14 Nisan 2017 09:43

Dink cinayeti tanığı Emin Arslan: Cinayete ‘FETÖ’ yol verdi

Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Arslan: Dink cinayeti 'FETÖ'nün kendilerine engel olacaklara operasyon yapabilmek için yol verdiği bir cinayettir.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 44'üncü duruşmasında Polis Başmüfettişi Durmuş Demirbaş, Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan tanık olarak dinlendi. Tanıklardan Emin Arslan, "Dink cinayeti FETÖ çetesinin bizlere, askerlere, aydınlara, kendilerine engel olacak kişilere operasyon yapabilmek için yol verdiği bir cinayettir" dedi. 

Aralarında dönemin polis şefleri, Celalettin Cerrah, Engin Dinç, Ramazan Aküyrek, Ali Fuat Yılmazer, Ahmet İlhan Güler’in de bulunduğu kamu görevlerinin yargılandığı Dink cinayeti davasının duruşması Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmada tutuklu sanık dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, tutuksuz sanıklar azmettirici Erhan Tuncel, eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Trabzon eski Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hazır bulundu. Duruşmada mahkeme başkanı emniyetten dava sanıklarından kriptolu mesajlaşma programı ByLock kullandığına ilişkin belgelerin mahkemeye ulaştığını, bu kişilerin arasında Akyürek, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Özkan Mumcu, İstihbarat Daire Başkanlığı Hamdi Egbatan'ın da olduğunu söyledi. Bu sırada salonda bulunan Akyürek söz alarak, “Ben böyle bir program kullanmadım” dedi. Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi aracılığıyla duruşmaya bağlanan Özkan Mumcu da bu iddiayı reddetti. 

'TALEPLERİMİZ KARŞILANMADI' 

Dink cinayetine ilişkin görülen davanın duruşması, Polis Başmüfettişi Durmuş Demirbaş tanık olarak dinlenmesiyle başldı. Dink cinayetinin ardından Levent Yarımel ile bilirkişi olarak görevlendirildiklerini söyleyen Demirbaş, “Soruşturma Başmüfettişi Şükrü Yıldız tarafından bize bir dosya hazırlandı. Bize dosyayı bir tutanakla teslim etti. Dosyayı inceledik ve bazı eksiklikler gördük. Trabzon'dan gelen F4 raporu üzerinden yürümek gerekti birşeyler çıkacaktı ama yazılarımıza cevap verilmedi, ilerleyemedik. O gün sabah verdik öğleden sonra Şükrü Yıldız geldi ve 'Ben size soruşturma yetkisi vermedim, soruşturma yapmayacaksınız, dosya üzerinde bilirkişilik yapacaksınız' dedi. Biz de bunun üzerine dosya üzerine raporu yazdık. Dosyada sadece Trabzon'dan İstanbul'a gelen evrak üzerinden işlem yapmış. Bizim taleplerimiz karşılansaydı cinayetle ilgili Trabzon emniyeti ve istihbarat dairenin kusurları ortaya çıkacaktı ama mümkün olmadı. Ramazan Akyürek ile konuştuk istediğimiz evrakların listesini kendisine verdik fakat bunlar bize verilmedi. İnceleseydi zaten bir takım şeyler ortaya çıkacaktı" diye konuştu. Bunun üzerine Ramazan Akyürek söz alarak Demirbaş'ın beyanlarına katılmadığını, tüm soruşturmalara karşı olumlu yanıt verdiğini söyledi. SEGBİS'le duruşmaya katılan tutuklu sanık Şükrü Yıldız da söz alarak "2 gün boyunca istihbarat dairesinde çalıştılar. Evrakları gördüler. Onları görmeden raporu yapamazlardı" dedi. Demirbaş ise bu beyanı "Hayır biz İstihbarat dairesinde çalışmadık, bize evrak göstermediler" diye reddetti.  

Ahmet İlhan Güler, "Sadece Şükrü Yıldız'ın hazırladığı belgeler üzerinden yapılacak bir inceleme bu cinayeti ortaya çıkarır mı? Size başka bilgiler gelmeden sizin bilirkişiliğiniz anlamlı olur muydu" diye sordu. Demirbaş ise LOG kayıtları da olmak üzere başka birtakım belgeler istedikleri halde belge verilmediğini söyledi. 

