11 Haziran 2017 22:45

İran ve Suudi Arabistan geriliminde yeni aşama

Arap coğrafyasında geçtiğimiz haftanın gündemini İran'daki saldırılar, Katar krizi ve beraberinde İran ve Suudi Arabistan gerilimi oluşturdu.

Paylaş

Ali KARATAŞ
Nesrin RİHANİ

Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerginlik Katar üzerinde yoğunlaşmışken, Tahran saldırıları rekabeti başka bir safhaya taşıdı. 

Rai al Youm gazetesi, başyazısında, Tahran saldırılarını diğer saldırılardan ayıran özelliklerine dikkat çekti. İran ve Suudi Arabistan, şimdiye kadar kendi vatandaşlarının güvenliği konusunda benzer bir tutum sergileyerek genellikle savaşı kendi topraklarının dışında; Suriye, Yemen, Irak ve Lübnan’da vermişti. Lakin Tahran saldırıları, Arabistan Kralı Selman’ın savaşı İran’ın derinliklerine taşıma tehditleri ve İranlı yetkililerin intikam yeminleri, oyunun kurallarını kökten değiştirecek ve savaşı İran ve Arabistan topraklarına taşıyacak gibi. 

Makalede eğer İran ile Arabistan arasında bir “terör eylemleri savaşı” başlarsa, bütün bölgenin kan denizinde boğulacağı da belirtildi.  

HAMAS’A YÜKLÜ FATURA 

Katar krizinden en çok etkilenecek aktörlerden biri, 2012’de Şam’daki bürosunu Doha’ya taşıyan Hamas gözüküyor. Katar, Hamas’ın bu hamlesinden sonra Gazze’de yüz milyonlarca dolarlık projelere imza attı. Egypt Independent, Katar’ın milyon dolarlık konut projelerinin Gazze’nin ve doğal olarak Hamas yönetiminin ekonomisindeki yeri doldurulamaz önemini vurguladı.

Al Monitor’da yazan Filistinli Aktivist Davud Küttab, Trump’ın Arabistan ziyareti sırasında yeni bir düzen kurulduğuna dikkat çekti. Küttab, farklı analistlerin görüşlerine de yer verdiği makalesinde Hamas’ın oldukça sıkıntı yaşayacağı ve çözümün FKÖ’ye dönüş olduğu görüşlerine yer verdi. 

Görünen o ki Suriye krizinde muhaliflere destek vererek taraf olan Hamas’ın politikalarının faturasını Filistin halkı ödeyecek.


SAVAŞ ARTIK İRAN VE SUUD TOPRAKLARINDA

Başyazı
Rai al Youm

İranlı yetkililerin cuma günü parlamento ve Humeyni’nin türbesine düzenlenen terör saldırısının kurbanlarının cenaze töreni esnasında başlayan tehditleri, bir yanda Suudi Arabistan ve ABD ile, diğer yanda İran’la arasında yeni ‘terör eylemleri savaşı’ kaçınılmaz hale getirmiş görünmektedir. Bu, IŞİD’in istediği bir hedefti. Bölgede Şiiler ile Sünniler arasında mezhep savaşı fitilini ateşlemek yıllardan beri planlanmıştı.   

İRAN’DAN SERT AÇIKLAMALAR

İran’ın dini lideri Ali Hamaney, cenaze törenlerinde mesajında, “Bu saldırılar sadece halkın Amerikan hükümetine ve onun Suudi Arabistan gibi bölgedeki müttefiklerine karşı nefretini iki katına çıkarmaktan başka bir sonuç çıkarmayacaktır” dediğinde bu konuda netti. İran Meclis Başkanı Ali Laricani de, “Amerika’ya savaş açmadan teröre savaş açılamaz, İran’ın Tahran saldırısına cevabı tahrip edici olacaktır” dedi. 

Bütün bu tehditlerden daha tehlikeli olan, İran Devrim Muhafızları Genel Komutan Yardımcısı General Hüseyin Selami’nin “Tahran saldırılarının intikamı, ciddi bir şekilde devrim muhafızlarının gündeminde. İntikamın yeri şu an bir sır” ifadeleridir. 

İRAN BU SEFER FARKLI

Belki de kimileri, daha önce de İranlı yetkililerin buna benzer intikam tehditlerin olduğunu ama hayat bulmadığını söyleyebilir. Özellikle Suudi Vaiz Namr el Namr’ın idamında veya iki yıl önce 450 civarında İranlı hacının ölmesinden sonra olduğu gibi. Lakin  bize göre bu tehditler bu sefer farklılık gösteriyor. Çünkü Tahran saldırıları, onlarca yıldan beri dingin kalmış İran’ın iç istikrarını hedef aldı. İran iktidarı için bir utanç ve demirden güvenlik için bir delinme oldu.

OYUNUN KURALI DEĞİŞİYOR

İran birçok dosyada Suudi Arabistan’dan ayrılmaktadır. Lakin ikisi bir ana dosyada buluşmaktadır. Kendi vatandaşları için güvenlik ve istikrarı sağlamak. Suriye, Yemen, Irak ve Lübnan’da olduğu gibi başkalarının topraklarında vekalet savaşı yürütmek. Ancak Tahran patlamaları ve Suudi Kralı bin Selman’ın, savaşı İran’ın derinliklerine taşıma tehditleri oyunun kurallarında kökten bir değişikliği göstermektedir. 

Kral Selman, ülkesinin İran’ın iki kutsal camiye gelip saldırı için beklemeyeceğini ve savaşı ülkenin derinliklerine taşıyacağını söylemekle İran’a, ülkesini terörist saldırıların doğrudan veya dolaylı olarak arkasında olmakla itham etmek için iyi sebepler verdi.

Gerçekten IŞİD iki saldırıyı üstlendiğini açıkladı. Saldırıyı düzenleyenler kendi saflarında yer alıyor ve üslerinde eğitilmiş. Lakin İranlılara ve İran medyasına göre bu Vahabi ideolojiye sahip örgüt, ABD ve Suudi Arabistan’ın ürünüdür. 

Devam eden vekalet savaşlarına paralel olarak eğer İran ile Suudi Arabistan arasında bir terör savaşı başlarsa, bu bütün bölgenin kan denizinde boğulması anlamına gelecektir. İki tarafın elindeki imkanlara bakılırsa istikrarsızlık ve büyük tahribatlar ortaya çıkacaktır. En başta iki ülke zarar görenler listesinin başında olacaktır.


KATAR KRİZİ, HAMAS İÇİN YENİ BİR SORUN OLUŞTURABİLİR

Egypt Independent

Hamas’ın az sayıdaki yabancı destekçilerinden biri olan Katar, Körfez komşularının İslamcı militan grupla olan ilişkileri kesme yönündeki muazzam baskıyla karşı karşıya. Bu gerçekleşirse, sonuç Hamas’ın hükmettiği Gazze için felaket olabilir.

Katar, bu küçük topraklarda yüzlerce milyon doları yollara, konuta ve büyük bir hastaneye yatırdı. Onun altyapı projeleri harap bir ekonomideki az sayıdaki iş yaratıcıdan biridir.

Gazze, İsrail-Mısır ablukası, bir dizi İsrail-Hamas savaşı, ekonomik sefalet ve kronik elektrik kesintileri nedeniyle yaygın biçimde tahrip olmuş durumda. Hamas için Katar’ın ekonomiye aktardığı para hayati bir can damarı. 

HAMAS’TAN SUUD’A ELEŞTİRİ

Katar, seçeneklerini tartıyor gibi görünüyor. Katar’ın desteğini kaybetme ihtimali Hamas’ı  küçük Körfez komşusu aleyhindeki kampanyaya liderlik eden Suudi Arabistan’a yönelik nadir eleştirileri yapmaya yöneltti.

Hamas resmi yetkilisi Muşir el Masri, Suudi’nin Katar’a Filistin grubuyla olan bağlarını kesmesi yönündeki çağrısının “üzücü” olduğunu ve Filistin davası için geleneksel Arap desteği ile çeliştiğini söyledi. Masri, Suudi Arabistan’ı “Hamas’ı terör örgütleri listesine sokmak için yapılan Amerikan ve Siyonist çağırıların” yanında olmakla suçladı.

