11 Nisan 2017 01:24

Fransa’da düzen partieri krizde

Deniz Uztopal Fransa’da 23 Nisan ile 7 Mayıs arasında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerini yazdı.

Paylaş

SUNU
Fransa’da 23 Nisan ile 7 Mayıs arasında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimleri, tüm hızıyla yaklaşıyor ve 11 adayın katılacağı seçimlerin sonuçlarının nasıl olacağına dair muğlaklık devam ediyor. 

1958’de ilan edilen 5. Cumhuriyet dönemindeki 10’uncu cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak ve hiçbir seçimde bu kadar sürpriz ve belirsizlik üst üste  yaşanmamıştı. Ana siyasi partilerin adaylarından tutun da kazanma ihtimali olanların düştüğü bataklıklardan dolayı oy oranlarının geriye düşmesi, beklenmeyen adayların öne çıkması/çıkartılması gibi çok sayıda gelişme bu seçimlere ayrı bir özellik verdi ve görünen o ki, Fransa’nın son 60 yıllık tarihinde bu seçimler tarihi bir dönemeç olacak. 

Öte yandan hiç kuşkusuz 23 Nisan cumhurbaşkanlığı seçimi, Fransa siyasi arenasında yeniden yapılanmanın da bir vesilesi olacak. 

Fransa’nın ‘yarı başkanlık’ sisteminin en antidemokratik seçimleri olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin biçimlenişi, sistem dışı adayları elemeye yönelik. 

1958 Anayasası, önce cumhurbaşkanlığı, hemen ardından da milletvekilleri seçimlerini iki türlü seçime bağlamış ve ikinci turda tüm ‘düzen içi’ partilerin sistemi korumak için ‘birleşmesini’ mecbur bırakmıştır. Sadece bir örnek vermeyle yetinelim: 1956 milletvekili seçimlerinde, dönemin en güçlü işçi ve emekçi partisi Fransız Komünist Partisinin (PCF) 150 milletvekili vardır. Anayasa değişikliğinden sonra yapılan 1958 seçimlerinde ise FKP’ye karşı ikinci turda tüm düzen partileri birleşmiş ve PCF sadece 10 milletvekili çıkartabilmiştir. 

Düzenin koruması bağlamında cumhurbaşkanlığı seçimleri Fransa’nın en önemli seçimleridir. 


Bu seçimlerin en büyük sürprizi büyük partilerin ön seçimlerini kazanan adaylar oldu. Önce hükümet partisi olan Sosyalist Partiden başlayalım. Cumhurbaşkanı François Hollande’ın partisinin doğal adayı olması bekleniyordu. 5. Cumhuriyet geleneğinde bugüne kadar her cumhurbaşkanı, eğer yaş ve sağlık nedenleri engel değilse, mutlaka ikinci kez de aday olmuştur. Hollande’ın hayali de buydu ve cumhurbaşkanlığına 5 yıl daha devam etmek istiyordu. Fakat cumhurbaşkanlığı yaptığı 5 yıl boyunca yürüttüğü emek düşmanı politikalardan dolayı kamuoyu desteği rekor seviyede düştü. Sermayenin temsilcisi olarak aylar süren dev işçi mücadelesiyle çatıştı. 5 yıl boyunca, Nicolas Sarkozy döneminden daha fazla “zenginlerin cumhurbaşkanı” oldu. 

HOLLANDE NE YAPTIYSA ADAY OLAMADI

Sınıf mücadelesinin yükselmesi ise parti içi muhalefeti güçlendirdi ve Sosyalist Partinin cumhurbaşkanlığını yeniden kazanabilmesini sağlayacak adayın belirlenmesi için ön seçime gidilmesi talebini dayattı. Hollande istemese de kabul etmek zorunda kaldı. Önce perde arkasından bu aday adaylığı yarışını sabote etmeye çalıştı, daha sonra adayları farklı manevralara başvurarak teker teker oyun dışı bırakmaya uğraştı. Fakat başaramadı. Aday adaylığı yarışmasında kazanması ise zaten imkansızdı. Verebileceği tek ‘doğru’ kararı verdi: Aday olmadı. Boynu bükük ve sesi titreyerek kameralar karşısında bu kararını açıkladı ama herhalde ondan başka kimse buna üzülmemiştir. 

BAŞBAKAN VALLS’İN ELENMESİ 

Cumhurbaşkanı yeniden aday olmayınca, kariyerist Başbakan Manuel Valls hemen görevinden istifa etti ve adaylık yarışına katılacağını beyan etti. Parti yönetiminin ana kadrolarının desteğini de alarak hızlı bir kampanya yürütmeye başladı, fakat 5 yıldır iktidarda olması nedeniyle Hollande’ın yürüttüğü tüm emek düşmanı politikalarda baş rol üstlendiğini gizleyemedi... Hatta trajikomik durumlara da düştü. Örneğin el Khomri denilen yeni iş yasasını hayata geçirebilmek için, bir ilke imza atarak tam üç defa meclisi baypas etmek için bizzat kullandığı Anayasa’nın 49-3 maddesini kaldıracağını ilan etmesi gibi... 

Manuel Valls, partisinin en sağ kanadını temsil ediyor ve uzun yıllar seçimlerin sağda kazanılacağını düşünerek ibreyi her zaman daha fazla sağa kaydırmıştı. Hatta birçok defa partisinin isminde bulunan ‘sosyalist’ kelimesinin de eskidiğini ve partinin yeniden yapılandırılması ve merkez sol ile merkez sağı birleştirecek sosyal liberal bir partiye dönüştürülmesini savunmuştu. 

BAŞBAKAN VALLS’DA ADAY OLAMADI

Fakat kendisini ‘solcu’ diye tanıtan bir partinin ön seçim sürecinde sağcı söylemlerin tutmayacağını biraz geç anladı. Sol seçmenlerin ağzına bir parmak bal sürmeye yönelik kimi önlemler vadetse de seçimleri kaybetti. Hollande’dan sonra başbakanın da partinin aday adaylığı yarışında elenmesi, Sosyalist Parti içinde farklı çatışmaların ulaştığı boyutları da gösterdi. 

Hükümet partisi adına cumhurbaşkanlığına aday olma hakkını parti ‘sol kanadını’ temsil eden Benoit Hamon kazandı. Hamon önce tüketim bakanı, daha sonra ise birkaç ay eğitim bakanı olmuş ama Hollande ve Valls ile anlaşamayınca hükümetten istifa etmiş, daha sonra da parti içi muhalefeti yönetmişti.

SEÇİM SONRASI PARTİYİ KİM YÖNETECEK SORUNU

Ön seçimi Hamon’ın kazanması, hükümetin yürüttüğü politikaları temsil edenlerin cezalandırılmasından başka bir şey değildir. Fakat Hamon da, seçim sürecinde partisinin birliğini sağlayabilmek için kendi ‘solcu’ programından tavizler verdi ve sağ kanadın kimi taleplerini kabul etti. Ama bu bile partinin sağ kanadı ve bu kanadın lideri Manuel Valls’in kendi partilerinin adayı Hamon’u desteklemelerine yetmemiştir. 

Aslında onlar hiçbir zaman Hamon’u kendi adayları olarak görmediler ve adeta kaybetmesi için özel bir çaba gösterdiler. İktidarda bulunan Sosyalist Parti açısından artık mesele cumhurbaşkanlığını kazanmak değil, seçimler sonrası partiye kimin ve hangi akımın egemen olacağı meselesidir. Seçim kampanyası arkasında gizlenen de aslında bu hegemonya mücadelesidir. Bu partide “sol” ve “sağ” kanatların çatışmaya girmesi safların daha da netleşmesini zorunlu kılacaktır ve hatta partinin bugüne kadar var olduğu biçimiyle yaşayıp yaşamayacağı sorunu gündemdedir.  

