21 Nisan 2017 08:25

EMEP: Halk bitti demeden bitmeyecek

EMEP Merkez Yürütme Kurulu ‘Halk bitti demeden bitmeyecek. Demokratik Türkiye mücadelesi her yerden yükselecektir!' dedi. 

Paylaş

Emek Partisi Merkez Yürütme Kurulu referandum sonrası yaptığı açıklamada ‘Halk bitti demeden bitmeyecek. Demokratik Türkiye mücadelesi her yerden yükselecektir!” dedi. 

“Bu referandum yok hükmündedir ve iptal edilmelidir” diyen EMEP MYK açıklamasında başkanlık rejimi için halkı, korku ve baskılarla bölenlerin karşısına iş, barış, demokrasi talepleriyle birleşerek çıkmanın en doğru tutum olacağını belirtti.

Emek Partisi Merkez Yürütme Kurulunun açıklaması şöyle:  

“HALK BİTTİ DEMEDEN BİTMEYECEK
DEMOKRATİK TÜRKİYE MÜCADELESİ HER YERDEN YÜKSELECEKTİR!

Ülkenin nasıl yönetileceğine dair tarihi önemde bir referanduma, sonuçları tersyüz edecek boyutta bir YSK müdahalesi ile şaibe düşmüştür. Toplumdaki kutuplaştırmanın ve biriken tepkinin üzerine gelen bu skandal halkın tepkisine yol açmış, oylarına sahip çıkan halk kitleleri “Tek Adam Yönetimine” hayır demeye devam etmiştir. Bu referandum yok hükmündedir ve iptal edilmelidir. Başkanlık rejimi için halkı, korku ve baskılarla bölenlerin karşısına iş, barış, demokrasi talepleriyle birleşerek çıkmak en doğru tutumdur.

Eşitsiz ve adil olmayan koşullarda, OHAL uygulaması ve baskılar altında yapılan referandumda “Evet” ve “Hayır” tercihleri arasındaki farkın bıçak sırtı olması, referandum sonuçlarına hile ve müdahaleyi doğurmuştur. Bu müdahale, tarafsız olması gereken ancak bir iktidar organı gibi hareket eden YSK tarafından yapılmıştır.

YSK, AKP’nin talebi ile mevcut yasadaki kesin hükme rağmen mühürsüz pusulaların geçerli sayılacağına daha sandıklar kapanmamışken karar vererek, açık şekilde hile ve hırsızlığın önünü açmıştır. Bu yetmez gibi daha ilk andan itibaren yapılan itirazlar ve iptal başvuruları da YSK tarafından reddedilmiş, meşruiyeti tartışılır, sakatlanmış bu referandum sonuçları “Evet”in başarısı olarak gösterilmiştir.

Devlet baskısının YSK’nin dahi bu denli hukuk dışı davranmasına yol açan boyutta olması halkın devlete ve hukuka duyduğu güven bunalımını daha da derinleştirmiştir. Seçim sonuçlarına hile ile müdahalenin halkın iradesine bir saygısızlık olarak gerçekleşmesi, hırsızlığı örgütleyenlerin dışındaki “Evet” diyen kesimlerin de içine sinmemiş, haklı bir başarı havası esmemiştir.

Faturası halka çıkartılan çılgın projeler, vaatler ya da referandum rüşvetleri bu kez oya tahvil edilememiştir. Dış düşman, terör, darbe, din-mezhep düşmanlığı, ırkçılık vb. ideolojik-politik yargı ve korkulukların, emekçileri üretim ve yaşam alanlarında bölen, kutuplaştıran bir etken olarak tepe tepe kullanılması; bütün bunların aynı zamanda sokaktaki demokratik muhalefeti ezmek için bir propaganda unsuru olarak öne çıkarılması bile istenilen sonucu vermemiştir. Başkanlık rejimini ve 15 yıllık iktidarının devamını dayatanlar siyaseten de kaybetmişlerdir.

1994’ten bu yana yönettikleri İstanbul başta olmak üzere, modern yaşam, sınıf ilişkileri ve çelişkilerinin egemen olduğu, sanayi ve ticaret kentlerinde “Hayır” oyları önde çıkmıştır. AKP ve MHP, oylarının yüksek olduğu bütün Büyükşehirlerde ciddi oy kaybetmiştir.

Neticede Erdoğan, AKP Hükümeti ve arkasındaki sermaye güçleri oy avcılığına soyunduğu işçiler, kent emekçileri, gençler ve kadınlardan beklediği desteği alamamıştır.

Bu tablo karşısında “Milletin iradesi” lafını ağzından düşürmeyen, muhalefeti düşman ilan eden devletin başı, sonuçlar kesinleşmeden “atı alan Üsküdar’ı geçti” diyerek hukuksuzluğu ve keyfiliği, saldırgan siyaseti sürdürmeye niyetini açıkça ilan etmiştir. Toplumu ve tüm kesimleri zapturapt altında tutmanın ve korku salmanın bir aracı olarak OHAL rejiminin sürdürülmesi ve idam düzenlemelerinin hatırlatılması bu saldırganlığın bir ifadesidir.

Sokaklarda hayır oylarına sahip çıkan gençler arasında %25’i, ülke genelinde ise %13’ü aşan işsizlik oranı, zamlar ve kemer sıkma politikalarıyla büyüyen yoksulluk ekonomisi, her geçen gün daha da ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarına mahkum edilen, kıdem tazminatı ve iş güvencesi başta olmak üzere yeni hak gaspları dayatılan milyonlarca işçi ve kamu emekçisi, savaş ve cezalandırma ile susturulmaya ve siyaset dışına atılmaya çalışılan Kürt halkı ve ortak demokratik yaşam talepleri, uyum yasaları sürecinde yeni siyasi krizlere çatışmalara gebe parlamento cephesi, 3.5 milyonu bulan nüfusuyla ayakta kalmaya çalışan ve memleketin sırtında bir yük olarak görülen göçmen işçilere dönük önyargılarıyla öfkesi, güvensizliği, endişesi büyümüş bir Türkiye toplumu.

Bu tabloda gösteriyor ki, referandum sonrası önümüzdeki sürece ülke ve toplum olarak birikmiş bir çok sorunla giriyoruz. Gelişmeler, işçilerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin daha zorlu koşullarda mücadele etmek durumunda olduğunu gösteriyor. Bu durumda ekonomik, sosyal, demokratik haklar ve siyasal özgürlükler için mücadeleyi büyütmek zorundayız.

Halkın iradesini hiçe sayan referandum sonuçları iptal edilmelidir. Halkın taleplerini içeren ve halkın katılımıyla ve kurcu meclis eliyle hazırlanacak demokratik bir anayasa için mücadele etmeliyiz. Bunun için, hile ve hırsızlıkla referandum sonuçlarına müdahale edip, kazanılmamış bir referandumu kazanılmış gibi gösterenlere dur demek üzere sokaklardaki protestoları ve demokratik tepkimizi yükseltmeliyiz.

Bu mücadeleyi, işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’a taşımalıyız. 2017 1 Mayıs’ını “Savaşa, Sömürüye ve Baskılara Karşı, İş, Ekmek ve Özgürlük” talepleriyle kitlesel ve yaygın olarak kutlamalıyız.

Emek, barış ve demokrasi güçlerinin birliğini, beraberliğini 1 Mayıs alanlarına taşımalıyız.” (HABER MERKEZİ)
 

ÖNCEKİ HABER

Çorum’da ‘Gezi’ korkusu

SONRAKİ HABER

Cübbeli'nin satrançla ilgili sözlerine takipsizlik kararı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...