 

KATAR’IN GAZZE’DEKİ PROJELERİ

Katar doğrudan Hamas’ı desteklemiyor, ancak onun büyük ölçekli projeleri Hamas yetkililerinin yükünü önemli ölçüde hafifletti ve bu parayı Gazze’ye getirdiği için biraz saygınlık kazandı.

2012’de, Katar’ın o zamanki emiri Hamad bin Halife el Sani, Gazze’yi ziyaret etti. El Sani, Hamas’ın, 10 yıl önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın güçlerinden Gazze’yi ele geçirdiğinden beri bunu yapan ilk ve tek devlet başkanı oldu. Emir, insani yardım projeleri için 407 milyon dolar hibe verdiğini açıkladı.

Hibe, 3 bin üniteden oluşan bir konut kompleksi inşa etmek için kullanılıyor. Projenin iki safhası tamamlanmış ve aileler, Güney Gazze kenti Han Yunis’teki Hamad Konut Kenti olarak adlandırılan kompleks içindeki yeni evlerine taşınmıştır.

PROJELER AKSAYABİLİR

Geçtiğimiz ay Filistin müteahhitleri ve Katar elçileri, Hamad şehrinin üçüncü ve son aşamasını başlatmak için anlaşma imzaladılar. Şimdi, bu anlaşmalar sorun olabilir.

Katar bu hibe ile Gazze’de bir ilki gerçekleştirerek uzman bir protez merkezi kurdu. Katar, yolları döşemiş, camileri onarmış ya da yeniden inşa etmiş ve düzinelerce altyapı projesini yönetmiştir. 2014’te İsrail ve Hamas arasında 50 günlük bir savaş sonrasında, Katar, Kahire’de düzenlenen uluslararası bir konferansta 1 milyar dolar vaat ederek Gazze’nin yeniden inşasında en büyük bağışçı oldu. Şimdiye kadar, Katar 1000 evin yeniden inşası için taahhüt olarak bunun sadece 50 milyon dolarını teslim etti.

Katar ayrıca, Hamas’a olan düşmanlığına rağmen, insani nedenlerden dolayı Gazze’ye enerji sağladığını söyleyen komşu İsrail’den yakıt parasını ödemeye de yardım etti. Ama Katar’ın son iki aydır enerji ödemelerini durdurması Hamas için uğursuz bir işaret. Ödemelerin Arap baskısı nedeniyle durdurulup durdurulmadığı belli değil.


HAMAS KATAR’IN DESTEĞİNİ KAYBEDEBİLİR

Davud Küttab*
Al Monitor

Al Quds Politik Araştırmaları Merkezi’nin yöneticisi Oraib al-Rantawi, Arap dünyasında özellikle de Filistin’in akıbeti söz konusu olduğunda en çok takip edilen köşe yazarlarından biri haline gelmektedir. Filistin-Ürdün asıllı Rantawi, 8-9 Haziran tarihlerinde, süregelen Körfez dramının Filistin İslami Hareketi Hamas’ın çöküşüne etkileri üzerine birbirini takip eden iki köşe yazısı yayınladı.

Rantawi, 8 Haziran’da yayınladığı köşe yazısında Katar’a karşı yükselen gerginlik ile ABD başkanı Donald Trump’ın katılımıyla Riyad’da gerçekleşen 20 Mayıs Arap Zirvesi arasında doğrudan bağlantı kurdu. “Zirveye katılan İslami Arap liderleri sessiz kalırken, Trump ise Hamas’ı, IŞİD, el Nusra Cephesi ve Hizbullah ile birlikte terör listesine dahil etti.”

HAMAS’LA GÖRÜŞME TRAFİĞİ

Birikimli bir analist asıl garip olanın, Katarı boykot etme kararı alan dört Arap ülkesinin (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır) Hamas’ı kendi terör listelerine eklememeleri olduğunu belirtti. Analist “Aynı gün içerisinde, Mısır, Hamas’ın Gazze lideri Yahya Sinwar başkanlığındaki bir heyeti konuk ederken, Suudi Arabistan da Hamas’ın siyasi bürosunun başında bulunan Halid Mişel’i ağırladı. Öte yandan, Birleşik Arap Emirlikleri’nin gözdesi olan sürgündeki Filistin lideri Muhammed Dahlan, Hamas ile iyi ilişkilerini açıkça dile getiriyordu” diyerek dörtlünün daha önce Hamas liderleri ile kurduğu ilişkiye dikkat çekti.

