13 Mayıs 2017 00:34

Çay üreticisi kendi çaylığında işçi haline geldi

'Organik çay üreticisi için mi tekeler için mi?' yazısı dizisinin ikinci bölümünde DİSK/Gıda-İş Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak yazdı.

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK
DİSK/Gıda-İş Örgütlenme Uzmanı

ÇAYKUR genel müdürü, “Bölge tamamen organik bölge olacak, denemelerde verim kaybı yok, selüloz oranı düşecek, diğer ülkelerin hepsi çay üretiminde haşere zehri kullanıyor” şeklinde açıklamalar yapıyor. 840 bin dekarda organik çay üretimine geçileceğini söylüyor.

Verim kaybı olduğunu bütün çay üreticileri bilir. İlk yıllar yüzde 80, sonraki yıllarda ise yüzde 40 ile 60 arası kaybın yaşandığını organik çay üreten her çay üreticisi söyler.

Çaya, yıllardır 12 ile 13 kuruş destek veren iktidar, birden 840 bin dekar çaylıkta organik üretime geçilince zararı karşılayacağını söylüyor.

‘KALİTE’ GEREKÇESİ İNANDIRICI DEĞİL

ÇAYKUR bugün itibariyle sınırlı alanda yapılan organik çay üretimi için dekar başına ilk yıl 125, ikinci yıl 250, üçüncü yıl 375 lira destek veriyor. Bunun tüm Doğu Karadeniz için yapılacağı söyleniyor. Kim söylüyor; müsteşar. ‘Korkmayın cumhurbaşkanı arkamızda’ diyor. Asgari ücrete, emekliye memura zam isteğine, tarıma daha çok destek isteğine ya da köylünün kullandığı Mazottan ÖTV kaldırılsın taleplerine, ‘kaynak yok’ diyenler bunu nasıl yapacak? Yapacaksa neden yapacak? Daha kaliteli çay için yapıyoruz diyemezler, Karadeniz çayı dünyanın en kaliteli çaylarındandır.

Türkiye’de de çay üreten bir şirket, verdiği reklamda dünyanın en iyi çayı Çin’in yükseklerinde olur diyor. Çin’in yükseklerinde iyi çay olmasının sebebi yükseklere yağan kar nedeniyle çayı zararlılardan korumak üzere tarım ilacı kullanılmamasıdır. Bu reklamı hazırlayan firma; ‘Vay be gördün mü iyi çay Çin’de üretiliyormuş keşke bizimki de kaliteli olsa’ dedirtmeye çalışıyor. Aynı firma; ‘En iyi çay Karadeniz’de üretilir çünkü Karadeniz’de sahile bile kar yağar, bu nedenle de haşere ilacı kullanılmaz” demiyor. Hal böyleyken sadece daha kaliteli çay için organik çay üretimine geçiyoruz sözlerine inanmak mümkün değil. Amaç kaliteli çay değilse, çay üreticisi çayını değerinde satamayacak, halkta daha ucuza çay içmeyecekse yapılmak istenen nedir?

GÜBREYE BAĞIMLI SÖZLEŞMELİ ÜRETİM DAYATILIYOR

Gübre tıpkı rüşvet gibidir. Nasıl ki rüşvete alışan kişi hep daha fazlasını ister ve rüşvet almadan iş yapmazsa, gübre de her defasında daha fazlasını vermediğinizde toprak ürün vermez hale gelir. Kimyevi gübrenin toprağa zararının yanı sıra bağımlılık oluşturduğunu da söylemek lazım. Bölgedeki tüm çay üretimi organik adı altında sertifikaya bağlanarak çay şirketlerine bağımlı hale getirilmek isteniyor. Şirketler, ‘Biz size organik gübre vereceğiz siz de çayınızı bize vereceksiniz hadi sözleşme imzalayalım’ diyecekler. Bütün Doğu Karadeniz bölgesine ihtiyaç duyulan gübreyi şirketler verecek ama bir şartla; sözleşme karşılığı. Sözleşme; köylüyü hem şirketlerin gübresine hem de dayattığı çay fiyatına mahkum hale getirecek. Çay üreticisi kendi çaylığında şirketlerin işçisi haline gelecek.

ÖNCE SU SONRA BÜTÜN DOĞU KARADENİZ PAZARLANACAK

Başta ilan edilen organik çay bölgeleri Hemşin, İkizdere, Çağlayan, Fırtına Deresi bölgeleriydi. Dere boylarını kimyasal gübreden temizleme ve temiz çay üretimi gibi lanse edilen organik çay üretim alanlarının asıl amacı Doğu Karadeniz derelerinin kimyasal atıklardan arındırılmasıdır. Çünkü satmak istediğiniz suda her türlü atık ve kalıntıyı temizleyebilirsiniz ama kimyasal kalıntısını temizleyecek bir arıtma sistemi yok. Akarsuların etrafının kimyasal kalıntıdan temizlenmesi çabasının tek sebebi bu suların ticarileştirilmesi ve satılmasına ilişkin bir hesap olabilir. O nedenle sadece dere boylarını temizlemek yetmemiş olacak ki Doğu Karadeniz bölgesini tamamen kimyasallardan temizleyerek öncelikle tarım alanlarını, arkasından suyunu ve sonrasında ormanını doğasını pazarlanabilir hale getirme isteği var.

SERTİFİKASYONU KİM YAPACAK?

Bölgenin tamamı organik ilan edilirse sertifika verecek bir firma denetleyip ‘organiktir’ diye sertifika verecek. Organik ürün sertifikası için sertifikasyon şirketleri kurulmuş ve o şirketler belirleyici. Bir dekar çaylığın denetlenmesinin 6 avro (24 lira) olacağı söyleniyor. Bunu kim karşılayacak? Çay şirketleri sertifikasyon şirketi olup ‘Sen çayını bana ver ben de sana sertifika vereyim’ derse ne olacak? Ya da kendilerine ortak sertifikasyon şirketleri kurabilirler. Gübreyi verenler sertifikayı da verebilir.  Sertifikasyona bağlanan üretim, çay üreticisinin köleleşmesi için prangası olacak. ÇAYKUR da yavaş yavaş piyasadan çekilecek. Yarın ÇAYKUR ben o kadar çay almıyorum, bu fiyatı vermiyorum derse organik çayın ne olacağı belli... Özel çay şirketleri dayattıkları fiyata çayı alacak.

ÇAYKUR VARLIK FONUNDA VE SATIŞA HAZIRLANIYOR

ÇAYKUR Varlık Fonu’na devredildi. Bugün görevleri kanunla belirlenmiş bir kurum ÇAYKUR. Üretim, hasat ve işleme kapsamında kanunla görevleri belirlenmiş. ÇAYKUR yönetim kurulu kararıyla organik çayı iki katı fiyata alıyor. Yani bugüne kadar hükümet bütçesinden organik çay için bir para ayrılmamış. Aslında kaynağı ÇAYKUR olan bir harcama. Meclis KİT komisyonunda da ÇAYKUR bütçesi aklanınca iş bitiyor. Varlık Fonu’na devredilmiş bir kurumda 840 bin dekar için oluşan üretim kaybını karşılamak adına nasıl kaynak aktaracak? Varlık Fonu nasıl bir kurumdur, kaynakları nedir, üretime mi tüketime mi dönüktür, katma bütçeli midir, bunun içinde ÇAYKUR’un pozisyonu nedir...? Varlık Fonu, ÇAYKUR artık yaş çay alım fiyatı açıklamayacak derse ya da mayıs ayında değil de haziran-temmuzda açıklarsa... Sonuç çay şirketleri istedikleri fiyatı köylüye dayatırsa çay üreticisini kim, hangi mekanizma koruyacak?

Varlık Fonu ÇAYKUR’u satmayacaksa zaten bütün geliri devlet bütçesine gidiyordu, fona devrine gerek olmazdı. Açık olan bir şey var; ÇAYKUR satılacak. ÇAYKUR’u değerli kılan da varlıkları olan fabrikaları, gayrimenkulleri ama asıl olarak marka değeri. Çok çay markası var ama en ücra köşedeki köy marketinde bile tek marka ÇAYKUR. Bu satışın yapılması içinde çay üreticisinin hem ÇAYKUR’dan hem de çay üretiminden bıkması lazım. Organik çay üretiminde oluşan zarar ve yeterince verilmeyen destek ve yaş çayın değerinde satılmaması nedeniyle çay üreticisi ÇAYKUR’a lanet okuyacak ve üretimden çekilecek. Kimi çaylık alanları sökülecek ya da kendi haline bırakılacak. Köylü ‘Ne hali varsa görsün bize faydası olmayan ÇAYKUR satılsın’ diyecek. Böylece de hem ülke çay üretimi hem de yaş çay fiyatları şirketler tarafından kontrol edilirken halk da daha pahalıya çay içecek. 

Varlık Fonu işleri iyi gitmeyen esnafa benziyor. İşi kötü giden esnaf nasıl ki evi, arabası, babadan kalma tarlası, bağ, bahçesi ne varsa önce ipotek sonra da satarak kendini kurtarmaya çalışıyorsa Varlık Fonu bu işlevi görüyor. Ülke varlıkları ipotek edilerek satışa hazırlanıyor.

