18 Nisan 2017 00:30

‘Üsküdar geçilse’ de, Ankara yolları taşlı

YSK'nin şaibe iddialarını güçlendiren kararına rağmen anayasa değişikliği günün en sıcak tartışma konusu.Peki sandık sonucu siyasete nasıl yansıyacak?

Paylaş

Cem GURBETOĞLU
Ankara

İktidarın bütün çabasına, YSK’nin şaibe iddialarını güçlendiren kararına rağmen başkanlık sistemini getiren anayasa değişikliğinin 1 milyon 350 bin oy farkla kabul edilmesinin siyasete ve siyasi partilere yansımasının ne olacağı günün sıcak konusu haline geldi. 

Referandumda oldukça düşük bir farkla ‘evet’ çıkması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı rahatlatmayacak bir karar olsa da, girilen son virajda “Herkes sussun, sadece Erdoğan ve Binali Yıldırım konuşacak” formülüyle kotarılan “kıl payı” galibiyet kısa süreliğine de olsa Cumhurbaşkanına “oh” dedirtecek nitelikte. AKP’den ilk sonuçların heyecanıyla yapılan “Evet beklediğimizin altında” yorumlarının, siyasetini “fiili durum” üzerine oturtan Erdoğan tarafından bastırılacağını, bu neredeyse fotofinişe kalmış sonucun “şanlı zafer” olarak sunulacağını tahmin etmek güç değil. Yeni ve kapsamı genişletilmiş bir “fiili durum” anlayışıyla hareket edilecek. Huber Köşkü’nün dışında bekleyenlere yaptığı konuşmada Erdoğan’ın “Atı alan Üsküdar’ı geçti” açıklaması da bunun işaret fişeği aslında.

ERDOĞAN İÇERİDE BAŞKA, DIŞARIDA BAŞKA

Ancak Erdoğan’ın Huber Köşkü’nün içinde düzenlediği basın toplantısında kullandığı dil ise bambaşkaydı. Aynı zamanda Erdoğan’ın referandum sonucuna ilişkin kamuoyu önündeki ilk değerlendirmesi olan bu toplantı yabancı basın ve sermaye çevrelerinin ilgi odağı oldu. Erdoğan da zaten bu çevrelerin duymak istediklerini söyledi, “Oyunun rengi ne olursa olsun” sandık başına giden herkese teşekkür ederek söze başladı ve Cumhurbaşkanlığı hükümeti seçimlerinin 3 Kasım 2019’da gerçekleşeceğini belirterek, “Erken seçim yok” sinyali verdi. Erdoğan böylece hâlâ kendisinde keramet bulan/bulmak zorunda kalan sermaye çevreleri ve bu aralar bir küsüp bir barıştığı “stratejik ortaklarının” tavsiyeleri yönünde hareket edeceği mesajı verdi. Ama tabii dışarı çıkınca “Üsküdar’ı geçmeden” edemedi.

Bu “İçeride kucaklayan, dışarıda yuhalatan” söylem önümüzdeki dönem Erdoğan’ın nasıl bir yol izleyeceğinin de resmi: Sermaye çevreleri ve ABD’nin her türlü talebini karşılamaya hazır, ancak içeride/dışarıda iktidarına itiraz edeceklere nefes aldırmayacak bir hat izleyecek. Tabii ki bu Erdoğan’ın planı. Bunu hayata geçirmesi ne kadar mümkün göreceğiz? 

AKP’DE HAYIRCILARDA KORKU, EVETÇİLERDE ENDİŞE

AKP cephesinde işler karışacak. Erdoğan’ın “fiili yönetme”, “seçimle yönetme” stratejisine karşı çıkanlar, bir kısmı 7 Haziran seçimleri, bir kısmı da 15 Temmuz sonrası siyaset sahnesinden Erdoğan eliyle kızağa sürülen isimlerin belki de son umudu tükendi. ‘Hayır’ çıkarsa Erdoğan’ın kendini frenleyeceğine inanmak istiyorlardı. Ama artık ‘Üsküdar’ı geçen’ Erdoğan’ın kendilerine siyasette yer bırakması -en azından AKP içinde- mümkün gözükmüyor. Hatta ‘FETÖ’cülük’, ‘Darbecilik’ suçlaması da keskin bir kılıç gibi tepelerinde gezineceğe benziyor. Referandum dönemi, Binali Yıldırım’ın bir araya getirip kampanyaya katılma ricasına rağmen ortalıkta gözükmeyen eski bakanların bir kısmı ya iyice kenara çekilip izleyecekler ya da referandum sonucunu bağıra bağıra selamlama yarışına girecekler. Tepkileri ne olursa olsun “Erdoğan’dan çok Erdoğancıların” lincine maruz kalmaları kaçınılmaz.

