18 Haziran 2017 00:43

Ev işçisi kadınlar: Görünmesek de varız, hayallerimiz var!

İş kazasında her yıl yüzlercesi ölen ev işçisi kadınlar, Evrensel'e değerlendirmelerde bulundu: 'Görünmesek de varız hayatımız, hayallerimiz var'

Paylaş

Sevim GÜNGÖR
İzmir

Evdeki her işi, yemeği, ütüyü, bulaşığı aklınıza ne gelirse yapan, emeğiyle var olan ama görünmeyen kadınlar. 

İş kazasında her yıl yüzlercesi ölen ama görünmeyen kadınlar... 

Sadece iş yerinde değil ev içinde de çalışmaya mâhkum olan ama görünmeyen kadınlar.  Böyle anlatınca annelik geliyor aklımıza; ama değil. 
Songül ve Gülşen yıllardır ev temizliğine, merdiven temizliğine gidiyor, insanların hayatlarını kolaylaştırmak için çalışıyorlar. Başkalarının hayatlarını ne kadar kolaylaştırıyorlarsa kendi hayatları da bir o kadar zor. 

TEKSTİL İŞÇİLİĞİNDEN EV İŞÇİLİĞİNE

42 yaşındaki Songül kendini bildi bileli işçi. Çocuklarının bakım sorunu olduğundan tekstil işçiliğini bırakıp ev işçiliğine başlamış. “Her an ölümle karşı karşıyayız” diyor işini anlatırken.   

Ne zamandan beri çalışıyorsun? 

Songül

23 yıldır çalışıyorum. Tekstilde çalışmaya başladım ilk olarak, üç yıl kadar çalıştım, daha sonra temizlik işlerine başladım. Sivas’tan gelmiştim, hiç çalışma deneyimim yoktu. Tekstilde başladım. Çalışma koşulları çok zordu; işkence gibiydi, sürekli ayaktaydım. Sabah saat 8’de işbaşıydı, gece saat 3’e kadar da zorunlu mesai vardı. Hamile arkadaşlarımız vardı, onlar kalmak istemiyordu, ancak zorunlu mesai olduğu için kalıyorlardı. Gece 12’de çıksak bile servisi 3’e kadar bekliyorduk, bir şey desek hemen işten atmakla tehdit ediyorlardı. Gece o kadar yorgun geliyordum ki eve, yatarak yemek yiyordum çoğu zaman. Sonra hamile kaldım. Çocuğum olduktan sonra da işten çıktım. Eve katkı olsun diye haftalık merdiven temizliğine başladım. 

Peki geçinebiliyor muydun ve şu an geçinebiliyor musun kazandığın parayla?

Faturalarımı, taksitlerimi ödüyorum en azından, çalışmamaktan iyidir. Çocuğum şu an üniversitede, bizim gibi olmasın diye uğraşıyorum, çalışmasam nasıl okutacağım? 

Çalışma koşulların nasıl?

Tabii ki zor. Bir kere sigorta yapmıyor, otuz gün çalıştırmıyor. İster asansörde düş, ister camdan düş, ister merdivenden düş, adamların umurunda değil, bilerek üç saat çalıştırıp sigorta yapmıyorlar. Ben de annemden emekli olduğum için işlerine geliyor. 

GÜNLÜK 40 LİRA, HER AN ÖLÜMLE BURUN BURUNA

İş kazası, mobbing gibi durumlarla karşılaştın mı hiç ya da şahit oldun mu?

Ben bir defa iş kazası geçirdim, depoyu temizlerken alnıma arabanın bir parçası düştü, yarıldı alnım bildiğiniz. Hastaneye gittiğimde iş kazası demedim tabii ki. Eğer öyle bir şey desem beni bir daha çalıştırmazlardı. İnşaat işçiliği, taşeron işçilik gibi… Her an ölümle karşı karşıyasınız, yapabileceğiniz bir şey yok. Her gün görüyoruz yüzlerce insan ölüyor.  Günde 40-50 liraya çalışıyoruz, az, farkındayız ama ne yapalım o 40-50 lira üç dört günlük ihtiyacımızı karşılıyor. Ben rahim ameliyatı oldum, iki ay sonra çalışmaya başladım, mecburum çünkü başka çarem yok. Maalesef bizim gibi birçok kadın var, eşinden ayrılan, tek başına yaşayan, çocuklarına bakmakla yükümlü olan, mecburuz yani.  Şu an ayda toplasam kazandığım para asgari ücretten daha düşük. Şu an 42 yaşımdayım, kendimi bildim bileli çalışıyorum, evim kira, çocuğum okuyor, nasıl geçinelim?

