20 Nisan 2017 14:51

Kürtçe savunma yargıya siyaset bulaştırmakmış!

ÖHD üyesi avukatlar ve TUAD üyelerinin yargılandığı davada savcı Kürtçe savunma yapmayı 'yargıya siyaset bulaştırmak' olarak değerlendirdi.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul 

KHK ile kapatılan Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar ile Tutuklu Aileleriyle Dayanışma Derneği (TUAD) üye ve yöneticilerinin "Örgüt yöneticiliği ve üyeliği" suçlamasıyla yargılandığı davanın dördüncü duruşması görüldü. Duruşmada CMK 202'inci maddeyle güvence altına alınan anadilde savunma hakkını kullanan sanık Adem Çalışcı'yı, "yargıya siyaset bulaştırmakla" itham eden duruşma savcısı Mehmet Salih Sol kendisini "en adil yargı mensubu" ilan etti.

ÖHD’li avukatlar Ramazan Demir, Ayşe Acinikli, Hüseyin Boğatekin, Şefik Çelik, Adem Çalışcı, Ayşe Gösterişlioğlu, Tamer Doğan, İrfan Arasan, Raziye Turgut, Sinan Zincir ve Mustafa Rüzgar'ın “PKK’nin cezaevi yapılanmasının kurye avukatları” olmakla ve “avukatlık görevini icra etmenin avantajlarını kullanarak cezaevlerine aktarım, iletişim faaliyetlerini gerçekleştirmekle” suçlandıkları davanın duruşması İstanbul Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmada sanık olarak yargılanan avukatlardan Ramazan Demir, Sinan Zincir, Ayşe Gösterişlioğlu, Tamer Doğan, Adem Çalışcı, ile TUAD üye ve yöneticileri hazır bulundu. İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya ve İtalya Barolarından gelen temsilcilerinin de izlediği duruşmaya çok sayıda avukat katıldı. 

'HAKKIMDA SOMUT DELİL YOK'

Duruşma ilk olarak  Adem Çalışcı'nın ifadesi alındı. Çalışcı Kürtçe yaptığı savunması tercüman aracılığıyla çevirildi. Çalışcı, hakkındaki "KCK dış Koordinasyon Birimi Cezaevi yapılanmasında olduğuna" yönelik iddiayı reddetti. Hakkındaki suçlamaların soyut bir iddiadan ibaret olduğunu söyleyen Çalışcı, suçlamaları "iftira" olarak nitelendirdi. Çalışcı, Facebook hesabında "Kobane" yazılı paylaşımının delil sayıldığını belirterek, "Ancak bu paylaşım oradaki savaşa karşı çıkma amacıyla yapılmıştır örgüt propagandası amacıyla yapılmamıştır. Ben sadece avukatlık mesleğimi yaparak Kürt halkına avukatlık yaptım. Hiçbir örgütle bağım yoktur tek örgütlü olduğum yer mesleğimle ilgili olarak İstanbul Barosu'dur" dedi. Çalışcı, beraatini ve hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını talep etti. 

KÜRTÇE SAVUNMA GERGİNLİĞİ

Duruşma savcısı Mehmet Salih Sol, savunmasını Kürtçe yapan Çalışçı'ya soru sormak istediğini belirterek, "Sanık savunmasını Kürtçe olarak yaptı. Ancak tercüman tarafından Türkçe'ye çevirilirken sanığın tercümana, Türkçe olarak yanlış tercüme edildiği şeklinde müdahalesi oldu bu nedenle sayın tercümandan sanığa sorulmasını istediğim soru ne iş yaptığıdır" dedi. Sanık avukatlarından İlknur Alcan soruya itiraz ederek, sanığın kimlik tespitinde ne iş yaptığını söylediğini ve savcının bu soruyu "niyet okuma olarak sorduğunu" dile getirdi. Mahkeme heyeti Alca'ın itirazını reddetti. Bunun üzerine savcı Çalışcı'ya, "Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde savunmuş olduğu, yani vekili olduğu sanıklar olmuş mu bugüne kadar" sorusunu yöneltti. Çalışcı'nın avukatları bu soruya da müdahale etti. Çalışcı ise, "Kürt bir avukat olduğum için burada yargılanıyorum savcı dosyanın içeriğine dair soru sormuyor" diyerek soruya itiraz etti. 

SAVCI, YARGIYA SİYASETİN BULAŞTIRILDIĞINI İDDİA ETTİ

Avukatlar ile tartışmaya giren duruşma savcısı Sol, "Sanık sormuş olduğum soruya Türkçe cevap vermiş böylece Türkçeyi iyi bildiğini göstermiştir. Sanığın Türkçe bildiği yapmış olduğu avukatlık mesleğinden dolayı da açık ve nettir. Sanığın sözlü savunmasını ana dilinde yapmadı kendisini daha iyi bir dilde ifade edebilmesi savunma hakkı olarak tanınmıştır bence de çok önemlidir ancak kendi müvekkillerini mahkemelerde Türkçe olarak savunan bir sanığın kendisini Türkçe olarak daha iyi savunamayacağını beyan etmesi savunma hakkını kötüye kullanması ve yargıya siyasetin bulaştırılma isteğidir" dedi. Avukatlar ise savcıya tepki göstererek, "Yargıya siyaseti siz bulaştırıyorsunuz" cevabını verdiler. 

'SAVCI SİYASİ TARAF HALİNE GELMİŞTİR'

Mahkeme heyeti tartışma nedeniyle duruşmaya 10 dakika ara verdi. Aranın ardından sanık olarak yargılanan avukat Sinan Zincir, hiçbir doğal hakkın yasal olarak edinilemeyeceğini anadille savunma yapmanın da bu doğal haklardan olduğunu söyleyerek, "Anadilde savunma yapmak yasalarla belirlenmemelidir bu bir lütuf değildir. KCK operasyonları devam ederken Kürt avukatlar ve Kürt öğrenciler tutuklandı. Biz avukatlar KCK davalarında müvekkillerimizin Kürtçe savunma yapmaları için propaganda yapmakla suçlanıyoruz. Savcılık makamı zaten kamu tarafı olduğu davada, bu tartışmayla siyasi bir taraf haline gelmiştir. Bu durum Budapeşte İlkelerine aykırıdır. Savcının ahlaki olarak bu davadan çekilmesini ve duruşmanın ertelenmesini talep ediyorum" dedi. Zincir'in talebine diğer sanıklar ve avukatlar da katıldıklarını söyledi. 

SAVCI KENDİNİ 'EN ADİL YARGI MENSUBU' İLAN ETTİ

Tekrar söz alan duruşma savcısı Sol, anadilde yapılan savunmaya saygı duyulması gerektiğini söylemeye çalıştığını dile getirerek, "Ancak bir kısım sanık ve sanık vekillerinin şu anda bulunmuş oldukları yüce yargının mabedinde daha önce kendilerini ve müvekkillerini Türkçe olarak savundukları ve sanığın kendisini Türkçe olarak ifade etme hakkı olduğu halde yasadaki hakkı kötüye kullandığını söylememden ibarettir. Bu beyanımı adil olmamak, tarafsızlık ve siyasallaşmayla ilgisi olmadığını zannımca karşı çıkanlar da bilmektedirler. Anadilde konuşmak ekmek su gibi haktır. Ancak medeni toplumlar ülkeler bazında teşkilatlanmış teşkilatlanan bu ülkelerin bir yönetim biçimi vardır. Türkiye kim ne derse desin hukukun üstünlüğüne saygı gösteren ülkelerdendir. Herkes demokratik yollarla oluşturulan yasalara saygı duymakla yükümlüdür fakat medeniyetten bahsetmek mümkün değildir.  Herkes kendine hak gördüğü şekilde hareket ederse kaos ve anarşi hüküm sürer. Meslek hayatımın 6 yılını Kürtçe konuşulan bir yerde geçirdim binlerce kişiyi tercüman aracılığıyla dinledim ve  neden Kürtçe konuştuklarını sorgulamadım bile. Kendimi bu konuda en adil yargı mensubu olarak ilan ediyorum. Bunu yargılananlar da dava sonunda görecekler" diye konuştu.

SANIKLARIN ADLİ KONTROLÜ KALDIRILDI

Heyet avukatların savcının değişmesi yönündeki talebini reddederek duruşmaya devam etme kararı verdi. Sanık avukatlarından Cemil Adıyaman beyanda bulunmak üzere söz istedi, heyet başkanı Cem Karaca ise "Söz vermiyorum" dedi. Avukatlar heyet başkanının söz vermediğinin tutanağa geçmesini istedi ancak heyet başkanı Karaca, "Tutanağa da geçmiyorum" dedi. Avukat Cemil Adıyaman savcıya dönerek, "Biz müvekkillerimizi yasal zorunluluktan dolayı Türkçe savunuyoruz anadilde savunma hakkı verilirse anadilimizde de savunuruz" diye konuştu. 

Başka bir dosyadan tutuklu olan sanık Selahattin Kaya da savunmasını Kürtçe yaptı. Kaya tercüman aracılığıyla çevirilen savunmasında, neyle suçlandığını bilmediğini ve bu sebeple iddianamenin kendisine ulaşması için süre istediğini söyledi. 

Ara kararını açıklayan mahkeme sanıklar hakkındaki adli kontrol kararını (karakola imza verme ve yurtdışı çıkış yasağını) kaldırarak duruşmayı 13 Eylül'e erteledi. 
 

ÖNCEKİ HABER

KESK'liler SGK önünde taleplerini dile getirdi

SONRAKİ HABER

Ecetem işçisi kadınlar ödemelerini aldı!  

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...