28 Haziran 2012 12:59

Tampon bölge yakın, savaş ise uzak ihtimal

Filistinli Gazeteci Hasan Tahravi, TSK jetinin düşürülmesinin ardından Türkiye ile Suriye arasında artan gerilimin Arap dünyasına yansımalarını gazetemize değerlendirdi. Yaşananların bölgedeki farklı güçler tarafından farklı uçlardan değerlendirildiğine dikkat çeken deneyimli gazeteci, bu durumu, yaratılmak istenen Sün

Tampon bölge yakın, savaş ise uzak ihtimal
Paylaş
Cem Gurbetoğlu


TSK’ye ait jetin Suriye’de düşürülmesi Türkiye’de gündemin en ön sıralarında. Peki bu konu Suriye kamuoyunda nasıl tartışılıyor?
Yalnız Suriye değil, Arap ülkelerinde de bu olay yakından takip ediliyor. Dikkat çekici olan, Genelkurmay’dan jetin radarda kaybedildiğine ilişkin ilk bildiri açıklandığında, Suriye’de uçağın düşürüldüğü biliniyordu. Hatta basına sızdırılmıştı.
Türkiye-Suriye ilişkileri hassas bir dönemden geçiyor. Jetlerin gittiği yer de çok hassas bir bölge. Zaten aynı tarihlerde Rus gemileri de o bölgeye (Lazkiye) gidiyordu. Rus radarları ve hava savunma sistemlerinin orada olduğu biliniyor. Belki de bu kadar hassas bir dönem olduğu için bu olay oldu. Ama önemli olan bir nokta daha var. Sanki bu olayda hedef Türkiye değil de AKP hükümeti. Suriye herhalde bunu yaparak birkaç değişik mesaj vermek istedi. İlki Türkiye Başbakanına verilmek istenen bir mesajdı: ‘Biz ayaktayız, üstümüze geleni, saldıranı vururuz”
İkincisi, Türkiye yoluyla NATO ülkelerine ve Batıya “Bizim zayıf olduğumuzu düşünmeyin, biz Libya, Irak değiliz. Savunmamız güçlü, halk yanımızda” mesajıydı.  

Olay diğer Arap ülkelerine nasıl yansıdı?
Arap ülkelerinde genelde bu olaya karşı iki farklı görüş var. Zaten Beşar Esad’ı destekleyen güçler - Lübnan’da Hizbullah ve bazı Hıristiyan partiler, Filistin’de bazı partiler ve Arap milliyetçileri - bu durumda Suriye’nin yanında duruyorlar. Diğer tarafta, özellikle Körfez ülkeleri de, sanki bir savaş olacakmış gibi bakıyorlar, hatta Türkiye’yi buna itmeye çalışıyorlar. Kuveyt, Katar ve Suudi Arabistan’da gazetelerde bu yönde yazılar çıkmaya başladı. Onlar, “Bizim Suriye’ye karşı yapamadığımızı ancak Türkiye yapar” anlayışıyla hareket ediyorlar. Bu olay bahanesiyle Türkiye’yi savaşa itmeye başladılar.