Erdoğan’ın yanında saf tutmaya devam eden, ancak gidişattan endişe duyan bir kesim de var. Başbakan Binali Yıldırım’ın da bunların arasında sayılabileceği Ankara’da artık sıkça dillendirilen bir konu. Bu kesimin ise beklentisi, Erdoğan’ın partiye dönmesiyle tartışmaların kesilecek olması. Çünkü Ahmet Davutoğlu’nun, Binali Yıldırım’ın ya da Abdullah Gül’ün genel başkanlığı parti içinde tartışılır olsa da, tüm eleştirilere rağmen Erdoğan’ın parti içindeki liderliği tartışma konusu değil. En azından dışarıya yansıyan durum bu.

KILIÇDAROĞLU, SELEFİ VE RAKİBİ

CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığının tartışmaya açılması için iktidar medyasının yoğun bir köpürtme yapacağı şimdiden belli. Kılıçdaroğlu’nun 16 Nisan gecesi yaptığı açıklamanın ardından parti genel merkezinde sınırlı sayıda kişiden de olsa gelen tepkiler de oldu. Bir de kapalı kapılar ardında eleştiriler var. YSK’nin kararına, şaibe iddialarına rağmen Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamanın seçim sonuçlarını tanımak anlamına geldiğini düşünenler var. Kılıçdaroğlu’nun daha erken açıklama yapması gerektiği, duruma geç müdahil olduğu eleştirisi de yapılıyor. Fakat tüm bunlara rağmen kısa vadede ‘Kılıçdaroğlu çekilsin’ sesinin yüksek perdeden duyulmayacağı düşünülüyor. Üstelik Kılıçdaroğlu, selefi Deniz Baykal’a ve rakibi Muharrem İnce’ye referandum kampanyasında özel görev vererek onları onore etmişken...

MHP’DE TAŞAN ÇORBA OCAĞI SÖNDÜRÜR MÜ?

MHP ise bir süredir “kaynar kazan” olmaktan çıktı, tencereden taştı. Tencereden taşan çorba ocağı söndürecek mi? Asıl soru bu. AKP’nin birinci, MHP’nin ikinci olduğu birçok yerde “evet” diyenlerin oranı, AKP’nin 1 Kasım seçimlerinde aldığı oy oranlarını ya ancak yakaladı ya da sadece 1-2 puan aştı. AKP’den de fire olduğu düşünülse bile MHP’nin, hem de kalesi sayılan yerlerde dahi geleneksel seçmeninin oyunu alamadığı apaçık ortada. “AKP’yle ortak olunca kamu kaynaklarından yararlanma, ihale kapma, bürokraside mevzi kazanma” söyleminin beklenen etkiyi yapmadığı görülüyor. Ancak partiden iktidarın yargı eliyle yaptığı operasyonların da yardımıyla kovulan Akşener-Oğan-Özdağ’ın ve hâlâ partide olan muhaliflerden Koray Aydın’ın ne yapacakları, ne yapabilecekleri de tartışma konusu. Akşener ve diğerleri kadar MHP dışında popüler olmasa da, Anayasa değişikliği tartışmaları sırasında Genel Başkan Yardımcılığından istifa eden Eski Ülkü Ocakları Başkanı Atilla Kaya’nın parti içindeki etkisi sürüyor ve Kaya’nın ne yapacağının da MHP’nin  kaderinde etkili olacağı düşünülüyor. Fakat Anayasa değişikliğinin ardından uyum yasaları için başlayacak maratonu da düşününce hem Bahçeli ve hem Erdoğan’ın birbirine ihtiyaç duyduğu, ortak gözükme çabasının git-gellerle birlikte sürmesi bekleniyor.

HAYIR’ İKİ YAKAYI BULUŞTURUR MU?

Eş genel başkanları, milletvekilleri ve belediye başkanları tutuklanan, müşahitleri sandıklardan uzaklaştırılan, kampanya yürütmesi engellenen HDP cephesi ise birkaç merkez dışında -bazı sonuçların şaibeli olduğunu değerlendirmesiyle birlikte- bölgede sandıktan çıkan sonucu başarılı buluyor. Diyarbakır başta olmak üzere, belli yerlerde seçmenlerin sandığa gitmeye çekindiği değerlendirmesi yapılıyor. Kimi yerlerde de baskı nedeniyle tercihlerin özgürce yapılamadığı ifade ediliyor. Ancak tüm bunun genel durumu değiştirmediği, bölgedeki tüm baskı ortamına rağmen halkın güçlü bir itirazı dile getirdiği görüşü ağır basıyor. Partide ilk değerlendirmeler, Türkiye’nin bir dönem birbirine en kutuplaştırılmış iki yakasının, sahiller ve Kürt illerinin aynı itirazda birleşmesinin, üstelik üç büyük şehirde de ‘hayır’ın önde çıkmasının toplumsal barış açısından önemli bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde.

ÖNCEKİ HABER

‘YSK parlamentonun yetkilerini gasbetti’

SONRAKİ HABER

Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri’ne başvuru süresi uzatıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...