ÇAY KANUN TASARISI ŞİRKETLER YARARINA HAZIRLANIYOR

Uzun zamandır çay kanun tasarısı Mecliste ve sızan bilgilere göre çay üreticisi köylülerin aleyhine düzenlemeler var. Bir tek çay şirketlerinin çay parası yerine kuru çay vermesi engellenecek kısmı konuşuluyor ama şirketler kuru çay dayatırsa denetlenme nasıl olacak kim yapacak belli değil. Bugün kanunen patronlar da işçinin ücretini bankaya yatırıyor ama sadece asgari ücrete denk gelen kısmı yatırılıyor ya da asgari ücretin altında ücret alınan yerlerde asgari ücret yatırılıp işçiden bankadan parasını çekip arasındaki kısmı geri isteniyor. Yani sadece kanunda nizamda yazması yetmiyor bunu koruyacak ve denetleyecek mekanizma olması ve bu görevi yapması lazım.

Kuru çay borsası kurulması ve burada kuru çay fiyatının belirlenmesi planlanıyor. İlk bakışta çay üreticisi, ‘Bana ne kuru çay fiyatından bırak belirlesinler’ diyebilir ama önceden belirlenen kuru çay fiyatı yaş çay fiyatını da belirleyecektir. ÇAYKUR çay fiyatı hesaplamada yüzde 30 ham madde + yüzde 30 işleme giderleri + yüzde 30 pazarlama ve dağıtım + yüzde  10 kâr olarak hesaplıyor. Çay şirketlerinin çay fiyatındaki yüzde  30’luk ham madde payını yüzde 20 olarak hesaplamak istedikleri duyumlarımız var. Yani içtiğimiz çayın maliyetinde yaş çayın fiyatının düşürülmesiyle daha çok kâr etmek istiyorlar.

BİRLİKTEN VE MÜCADELEDEN BAŞKA YOL YOK

Birincisi çayla ilgili her meselenin kendi hayatı ve geleceği ile ilgili olduğunu bilen çay üreticisi örgütlenmeli. Üretici köylünün arasındaki parti, bölge, sahil ve yukarı anlamında bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak hepsini bir çatı altında birleştirip ekmeği ve geleceği için mücadele edecek bir örgütlenmeye ihtiyacı var ve bu bir sendika olabilir.

İkincisi; çay işçileri kendilerine dayatılan sendikal bölünmüşlüğe son vermeli ve gerçek mücadeleci bir sendikal anlayışla hem toplu iş sözleşmesine hem de çay ve ÇAYKUR’un geleceğine müdahil olmalı.

Üçüncüsü; mevsimlik işçiler bugün çalışıyorlar ama yarın sen gelme denildiğinde ceketini alıp çıkacak durumdalar. Bu nedenle mevsimlik işçilerin kadroya alınması önemlidir. Mevsimlik işçiye kadro mücadelesi büyütülmelidir.

Dördüncüsü; ÇAYKUR’un özelleştirilmesine karşı mücadele önemlidir. Kimse ‘fabrikalar satılır ama biz çalışırız’ diye düşünmesin. TEKEL satıldı, sigara fabrikalarının hepsi kapatıldı. Şu an sadece ballıca fabrikası çalışıyor.

Beşincisi; dünyanın en çok çay tüketen ülkesi olarak çayın stratejik ürün ilan edilmesi ve çay ithalatının engellenmesi gerekir.

CEVAP BEKLEYEN SORULAR

* Organik çay üretimine geçişe karar verilen yerlerde üreticinin kaybı ne olacak, kaç yıl ve ne kadar karşılanacak?

* Çay üreticisinin muhatabı kim olacak, ÇAYKUR çay alacak  mı, ne kadar alacak, fiyat ne olacak?

* Organik çaya bütün Doğu Karadeniz bölgesi geçtiğinde kota, kontenjan ve randevulu alımlar ne olacak? Organik çay erken kartlaşır o nedenle de kota, kontenjan ya da randevulu alım organik çayda kaliteye olumsuz etki eder. Bunlara ilişkin hükümet ve ÇAYKUR’un çözümü nedir?

* Çay üreticisi hem yüzde 40-50 kayıpla çay ürettirip hem de çay fiyatını özel şirketler belirleyecekse çay ve çay üreticisinin geleceği ne olacak?

* Üreticiye organik çay için ihtiyaç olan yeteri kadar gübre var mı yok mu, bu gübreyi kim verecek. Çay üreticisini tarım tekellerine ve sözleşmeli üretime mahkum edecek politikaları engellenecek mi?

ÇAYKUR çay üretimi, hasadı ve işlemede etkili bir kurum olarak daha ileriden piyasada yer alacak mı yoksa Varlık Fonu eliyle şirketler lehine etkisizleşip daha sonra satılacak mı?

ÖNCEKİ HABER

Avrupa Macron’u tartışıyor

SONRAKİ HABER

Türkiye dahil 74 ülkeye siber saldırı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...