05 Temmuz 2012 12:55

Kürtaj konusunda konuşma hakkı benim

Meral İpek, 16 yaşında zorla evlendirilen bir kadın. Evliliği boyunca her türlü şiddeti görmüş. En büyük şiddet ise 9 defa kürtaj yapmak zorunda kalması. Korunma yöntemlerini reddeden ve çocuk istemeyen kocası yüzünden, yasak da olsa sağlıksız koşullarda kürtaj yaptırmak zorunda kalmış. Mecbur kalarak yaptırdığı

Kürtaj konusunda konuşma hakkı benim
Paylaş
Hilal Yağız / Gökhan Uysal

KÖTÜ GEÇEN 40 YIL

“Kürtaj konusunda bir hak varsa eğer, en çok benim hakkım var konuşmaya” diyen, 16 yaşında, üvey babası tarafından zorla evlendirilen, şiddetin her türlüsünü yaşamasına rağmen kaçamayan, şiddet nedeniyle bir düşük, 9 kürtaj yaptıran ve en sonunda engelli bir çocuğa sahip olduğunda terk edilen ve ömrünü oğluna adayan 60 yaşındaki Meral İpek.

İlk çocuğunu kocasının dayakları ile 6.5 aylıkken düşürdü. Kocası korunma yöntemlerini hiçbir zaman kabul etmediği gibi, çocuk da istemedi. “Neden korunmadığını anlamış değilim, erkekliklerini mi ispat etmeye çalışıyorlar bilmiyorum. Ben korunursam da evden kovarlar diye korktum. Çünkü bana kocadan gizli iş yapılmaz dediler diyen İpek, kocasının her seferinde kötü koşullarda kürtaj yapmaya zorladığını anlatıyor.

ENGELLİ ÇOCUĞUNA TEK BAŞINA BAKTI

O dönemde kürtajın yasak olduğunu ve çok kötü, tehlikeli koşullarda kürtaj yapıldığını  anlatan İpek, “Ben o kadar kürtaja rağmen nasıl ayakta kaldım hayret ediyorum” diyor. Yasağa rağmen o çocukları iyi ki doğurmadığını söyleyen İpek, daha sonra ise Oğuz’a hamile kaldığını anlattı: “Artık Oğuz’u doğurmak istedim. Kocama da bunu söyledim. ‘Benden bir şey bekleme, sana destek olmam’ demesine rağmen artık çocuğumu doğurmaya kararlıydım.”

Meral İpek, Oğuz’u 7.5 aylık doğurdu. Doğduktan hemen sonra Oğuz’un spastik olduğunu, yaşamı boyunca ellerini ve kollarını kullanamayacağını öğrendi. Sürekli gördüğü şiddetten kurtulmak için boşanmayı çok düşünmesine rağmen neden yapamadığını şöyle anlatıyor: “Üvey baba yüzünden annemin evine dönemezdim. Param yoktu. Bir de özürlü bir çocuğum vardı. İstesem bile çalışamazdım. 25 yıl o kocaya katlandım. O kadar sene içinde; oğlumu tedaviye, okula, kurslara götürdüm. Bu süreçte şiddetin dozu daha çok artmıştı. Üstüne bir de çocuğun yükü ve ekonomik masraflar yüklenmişti. Babası oğlumun tedavisi ve okul masrafları için hiçbir şey yapmadığı gibi, engel olmak için her şeyi yapıyordu”. Meral’i engelli çocuğuyla bırakıp giden adam oldu.

Meral Hanım yaşamının devamında ise kendisini oğlunun yaşamına adamış. “Oğlumla ikimiz ayrı ayrı bireyler olamadık. Ayrı iki vücutta tek bir insan olduk. Benim özgürce bir yaşam hakkım olmadı. Hep Oğuz’a bağımlı bir kadın olarak yaşadım ve yaşıyorum” diyor. Şimdi dönüp baktığında Oğuz’un bu kadar bağımlı bir yaşam sürmemesi için “Keşke kürtaj olsaymışım” diyor.

‘ACILAR ÜZERİNDEN POLİTİKA YAPMAYIN’

Yaşamının merkezine hep engelli çocuğunu koyan Meral Hanım büyük zorluklarla çocuğuna iyi bir yaşam sunabilmiş. Ancak çok önemli bir noktanın altını çiziyor bir engelli annesi olarak: “Devlet ailelere çok çocuk yapın diyor ama benim engelli çocuğuma devlet bakmadı. Ben baktım. Verdikleri 250 lira parayla bu çocuk tek başına nasıl hayatta kalacaktı ben olmasaydım? Bizler devletin kurumlarını da biliyoruz. Oralarda kimsesiz çocukların neler çektiğini de biliyoruz”. Kadınların can acısının üzerinden nüfus politikası yapılmasına karşı çıkıyor. Hiçbir kadının keyfi olarak kürtaj yaptırmayacağını düşünüyor İpek, “Öyle acılar çekiliyor ki, o acıyı çekeceğinize doğurmayı tercih edersiniz” diyor, ama sezaryenin yasaklanmasına da karşı. Hatta bir de test öneriyor yasaları çıkaran yetkililere uygulanacak: “Mesela onlara doğum sancısı hissi verilsin. Bu sancı sonrasında çocuk sahibi olabilecekleri söylensin. Teste katılan hangi erkek çekilen o sancının ardından 3-5 tane çocuk sahibi olmak ister acaba?​” Kadınlara söz hakkı verilmemesi onun en büyük derdi, çünkü onun yaşadıklarını başka hiçbir kadın yaşamasın diye kendisi konuşmak istiyor.  İpek, “Acı da çekeceksek, bıraksınlar kendimiz karar verelim. Doğum acısını erkekler biliyor mu acaba? Kadınlar çocuk doğurabilmek için inanılmaz acılar çekiyor. 9 ay boyunca bünyedeki değişimler, mide bulantıları ve müthiş bir doğum acısı. Bu acıları çekenler bırakın da kendileri nasıl doğuracağına, doğurup doğurmayacağına karar versin” diyor. Çok da iddialı önerileri var doğum kontrolüne ilişkin; belli ki yaşadıkları ona çok acı çektirmiş. “Eğer bir yasa çıkacaksa; erkeklerin korunmasını mecbur eden, veya onların cezalandırılması yönünde, gerekirse de hadım edilmesini sağlayacak yasalar çıkmalı” diyor. (Ankara/EVRENSEL)


YAŞANANLAR BİZİM GÜNAHIMIZ DEĞİL

“Bir avuç kadın yine kürtaj yaptırır. Olan bizlere olur. Doğuda, köylerde neler oluyor bilmiyoruz. Sadece Ankara’nın birkaç kilometre ötesinde küçük kızlar alınıp satılıyor. Onlar kürtajı çok kötü yerlerde yaptırmak zorunda kalacaklar ve sağlıklarından, belki de canlarından olacaklar. Eskiden, dindar bir kadındım. Ben günah işlediğim için bunlar başıma geldi derdim. Sonradan araştırıp, okuyarak, görerek anladım bir şeyleri... Yaşananlar bizim günahımız değildi...”

ÖNCEKİ HABER

İSB’den bürokrasiye karşı mücadele kararları

SONRAKİ HABER

İzmir Büyükşehir davası görülmeye başlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...