04 Haziran 2017 03:10

Şalter sadece camda inmesin

Fırat Turgut, kapitalizmin neden olduğu krizlerin ana gündem olduğu Dünya Ekonomik Forumu'nu Evrensel Pazar için kaleme aldı.

Paylaş

Fırat TURGUT

Dünyanın en zengin patronlarının ve siyasetçilerin oluşturduğu Dünya Ekonomik Forumu (WEF) geçen hafta toplandı. Açıklanan rapora bakılırsa toplantının ana gündemini kapitalizmin sebep olduğu krizler oluşturdu. Üstelik raporda, yaşanan krizlerin çözümü için bir öneri de sunuldu: Emeklilik yaşının 70’e çıkarılması... Ve üstelik “tehlike”, küresel ısınmaya benzetilerek şu ifadeler kullanıldı: “Ya şimdi harekete geçeceğiz ya da gelecek nesillerin, çocuklarımızın ve torunlarımızın üzerinde oluşacak dayanılmaz baskıyı kabul etmek zorunda kalacağız.”

Çılgınca değil mi?

Tabii ki çılgınca olan şey dünyanın en zengin patronlarından bu fikrin çıkması değil, zira o toplantıya katılanlar bu kararla sınıfsal pozisyonlarının hakkını verdi. Kapitalizmin doğası gereği, emeğini ücret karşılığında pazarlayan iş gücünü sömürerek kendini var eden ve her geçen gün sömürünün dozunu artıran patron, kendisinden beklenmeyen bir şey yapmadı. Ve kapitalizmin doğası gereği, birbirine düşman iki sınıftan biri olan sömüren, çözümü sömürüleni daha çok sömürmede aradı.

Peki dünyanın en zengin patronlarının derdi bu iken Türkiye’de durum değişiyor mu?

Bu soruya yanıt vermek için uzaklara gitmeye hiç gerek yok. Bugünlerde gündemde, Hükümetin içeriğini sır gibi sakladığı kıdem tazminatının fona devri konusu var. Yine sömürenlerin talepleri doğrultusunda işçilerin kazanılmış hakkı olan kıdem tazminatı ellerinden alınmaya çalışılıyor. Üstelik “1 gün çalışan bile kıdem tazminatı almaya hak kazanacak” propagandasıyla.

Bu da çılgınca değil mi?

Burada da çılgınca olan şey, tıpkı dünyanın en zengin patronlarının yaptığı gibi sömüren sınıfın, sömürülen sınıfın kazanılmış hakkına göz dikmesi değil. Burada çılgınca olan şey sömürülenlerin refah seviyesini olabildiğince yüksek tutmakla görevli iktidarın, sömürenin çıkarları doğrultusunda hareket etmesi de değil. Zira, yine kapitalizmin doğası bu sistem içerisindeki bir iktidarın, hakimiyetini devam ettirmesi için sömürenden yana tavır almasını gerektiriyor. Ve var oluşunu sömürülenler üzerine kuran o iktidar, yasalarını da sömüreni koruyacak şekilde yapıyor. Tıpkı cam grevindeki gibi...

Türkiye’de bulunan 9 fabrika ve işyerinde 5 bin 700 işçinin üyesi olduğu Kristal-İş’in toplusözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine aldığı grev kararına Hükümet müdahale etti ve grev henüz başlamamışken yasaklandı. Cam işçileri ise hem grev yasağına karşı hem taleplerinin karşılanması için eylemlere başladı ve fabrikalarda en çok “Şalter inecek bu iş bitecek” sloganı atılıyor.

Cam işçileri sözleşmedeki taleplerin karşılanması ve grev hakkının tanınması gibi somut taleplerinin karşılanmasını istese de işçilerin mücadelesi herkes için bunun ötesinde bir anlam ifade ediyor. Doğası gereği birbirine düşman iki sınıfın savaşı düşünüldüğünde cam işçisinin mücadelesini sahiplenmek, sömürenin daha çok sömürmesine ve siyasetçilerin de patronlar lehine yasalar çıkarmasına, dolayısıyla kıdem tazminatının gasbedilmesine ve emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı çıkmak anlamına geliyor. Ve hatta buradaki tercih, (çılgınca olan WEF’nin bu gerekçelerle savunu yapması) “Gelecek nesillerin, çocuklarımızın ve torunlarımızın üzerinde oluşacak dayanılmaz baskıyı kabul etmek zorunda kalmamak” anlamına geliyor. Hatta ve hatta küresel ısınmaya sebebiyet verenlere karşı bir mücadele anlamına da geliyor... Toplamında ise kapitalizmin şalterini indirmek için verilen bir mücadele anlamı taşıyor.

ÖNCEKİ HABER

Değinmeler

SONRAKİ HABER

Kutlanacak çevre bırakmadılar ama oturup ağıt yakmayacağız!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa