11 Nisan 2017 01:07

Biz işçiler birleşirsek, tepki gösterirsek güçleniriz

İstanbul'da Arçelik'te işten atılan işçi Evrensel'e yazdığı mektupta yaşadığı süreci anlatarak işçilere hayır çağrısı yaptı.

Paylaş

İşten atılan bir Arçelik işçisi
İstanbul

Henüz yaşım 22, liseyi bitirmişim, her genç gibi üniversite hayali kuruyorum... Tabii nereden bileceğiz hayatın bizi nerelere getireceğini. Neler göreceğimizi, neler öğreneceğimizi... Ailemin durumu belli. Evin en büyük çocuğu benim. Öyle olunca, tabii ailenin yükü de bizde olacak. Bir fabrikada işe başladım. Türkiye’nin önemli markalarından birinin fabrikasında üretim işçisi olarak işe başladım. Gel zaman, git zaman alıştık işe. İlk orada öğrendim sendikayı. Neler yapar? Ne için mücadele eder? Fabrikadaki sendika Türk Metal Sendikası idi. Tabi seviniyorum sendika olan bir yerde işe girdiğim için. Hakkımızı savunacaklar. İşçiyi ezdirmeyecekler. Kendimi böyle avutuyorum.

Fabrikada bir abi ile tanıştım. 6 ay beraber çalıştık. Bu zamana dek hep yanlış bakmışım solculara. Onları yanlış anlamışız. Bu abi ile abi kardeş gibi olduk. O bana anlatıyordu, ben dinliyordum. Aklımdaki soruları soruyordum. Hani bize hep anlattıkları gibi onlar vatan haini, dinsiz, amaçları vatanı bölmek, iç savaş çıkarmak değildi. Onları yanlış anladık hep. Amaçları özgür bir ülkede yaşamak, huzurlu bir Türkiye’de yaşamak. Benim tabularımı yıkan bu abi işte. Bana hep derdi: “Kardeşim birlik ve beraberlik içinde olursak kimse bizi ezemez.” Onların derdi işçilerdi, işçilerin hakları. Biz işçiler de insandık, robot değildik.

Gelelim bizim meşhur sendikaya. Biz seviniyoruz sendikamız var arkamızda. Patrona karşı bizi savunacak. Hak ettiğimiz ücretleri alacak. İşçiye değer verecek... Tabii bunlar olmadı. Hep lafta kaldı. Dediğim gibi 22 yaşında bir gencim. Ne oldu da biz bu hale geldik? Gençliğimizin en güzel yıllarında fabrikalarda çalışıyoruz. Her şeyi çaldıkları yetmedi, hayallerimizi de çaldılar. Bizler de isterdik en güzel okullarda okumak. İş hayatına atıldık, ama şu an işsiz kaldık. Bir sendika düşünün ki haftada bir fabrikadaki bölümleri gezip, selam verip, “Kolay gelsin” deyip gitsin. İşçilere, “Her şey sizin için. Şunları yapacağız, bunları yapacağız, şöyle yapıyoruz böyle yapıyoruz” diye işkembeden atıyorlar. Sendikacı geliyor, en fazla 30 saniye anlatıp gidiyor. Yahu kardeşim bir dur hele, bu ne acele. Soru sormaya fırsat kalmadan adam uçup gitmiş oluyor. Bir de sendikanın yalakaları var. Sendikanın odasından çıkmayan, beraber çalıştığı, ter döktüğü, emek verdiği, yeri gelince parasını bölüştüğü kardeşim dediği adamları satan, yarı yolda bırakan. Bunların görevi de kimler sendikanın aleyhinde konuşuyor, kimler sendikaya karşı onları tespit etmek, sendikaya bildirmek. O kadar korkuyorlar ki patronlardan, işini kaybetmemek için her şeyi yapıyorlar. Misal bir işçi 17 yıldır aynı fabrikada çalışıyor. Adam sendikalı, dediği cümle şöyle: “Allah’a şükür fabrikamız yemeğimizi veriyor, paramızı veriyor. Başka yerde böyle iş bulamazsınız. Böyle hakkımızı savunan başka sendika yok.” Adamın aldığı ücret ile yeni işe giren bir işçinin ücretiyle arasında 100-200 lira fark var. 17 yılını, emeğini vermişsin bu fabrikaya, aldığın ücrete bak.

Fabrikada 6 ay çalıştık. Her ay 55 lira, yani bir günlük yevmiyemizi alan sendikayı, işten çıkarıldığımızda yanımızda göremedik. İnsan hiç olmazsa gelir bir teselli verir... Sendikacının biri gelmiş, “Arkadaşlar ekonomik durum kötü. Kadrolu işçilerin de durumu belli değil. Üzülmeyin iş bulursunuz” diyor. Sendikaya bak be. Kadrolu işçilerine bile güven veremeyen bir sendika. Üzülmeyelim öyle mi? Sen alıyorsun paranı, işten çıkarılma korkun yok. Peki işçiler ne yapacak?

İşten çıkarıldığımız gün, orta yaşlarda duvarın dibine çökmüş bir adam gördüm. O da işten çıkarılmış. O adamın gözlerindeki umutsuzluk, çaresizlik gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Kim bilir neler düşünüyor. Kirayı, faturaları, çocukların masraflarını nasıl ödeyeceğim... Biraz da işçi kazansın, biraz da işçinin halinden anlayın. Öyle ev alayım, araba alayım, ceplerim para dolsun gibi bir derdimiz yok. İnsanca yaşayacak bir ücret alalım, iyi şartlarda çalışalım başka bir şey istemiyoruz. Yaşım 22, daha önümde uzun yıllar var. Ama inanıyorum, bir gün işçiler olarak emeğimizin karşılığını alacağız. O günler yakın. İşte asıl o gün biz işçilerin bayramı olacak. Emeğimiz, geleceğimiz, çocuklarımız için boyun eğmeyeceğiz.

Önümüzdeki günlerde bir referandum var. Biz işçiler için hiçbir şey içermeyen, bizleri daha geriye götürecek olan bu sisteme hayır demeliyiz. Bizden çalmadıkları bir cumhuriyet kaldı, onu da vermeyelim. Ben milliyetçi düşünceye sahip bir kardeşinizim. Biz işçiler için hiçbir şey ifade etmeyen bu sisteme hayır diyorum. Ekonomi çökmüş, her şeye zam gelmiş durumda. AKP döneminde patronlar zenginliklerine zenginlik kattılar. Peki biz işçiler? Bizler ne kazandık bu dönemde? En basit örneği, grev hakkımız elimizden alınmaya çalışılıyor. Hakkımızı arayacağız izin yok. Biz işçiler birleşirsek, tepki gösterirsek güçleniriz. O yüzden bu kararlılığın ilk adımını referandumda gösterelim, hayır diyelim.

ÖNCEKİ HABER

Gelecek sorunu gençlerin oy tercihini belirliyor

SONRAKİ HABER

Ne oldu sanki öldü mü!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa