28 Mayıs 2017 21:39

Basın örgütleri Hayatın Sesi için çağrı yaptı

Basın meslek örgütleri KHK ile kapatılan Hayatın Sesi davası için çağrıda bulundu: Karanlığı, gerçekleri haykırarak yırtacağız.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu’na aynı anda hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptığı iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması yarın Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde görülecek. Yayın politikalarının mahkeme salonlarında savunulmaya başlandığını ifade eden basın örgütleri “Karanlığı gerçekleri haykırarak yırtacağız” diyerek duruşmaya katılım çağrısı yaptı.

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 11.00’da görülecek olan davada, Hayatın Sesi Televizyonunun ortakları Mustafa Kara ve İsmail Gökhan Bayram ile Genel ve Sorumlu Müdürü Gökhan Çetin şüpheli sıfatıyla hakim karşısına çıkacak.

GAZETECİLERİN 7,5 YIL HAPSİ İSTENİYOR

KHK ile kapatılan Hayat Televizyonu’na “İştirak Halinde Zincirleme Olarak Terör Örgütü Propagandası Yapmak” iddiasıyla açılan davanın iddianamesini İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Kemal Yerli hazırladı. İddianameye konu olan suçlamalar arasında 10 Ekim Ankara Katliamı, 13 Mart 2016’daki Ankara Güvenpark ve 19 Mart 2016’daki Taksim Meydanı’nda yaşanan bombalı saldırılara ilişkin son dakika ve canlı yayın haberlerinde olay anına ve sonrasına ait görüntülerin yayınlanması yer alıyor. Söz konusu görüntülerin yayınlanmasını “terör örgütünün amacına hizmet eder nitelikte olduğu ve örgüt propagandası yapmak” olarak yorumlayan savcı hazırladığı iddianamede, suçun basın yoluyla işlenmesi sebebiyle Kara, Bayram ve Çetin’in 7’şer buçuk yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Dava öncesi gazetemize konuşan basın meslek örgütleri, davaya katılım çağrısında bulundu.

‘GAZETECİLİĞİN DİBE OTURDUĞU DÖNEM’

Turgay OlcaytoTürkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto: Gazetecilik fevkalade güç günler yaşıyor. Halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkı üzerine konulan engeller gün geçtikçe daha çok arttırılıyor. Gazetecilerin dayanışması bir yana dursun, gazetelerin birbirini ihbar etmesi, birbirine düşmanca tavır takınması gündeme asıl damgayı vuruyor. Sedat Peker gibi Türkiye’de bazı kanlı eylemlerin azmettiricisi cezaevine girmiş çıkmış bir insan büyük bir gazetede aklanıyor, iş adamları ile beraber kendisine ödül veriliyor. Neden? Hayırsevermiş diye. Yani böyle bir Türkiye’de yaşamak hakikaten korkunç. Hayat Televizyonu iyi bir yayıncılık yapıyordu, çok izlenen bir televizyondu ama birtakım çevre rahatsız oluyor haberlerin ortaya çıkmasından. Zannediyorlar ki yasak koyarsak halk onu görmeyecek, duymayacak ve bunların üzerine konuşulmayacak. Onca katliam oldu bunların hesabı sorulmadı, bunların sorumluları ortaya çıkarılmadı ama kendilerince muhalif gördükleri, gerçekleri anlatmaya çalışan gazetecilere ve onların çalıştığı yayın organlarına yüklendiler. Muhalif basına dönük baskı eski kadıların kara kaplı kitabı gibi. Hangisini cezalandıralım diye açıp bakıyorlar kitabı sonra bunu cezalandıralım deyip geçiyorlar. Böyle bir ortamda artık yaşadığımız dönem gazeteciliğin dibe oturduğu dönemdir, sözün bittiği yerdir. Ama bu mücadeleyi bırakıyoruz anlamına gelmiyor, elimizden geldiğince mücadeleye devam edeceğiz. Salı günü de Hayat Televizyonu’nun yargılandığı davada dayanışma için orada olacağız.

‘GAZETECİ DAVALARDA HUKUKİ NORMLARDAN BAHSETMEK ÇOK GÜÇ’

Faruk ErenDİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren: Artık bu ülkede adalet, hukuk gibi kavramları kullanmak sorunlu. Yargının tarafsız olmadığı zaten kamuoyunda yaygın bir kanıydı. Artık parti yargısından söz ediliyor. Yeni alınan savcı ve hakimlerin büyük bölümü iktidar partisinin üyelerinden seçiliyor. Bu nedenle gazeteciler hakkında ya da diğer siyasi davalarda hukuki normlardan bahsetmek çok güç. Ancak en belirgin biçimde Cumhuriyet iddianamesinde görüldüğü gibi savcılar görevlerini yapmak yerine medya eleştirmenliğine soyunmuş durumda. “Neden yayın politikanız böyle” diye soruyor savcılar. Sadece sorsalar cevabımız açık: Size ne? Ama ne yazık ki orada durmuyorlar. Gazetecileri hapishanelere atıyorlar, haklarında ölene kadar hapis cezası istiyorlar. İdam cezası olsa asacaklar. Ne için, yazdıkları köşe yazıları, haberler, sosyal medya paylaşımları için. Hapishanelerdeki gazetecileri, davaları sayamaz hale geldik. Onlarca gazete, televizyon kanalı, haber ajansı kapatıldı. Muhalif internet sitelerine her gün erişim yasakları geliyor. Tablo karanlık. Ama bu karanlığı gerçekleri haykırarak yırtacağız.