7 YAŞINDA BAŞLAYAN EV KÖLELİĞİ... 

Gülşen Kaya

Gülşen Kaya’nın çok zorlu bir hayat hikayesi var. Bu hikaye, bir kız çocuğunun çocukluğunun, bir kadının yaşam sevincinin kursağında kalması hikayesi biraz da... Yani bugün memlekette pek çok ev işçisi kadının içinde taşıdığı hikâye...   

Nasıl başladın bu işe?

Ben 7 yaşımdayken annemi kaybettim, Mardin’den göç ettik buraya. Annem öldükten sonra babam beni zengin bir ailenin yanına verdi. Çok zor, aklıma geldikçe konuşamıyorum, okumam yazmam yoktu, alışveriş listesi yapıyorlardı, bakkala gösterip öyle alışveriş yapıyordum. O yaşta evin bütün işini bana yaptırıyorlardı. Evlerinde bana banyo yaptırmıyorlardı, bodrum katında farelerin içinde banyo yapıyordum, kaç kere korkudan banyodan köpüklü çıktığımı bilmiyorum. Ondan sonra evlendim, fabrikada çalışıyorduk ikimiz de, olmadı, ayrıldım. Bir ailenin yanında yatılı olarak çalışmaya başladım. Orada da köle gibiydim, izin günüm bile yoktu, evde köpek besliyorlardı çünkü. Şekerim çıktı bir gün hastalandım, doktor dedi ‘yatman, dinlenmen lazım’, olmaz dedim evde köpek var izin vermezler. Eve gittim bir gün yatayım dedim, ev sahibi kızdı hemen, ‘Ne yatması, köpek ne olacak?’ diye. Üç sene de İstanbul’da çalıştım ancak çok zordu, bir yere gidemiyorsun, evden hiç dışarı çıkamıyorsun, şimdi İstanbul’a gitsem bir yer bilmem. Tazminatımı istedim, bu sefer nankörlükle suçlandım. Hiç haber vermeden eşyalarımı topladım, İzmir’e döndüm.  En sonunda emekli oldum. Eşimle barıştım, o çalışmıyordu, ben tekrar ev temizliğine başladım. Diyabet hastası olduğum için çocuğum da olmadı.

Emeklilik hayalin var mı? Ne düşünüyorsun gelecek hakkında?

55 yaşımdayım hâlâ çalışıyorum, çalışmak zorundayım.  1+1 ev aldım, onu da krediyle. Şimdi de alzheimer hastası yaşlı bir teyzeye bakıyorum, günlüğüm 50 lira, yol paramı da ben veriyorum. Bana 44 lira kalıyor, haftada bir iznim var, onda da ücret almıyorum zaten. Sabah 9’dan 7’ye kadar çalışıyorum. Sigorta zaten yok. Kadın ‘İşine gelmiyorsa git, çalışacak bir sürü insan var’ diyor, ‘Bir de burada yemeğini yiyorsun’ diyor. Yemeğe de para verince bana ne kalacak? Devlet büyükleri çıkıyor televizyonda sigorta zorunluluğu var diyor, e nerde? Bir günden bir güne denetliyorlar mı? Anca insanların gözlerini boyuyorlar. Köprüler yapılıyor, Türkiye çok zengin diye gösteriş yapılıyor, hani nerde? Milletin nefesi açlıktan kokuyor. Ben çarşıya bile çıkmıyorum para harcamamak için. Kendimiz bir şey yapamıyoruz ki, bir denize, sinemaya gidemiyoruz, iki lokma ekmek, pazardan da üç beş kıyafet alırsak anca işte. Ben evden burnumu çıkaramadıktan sonra ne yapayım bu yaşantıyı? Zengin kadınlar bana diyor ki ‘Fakirlik kaderinde var.’  Benim patronum bana diyor ki pis Kürt. Niye? Çünkü tazminat istiyorum, hakkımı arıyorum. İşlerini yaptırırken tiksinmiyorlar, ama koltuğuna sakın ha oturamazsınız, hemen bizden tiksiniyorlar. Evde gizli yemek yiyen arkadaşlarım var, eğer görürlerse yemeği alıp çöpe atıyorlar. Bir gün arkadaşımın çalıştığı eve gittim. Kola doldurdu bana. Patron geldi gördü, kolaları alıp döktü. Ama insanlar utanıyor anlatamıyor, halbuki utanması gereken karşı taraf. Ama onlar zengin ya niye utansın! Kimse bize bir şey layık görmüyor ki, insan değiliz hizmetçiyiz çünkü... 

EV İŞÇİLERİNİN MÜCADELESİ NEYİ DEĞİŞTİRDİ? 

Avukat Sevgi Evren

Çalışma koşullarının ağır yükü altındaki ev işçisi kadınların kazanımlarını, taleplerini İmece Ev İşçileri Sendikası Avukatı Sevgi Evren anlatıyor:

“Ev işçilerinin mücadelelerinin çıkış noktası ‘gündelikçi değiliz, ev işçisiyiz’ oldu. Ev işçisi çalıştıranlar ‘Kadın aldım, gündelikçi çağırdım’ gibi tabirler kullanıyor. Ev işçisi kadın işçi-işveren ilişkisini kendisi konumlandıramıyor. Kamusal olmayan bir alanda, ev içinde çalıştığı için sorunlar da o minvalde, kendi aralarında çözülüyor. Halbuki 10-12 saat o evde çalışıyor. Eve misafir alındığı zaman 16 saate varan mesailerle çalışmaya devam ediyor. İşçi ile işveren arasındaki dar ilişki işçinin kendini profesyonel anlamda işçi olarak tanımlama ve hak talep etme bilincini engelliyor. Kadınların ‘Gündelikçi değil, ev işçisiyiz’ sloganıyla sokağa çıkmaları büyük bir dönüm noktası oldu. Ev işçisi kadınların başladığı nokta varolma mücadelesine başladıkları  nokta.” 

1 MİLYONDAN FAZLA EV İŞÇİSİ KAYIT DIŞI

Sevgi Evren’in aktarımıyla ev işçilerinin hak sorunları ve çözümleri şöyle:

n Ev işçileri bugün Borçlar Kanunu’na göre çalışıyor. Halbuki 4857 sayılı İş Kanunu, Borçlar Kanunu’nda tanınan hakları çok daha ayrıntılı kapsayan, daha fazla hak içeren maddelerden oluşuyor. Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı hakkı, yıllık izin, iş güvencesi, işçi sağlığı iş güvenliği sorunlarını yasalar çerçevesinde işçiler hak ediyor. Ev işçileri tüm bunlar için 4857 sayılı Yasa’yı istiyor. 

  • ILO C189 Sözleşmesi var, açılımı Ev İşçilerine Yakışır İş Sözleşmesi. Türkiye bu sözleşmenin imzacısı değil. Yasa imzalanırsa ev işçileri gündelikçi statüsünden çıkacak. Sözleşmenin imzalanması itibar sorununun, horlanmanın, dışlanmanın, kötü koşullarda, sağlıksız biçimde çalıştırılmanın önüne geçecek.
  • Net bir rakam olmamakla birlikte 1 milyondan fazla ev işçisi kayıt dışı, üstelik bu rakama göçmen işçiler dahil değil. Örneğin bir ev işçisi 20 yıl bilfiil aynı evde çalışmış. Haftada 1 gün gitmiş ama 20 yıl boyunca o işte çalışmış. Elinde hiçbir şey yok. En temel talep diğer işçilerle aynı statüde olabilmek. Kamusal olarak yürütülmesi gereken ev işlerinin ev işçileri üzerinden yürütülmesinden kaynaklı görmezden gelme, farkında olmama durumu var. ‘Kayıt dışı, kimseye zarar vermeden, maliyeti düşük bir biçimde bu işler halloluyor’ diye düşünülüyor. Ancak bu durum kırılacak, ev işçileri bunun mücadelesini veriyor.

‘EV İŞÇİLERİNE MÜJDE’ DİYE DUYURULAN YASADAN NE ÇIKTI?

6552 sayılı Yasa ile ev işçilerine sorunların çözüleceğinin vadedildiğini ancak getirilen koşulla yasada aynı evde 10 günden fazla çalışan işçiyle, 10 günden az çalışanın statüsü farklılaştırıldı. Burada akla mantığa yatan hiçbir sebep yok. Tek sebep yasayı yapanların işveren bakış açısıyla bakması. Bunun ev işçilerine verdiği ciddi zararlar var. Bir gün dahi çalışsanız sigorta hakkı primleri birlikte yatarken; 9 gün ev işçisi olarak çalıştığını işveren devlete bildirirse sadece iş kazası primi yatırmak zorunda işveren. Emeklilik primi yatırmıyor, yani siz çalışmış sayılmıyorsunuz. Orada bulunmuş sayılıyorsunuz. Halbuki ev işçisi orada 9 gün istihdam edildi. Yaşlılık primi, annelik primi neden ödenmiyor? Bu durum ev işçilerinin mevcut sigorta hakkına zarar verdi. Talebimiz bu ayrımın kaldırılması.

