kendisi olduğunu söyleyerek topraklara el koydu - bu bölge, Pakistan’daki en verimli topraklara sahip. Buna karşı, Pencap’taki en büyük sosyal hareket başladı. bu köylü hareketinin içinde hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar yer alıyordu. Fakat askerler, direniş gösteren köylüleri vuracaklarını söylediler ve bölgenin Hindistan sınırına yakın olmasını da kullanarak, eylem yapan köylülerin Hindistan ajanı olduğunu iddia ettiler. Hareket bugün hâlâ devam ediyor ancak ne yazık ki ordu ve bazı STK’lar köylüleri bölmeyi başardılar. Müslüman köylülere seslenen askerler, “siz de Müslümansınız biz de. Hıristiyanların burada ne işi var” diyerek hareketi bölme faaliyeti yürüttüler. Kısmen başarılı da oldular. Hareket bölündü, talepler geriledi fakat diğer yandan bir kesim köylü ise mücadeleyi daha militan bir boyuta taşıdı. Topraklarını geri alıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerini açıkladılar. Sind eyaletinde de devam eden bir köylü hareketinden bahsedebiliriz. Sind’e yakın bir liman kenti olan Karaçi’de balıkçıların mücadelesinden bahsedebiliriz.

Pakistan ordusu da Mısır ya da Türkiye’de olduğu gibi ticari işletmelere sahip mi?

Pakistan’da bir söz vardır; “ordunun bulaşmadığı tek iş kozmetik işi” diye. Hemen her alanda ticari faaliyette bulunduğu için Ordu AŞ diyebiliriz. Ayrıca ABD’den en fazla yardım alan ordular arasında da yer alıyor.  

Pakistan çok sayıda etnik grubun yaşadığı bir ülke. Ulusal sorun açısından bugün gelinen durum nedir?

Hindistan ve Pakistan ayrıldığında Belucistan halkına büyük vaatlerde bulunuldu ve bu bölge, kendi kaderlerini tayin hakkı saklı tutularak Pakistan sınırları içinde kaldı. ancak 1947’den bu yana Belucilere verilen sözler hiç tutulmadı. Belucistan, Pakistan’ın en verimli bölgelerinden biri. Ülkenin doğal gaz ihtiyacı büyük oranda bu bölgeden karşılanıyor. Diğer eyaletlerde yaşayan insanların büyük çoğunluğu, kullandıkları gazın nereden geldiğini bile bilmiyor. Ayrıca Belucistan’da zengin kömür ve bakır madenleri de bulunuyor. Sonuç olarak bugün Belucistan’da Pakistan hükümetine karşı silahlı bir mücadelenin varlığından söz edebiliriz. Bağımsız bir Belucistan için mücadele ediyorlar. Pakistan hükümeti, bu silahlı mücadelenin arkasında Hindistan ve bölgedeki diğer ülkelerin olduğunu söylüyor ancak biliyoruz ki bu mücadele kendi kaderini tayin hakkı mücadelesinden başka bir şey değildir.

Siz bu soruna nasıl yaklaşıyorsunuz?

Ulusların kendi kaderini tayin hakkını destekliyoruz.  Ancak Belucistan gibi bir bölgenin bağımsız bir devlet olarak ayakta kalabilmesinin zor olacağını düşünüyoruz. Çünkü etrafı devlerle çevrili. Herhangi bir devletten yardım almadan tek başlarına yaşamalarının zor olacağını düşünüyoruz fakat yine de kendi kaderlerini tayin hakkını destekliyoruz.

Bir de Keşmir sorunu var.

Evet Keşmir de Hindistan’la Pakistan arasında kalan sorunlu bölgelerden biri. Son 50 yılda Keşmir ne Pakistan ne de Hindistan sınırları içerisine yer almayı kabul etti. çünkü bu süreçte Hindistan hükümeti Keşmir’de büyük insanlık suçları işledi. Pakistan da Taliban’ı Keşmir’e karşı finanse etti. Keşmir laik bir bölgeydi, Budistler, Hindular, Müslümanlar birlikte yaşıyordu. Ancak 80’lerde Hindistan’ın baskıları başladı. Pakistan ise bölgeye sadece ahlaki ve diplomatik destek verdiğini söylüyor ancak el altından silah desteği de veriyor. Pakistan’ın da desteğini alan silahlı Taliban üyeleri Keşmir’de evlere gidip halkı tehdit ediyor ve zorla yiyecek topluyorlar. Bugün bölgede gerici bir atmosfer hakim. Yaşanan bu süreçten sonra Keşmir de bağımsız bir ülke olmak istiyor ancak bu pek de mümkün görünmüyor. Çünkü Keşmir’in sudan başka bir kaynağı bulunmuyor. Ayrıca, Pakistan, Hindistan ve Çin tarafından çevrelenmiş durumda.  (İstanbul/EVRENSEL)


‘ARAP BAHARINI ELEŞTİRENLER ESKİ YÖNETİMLERDEN MEMNUN MUYDU’

