28 Nisan 2017 11:49

Kuzey Kore’ye saldırı olacak mı?

Doç. Dr. Ulaş Başar Gezgin, son dönemde artan gerginlik sonrası merak ve endişeyle sorulan bu soruya yanıt aradı.

Paylaş

Doç. Dr. Ulaş Başar GEZGİN

Son günlerde uluslararası ana akım medyada sürekli olarak Kuzey Kore haberi yapılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, ya bir saldırının zemini hazırlanmaya çalışılıyor ya da herkes ‘ortak düşman’ bulmanın sevinci ve heyecanıyla daha fazla Kuzey Kore haberi yapıyor. Sosyal psikoloji açısından bakarsak, ortak düşman, bir kolektif kimlik oluşturma çerçevesinde, yanyana gelmeyecek kesimleri yan yana getirir. Onlara “dünyayı kötülüklerden kurtarmak” gibi muğlak bir amaç da verirsiniz ki bu kimlik perçinlensin. Böylece, bütün o beş “bir araya gelmezler”, aslında kendilerinde olan kötülükleri bu belirledikleri ‘günah keçisi’ne yüklemeye başlarlar ve böylece arındıklarını sanırlar. Dolayısıyla, büyük güçlerin Kuzey Kore eleştirileri bağlamında, “aslında kendileri de aynısını yapıyor olabilir mi?” diye sorarak başlamak, doğru bir çıkış noktası olacak.

AFGANİSTAN’DA BOMBA DENEMELERİ

Kuzey Kore nükleer bir güçmüş, dünyaya tehdit oluşturuyormuş. Öyle olsa bile, aynısı, asıl ABD, İsrail, Fransa, Hindistan ve Pakistan gibi nükleer için de geçerli. Oysa Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri kınandığında nadir olarak diğer nükleer güçler eleştiriliyor. ABD’nin denediği silahların haddi hesabı yok. Geçende Afganistan’da son bombasının denemesini yapmadı mı? Ama Kuzey Kore’ye tepki gösterenlerin çok azı, ABD’ye bu deneme için tepki gösterdi. Uluslararası medyada, bunun, sömürgeciliğin sona ermediğini, başka biçimlerde sürdüğünü gösterdiğini söyleyenler çok azdı.

Kuzey Kore, nükleer bomba patlatabilirmiş. Ama ABD zaten çoktan patlattı. Hiroşima’yla Nagasaki’yi ne çabuk unutuyoruz...Patlatabilme olasılığı nedeniyle Kuzey Kore’yi yargılayıp mahkum ederken, olasılığın ötesine geçip bizzat bombayı denemiş olan ABD’yi görmezden geliyoruz.

Kuzey Kore yakında yıkılacakmış; bölge ülkeleri Kuzey Kore’nin dağılmasından sonra sığınmacı krizinden korkuyorlarmış. Oysa bunlar 60 yıldır Güney Kore ana akım medyasında yazılıp çizilen, gerçeklikte bir karşılığı olmayan, Güney Kore egemenlerinin arzusuna uygun olarak yazılmış görüşler. 60 yıldır “yıkılacak” diye yazılıyorsa da, sonuçta, demekle olmuyor.

TRUMP SÖYLEMİ-EYLEMİ

Şimdi ise, Kuzey Kore’ye yönelik Amerikan saldırısının yakın olduğu belirtiliyor. Trump’ın bizde bu algıyı yaratışı ilk değil. Daha önce, anımsanacaktır; Suriye saldırısını Kuzey Kore saldırısının izleyeceği düşünülüyordu. Önce bizde “Amerikan gemileri Kore yarımadasına doğru gönderildi” algısı yaratıldı. Sonra gemilerin Avustralya’ya doğru gittiği ortaya çıktı. Şimdi ise, Trump, söylemindeki tehdit ve saldırganlık dozunu daha da arttırır gibi oldu; yine “gemiler yolda” deniyor vb. Derken birden “ticari yaptırımlara odaklanacağız” diye açıklama yaptı.

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin önde gelen psikiyatristleri, Trump’ın akıl sağlığının yerinde olmadığı, tehlike arz ettiği ve bu nedenle görevden alınması gerektiği yönünde açıklama yaptılar. Trump’ın söylemlerindeki bu oynaklık ya psikiyatristlerin işaret ettiği nedenden ileri geliyor olabilir ya da Trump’ın öyle ya da böyle Kuzey Kore’yi sürekli gündeme getirmesi, bir saldırı hazırlığı olabilir. İşin ilginç yanı şu: Kuzey Kore lideri, Trump’la karşılaştırıldığında daha makul görünüyor. Kuzey Kore’nin ne yapıp yapmayacağını aşağı yukarı biliyoruz; ancak asıl bilmediğimiz, Trump’ın ne yapıp edeceği. Trump’ın akıl sağlığı yerinde olsa da olmasa da, Amerikan siyasetinde bir ölçüde sağlanan istikrar ve tutarlılıktan onda eser yok.

