23 Nisan 2017 01:00

Bugün 23 Nisan, neşe dolardı insan!

Bu bir 23 Nisan yazısıdır. Neşe dolamayan çocuklara bir özür yazısıdır.

Paylaş

Ayşen AKSAKAL

Bugün 23 Nisan, neşe dolamadıysanız çocuklar, size kocaman bir özür borcumuz var.

Sokaklarda bisiklete binin ve özgürce koşun istiyorduk. Boş arazilerde çift kale maç yapın, ağaç dallarından meyve koparın, kollarınızdan taze meyvelerin suları aksın diliyorduk.

Yıldızlı pekiyiler dolsun karnelerinize, nazar boncukları iğneleyelim atletinize, camı kırılan komşular kızmasın size, naz yapmasın bakkallar veresiyenize, diyorduk.

Elinize kemanlar yakışır, dilinize neşeli şarkılar, kocaman stadlarda küçük ayaklarınız madalya hızında koşar, annelerin gözleri gururla parlar, diye umuyorduk.

Biz olamadık çocuklar, ama siz isterseniz buz pateninde, atletizmde, modern dansta ve eskrimde alabilirdiniz boy boy madalyalar.

Biz büyümekten korkuyorduk sizi büyütürken. Hayallerimiz kaybolur diye endişe ediyorduk ki o hayalleri zaten sizin için koynumuzda yetiştiriyorduk.

Yasaklar koymak bizim tercihimiz değildi, buncacık yaşında bir kız çocuğuna eteğini ört denilmezdi. “Sen sakın ağzını açma”, “Bu mevzulardan asla bahsedilmez, tanımadığın insanlarla asla konuşma”, “Haberler açık televizyonda, sen bakma.” Bunlar bizim cümlelerimiz değildi canlarım, mecbur kalmasak da söylemezdik.

Biz her zamanki gibi sadece sizi korumak istedik.

Size dallarına tırmanacağınız bir ağaç, oksijen soluyacağınız bir orman bırakmaktı derdimiz. Keşke gürül gürül akan derelerin gözelerinden kana kana su içebilseydiniz.

Yunuslar gibi yüzebilseydiniz işgal edilmemiş sahil kenarlarında, tertemiz enerjiler ile ısınabilseydiniz kara kışlarda, hepinizin ayağı sıcak başı serin olabilseydi.

Size güzel gelecekler yazıyorduk. Nobel ödülleri hayal ediyorduk kompozisyonlarınızı gözlerimiz dolu dolu okurken, galerilerde sergilenen resimleriniz olabilirdi, heykelleriniz dünyanın parklarına yayılabilirdi, parmaklarınız bir piyanoda dans eder gibi gezinirdi.

Bir müzede tasarımınız sergilenir, yazdığınız oyunlar başka dillere çevrilir, umutsuz bir hastalığın aşısına adınız verilirdi.

Dünyayı gezebilirdiniz, yepyeni bir enerji bulabilirdiniz, tezleriniz kütüphanelerde yerini alırdı. Bizim göğsümüz kabarırdı.

Ya da mutlu olurdunuz. Hiç bir başarıyı dert etmeden, sabahları alarmsız kalktığınız için, sürükleyici bir kitabı bitirene kadar başından kalkmadığınız için, çiçekleriniz erken açtığı için, ay sonunu düşünmediğiniz için, aşık olabildiğiniz için, amatör şiirler yazabildiğiniz için, çevrenizdeki herkes mutlu olduğu için, yatarken kapınızı kilitlemek zorunda kalmadığınız için.

Bizim için en önemlisi de buydu.

Yüzünüz gülsün yeterdi.

Sokaklarda mendil satarken siz, pabuçlarınızın burnu delinmiş ve yağmur suyunu çekerken, sizden saklayamadığımız bir televizyon ekranında korkudan kocaman olmuş gözleriniz ile asfalta yayılan kanlara bakarken, ebeveynlerinizin inanç ve ideolojilerini bir telefon kamerasına gururla bağıra bağıra haykırırken, her sabah duyduğunuz tembihler boyunuzu aşıyorken kolay değil yavrum, neşe dolamıyor insan. 

Bugün de devralacaksınız koltukları. Biz güleceğiz boyunuzdan büyük laflarınıza. 

Tulûat hepsi, yarın aynı tas aynı hamam.

Her geçen sene, birer tokat gibi indi sizin için kurduğumuz hayallere.

Ama siz yine de sırtınızı bize dayamaya devam edin canlarım, biz de dik durmaya ve sizin için tuğlaları bir arada tutmaya devam edelim.

Yalandan uzak durun. Yalan insan olmakla aranızdaki en uzak mesafedir. Biz size yalan söylemedik hiç, en fazla, üzülmeyin diye bazı şeyleri belki gizledik.

Kirlensin üstünüz başınız, biz yıkarız. Siz yeter ki kiri kalbinize ve cebinize bulaştırmayın.

Siz kardeşsiniz, arkadaşsınız, oyunlarınızda ayrılmayın. Barışçıl oyunlar oynayın, birbirinizi cezalandırmayın.

Küçük tombik ellerinize yakışmaz şiddet. Birbirinizi kırmayın.

Yavrucaklarım, lütfen ve sakın; sokaklarda bilmediğiniz metallere dokunmayın, terk edilmiş çantaları ellemeyin, boş kovanlarla oynamayın, havada vızıltılar varsa sokağa çıkmayın, geceleri sesli ışıklar parlıyorsa camlara yaklaşmayın, birbirinize oyuncak bile olsa silah doğrultmayın.

O kocaman araçlar aklınızı alıyor biliyoruz ama ufacıksınız, görünmezsiniz, altında kalmayın, yanına yaklaşmayın.

Ölmeyin gözümün bebekleri.

Siz hiç ölmeyin.

Her ölüm erken ama hiç bir tabut bunca hafif olmamalı.

Bugün 23 Nisan çocuklar.

Rahat uyusun yatağında Ceylanlar, Veyseller, Berkinler, Uğurlar.

ÖNCEKİ HABER

Zirvenin uzağındaki devler sahada

SONRAKİ HABER

Referandumun ‘kazananı’ ya da basit ihtişamı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...