Türkiye bu konuyu NATO ve BM’ye taşıdı. Zaten Suriye’de tampon bölge oluşturulması tartışılıyor. Bu son olay buna vesile edilebilir mi?
Evet, Erdoğan’ın Meclis grup toplantısındaki açıklamalarının satır aralarında ipuçlarını görebiliyoruz. Muhalefete destekten bahsetti. “Diktatörü devirene kadar desteğimizi sürdüreceğiz” dedi. Bu, açık bir destek. Bu desteğin ilerideki günlerde nasıl olacağını göreceğiz. Ama büyük ihtimalle Erdoğan’ın bahsettiği yardım parasal değil de, silah ve lojistik bir yardım olabilir. Suriye sınırının muhaliflere açık olduğunun zaten herkes farkında. Ama tampon bölge de gündeme gelebilir.
Erdoğan Meclis’te yeni bir dönemden bahsetti. Suriye askeri sınıra yaklaştığı anda karşılık verileceğini söyledi. Bu bir hazırlık olabilir. İleride Suriye’ye “sınırın 5-10 km yakınına yaklaşmayacaksın” diyebilir.
Tampon bölge için Türkiye adım atmak isterse Batıda bunu destekleyen çok ülke olacak. Bazı Arap ülkelerinin finansal desteği olabilir. Hele Katar şimdiden açık destek veriyor.
Ama uçağın düşürülmesi nedeniyle bir sıcak çatışmanın yaşanacağını sanmıyorum. Türkiye ABD için ne kadar önemliyse, Suriye de Rusya için o kadar önemli. Şimdi bir savaş olursa Suriye yalnız kalmayacak. İran zaten açık desteğini veriyor. Çin Suriye’yi destekleyecek. Hizbullah gibi değişik örgütler de Suriye’yi destekliyor. Hemen sıcak savaş zor görülüyor. Ama değişik yollarla Türkiye’nin Suriye üzerindeki baskıları artacak. Sınır bölgesinde daha değişik gelişmeler yaşanabilir.

‘MÜSEBBİBİ ERDOĞAN’

Suriye’de kendini sol-sosyalist tarif eden çeşitli örgütler nasıl değerlendirdi son gelişmeyi?
Biliyorsunuz Suriye parlamentosu seçimlerin ardından yeniden oluştu. Yeni kurulan hükümetin içinde Baas Partisi yalnız değil. Sosyalistler var.
Başbakan Yardımcısı Kadri Cemil Suriye Komünist Partisi  kadrosundan. Suriye içindeki sosyalistler genelde yönetime paralel tutum alıyorlar bu konuda. Yalnız onlar değil, zaten halk da mevcut politikayı destekliyor.
Suriye televizyonlarını izlediğinizde halk sevinç içinde, son gelişmeler nedeniyle. Suriye halkı sanki “Saldırı Türkiye’den geliyor. AKP hükümeti bizi öldürüyor, teröristleri üstümüze gönderiyor’ gibi bakıyor. Doğru, belki yönetim ve basının tutumu bu anlayışı pompalayan. Ama bunun bazı gerçek dayanakları da var. Yani Suriye’de halkın olaya böyle bakar hale gelmesinin asıl müsebbibi tabi ki Erdoğan’ın politikasıdır. Halk uçak düşünce bir zafer duygusuna kapıldı. İçerideki muhalefet de paralel düşünüyor bu konuda. (Ankara/EVRENSEL)


ERDOĞAN’IN KARİZMASI ÇİZİLDİ

Başbakan Erdoğan, Ortadoğu’da hayranlık duyulan bir lider gibi yansıtılıyordu. Durum hâlâ böyle mi?
Öyle olduğunu zannetmiyorum. Erdoğan, özellikle İsrail’e karşı “One minute” söyleminin ardından Arap gençleri içinde aranan bir adam haline gelmişti. Ama Arap Baharı başladıktan sonra, Tunus’tan Suriye’ye gelene kadar işin rengi değişti. Özellikle son dönemde Suriye politikası nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan’ın karizmasının çizildiğini görebiliyoruz. Arap gazetelerinde, onu hicveden karikatürler çıkıyor.
Daha önce Lübnan’ı ziyaret ettiğinde Hizbullah taraftarlarından tutun, Hıristiyanlara kadar herkes Erdoğan’ı karşılamaya gitmişti. Erdoğan şimdi gitse daha önce sokağa çıkanların yarısı onu karşılamaya çıkmaz. Bundan eminim. Hatta tersi olabilir. Erdoğan’ı protesto edebilirler.
Irak’ı anlatmaya gerek yok. Maliki-Haşimi hikayesinde Türkiye’nin taraflı tutumu bir gerginlik yaratıyor zaten. Filistin’de de aynı durum söz konusu. Ama Körfez ülkelerinde aynı popülaritesini devam ettirdiğini söyleyebilirim.