İSTİKRARLI SALDIRGANLIK

ABD’nin dış siyasetini ‘istikrarlı saldırganlık’ olarak tarifleyebiliriz. İmparatorlukların (örneğin Ekim Devrimi öncesi Rusya) bir klasiği olarak, ABD’nin bizzat bir savaşa girmediği ya da bir savaşta taraflardan birini açıkça ya da gizlice desteklemediği bir yıl neredeyse yok. ABD, istikrarlı olarak saldırıyor. Bu saldırılarında, çoğunlukla NATO ve/ya da BM’nin desteğini alıyor, ancak her zaman değil. Fakat bütün bu saldırganlığın tahmin edilebilir bir özelliği var: ABD başkanları nadir olarak boş konuşuyor. Bir ülkeyi dillerine doladıklarında genellikle oraya bir saldırı gerçekleşiyor. Dolayısıyla, Kuzey Kore’ye yönelik saldırı beklentisi gerçekçi olabilir. Ancak bu çözümlemenin gözden kaçırdığı iki güç var: Çin ve Rusya.

KUZEY KORE VE ÇİN

Çin, Kore Savaşı’nda Kuzey Kore saflarında savaşmak üzere büyük bir gönüllü ordusu gönderdi – ki Mao’nun bu orduyla savaşa katılan oğlu, işgal güçlerinden biri olan Güney Afrika’nın uçaktan attığı bombayla son nefesini verecekti. Bu açıdan, Çin’in Kuzey Kore’yle tarihsel bir bağı var. Uluslararası alanda da, ticarette de Çin, Kuzey Kore’nin dünyaya açılan kapısı. Öte yandan Çin bugün bir küresel askeri güç olmayı tercih etmiyor; ticareti ve ekonomik gelişmeyi öne koymuş durumda. Dolayısıyla, Kuzey Kore’yi eskisi gibi savunmakta pek istekli olmayabilir. Ancak, yanı başında, ABD, Kuzey Kore bahanesiyle füze savunma sistemi kuruyor. Çin’in buna sessiz kalması düşünülemez. Çin, Güney Kore ve Japonya’ya ek olarak üçüncü bir Amerikan üssü ülkesi istemiyor. Zaten başka nedenlerle Asya-Pasifik sahnesinde ABD ile şimdiden araları açılmış durumda. Bu nedenlerle, Çin, Kuzey Kore’ye karşı olası bir saldırıda, Kuzey Kore’nin savunmasına tam teşekküllü olarak katılacaktır.

KUZEY KORE VE RUSYA

Rusya ise, Sovyetler’in çöküşünden sonra Kuzey Kore üstündeki etkisi azalmış bir ülke. Eskiden olduğu gibi, 2. süper güç olmaya çalışıyor; ancak bu, ekonomik olarak olanaksız. Çin, ekonomik olarak daha ileride. Ancak, Çin’in tersine Rusya, küresel bir askeri güç olmak gibi bir hedefe sahip. Bu açıdan, Rusya’nın Suriye’ye yönelik olarak, piyadeleri de içeren desteği şaşırtmıyor. Rusya, yalnızca Kuzey Kore’de değil, ABD’nin hegemonik hükmünün sorgulandığı tüm serhat coğrafyalarında müdahil olacak gibi görünüyor. Dolayısıyla, Rusya da, Kuzey Kore’ye yönelik olası bir Amerikan saldırısında, Kuzey Kore savunmasına tam destek verecektir.

CAYDIRICILIK İLKESİ

Çin ve Rusya, azımsanmayacak sayıda askerini Kuzey Kore sınırına yığmış durumda. Bu durum, Çin ile Rusya’nın kamuoyundan gizlenen birtakım bilgilere sahip olduklarını düşündürüyor. Belki de Amerikan saldırısını önceden haber aldılar... Tam tersi de olabilir: Belki de Çin ve Rusya, askerlerini Amerikan saldırısı olup olmayacağını bilmeden yığıyor. Böylece, Kuzey Kore’ye yönelik bir saldırı olmaması için caydırıcı güçlerini gösteriyor. Kore Savaşı’nı anlamak için ‘caydırıcılık ilkesi’ni aklımızda tutmamız gerekiyor; çünkü Kuzey Kore’nin bugünlere dağılmadan gelebilmesini sağlayan, tam da bu ilke. ABD ve Güney Kore, Kuzey Kore’nin tehlikeli olduğuna inandığı ölçüde ona dokunamıyor.

Bugün Kuzey Kore’ye bir Amerikan saldırısı olup olmayacağını tahmin etmede temel olarak iki değişken söz konusu: Birincisi, Trump. Öngörülemez, bir dediği bir diğerini tutmayan kişiliğiyle Trump, ters bir anına denk gelirse saldırı emri verebilir. Ancak danışmanları, büyük çaplı bir saldırının Rusya ile Çin’in karşı saflarda savaşması gibi felaketvari bir sonucu olacağının bilincinde. İkinci değişken ise, Kuzey Kore’nin kendi saldırısı olabilir; ancak bu da, Kuzey Kore için felaket anlamına gelecek. Kuzey Kore’nin saldırısı bir çözüm olsaydı, Kore yarımadası, 60 yıldır ayrı ayrı yaşamazdı.

SONUÇ: HAVLAYAN KÖPEK ISIRMAZ

Sonuç olarak, “havlayan köpek ısırmaz” sözünde olduğu gibi, Trump’ın konuşmalarında Kuzey Kore’ye ver-yansın etmesi, büyük olasılıkla Kuzey Kore’ye yönelik bir saldırıya dönüşmeyecek. Hem Kuzey Kore hem Çin hem de Rusya, caydırıcı güçler olarak, kapsamlı bir saldırı düşüncesinde olan ABD’nin hevesini kursağında bırakacak...

ÖNCEKİ HABER

Balıkesir’de OHAL gerekçesiyle piknik yasağı!

SONRAKİ HABER

AB Bakanlarından Türkiye’ye hukuk uyarısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa