22 Haziran 2017 23:28

'Sur'daki yıkımlar tarihi ve insanlığı eksiltiyor'

Akademisyen Ayşe Berktay ve Dr. Selçuk Mızraklı ile Sur‘daki yıkımın tarih ve toplum üzerindeki etkilerini ve neler yapılabileceğini konuştuk.

Paylaş

Serpil BERK
Fırat TOPAL
Diyarbakır

Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde kentsel dönüşüm kapsamında yıkılmaya başlayan Alipaşa ve Lalebey Mahallerinde bayramın yaklaşmasıyla birlikte yıkıma ara verildi. Ancak yurttaşlara valilik tarafından bayramdan sonra evlerini boşaltmaları çağrısının yinelendiği öğrenildi. Yıkımın bayram bitiminden sonra hız kazanacağı dile getirilirken kentteki kurumlar yıkıma karşı neler yapabileceklerini tartışıyor. Sur için bir dizi eylem ve etkinlik planlanırken geçtiğimiz gün de Demokratik Toplum Kongresi’nin çağrısıyla “Hasankey’den Sur’a tarih, toplum, kültür, doğa ve kent kırımını durduralım” adıyla bir çalıştay düzenlenmişti. 

Çalıştaya katılan isimlerden çevirmen ve akademisyen Ayşe Berktay ve Dr. Selçuk Mızraklı ile Sur‘daki yıkıma dair neler yapılabileceğini, yıkımların tarih ve toplum üzerindeki etkilerini konuştuk.

Berktay, yıkımların tarih ve insanlık açısından ciddi eksilmelere neden olduğunu söylerken, Mızraklı, Sur’daki yıkıma karşı toplu bir karşı duruş sergilenmesi gerektiğini kaydetti. 

‘KENT YIKIMI SAVAŞ POLİTİKASIDIR’

Geçmişten bu yana kentlerin halkı cezalandırmak ve toplumu hizaya getirmek için yıkıldığını belirten Ayşe Berktay, “İstenmeyen bir etnik, politik ve inanç grubunu ortadan kaldırmak için yıkımlar yapılır. Deklare edilmiş bir savaş olmasa da aslında bir savaş politikasıdır. Güç sahibi kendinden farklı olmayanı ya ortadan kaldırmak ya da teslim alıp kendine benzetmek için yapar” dedi.

Yıkımların tarihi ve insanlığı eksilttiğini dile getiren Berktay, “Truva, diye bir kent varmış, şimdi yok. Artık öyle bir kentin sadece kalıntıları var. O kentin zenginliği bizden eksilmiş durumda. Aslında bir kenti eksiltmek bir yaşam biçimini dünyadan eksiltmektir. Bitki örtüsünü, o kentle birlikte yaşayan hayvanları eksiltmek, kullandığı dili eksiltmektir. Bunları çoğaltabiliriz. Bir kentin tarihi yaşanmışlıklarını kuşaktan kuşağa aktarıldığında vardır. Bunu yok ettiğin zaman tüm bu tarih yok oluyor. Dünya zenginlikleri ile bir bütündür ve bundan bir şey eksiltmeye başladığın zaman fakirleşir. Dil için de bu böyledir; dillerin azalması dünyanın biyolojik çeşitliliğinin azalmasıyla bile bağlantılı bir şey. Mesela okyanustaki herhangi bir adadaki kabilenin dili unutulup, konuşulmadığı zaman okyanustaki o balığa verilen isim de bizden eksilmiş oluyor. UNESCO’nun dünya kültürel miras meselesi bu yüzden teknik bir şey değil altı çok dolu önemli bir şey” dedi.

‘TOPLU KARŞI KOYUŞ SERGİLEMELİYİZ’

Bölgede yaşanan sürece de değinen Berktay, “Yaşanan sorunları hükümete bırakırsak kötüye gider” diyerek şunları ifade etti: “Adına ‘Çökertme Planı’ dediğimiz planı uyguluyorlar, her yaptıkları şeyde bunu görüyoruz. Buna karşı toplu bir karşı koyuş sergilemesi lazım. Bunu sadece biz olarak değil daha geniş kesimlerin katılımıyla yapmamız gerekiyor. Dünya ile ilişkilenmemiz gerekiyor. O zaman bu iş hükümetin istediği gibi gitmeyecek.”

Sur’a dair ciddi bir farkındalık yaratılması gerektiğini kaydeden Berktay, “Bunu kalıp laflarla değil, burada yaşayan insanların diliyle yapmamız daha etkili olacaktır. Buranın nasıl bir yer olduğunu bilmek için heyetler gelmesi gerekiyor, bunları organize etmemiz gerekiyor. Görsel işler yapabiliriz, kısa filmler çekilip yayınlanabilir. Mutlaka röportajlar yapılıp bunun yayınlanmasını sağlamamız gerekiyor. Kadınların ayrıca bir farkındalık yaratması gerekiyor çünkü kadınların diğer kadınlarla kuracağı bağ daha yaratıcı ve harekete geçirici olur. Kadın hareketi Türkiye’de daha dinamik ve aktif bir halde. Parlamento ayağında vekillerin daha sık gündeme getirmesi gerekiyor. Farklı kesimlerin etkisine girecek işler yapmak gerekiyor. Sur bir mimar için farklı bir anlam taşır bir müzisyen ya da ressam için daha farklı bir anlam taşıyabilir, bunları gören her kesime hitap eden çalışmalar yapmak gerekiyor” dedi.

‘HERKESE SUR’U SAHİPLENMEK DÜŞER’

Dr. Selçuk Mızrak, yıkımın Sur ’da yaşayanların iradesine aykırı olduğunu ve telafisi olmayan büyük bir sorun yaratacağını ifade ederek şunları kaydetti:

“Devlet marifetiyle, Sur’da yaşayanların iradesine aykırı olarak insanların kendi hayatlarından kopartılmasının büyük bir sorun yaratacağını düşünüyorum. Bunun ilerde telafi edilemeyecek bir sorun olacağını görmek gerekiyor. Dolayısıyla kayyım marifetiyle değil,  buradaki kent dinamiklerinin, kentteki sivil aktörlerin, gerçek yerel iradeyi yansıtan yerel yönetimlerin eliyle burada bir takım düzenlemeler yapılabilir. Eğer bunlar yapılmadan azgın müteahhitler gibi insanları zor kullanarak buradan çıkartırsanız, ortada ancak yıkım olur, onların marifetiyle ortaya çıkmış garip yapılar olur ve bunlarda ruhları olmayan yapılar olur. Burada yaşayan her kuruma, her bireye düşen bir ödev var. Sur’a yapılan her saldırı bir bütün olarak Diyarbakır’ın kimliğine yapılmış bir saldırıdır. Diyarbakır’da yaşayan herkesin, Sur’a ilişkin bir hafızası, bir geçmişi vardır. 5 bin yıllık kent kimliği olan, canlı bir müze olarak duran bu yeri savunmak, sahiplenmek ve korumak herkesin görevidir.”

ÖNCEKİ HABER

TCO: Türkiyeli emekçilerle dayanışmayı güçlendireceğiz

SONRAKİ HABER

Ölümlü kazaya neden olan polis, serbest bırakıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...