‘YAYIN POLİTİKALARI MAHKEME SALONLARINDA SAVUNULUYOR’

Gökhan DurmuşTürkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş:
Türkiye’de hukuk sistemi çöküşüyle birlikte bu tarz somut delillere dayanmayan, suç üretilerek hazırlanan iddianameler karşımıza çıkmaya başladı. Artık gazetelerin, televizyonların yayın politikaları mahkeme salonlarında savunulmaya başlandı. Basın özgürlüğü yok edilirken hala halkın haber alma hakkı için faaliyet gösteren medya kuruluşlarına yönelik de hiçbir hukuki dayanağı olmayan davalar açılmaya başlandı. Hayat Televizyonuna yapılan ise bambaşka bir tartışma konusu. Haksız, hukuksuz bir şekilde Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan bütün mal varlığına el konulan Hayat Televizyonuna yönelik açılan dava iktidarların yandaş olmayan basına yönelik kin ve öfkesinin bitmediğini gösteriyor. Bu dava “Ben televizyonunuzu kapattım, mal varlığa el koydum ama bunlar bana yetmiyor çalışanlarına da geriye dönük ceza vermek istiyorum” demek oluyor. Neresinden tutarsanız tutun salı günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde eşine Türkiye dışında hiçbir ülkede rastlanmayacak bir dava görülecek. Umarım bu davanın saçmalığı bir an önce anlaşılır ve dava düşürülür.

İDDİANAMEYE KONU OLAN SUÇLAMALAR

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Kemal Yerli’nin hazırladığı iddianamedeki suçlamalar şu şekilde: “Irak’ta Şii milisler tarafından kaçırılan 18 Türk işçinin internette yayınlanan görüntülerine ilişkin hazırlanan haberle DEAŞ’ın korkutucu özelliklerini yansıttığı ve dolaylı olarak örgütün amacına hizmet eder şekilde haber sunumu yapılmak suretiyle terör örgütü propagandası yapmak, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde meydana gelen ve çok sayıda vatandaşımızın ölümü ve yaralanması ile sonuçlanan terör saldırısına ilişkin Başbakanlığın geçici yayın yasağı getirmesine karşılık anılan yayın kuruluşu tarafından gerçekleştirilen terör saldırısından sonra gün boyunca özel yayın adı altında söz konusu terör saldırısı ve sonrası yaşanan olayların kimi zaman haber formatında, kimi zaman ise stüdyo konuklarının analizleri ile ekranlara getirildiği, 13 Mart 2016 tarihli şüphelilerin sorumlusu olduğu yayıncı kuruluşun ana haber bülteninin incelenmesinde; Ankara Güven Park yakınında meydana gelen patlamanın verildiği, İstanbul Taksim’de 19 Mart 2016 tarihinde meydana gelen patlama olayı ile ilgili olarak özel yayın yapıldığı, ancak saat 11:38’de alınan görüntülerin hiçbir editoryal denetime tabi tutulamadan ekranlara yansıtıldığı , Vali’nin güvenlik sıkıntısı yok demesine rağmen böyle bir olayın meydana geldiğinin ifade edildiği, böylece terör örgütü propagandasının yapıldığı, Cizre’de sokağa çıkma yasağının sona ermesinden sonra yapılan röportaj ve görüntülere yer verildiği, teröre ve teröristlere karşı yürütülen operasyonların PKK terör örgütünün yaptıkları aktarılmaksızın sivil halka yönelik operasyonlar şeklinde sunularak terör örgütünün amacına hizmet eder nitelikte olduğu kanaatine varılarak terör örgütü propagandası yapmak suçunun işlediğinin ortaya çıktığı, terör örgütlerinin en önemli amacı olan topluma korku salmak, kargaşa yaratmak, toplumun huzur ve sükunetini bozmak olması nedeniyle terör örgütü tarafından yapılan eylemin medya tarafından kamuoyuna bilgi verme amacıyla yayınlanmasının doğal olmakla birlikte bu tür olayların verilirken terörün ve terör örgütünün amacına hizmet eder şekilde davranmayarak kamu hizmeti yayıncılığı anlayışının taşınması gerekeceği, ancak şüphelilerin sorumlusu oldukları yayıncı kuruluşun terör saldırı sonrası yaşanan panik ve kargaşa ortamını bütün çıplaklığıyla ekrana taşıyarak terör örgütünün bu amacına hizmet ettiği, bir başka deyişle terör örgütü propagandası yaptığının tespit edildiği…”

ÖNCEKİ HABER

Surlular Ramazan ayına su ve elektrik olmadan girdi

SONRAKİ HABER

İnsan hakları örgütleri: Savaşta ısrar kaybettirir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...