'8 SENEDİR BU ANI BEKLİYORUM'

Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan tanık ifadesine başlamadan önce 8 senedir bu anı beklediğini ve dosyada daha önce sanık, sonra avukat, şimdi de tanık olduğunu dile getirdi. Arslan, FETÖ'nün kumpasıyla 8 ay tutuklu kaldığını belirterek, "FETÖ cephesi tarafından bu olaya monte edildim. Böyle bir operasyona monte edilmem de Dink cinayeti konusunda yaptığım yorumlar oldu" dedi. Dink cinayetinin işlendiği gün Ankara'da emniyet genel müdürlerinin toplantısında olduğunu ve olay duyulduğunda kendisine sorulan sorular üzerine, "İşin içinde eleman olan konularda cinayet işlenmez mutlaka görevlilerin eksiklikleri olmalı" diye yorum yaptığını açıkladı. 

'BENİMLE KONUŞANLAR DA DİNLENDİ'

Arslan, Dink cinayetinden sonra Nedim Şener ile diyalog içerisinde olduğunu, Şener'in kendisinden çok daha fazla bilgiye sahip olduğunu ve birtakım konularda kendisinden bilgi istediğini dile getirdi. Arslan o dönem kendisiyle irtibat halinde olan Şener'in ve Başbakanlık Teftiş Kurulu Müfettişlerinin usulsüz dinlemeye tabi tutulduğuna dikkat çekerek, "Örgütün hedefinde olduğum için benimle konuşanlar da dinlendi. Raporu hazırlayan Başbakanlık Teftiş Kurulu Müfettişlerine nasıl baskı yapıldığını çok yakından biliyorum. Benden bilgi alan Teftiş Kurulu Başkanları Hizbullah'tan İBDA-C'den dinlendi. Hatta müfettişlerle o dönemki konuşmalarımızdan bildiğim kadarıyla Teftiş Kurulu Başkanı Mütalip Ünal müfettişleri aradığını ve Akyürek ile Yılmazer'in isminin çıkarılmasını istediğini biliyorum. Siyasetin örgütü desteklediği zamanda teftiş kurulu başkanın bu uyarıyı yapması da normal. Dink cinayeti FETÖ çetesinin bizlere, askerlere, aydınlara, kendilerine engel olacak kişilere operasyon yapabilmek için yol verdiği bir cinayettir" dedi. 

Arslan şöyle devam erti: "O dönem İstihbarattan sorumlu emniyet müdür yardımcısıydım. Dink cinayetine bile bile yol veren bu çetenin hedefinde olan bir kişiydim. İBDA-C ve Hizbullahçı diye izlendim. Bizi ibret olsun diye hedef aldılar. Gazetelere haber servisiyle algı yaratmak bu çetenin işi. Ali Fuat Yılmazer bu bilgileri medyaya verenlerden biridir. Bu görüntüler dava dosyasından diye medyaya sunmuştur ancak dosyada olmadığını göreceksiniz. Dünyada örneği görülmemiş hem dikey hem yatay örgütlenmesi olan bir örgütle yüz yüzeyiz."

'TUNCEL'İN GÖREVDEN ALINDIĞI İSTANBUL'A BİLDİRİLMELİYDİ'

İstihbaratın görevinin koruma sağlamak değil operasyon yapmak olduğunu belirten Arslan, "Trabzon'dan İstanbul'a gönderilen F4 raporunda öldürme ve elemana dayalı bilgi söz konusu. Yardımcı İstihbarat Elemanı Erhan Tuncel görevden alındığında Trabzon bunu İstanbul'a bildirmeliydi. Eleman çıkarılmışsa tehlike doğmuştur, ilgili şubenin uyarısı sonucu tedbir alınmalı ve hedef tespiti olmalıydı. İstihbarat şube için koruma işi, eleman çıkarıldıktan sonra yapılacak bir şeydi. Öncesinde koruma verme yetkisi yoktur" dedi. 