Arap ülkelerinin Hamas’a yönelik tavrı ne olursa olsun, Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında yeni bir düzen kurulduğuna şüphe yok.

Ürdün-Gazze kökenli politika analisti Ömer Kullab, Hamas heyeti tarafından Mısır’a yapılan ziyaretin hoş karşılanmadığını belirtti. “Sinwar ve yandaşları Kahire’ye çağırılarak Gazze şeridindeki hâkimiyeti Ramallah merkezli otoriteye devretmeleri gerektiği söylendi”

EL FETİH GELİŞMELERDEN MEMNUN

Rantawi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Ramallah merkezli liderlikleri, Hamas ve Arap dünyası arasındaki gelişmelerle ilgili fazla heyecanlanmamaları konusunda uyardı. Rantawi, “Ramallah’taki el Fetih Örgütünün bu gelişmeleri iyi karşılamasından endişeleniyorum. Bugünkü Hamas’ın pozisyonunda yarın Abbas olabilir” yorumunu yaptı.

Rantawi’nin endişeleri alenen doğrudur. Ramallah’ta bir Filistin Kurtuluş Örgütü kaynağı, gizli kalmak koşuluyla, Filistin liderliğinin son gelişmelerden ötürü oldukça memnun olduğunu dile getirdi. Kaynak, Hamas’ın Gazze’yi 2007’de Filistin Otoritesi’nden zorla ele geçirmesine atfen “özellikle Hamas’ın onlara yaptıklarından ötürü, Hamas’ın çöküşünü seyretmekten zevk alıyorlar” dedi. Kaynak, Katar olmadan Hamas’ın uzun süre önce “çökmüş olacağı” konusunda ısrar ediyor.

İngiltere merkezli, Hamas yanlısı Hiwar TV ile kıdemli bir yapımcı olan Cihad Ebu Fallah da Katar krizinin Hamas’ı olumsuz etkileyeceğine inanıyor. Al Monitor’e konuşan Ebu Fallah, “Hamas liderlerinin birçoğu zaten Doha’yı terk etti ve yeni seçilen siyasi büro başkanı İsmail Haniye Gazze’den Doha’ya hareket etme kararını geri çekti” dedi.

Ebu Fallah, aynı zamanda FKÖ’nin de bu krizin bir sonucu olarak acı çekeceğine inanıyor. Ebu Fallah, “Filistin’e yapılan finansman azaltılacak ve ABD ile haşır neşir olan Körfez ülkeleri, Filistin davası nedeniyle İsrail’le olan ilişkilerini normale döndürmeye çalışacaklar” diye ekledi.

HAMAS FKÖ’YE DÖNMELİ

Rantawi, Hamas için Sudan’da bile güvenli bir cennet bulamayacak çok az seçeneğin kaldığına inanıyor. Rantawi, “Hamas sıkışık darboğazdan kurtulmak istiyorsa, FKÖ’nün siyasi şemsiyesine geri dönmenin ve Gazze Şeridi’ndeki tek taraflı yönetiminden vazgeçmenin bir yolunu bulması gerekir” yorumunu yaptı.

Körfez ülkesi Katar üzerinde yoğunlaşan aşırı baskının er ya da geç çözülmesi hedefleniyor. Ancak büyük soru bunun neye mal olacağıdır. Küçük devlet Katar, egemenlik ve bağımsız dış politika iddiasını ne kadar sürdürecek ve bu krizi sona erdirmek için feda edilecek uzlaşmalar ve gruplar nelerdir?

* Filistinli yazar ve medya aktivisti

ÖNCEKİ HABER

Dalaman'da havalimanı inşaatında iş cinayeti

SONRAKİ HABER

Yaylaları yasaklanan köylüler mera kiralıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...