22 Haziran 2017 14:47

Genç işçiler patron-devlet ilişkisi karşısında şaşkın

PETKİM'de toplu sözleşme sürecine devletin müdahil olması, devlet-parton işbirliği genç işçiler tarafından şaşkınlıkla karşılanıyor.

Paylaş

Gürsoy TURAN

Türkiye’nin petrokimya hammaddesi üreten tekel konumundaki tesisi PETKİM’i satın alan Azeri SOCAR şirketi, petrokimya piyasasına hakim olmanın yanı sıra rafineri yapımı ve doğalgaz yatırımlarıyla enerji piyasasında da önemli bir aktör olma yolunda.

Şirket yönetiminin PETKİM’de süren eylem dolayısıyla, iktidarı ve devleti, talimatlarla emre amade göreve çağırması PETKİM’in genç işçilerini şaşırtarak sermaye-devlet ilişkisine dair fikirler edinmesini de beraberinde getiriyor.

Grev yasağı kapsamındaki PETKİM’de yıllardır fiili grev biçimi; vardiyadan çıkan işçilerin fabrikayı terk etmemesi ve satışı engellemesi, vardiya değişiminin nasıl, ne zaman yapılacağının ve  ünitelerde kaç işçinin kalacağının kararının sendika tarafından belirlenmesi şeklinde planlanmıştı.

ARTIK GÖRÜNTÜ DAHA NET

Her sözleşme döneminde PETKİM işçilerinin bazen etkili, bazen daha az etkili bir şekilde hayata geçirdiği ve işçilerin olduğu kadar işyerinin de alışageldiği eylemlerde bu sefer, TOMA, çevik kuvvet ve fabrika güvenliği ilk günden tehditkar bir şekilde işçilerin karşısına çıktı.

Kartlarını gösterdikleri halde fabrikaya alınmamaları işçilerin ağırına gitti. Oysa her zamanki gibi ‘kendi işyerimizde kalacağız’ diyerek araçlarında ya da yanlarında getirdikleri çadırlarında günlerce kalarak, satışı engelleyerek, gerekirse üretimdeki işçiyi fabrikalarda kritik sayıya düşürerek TİS’teki tıkanıklığı aşacaklarından emin ve kararlı görünüyorlardı.

İlk gün gergin başlayan eylem önce kaymakamın ardından valinin devreye girmesi, TOMA’ların kapıdan çekilmesi ile iftar saatinde ‘geleneksel seyrine döndü’ denilirken, ertesi sabah sendika ve işçiler alışık olmadıkları yeni bir saldırıyla karşılaştı. Baştemsilci ve 3 işyeri temsilcisi üretimi engellemek gerekçesi ile fabrika yönetimi tarafından işyeri disiplinine sevk edilmiş ve 15 günden 30 güne kadar işten uzaklaştırma cezası verildi.

BU POLİSLER KİMİN HİZMETİNDE?

Fabrika yönetimi ve fabrika güvenliğinin, işçi ve sendikacıların önünde, emniyet yetkililerine yönelik ezer şekilde fabrika girişinin açılmasını istemesi ve emniyet yetkililerinin sendikacılara, işçilere karşı saldırganlığının artması, sendikacılara önce gaz sıkılıp ardından gözaltına alınmaları genç işçilerin, “Bu polisler kimin hizmetinde” sorusunu sormasına ve aralarında tartışmalarına yol açtı. İşçiler 2 gün boyunca, bir kısmını Aliağa’dan tanıdıkları, aynı mekanlarda karşılaştıkları polislere patron temsilcisinin provokatif davrandığını, polislerin neden bu adamların hizmetinde olduğunu sordu, hem birbirlerine hem de polislere.

Bu soruları soran işçilerden biri, olup bitenden daha fazla bilgisi olan başka bir işçiden, yalnız polislerin değil valinin, kaymakamın, hatta AKP Iğdır milletvekilinin bile fabrikaya çağrıldığını, fabrika CEO’su ve genel müdürü tarafından satışın engellenmesine mani olmaları için sıkıştırıldıklarını öğrendi. “Bu polisler patrona hizmet ediyor” isyanında bulunan işçinin, başka bir işçi Cumhurbaşkanı başdanışmanının toplusözleşmede SOCAR’a hukuk danışmanlığı yapmasını hatırlatarak, “Yalnız polisler mi? Cumhurbaşkanı da dahil hepsi patronun hizmetinde” deyince “Yok artık o kadar da değil” diyerek oradan uzaklaşması durumu kabullenememesini de gösteriyordu.

‘O KADAR DA DEĞİL’ Mİ?

Eylemin slogan, gerginlik, heyecanı arasında daha derinde duyulan bir sorgulama olmakla birlikte doğru yanıtları bulmak için sınıflar mücadelesi deneyiminden yoksun olmaları genç işçilerin dezavantajlarının başında geliyor.

En az bu dezavantaj kadar; bu deneyimi bir yönüyle öğreneceği sendikasının, TÜPRAŞ direnişinde Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un sözünü slogan yapıp direniş yerine asması ve PETKİM’deki hak arama mücadelesinin devlet güçlerince meşru görülmüyor olması propagandasından etkilenerek emniyet güçlerinin saldırısı karşısında “Terörist değil işçiyiz”, “Ne mutlu Türküm diyene” gibi sloganlar attırarak sermaye gericiliğinin platformunda savunmaya geçmesi de işçilerin doğru yanıtları bulmasının önünde engel oluşturuyor.

“Cumhurbaşkanına kadar hepsi SOCAR’ın hizmetinde” diyen işçiye “O kadar da değil” diye karşı çıkan işçinin, valinin, görüşme talebine “Odama gelsin” diye yanıt verdiği söylenen SOCAR genel müdürünün bu cesareti nereden aldığını anlaması için henüz, 200 yıllık sınıf mücadelesi deneyiminde devletin yerine bakmaya yönelmese de, bugün SOCAR-Türkiye ilişkisini anlaması için şu verilere bakması fikir edinmesine yardımcı olacaktır.

SOCAR’ın Türkiye’deki yatırımları: Ülkenin en önemli endüstrileşme lokasyonundan birinde yer alan, büyüme ve yeni yatırım hedeflerine uygun altyapı ve araziye sahip, 60’ı aşkın petrokimyasal ürün yelpazesiyle tek hammadde üreticisi durumundaki PETKİM. Yıllık 10 milyon ton ham petrol işleme kapasiteli ilk özel sektör rafinerisi ve son 30 yıldan bu yana en büyük reel sektör yatırımı STAR Rafinerisi. Türkiye’nin üçüncü, Ege Denizinin birinci büyük limanı PETLİN. Doğal gaz pazarında yüzde 20 paya sahip SOCAR Gaz ve 1800 kilometre uzunluğunda iletişim alt yapı projesi olan SOCAR Fiber...

ÖNCEKİ HABER

Kadınlar basketbolda Türkiye Yunanistan’a farklı yenildi

SONRAKİ HABER

Veli Ağbaba: Göz dikmedikleri hafta sonu tatili kalmıştı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa