05 Temmuz 2012 09:02

Harb-İş yöneticisi işçiyi tartakladı

5. Ana Bakım Merkez Komutanlığı İşçisi Anıl Batıer, Harb-İş Ankara 1 No’lu Şube üyesi. Mevcut yönetim öncesi işyeri baştemsilciliği de yapan Batıer, Harb-İş Genel Sekreteri Haldun Kurubacak’ın, sendika merkezinde kendisini tartakladığını iddia etti. 2010 yılında yapılan delege, şube ve genel merkez kongrelerinin usulsüz yapıldı

Harb-İş yöneticisi işçiyi tartakladı
Paylaş
Şiar Can Şener

2 Temmuz 2012’de, Harb-İş Genel Merkezinde ne oldu?

O gün Harb-İş Genel Merkezine uğramıştım. Ben mevcut yönetime muhalif bir üyeyim. Son yapılan Ankara 1 No’lu Şube için açtığımız davayı kazandık, delege seçimleri iptal oldu. Seçimin iptal edilmesi için açtığımız davayı kazandık. O gün aldığım bir habere göre, Harb-İş Genel Merkez yönetimi Ankara 1 No’lu Şube üyelerini, Yalova’daki tesislerimize götürecekmiş. Genel Merkezin açıklamasına göre bu tesislere öncelikle daha önce eğitime gitmemiş şube üyeleri gidecekti. Harb-İş Ankara 1 No’lu Şubesinin 4 bin küsur üyesi var; bu 4 bin işçi sendika eğitimlerini daha önce görmüştü. O zaman niye şimdi işçileri Yalova’ya götürüyorlar? Seçim yatırımı adına götürüyorlar ve gizli tutuyorlardı. Ben de bunun doğru olup olmadığını Genel Merkez yöneticilerine sormaya sendikaya gittim. Dördüncü katta İdris Keşan var, Genel Başkan Yardımcısı, onun odasına gittim. Bir diğer Genel Başkan Yardımcısı Yüksel İlbeyli de oradaydı. İçeri girdim. Merhabalaştık, hal hatır sorduk, Sivas’ta bir işçi arkadaşımız hayatını kaybetmiş, ondan bahsediyorlardı. Başsağlığı diledim. O sırada Genel Sekreter Haldun Kurubacak, -onun odasında kamera sistemi var ve sendikaya kimin girip çıktığını görebiliyor- muhtemelen kameradan beni gördü, odaya geldi. ‘Birader senin burada ne işin var’ diye seslendi, ben de, ‘Burası benim sendikam istediğim zaman gelir, istediğim zaman giderim’ dedim. ‘Çık git’ dedi. ‘Çıkmıyorum’ dedim. ‘Çıkmanı istiyorum’ dedi ve beni tartaklamaya başladı. ‘23 bin kişinin hakkı var burada’ dedi. Ben de, ‘O 23 bin kişiden biriyim, şu an o hakkımı kullanıyorum’ dedim. Diğer iki Genel Merkez yöneticisi araya girdi. Yine asansör önünde aynı tartışmayı yaşadık. Orada da çalışan arkadaşımız araya girdi. Olay böyle gelişti.

Genel Başkanın bilgisi oldu mu? Sonrasında neler gelişti?

Genel Başkan Bayram Bozal’la konuyu görüşmek istedim ama iki gündür telefonunu açmıyor. Ankara 1 No’lu Şube yönetiminden biri aradı, ‘Haldun Kurubacak’ın yapısını biliyorsun. Zaman zaman muhalefet ederiz, tartışırız ama yukarı çıkar çay da içeriz, bizim anlayışımız farklı, Kurubacak’ın anlayışı farklı. Herkes bizim gibi değil, bu olayı büyütmeyin, bitsin’ şeklinde konuştu.

Size yönelik fiziksel müdahale münferit bir olay mı denmek isteniyor?

Öyle gibi, ama bana göre hiçbir genel merkez yöneticisinin bir üyesine böyle davranmaya hakkı yoktur. Sonuçta o vekil, asılları biziz. Verdiğimiz aidatlarla geçiniyor, çocuklarına ekmek götürüyor. Sıradan bir üyeyim, dava da açabilirim. Muhalefet de olabiliriz. Hepsini saygı çerçevesinde yapıyoruz, onlardan da aynısını bekliyoruz.

Sizce bu tepkinin nedeni ne? Neden Haldun Kurubacak size bu denli öfkeli?

Aslında ben bu saldırının sinyalini bir hafta önce almıştım. Genel Merkeze gittiğimde, çalışan arkadaşım yukarı çıkamayacağımı, Genel Mali Sekreter Yavuz Koçak’ın talimatı olduğunu ve önce onun yanına çıkmam, kiminle görüşeceksem izin almam gerektiğini söyledi. Ben de, ‘Çıkarım, sen de engel olamazsın’ dedim. Arkadaşa bir talimat verilmiş o da uygulamaya çalışıyor. Yavuz Koçak’a telefon etti, ulaşamadı. Başka birine benim geldiğimi söyledi telefonla, nereye gideceğim soruldu, ben de ‘Tuvalete gideceğim’ dedim. Ancak böyle yukarı çıkabildim. Böylece beni kontrol altına almak istedikleri bir hafta önceden belliydi. Nedeni de; 2010 yılındaki delege seçimlerinin usulsüz olduğunu söyledik ve düzeltmeleri için uyarıda bulunduk. ‘Eğer bunu yaparsanız seçim davalık olur’ dedik. Buna rağmen uyarılarımızı dikkate almadılar, hatta ‘yapacağız, siz de dava açın, iki sene sürer biz de paşalar gibi orada otururuz’ gibi bir tavır sergilediler.

Siz de dava mı açtınız?

Evet, bunun üzerine delege seçimlerinin iptali için 2010 haziranında dava açtık. 2011’in kasımında dava yerel mahkemede sonuçlandı. Davayı kazandık, karara göre tüzüğümüze 13 tane aykırılık bulundu. Karar Yargıtaya gitti, Yargıtay da 22 Mayıs 2012’de kararı onadı. 2010 Ekim ayında, delege seçimlerinden sonra şube genel kurulu da yapılmıştı ve haliyle bunun da iptali için dava açmıştık. Son olarak 2011 kasım ayında yapılan Genel Merkez genel kurulu için de dava açtık. Bu davalarımızdan şube genel kurul iptal davasını yerel mahkemede kazandık, şimdi Yargıtay aşamasında. Bana olan tepki bundan dolayı diye düşünüyorum. Genel Merkez yöneticileri bu sonuçlar nedeniyle, mevcut koltuklarında oturamayacaklar belki de. Bunun tedirginliği ve kızgınlığını yaşıyorlar. Durum bu.

Geçen hafta işçiler sendika önünde protesto eylemi yaparken, sendika perdelerinin arasından gizlice görüntülendiğinizi söylediniz. Genel merkez ne yapmaya çalışıyor?

Eylemde sizinle birlikte yaşadık, gördünüz 50-60 kişiydik, azdık ama karşımızda ondan bile ürken bir genel merkez yönetimi var . Tedirginlikten bir kısmı teras kata çıkmış bizleri seyretti. Biz sendika önünde açıklama yapmaya geldik, içeri girmek istemedik ama girmememiz için her türlü tedbir alınmıştı. Kapıya ‘bodyguard’ diyebileceğimiz polisler dikilmiş. Eylem esnasında polisler bizi evimize girmememiz yönünde uyarmıştı. Açıkça biz yüreğimizi koyup açıklama yapmaya geliyoruz, onların da yürekleri varsa açıkça çıkıp gösterecekler kendilerini. Neden üyesinden çekiniyor Genel Merkez? Diyarbakır’da yapılan olağanüstü, İstanbul’da yapılmak istenen olağanüstü... Siz de görüyorsunuz dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyorlar. Olağanüstü gerekçeleri de bir garip. Örneğin, üyelerimizden birinin cenazesine şube yönetiminden bir arkadaşımız katılmış diğerleri katılamamış. Katılamamaları bir olağanüstü bahanesiymiş. Denetleme Kurulu Raporu’nda, şubenin Türk-İş’i ve sendikamızın araç politikasını eleştirmesi yer almış. O arkadaşlarımızı da bu eleştirilerinden dolayı disiplin kuruluna sevk ettiler. Böyle bir yöntem... Susturmak, korku imparatorluğu yaratmak istiyorlar. Biz de bunun karşısında gücümüz yettiğince mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. (Ankara/EVRENSEL)


KURUBACAK: BEN KİMSEYİ TARTAKLAMADIM

Anıl Batıer sürekli sendika genel merkezine gelen biri. Kendisi Ankara 1 No’lu şube üyesi olmasına karşın, Genel Merkezi hancı dükkanı gibi kullanıyor. Sürekli burayı ajite etmeye çalışıyor. Oysaki Ankara’da iki tane Harb-İş şubesi var, oraya gitmesi lazım. Ben 13 yıl Gölcük’te şube başkanlığı yaptım, 7 aydır Genel Merkez’deyim. Ankara’da tuhaf bir şey var, kafasına esen buraya geliyor. Disiplinsizlik var. Anıl Batıer’e “Lütfen gidin ve buraya şubeden randevu almadan gelmeyin” dedim. Kesinlikle tartaklamadım, yanımızda Genel Merkez yöneticilerimiz de vardı, onlar da gördü.  Sendikamız oldukça güç durumda. Biz 7 aydır yönetimdeyiz, 2.3 trilyon lira borçla devraldık yönetimi. Ama bazıları 4-5 yıl tüzükten aldığı yetkiyle güle oynaya bu sendikayı yönetmek istiyor. Biz bu yönetme tarzına karşıyız. Bir sürü sorunla uğraşırken bir de bu tür suçlamalar bizi kamuoyu ve işverenler nezdinde komik duruma düşürüyor. 

ÖNCEKİ HABER

BDP’ye KCK adı altında gözaltı operasyonu

SONRAKİ HABER

Özel üniversitede akademisyen kıyımı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...