'Dink için koruma talebi yoktu'

Cansu PİŞKİN 
İSTANBUL

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 47'inci duruşmasına tanıkların dinlenmesi ile devam edildi. Tanık olarak dinlenen Eski İstihbarat Daire Başkanı Muzaffer Erkan, can güvenliği tehdit altında olan Dink için koruma talebi olmadığını belirtti. 

Aralarında dönemin polis şefleri, Celalettin Cerrah, Engin Dinç, Ramazan Aküyrek, Ali Fuat Yılmazer, Ahmet İlhan Güler’in de bulunduğu kamu görevlerinin yargılandığı Dink cinayeti davasının duruşması Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmada tutuklu sanık dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve Eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, tutuksuz sanık Trabzon eski Emniyet Müdürü Reşat Altay hazır bulundu. 

'HEDEF HALİNE GELEN DİNK'İN KORUNMASI GEREKİRDİ'

Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında ilk olarak Eski İstihbarat Daire Başkanı Muzaffer Erkan tanık olarak dinlendi. 

Erkan, terör hedefi olan şahısları korumak için yapılan Hedef Şahıslar Programı çalışmasının kendi Daire Başkanlığı döneminde hazırlandığını belirtti. Hedef Şahıslar Programı'nın daire içerisindeki arşiv tasnifiyle arşivden yararlanmaya dair bir tamim olduğunu ve koruma işlemlerini sisteme almak için yapıldığını anlatan Erkan mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan'ın sorusu üzerine, İDP'de Dink'in aşırı sol faaliyetlerinden fiş kaydı olmasına rağmen hedef haline geldiği için hedef şahıslar programına alınması gerektiğinin altını çizdi. 

Erkan, "Bir insanın can güvenliği ciddi şekilde tehdit altındaysa herkesin gereken ihbar yükümlülüğü vardır" diyerek bilgilerin illerden merkeze geldiğini, ancak Dink'e ilişkin illerden gelen bir koruma talebi olmadığını söyledi. Erkan, koruma talebinin ilden gelmediği durumda can güvenliği söz konusu olduğundan Daire Başkanlığının inisiyatif kullanabileceğini kaydetti. Tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer de söz alarak, "Yardımcı istihbarat elemanı devredeyse özel hassasiyetleri ilin değerlendirmesi gerekir. Yükümlülük Trabzon ve İstanbul'daydı" şeklinde konuştu. 

Mahkeme başkanı Horasan, Ali Fuat Yılmazer'in ‘FETÖ’ yöneticisi olmakla suçlandığını Erkan'a hatırlatarak bu duruma dair bilgisi olup olmadığını sordu. Erkan ise, "8 sene beraber çalıştık o şekilde bir irtibatı olduğunu bilsem dairede çalışmasına izin vermezdim, yanımda çalıştırmazdım" dedi. 

'DİNK'LE İLGİLİ KORUMA YAZISI GELMEDİ'

Eski İstihbarat Daire Büro Amiri İlhan Murat Kulalar'ın tanık ifadesi Antalya'dan SEGBİS ile alındı. Kulalar, Hedef Şahıslar Programı'nın pek kullanılmadığını, 2000'li yıllarda tüm bilgilerin bir yerde toplanmasını sağlama amaçlı yapıldığını anlattı. Kulalar, "2003 yılında ben başkanlıktaki görevden ayrıldım. Resen koruma yazısı yazdığımızı hatırlamıyorum. Sorulunca bilgi veriyorduk" dedi. 

Hedef Şahıslar Programı'nda veri girişi ile görevlendirilen Polis Memuru Hüsamettin Yaman tanık ifadesinde, C Şubesine gelen evraklardan sorumlu olduğunu, o dönem kendisine Hrant Dink'le ilgili evrak gelmediğini söyledi. 

Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu'nun, "Gelen verilerden somut bir olay hatırlıyor musunuz" sorusuna ise "4 yılda elimden çok evrak geçti elimden ama somut bir olay hatırlamıyorum" yanıtını verdi. 

Sabri Uzun döneminde İKK Şube Müdürü olan Adnan Taşdan tanık olarak dinlendiği duruşmada, "Hedef Şahıslar Tamimi'ni daire başkanının talimatıyla yaptığımızı hatırlıyorum" dedi. Taşdan, mahkeme başkanı Horasan'ın emniyetteki ‘FETÖ’ yapılanmasını sorması üzerine, "Gülen Cemaati’nin emniyetteki faaliyetini teşkilatta herkesin bildiği kadar biliyordum. Gruplaşma vardı" yanıtını verdi. Bunun üzerine söz alan sanık Ali Fuat Yılmazer, "Cemaat Sabri Uzun aracılığıyla mı 2003'te sizi tasfiye etti" diye sordu. Daştan ise "Evet ama bunu ispat edemem" şeklinde cevapladı.