08 Nisan 2017 01:39

Sürekli bir yoğunluk bitmez bir yorgunluk

İstanbul'dan bir sağlık çalışanı, bitmek bilmeyen mesai saatlerini ve ağır çalışma koşullarını Evrensel'e yazdı.

Paylaş

Bir sağlık çalışanı
İstanbul

Merhaba dostlar.

Ben bir sağlık çalışanıyım. Özel bir hastanede çalışmaktayım. Sabah 8, akşam 6 sözüm ona çalışma saatlerim. Ameliyathane bölümünde çalışıyorum. Dediğim gibi sözüm ona bu çalışma saatlerini vakaların uzaması belirliyor. Aslında haftanın iki veya üç günü icap nöbetine kalıyoruz dönüşümlü olarak. Bu da bize artı 3 saat daha fazla çalışmak anlamına geliyor. Hemşire ve anestezide odaların bitmesine bağlı, yani gece kaçta biterse bitsin o saatte çıkmak durumunda kalıyoruz. Ameliyathanelerdeki odalar dışarıdan doktorlar tarafından da tutuluyor. Onlar kazançlarını katlarken, çalışan bizlerin ücretlerinde değişen bir şey olmuyor. Çoğu zaman yemek yemek ve dinlenmek dahi mümkün olmuyor. Geri hizmetler ve diğer tüm alanlarda çalışanlar adeta makineleşiyoruz. Dinlenme ise çoğu zaman bizim önümüze suç gibi yansıtılıyor. Yemeğe ayırabildiğimiz vakit 15-20 dakikayı geçmiyor. Alan sorumluları ve idari kadro sürekli şikayet halinde, halbuki ne hemşireler ne anestezi görevlileri, bakım destek personeli ve destek personeli yeterli değil. Tıpkı fabrikalarda olduğu gibi az insanla çok iş yapmayı dayatıyorlar. Bu çalışma düzeni yatan kat çalışanlarında da aynı. Yatan kat çalışanlarında sözüm ona nöbet sistemi uygulanıyor. Nöbet de akşam 6 sabah 8.

Dayatılan çalışma sistemi bizlerin hayatla bağını koparıyor. Her birimizde tükenmişlik sendromu oluşmuş durumda; sürekli bir yoğunluk, bitmez bir yorgunluk, asosyal, mutsuz insanlar ordusu. Ameliyathane, katlar ve laboratuvarda çoğu zaman enfeksiyonlu hastalarla ilgileniyoruz, HIV, Hepatit (A,B,C) vb. olan hastalar ile çalışmamıza rağmen yeterli önlem alınmıyor. Periyodik tahlillere girmemiz gerekmesine rağmen bu hastane yönetimi tarafından uygulanmıyor. 

Tüm alanlardan ağır çalışma koşulları nedeniyle sürekli istifalar yaşanıyor. Çoğumuz da ülkedeki işsizliğin farkında olduğumuz için bu kadar baskı ortamına katlanmak zorunda kalıyoruz. Üstelik bu sağlıksız sağlık alanı, çalışma koşullarımızın ağırlığı hiç bir devlet kurumu tarafından da denetlenmiyor. Bir araya her gelişimiz çalışma koşullarımızı konuştuğumuz sohbetlere dönüyor. 

İş bulabilen veya artık dayanamayacak duruma gelerek istifa eden arkadaşlarımızın vedalaşırken bizlere söyledikleri “Allah sizi de kurtarsın” oluyor. Ülkedeki işsizlik ise sadece bizi korkutuyor ve katlanmak zorunda bırakıyor. Halbuki işverenler bu durumdan gayet memnun, ne de olsa okullardan yeni mezunlar ve işsizlik ile terbiye edilmiş taze kanlar sürekli başvuru yapıyor. Patronlar için oturmuş kadrolardan ise işleri yaptıracakları ve sürekli yenilenecek yeni köleler hazır. 

Bu insanlık dışı çalışma koşullarını biz “sağlık ordusu” dedikleri bir araya gelmedikçe bitmeyecek biliyoruz. Başka çözüm yok.

ÖNCEKİ HABER

KHK: Çocukların duygusal uçurumu

SONRAKİ HABER

Olan yine üreticiye olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...