Arap Baharının Pakistan’a etkileri hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Arap dünyasında yaşananları 84’te Doğu Avrupa’da yaşanan hareketlere benzetiyorum. Bu hareketlerin antikomünist hareketler olduğunu ve bu yöndeki benzetmelere itirazlar olduğunu biliyorum ancak talepler açısından benzerlik taşıyorlar: Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik. Özgürlük çünkü, söz konusu Arap ülkeleri on yıllardır diktatörlükle yönetiliyor ve göstericilerin temel taleplerinden biri diktatörlerden kurtulmaktı. Eşitlik çünkü, yönetici sınıflarla yönetilenlerin eşit olmadığını görüyorlardı. Kardeşlik çünkü, Arap Baharı çok hızlı yayıldı. Tunus’ta başlayan ayaklanmalar kısa süre içinde Mısır’a ve oradan da Yemen, Bahreyn gibi Körfez ülkelerine yayıldı. Arap ülkelerindeki koşullar birbirinden farklı. Bu ülkeleri aynı gören bir yaklaşım var ancak devletler ve halklar arasında iletişim olmasına rağmen hem ülkelerin iç koşulları hem de emperyalizmle çatışmaları farklılıklar gösteriyor. Değerlendirmeyi de bu farklılıkları görerek yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Ayaklanmaların emperyalizmin oyunu olduğu yönünde iddialar var bu konuda ne düşünüyordunuz?

‘Tunus ve Mısır’da dinci partiler iktidarda, ayaklanmalar facebook üzerinden örgütlendi’ gibi gerekçeler bu iddiaya dayanak olarak gösteriliyor. Fakat bunu söyleyenlere şunu sormak gerekiyor: Eğer ayaklanmalar emperyalizm tarafından yaratıldı ve mevcut hükümetler bir plan dahilinde iktidara geldiyse önceki iktidarlardan memnun muydunuz? Onlar emperyalizmin değil de halkların çıkarına mı hizmet ediyorlardı? Aksine biliyoruz ki Amerikan dış politikası bölgede 3 ülkeye dayanmaktadır. Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan. Ve dördüncü olarak da Filistin konusunda zaman zaman sorun yaşanıyor gibi görünse de Türkiye. Bu noktada Mısır, ABD politikaları için kilit role sahip. Hüsnü Mübarek de ABD’nin en sadık müttefiklerinden biriydi. Ayaklanmalar başladıktan sonra ABD Mübarek’i saf dışı bırakmayı düşündüğünde İsrail itiraz etmişti. Neden Mübarek’i saf dışı bırakıyorsunuz diye. Aynı zamanda Müslüman Kardeşleri de alanda görememiştik. Çünkü hareketin bu kadar büyüyeceğini ve Mübarek’in devrileceğini düşünmedikleri için mevcut pozisyonlarını kaybetmek istemediler ve sokaktan uzak durdular. Ancak Müslüman Kardeşler içindeki gençlerin zorlamasıyla sonradan eylemlere dahil oldular. Ancak Müslüman Kardeşler’in uzun yıllardır ABD ile görüşmelerde bulunduğunu da biliyoruz.

Öte yandan Tunus’ta da Mısır’da da ayaklanan kitlelerin belli bir program ve talepler etrafında örgütlenememesi, iktidarı ele geçirmelerini önledi ve meydan dini örgütlere kaldı. Mısır’a baktığımızda örneğin seçimlerden sonra halkın talepleri karşılanmış değil ve huzursuzluk devam ediyor. Mısır tarihi, güçlü devrimci geleneğe sahip. Sessizliğin uzun süreceğini sanmıyorum. Tunus ve Mısır’daki seçimlerin ardından hareketin yeniden güçleneceğini düşünüyorum. Çünkü iki ülkede de seçime katılım oranı oldukça düşük ve süreç devam ediyor.   Medya tarafından çok fazla dile getirilmese de Mısır’da ayaklanmanın gelişmesinde özellikle tekstil işçilerinin etkisini göz ardı etmemek gerekiyor.


RAZA NAEEM KİMDİR?

İngiltere’de Leeds Üniversitesi ve ABD’de Arkansas Üniversitesi’nde Ortadoğu Tarihi ve Antropoloji eğitimi aldı. Mısır ve Yemen’e yaptığı seyahatlerde çok sayıda sol görüşlü eylemci grupla görüştü. Şimdilerde iki kitap üzerinde çalışmaktadır: ilki; Arap Baharı sonrası Yemen’in siyasi ve kültürel tarihi, diğeri ise Pakistan’daki burjuva demokrasisinin çelişkileri üzerinedir. Diğer araştırma konuları ise Hindistan ve Çin’in politik ekonomisi ve Karl Marx, Karl Polanyi, E.F. Schumacher ve Thorstein Veblen’in ekonomik ve politik düşünceleridir. Düzenli olarak kitap eleştirileri ve Frontline İndia, The Guardian UK, Monthly Newsline Karachi ve Daily Times Lahore için yorumculuk yapmaktadır. Orta Doğu meseleleri ve özellikle de Arap Baharı üzerine Pakistan Televizyonu (PTV) ve radyosunda düzenli olarak yorumlar yapmasının yanında Birleşik Devletler, İngiltere, Pakistan, Hindistan, Yemen ve Güney Afrika’da yayımlanmış bir yazardır.

ÖNCEKİ HABER

Dikili, 'Özgürlük' diye çınladı

SONRAKİ HABER

İspanya’da silahlar sustu, ulusal sorun sürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...