Yani bir yanda Sünni liderlerin yönetimindeki Körfez ülkeleri, bir yanda Şii liderler ve onların çevresindeki güçler var. Türkiye’nin politikasına bakış açıları da farklı. Bu, sözü edilen olası bir Şii-Sünni çatışmasının yansıması mı?
Evet, bu çok tehlikeli bir durum. AKP hükümetinin dış politikasına bakınca, başka siyasi nedenleri var gibi gözükse de, gerçekten Sünniliğe dayalı bir politika izleniyor. Lübnan’da da, Suriye’de de, Irak’ta da aynı politika izleniyor sanki. Suriye muhaliflerinin hepsinin Sünni olduğunu herkes biliyor.
Genel olarak bu Sünni-Şii çatışması, ABD’nin bir projesi aslında. Yeni değil. 2007’de Ürdün Kralı Abdullah ilk kez Şii ekseninden bahsetmişti. Ama daha öncesinde de konuşuluyordu.
Irak’ın işgalinde zaten bu hesaba katıldı ABD tarafından. Bazen Sünni, bazen Şii tarafını destekledi ABD. Verilmek istenen mesaj, “Şii ile Sünni’nin bir arada yaşama şansı yok” idi.
Irak gerçekten bu duruma geldi. Suriye’de 15 aydır olaylar devam ediyor ve sanki Suriye de o noktaya gidiyor. Bu noktaya geldiğimiz zaman da durum çok zor. Lübnan var. Körfez ülkelerinde belki sorun yok gibi gözüküyor ama oralarda da Şiiler yaşıyor ve sorunlar doğabilir. Bu çatışma, bölge ülkelerinin ve halklarının çıkarına değil. Bu gelse gelse ABD ve İsrail’in işine gelir. Bölgedeki asıl tehlike bir Sünni-Şii çatışması.


FİLİSTİNLİLER ENDİŞELİ

Filistin, Türkiye’de yakından takip ediliyor. Peki Türkiye’nin komşularıyla gerginleşen ilişkisi Filistin’de nasıl izleniyor?
Filistin’de El Fetih ve Hamas’ın barışması henüz istenilen noktada değil. Hemen yanı başında, Mısır’da seçimler yaşanıyor. Bir de genel olarak Arap Baharının nereye gittiği, Filistin’de de meyve verip vermeyeceği tartışılıyor. Yani Filistin’in kendi gündemi zaten yoğun. Ama bu son olay da yakından takip ediliyor. Filistin’de Suriye konusunda genelde bir ayrım var. Çoğunluk Beşar Esad’ı olmasa da, Suriye’nin bütünlüğünü ve daha güçlü bir ülke olmasını destekliyor. Sol-sosyalist partiler, ulusal partiler de bu noktada. Öbür tarafta, Erdoğan’ın tutumuna yakın olanlar var. “Suriye’nin iç meselesi, karışmıyoruz” diyorlar ama Beşar Esad giderse memnun olacaklar.
Bir de Hamas var. Hamas ortada. Bir yandan Müslüman Kardeşlerin kültüründen geldiği için Suriye’deki muhalefete yakın durması gerektiğini düşünüyor, ama diğer yandan uzun süre Suriye’den destek gördükleri için Esad yönetimine de ses etmiyorlar. Hamas’ın içinde bazen muhalefeti, bazen Suriye’nin birliğini destekleyen sesler çıkıyor.
Ama genel olarak Filistinliler için önemli olan bu sorunun bir an önce bitmesi. Çünkü Suriye’de 750 bin Filistinli yaşıyor. Irak işgal edildiğinde oradaki Filistinliler zor durumda kaldılar.  Yüzlerce Filistinli öldürüldü Irak’ta, binlercesi Ürdün sınırına zorla göç ettirildi. Filistinliler, Suriye’de değişik bir durum gelişirse orada yaşayan 750 bin Filistinlinin durumunun ne olacağından endişeliler. Müslüman Kardeşler Suriye’de yönetime gelir, silahlı kişiler Şam’a giriş yaparlarsa kanlı olaylar yaşanabilir. Bu beni de endişelendiriyor.

ÖNCEKİ HABER

İTO: O genelge gerçek!

SONRAKİ HABER

Halk müdahale ve savaş kışkırtıcılığı istemiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa