03 Temmuz 2012 09:27

Renault işçisi de tepki gösterecek

Bursa’da Bosch işçilerinin Türk Metal Sendikasından kitlesel istifaları, uzun süre gündemi belirlemiş ve işçiler içinde işbirlikçi, sarı ve sendikal bürokrasinin sorgulanmasını sağlarken, sendika içi demokrasi meselesinin de önemli oranda tartışılmasını sağlamıştı. Şimdi ise işçiler Bosch sürecini

Renault işçisi de tepki gösterecek
Paylaş
Seyit Aslan

İş sağlığı ve güvenliği konusunda işyerlerinde daha dikkatli davranıldığı, eskiden sevk vermeyen doktorların işten çıkarıldığı bilgisini paylaşıyorlar bizle. Sendikanın kabuk değiştirdiği algısı olmakla beraber, bunun geçici olduğu, süreç tamamlandıktan sonra yine eskisi gibi olabileceği belirtiliyor. Türk Metal Sendikasına güvenmiyorlar ve sendika işçilere güven vermiyor. Renault işçisi şöyle diyor, “Bosch ilerledi, biz ilerledik, Bosch durdu biz de duruyoruz, ama belli olmaz Renault işçisi tepki göstermeyecek anlamına gelmez, çıkış yapmayacağımız anlamına gelmez, bu durum hiçbir zaman göz ardı edilmemeli” diyor.

FABRİKADA TİS’İ SORMAK YOK

İşyerinde temsilcilere TİS süreci ve taslak hazırlanıp hazırlanmayacağını soran işçilere, temsilciler net cevap vermiyorlar. “Bu konuları burada konuşmayalım” deniyor. Hatta bu konuların uluorta konuşulmaması gerektiği, isteyenlerin gidip şubede bilgi bilgi alabilecekleri söyleniyor. Yani fabrika içinde TİS süreciyle ilgili soru sormak zor. Sendika şubesine giden işçilere, Türk Metal Sendikası yöneticileri TİS için taslak oluşturmanın henüz erken olduğunu söylüyorlar. TİS sürecinde en önemli talepleri on yılda eriyen ücretler oluşturuyor. İşçiler, en az yüzde 30 zam olsun, bunu almalıyız deyince, sendika bu talebi çok bularak itiraz ediyor. Daha önce imzalanan TİS’lerde ikramiyelerin maaşlara katılmasıyla birlikte, ikramiyelerin tamemen ortadan kalktığını, bu durumun düzeltilerek ikramiyelerin yeniden ücretlerden ayrılarak ödenmesini talep ediyorlar. TİS sürecinin temel yanlarından ve en önemli maddesini ücretlerin oluşturduğu gerçeği var. Ve diğer önemli talep işyerlerindeki çalışma koşulları ve işveren ile temsilciler tarafından oluşturulan baskıların ortadan kalkması, işçi sağlığı ve işçi güvenliğinin temel talepler haline getirilmesi olarak ifade ediliyor. Bütün bunlarla beraber, bir yanıyla da bu dönemin iyi sözleşmeyle biteceği beklentisi var. İki sendika arasındaki rekabetin böyle bir sonuç doğuracağını belirtenler de az değil. İşçiler, “TİS sürecinde sendika sağlam dursa, sendika ne dese işçiler yapar. İşçiler greve, eyleme ve her türlü mücadeleye hazır, yeter ki karar alsınlar biz yaparız. Biz sendika ne isterse yaparız diyoruz, ama sendika bizim istediğimizi yapmıyor. Şimdiden kriz söylentileri var. Sendika da bunu dillendiriyor. Bir taraftan genel başkan “Bu sefer kriz söylemiyle bize gelmeyin” diyerek patronlara sözde sözde çıkış yapıyor, bir taraftan şubeler yüksek taleplerle gitmeyelim diye altan alta çalışmalar yapıyor.  Her TİS süreci öncesi en az 15.000 işçi eğitimden geçirilerek bu sürece hazırlanılıyor. Eğitimleri MESS verince varın gerisini siz düşünün. Bakın Renault 10 günlük izne çıkarılıyor. Ücretler yüzde elli ödeniyor. İşveren bu yüzde elliyi kısa çalışma ödeneğinden karşılamak için bakanlığa başvuruyor, bakanlık kabul etmiyor. Çünkü bilançolar Renault fabrikasını doğrulamıyor. 10 günlük izin psikolojik bir baskı olarak karşımıza çıkıyor” diyorlar. Gözüken işçilerin beklentilerinin yüksek olduğu, buna karşın MESS’in Pevrul Kavlak’ı uyardığı, işçilerin beklentisini yükseltecek politika ve çıkışlardan uzak durmasını istediği söylentileri var.

AKP ELEŞTİRİSİ, SURİYE VE SAVAŞ

Emek Partisinin dağıttığı bildirilerdeki AKP eleştirisi taraflı görülüyor. “Yapılanları da görmek gerekir” diyorlar. Her şeye kötü demek işçiler tarafından pek makbul karşılanmıyor. AKP eleştirisi, her satırda, cümlede bir ön yargı olarak anlaşılıyor. Daha rahat okunan, sorunları daha somut ortaya koyan bildiriler daha çok okunuyor. Fabrikadaki sömürü, baskı, düşük ücret, çalışma koşulları ile AKP arasında bağ kurulmuyor. Kimi işçiler de AKP’nin eskisi gibi de savunulmadığını belirtiyorlar. Belki seçim olsa yine işçiler oylarını verecekler, ama eskisi gibi savunmayacaklar. AKP seçmeni en fazla son dönemdeki dış politikayı eleştiriyor. Bundan iki üç yıl önceki dış politika makbul görünüyor. ABD ile olan askeri anlaşmalar ve silah alımı eleştirilen meseleler. PKK’nin ABD tarafından korunduğu algısı güçlü. İsrail ile olan çelişki döneminin AKP’nin güçlenmesini sağladığı konusunda belirtiler var.

Bursa’da Suriye konusunda işçilerin kafası karışık, esas olarak savaş istenmiyor, “yanıbaşımızdaki bir ülkeyle savaşmak doğru değil” diyenlerin sayısı fazla. Ama halen Başbakanın işçiler üzerinde önemli bir etkisi var. Bazı işçiler ekonomimizin iyi gittiğini, emperyalist devletlerin bunu sekteye uğratmak için Türkiye’yi savaşa sokmaya çalıştıklarını belirterek, bunu ABD’nin yaptığını, bu konuda dikkatli olunması gerektiğini belirtiyorlar. Genelkurmay Başkanı Kandil için ABD ile konuşulması ve izin istenmeli diyorsa, demek ki ABD isterse Kandil ve Suriye ile savaşa da gireriz diyerek eleştirenler oluyor.

KÜRT SORUNU ORTAK NOKTADA ÇÖZÜLMELİ

İşçilerle tartışılacak en metaneli konu Kürt sorunu. Anayasa, Kürt sorunu ve çözümü konusu en hassas mesele. "Anayasanın ilk üç maddesine dokunulmamalı. Bunlar devletin, milletin ve Türklüğün temelleri." Soruna böyle bakanlar da var. Ama açık olan şey, herkes bu sorun nereye varacak, ne olacak sonuç, nasıl çözülecek tartışmalarının eskisinden fazla yapıldığı.

Bir işçinin ağzından şunlar dökülüyor peş peşe; “Herkes biraz fedakarlık yapmak zorunda. Bir yerde uzlaşmak gerekiyor. Ortak yanları bulmak en doğrusu. Bu sorunun 30 yıldır silahla çözülmediği, çözülmeyeceği ortada, devlet de, Kürtler de bunu anlamalı. İki tarafın kurbanları var. Evladını kaybeden insan nasıl isyan etmez. Kimisi vatan sağolsun diyor, eminim ki yalnız kalınca böyle demezler. Böyle vatan batsın derler, o kadar kamera ve kamoyu önünde mecburen denecek sözler söyleniyor. Batıdan bölgeye giden askerlerin anaları, babaları diken üstünde. Yürekleri cız ediyor. Onlar da çocukları gibi gece, gündüz nöbet tutuyorlar, çocukları gibi askerlik yapıyorlar. Gözlerinde uyku yok. Bu sorun mutlaka çözülmeli. Ama karakol baskınları sonrası fabrikalarda asalım, keselim gibi milliyetçi duygular hemen egemen oluyor.  Bu da bugüne kadar yapılan milliyetçi politikanın sonuçları olarak karşımıza çıkıyor.” (Bursa/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

‘Askerler savaştan, işçiler açlıktan ölecek’

SONRAKİ HABER

Öğün başına 6 kuruş zam!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...