EN GÜZEL ÖNLEM BİRBİRİMİZE SAHİP ÇIKMAK!

İmece Ev İşçileri Sendikası üyesi olan ev işçisi Nihal Terzi Antalya’da yaşıyor ve 20 yıldır ev işçiliği yapıyor, birçok ev işçisi gibi sigortasız çalışıyor. “Bir gün gittiğim evde işim ancak gece yarısı bitti ev çok kirli olduğu için. Sadece avizeleri temizleyemedim. Çok yorulmuştum ve gece olmuştu. Kadın bana ‘Sana hakkımı helal etmiyorum’ dedi. Hiçbir şey söylemedim... O gün eve ağlaya ağlaya gittim” diye anlatıyor ‘sıradan’ deneyimini. 

İlk dönemlerde işçi büroları aracılığıyla evlere temizliğe gitmiş: “Beni gönderdikleri iki evde de sözlü tacize uğradım. Gördüm ki gittiğimiz evlerin sahipleri kontrol edilmiyor.”

Çok kimyasala maruz kalma onun da sorunu; ciğerlerinin nasıl tahriş olduğunu anlatıyor ve ekliyor: “Bunun önlemi bile yok.” Nihal için en önemli ‘önlem’ ev işçilerinin birlikte hak araması: “Bizler hakkımızı aramazsak, birbirimize sahip çıkmazsak kim bize sahip çıkacak?”

Münire İnal ve Nihal Terzi

‘EV İŞÇİLERİ İŞ KANUNU KAPSAMINA ALINSIN’

İmece Ev İşçileri Sendikasının kurucularından Münire İnal’ın en çok vurguladığı konu ev işçilerinin sigortasız çalıştırılması; meslek hastalıkları ve iş kazaları sorunu sigorta olmayınca daha da büyüyor.“Birçok arkadaşımız iş kazası geçiriyor. Bel fıtığı olmayan ev işçisi yok. Ev işçileri maruz kaldıkları kimyasallar yüzünden astım hastalığına yakalanıyor. Kas yırtılması, menisküs gibi hastalıklar da ev işçisi kadınların en çok yaşadığı sağlık sorunları. Ben de iş kazası geçirdim, hâlâ rahatsızım. Sigortalı olmak istiyorsan kiralık işçi bürolarına gitmen gerekiyor diyorlar ama kiralık işçi bürolarında gönderildiğimiz evler güvenilir mi, değil mi bilmiyoruz. 10 günden az çalışanlar ise sigortalanmıyorlar. 10 gün için sigortalandığımızda da geri kalan 20 gün için devlet bizi borçlandırıyor. Böyle icralık olan birçok arkadaşımız var.” Sigorta hakkında 10 gün ayrımının kalkmasını ve ev işçilerinin İş Kanunu kapsamına alınmasını talep ediyor.

CAN KORKUSUYLA ÇIKILAN CAMDAN GELECEK GÖRÜNMÜYOR

Ankara Mamak’ta yaşayan Kezban Yıldız da 20 senelik bir ev işçisi. Daha işe gitmeden yorulduğunu söylüyor. Otobüslerde ayakta kalma Kezban Yıldızderdine kendince bir çözüm bulmuş; yanında bir tabure taşıyormuş artık. 

O da birçok ev işçisi kadın gibi eve geldiğinde kendi evini temizleyecek hal bulamıyor. Kocasından boşanmış ve iki çocuğuna temizlikten kazandığı parayla bakıyor. Sigortasının olmasını kendi istememiş çünkü sigorta yapılınca aldığı ücreti kesmişler! “Yaptığım iş düzenli bir iş değil, gelecek güvencem de yok. Gücüm gittiği yere kadar gideceğim. Haftalık iznim olmasını, ücretli yıllık iznim olmasını, emekliliğimin olmasını isterdim ama hayalini bile kuramıyorum. Mecburiyet. Gidiyorum ama boş gidiyorum.”

Kezban Yıldız, bir kere temizliğe gittiği bir evde bir olay yaşamış: “Bir kere bir eve gittiğimde süpürdüğüm her yerde para buldum. Koltuğu kaldırdım, mindere kaldırdım altından para çıktı.  Beni denemek için ev sahibi koymuş. Sonra para bulduğumu söyleyip kadına verdim. Neden böyle yaptığını sordum beni denemiş...” Ev işçisi kadınlar onurlarıyla “sınanmaktan” yorulmuşlar… 

ÖNCEKİ HABER

CHP’li Fikri Sağlar’dan Cumhurbaşkanı’nın sözlerine yanıt

SONRAKİ HABER

Maçka’daki nöbetin talebi net: Herkes için adalet

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...