Arslan mahkeme heyetinin sorduğu "Planlı istihbarat operasyonu için ne gerekir" sorusunu da şöyle cevapladı: "İstihbaratın sorumluluğu Trabzon, İstanbul ve istihbarat daire başkanlığı olarak bir bütündür. İlin koruma kurulları vardır. Planlı istihbarat operasyonu için gelen bilgiler değerlendirilir potansiyel tehlike saptanırsa bu mutlaka yapılır. Ancak İstanbul'a elemanın çıkarıldığı bilgisi verilmemiş. İstihbarat Daire Başkanlığının, 'eleman çıktı bu grup serseri mayın gibidir tedbir alın' diye İstanbul'a mutlaka bildirmesi gerekirdi. Elemanın görevine son verildiğinin İstanbul'a bildirilmesi lazımdı. Bildiğim kadarıyla İstanbulun bilgisi yok. Bir tehdit var ve buna planlı operasyon yapılması gerekirdi."

‘DİNK CİNAYETİNİ İSTANBUL’A FATURA ETMEYE ÇALIŞTILAR’

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı tanık ifadesinde, Dink cinayetinin İstanbul emniyetine fatura edilmeye çalışıldığını ifade etti. Avcı, “Amaç İstanbul’u ele geçirmekti. Kendileri dışındaki herkesi gayri milli tanımlayıp makamları ele geçirdiler. Sahte belgeler ve delillerle operasyon yaptılar” dediği ‘FETÖ’ ile bağlantısı olduğunu, çocuklarının ‘FETÖ’nün okullarında okuduğunu fakat organik bir ilişkisi olmadığını belirtti. Avcı, “Bunlar bir kitap yazmışlar. Derin yapılar diye. Bu kitap onların yol haritasıydı. Bir ufukları vardı. Türkiye’yi ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sahte belgelerle, dinlemelerle bunu yapmaya çalıştılar. Her tür kötü olayı kullanmaya çalıştılar” diye konuştu. Avcı, Ali Fuat Yılmazer’in “Hanifi Avcı’nın FETÖ ile ilişkisi var” sözlerine ilişkin de “Söyledikleri doğru değil” dedi.

Avcı, “Sabri Uzun’dan önce istihbarat daire başkanlığı yaptım. O dönemde cemaat etkin değildi. İstihbaratta insan kullanılır. Siz devlet adına bir insanı kullanıyorsunuz. Bundan dolayı istihbarat hizmetleri ciddi bir devlet denetimine tabidir. Aldığınız bilgileri merkeze bilgi vermek zorundasınız. Bu ilişkileri denetlemezse birçok sıkıntı ortaya çıkar. Verdiğiniz bilgileri merkezde kontrol etmek zorunluluğuna sahiptir” şeklinde konuştu.

‘CEMAAT SOHBETLERİNE BİLE İSTEYE KATILMADIM’

Etkin pişmanlık dilekçesi veren dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, “Hiçbir şekilde, hiçbir zaman FETÖ/PYD Örgütü ile irtibat ve ilişki içerisinde olmadım. 2007’de Trabzon’a gittikten sonra cemaatçi İrfan Akkaya ile dostluk ilişkim oldu. Cemaat sohbetlerine bile isteye katılmadım. İrfan’la bulunduğum ortam içinde bunlar gelişti. Örgütsel yapıda olmadım. Örgüt mensubu değilim ama gördüğüm bildiğim şeyleri anlatabilirim dedim, böylece etkin pişmanlıktan yararlandım” dedi.

Ahmet İlhan Güler Sarı’ya, “Erhan Tuncel’in eleman olduğunu niye söylemediniz dediğimde Ali Fuat Yılmazer söyletmedi demiştiniz. O günkü konjonktürde Yılmazer’in baskına maruz mu kaldınız” diye sordu. Sarı, “Ben bu beyanı belirtmiştim neden söyleme dediğini bilmiyorum ama söylenmesi gerekirdi” diye yanıtladı.

5, 6, 8, 9 Haziran’da görülecek bir sonraki duruşmada Nedim Şener, Levent Yarımel, Bayburt Emniyet Müdürlüğü görevlisi Burhan Gümüş, İstihbarat Daire Başkanı Görevlisi Hasan Çobanoğlu, İsmail Bayseç, Abdullah Öztürk, Arif Sarıkaya, Sadık Turan Alp, Adanan Daştan, Hasan Hüseyin Koca, Hüsamettin Yaman, İlhan Murat Kulalar, Muzaffer Erkan, Ömer Şen, Şafak Şen, Yüksel Sezer tanık olarak dinlenecek.

 

ÖNCEKİ HABER

Cannes filmleri belli oldu

SONRAKİ HABER

Doğan: Çerkezköy’de işçiler hala tehlikede mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...