YARIN: Fransa sağında 
yeniden yapılanma hızlandı


SARKOZY VE JUPPE’NİN SİYASİ HAYATLARI BİTTİ

BU süreçte merkez sağda da önemli gelişmeler yaşandı. Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Eski Başbakan Alain Juppe’nin siyasi hayatları bitirildi.

Ana muhalefet partisi “Cumhuriyetçiler “de (eski adı Halk Hareketi Partisi, 2015’te adı değiştirildi) bir iç çalkalanma yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. 

2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybeden Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, siyasi arenadan çekileceğini ilan etse de sağcı partisi içerisinde yaşanan olaylardan hiçbir zaman uzak durmadı. Parti içinde ciddi bir liderlik krizi yaşanmasını fırsata dönüştürerek 2014’de tekrar aktif siyasete döndü ve partisinin başkanı oldu. Önce parti yönetici kadrolarını yenileyerek partiyi tamamen kendi hizmetinde bir aygıta dönüştürdü. 2015’te ‘yenilik’ adına partinin adını değiştirdi ama birçok siyasi akımın bileşiminden oluşan partisine cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘doğal adayı’ olmayı dayatamadı. Diğer akımların liderleri de ön seçim isteyince Cumhuriyetçiler Partisinde bir iç kampanya süreci başladı. 

İÇ ÇELİŞKİLERDEN YÜKSELEN FILLON

Nicolas Sarkozy aday, eski başbakanlardan Alain Juppe de en büyük rakibi oldu. Hatta uzun süre anketler seçimlerin ilk turunda Juppe’nin, Sarkozy’yi geçtiğini ve ana muhalefet partisinin cumhurbaşkanı adayı olacağını gösteriyordu. 

Sarkozy’nin seçilemeyeceğine kesin gözüyle bakan rakipler, ön seçimi kazananın gelecek cumhurbaşkanı olacağını varsayarak sert ve amansız bir kampanya yürüttüler. Fakat bu parti içinde de keskin bir kutuplaşmaya neden oldu. Örneğin Sarkozy döneminde 5 yıl boyunca başbakanlık yapmış ama 2012 yenilgisinden sonra Sarkozy ile neredeyse düşmanlaşmış François Fillon, tüm kamuoyu yoklamalarında 3. sırada görünüyordu, fakat bir yandan hakkında farklı davalar açılan Sarkozy’ye karşı duyulan tepkiyi ve Juppe’nin yaşlı ve merkez sağa oynamasını iyi değerlendirerek, diğer yandan da söylemlerini daha da sağa kaydırarak azımsanmayacak bir sağcı seçmen kesimin desteğini alabildi. 

Beklenenin tersine hem Sarkozy’yi eledi, hem de ikinci turda Juppe’yi geçerek partisinin cumhurbaşkanı adayı olmaya hak kazandı. 

İKTİDAR PARTİSİ SOLA, MUHALEFET SAĞA KAYDI

Hükümet partisinden sonra ana muhalefet partisi içinde yaşananlar, hiç kuşkusuz Fransa’nın siyasi arenasında yaşanan alt üstlere işaret ediyordu. Bir yandan hâlâ iktidarda bulunan Cumhurbaşkanı ve Başbakan aday adaylığı yarışında elendi ve iktidar partisinin sol kanadı seçimlerde aday oldu, diğer taraftan ise eski bir cumhurbaşkanı parti içinde elendi ve partinin en sağcı kanadının temsilcisi aday adaylığı yarışını kazandı. 

Hükümet partisinde kısmen sola kayma, ana muhalefet partisinde ise açıktan sağa kayma yaşandı. 

ÖNCEKİ HABER

Ne oldu sanki öldü mü!

SONRAKİ HABER

Samson Dağlarında RES için on binlerce ağaç kesildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...