07 Nisan 2017 14:57

Bu Dünya Güneşin Etrafında Bizim İçin Dönsün Diye...

İşçi sınıfı ve emekçilerin devleti ve toplumu yönetmeyi öğreneceği yeni bir toplumsal düzen istiyoruz.

Paylaş

Elif ERGİN

İstanbul

Türkiye’nin 93 yılı 65 hükümet, 5 askeri darbe gördü. Yüzlerce yasa değişikliği, binlerce ses tonu yüksek açıklama, yüze yakın seçim... Dünyanın 93 yılı emperyalist paylaşım savaşları, yükselen faşist iktidarları, onların paramparça oluşunu, artan açlık ve sefaleti, işgalleri, katliamları, yenilgileri ve zaferleri gördü. Kapkara bulutlar gökyüzünü saralı uzun yıllar oldu.  İnsanın emeğinin sömürülmesine dayalı kapitalist sistem bize karanlıktan başka bir şey vaat etmedi.

Bir avuç kan emicinin servetine servet katarak, milyarlarca insanı sömürünün en kötüsüne mahkûm ederek döndü bu dünya güneşin etrafında 93 kere.

Dünyayı yöneten egemen güç odakları, uluslararası tekellerin çıkarından öte hiçbir çıkar gözetmeyen bir dünya kurmak uğruna gençleri savaşlara süren, dünyanın her köşesinde irili ufaklı sayısız savaşlar, iç karışıklıklar çıkaran, ülkeleri iflasa sürükleyen, en başta gençleri milyonlarca işsiz ve barınaksız yığınlar olarak ülkeden ülkeye göçe zorlayan bir düzen kurdular.

ÇÜRÜK DEMAGOJİNİN ARDINDAKİ GERÇEK

Bu düzenin en iyisi olduğuna, başka bir düzenin mümkün olamayacağına (ne de olsa sosyalist bir devlet deneyimi yenilgiye uğramıştı) ikna etmeye çalışıyorlar gençliği. İkna araçları da çok güçlü üstelik. En çok satan kitaplardan, en çok izlenen filmlere kadar sosyokültürel alanda da bir hegemonya oluşturmaya çalışıyorlar. Öyle ki bilimin çağında yaşıyoruz reklâmlarını yapanların, üniversitelere bilim ve teknolojinin gelişmesi için teknoparklar kuranların düzeni kapitalizm geldiği en yüksek aşama emperyalizmde bilimi, tekniği, sanatı uçuruma iterek bu alanlarda emek harcamak isteyen gençlerin ümitlerini de paramparça ediyor. Bilim, teknik ve sanat kapitalist toplumda bir sömürü ve baskı aracına indirgenerek en güzel yaşlarımız bu uğurda harcamak istiyor.

Sömürücü sınıf kendi çürük demagojisini, geniş gençlik kitlelerinin isteklerine uygunlaştırma ve gençliğin harekete geçme potansiyelini kendi gerici amaçları için kullanma, onları ölmekte olan kapitalizmin desteği haline getirme denemelerine girişiyor. *

14 YILIN VAAD ETTİKLERİ

Bahsettiklerimizin Türkiye’de bulduğu karşılık dünyanın diğer ülkelerine göre daha sert bir süreçte şekilleniyor. Patlayan bombalar, artan işsizlik oranları, baskı ve sindirme politikalarının azgınlaşması birbirini izliyor. Erdoğan ve AKP hükümetinin 14 yılı böyle geçerken gençliğin eline kalan işsizlikten, savaştan, geleceksizlikten başka bir şey olmadı. Geleceğe dair ne vaat ediyor sorusuna ise gerici faşist bir politik rejimi fabrikalardan üniversitelere kadar toplumsal yaşamın her alanında inşa etmek istiyor. Üstelik “gençlerimize güveniyoruz” diyerek böylesi bir rejimin dayanağı olun çağrısını da aymazca yapıyor.

NİYE TEHDİT EDİYORLAR?

Bu gidişata dur demek için “hayır” diyenler bir anda terörist ilan ediliyor, burjuva medyanın kanallarında kanı, ölümü kutsayan bol Kuranlı, bol kefenli reklamlar dönüyor. Gençliğin ulaşabileceği en güzel noktanın Ortadoğu’daki büyük oyunu bozma yolunda şehitlik olacağını anca kendi karanlıklarına yaraşır bir ajitasyonla anlatan diziler başlıyor.

Evet çıkmazsa bu ülkede kaos olur, çatışma olur diye hep bir ağızdan bağırıyorlar. Bizleri bekleyen tehlikenin gerici faşist politik bir rejim tehlikesi olduğunu büyük Türkiye yalanlarıyla gizleyenler.

Gerçekten de bir kaos bir fırtına çıkarmak istiyorlar. Çünkü biliyorlar sömürülen milyonların, bu düzenden rahatsız olan gençlerin anca böyle fırtınalı havalarda bilincinin bulanıklaşacağını, kendisi için değil de kendini sömürenlerin düzenine dayanak olabileceğini. Kaos tehditleri bundan, bundandır ki sesleri böyle savaş çığırtkanlığı yapıyorlar.

BU DÜZEN DEĞİŞİR Mİ?

“Hayır deyince ne değişecek? 7 Haziran’da iktidarı tek başına alamadığında olanları gördük, değişmez, böyle gider…” Bu cümleler belki de arkadaşlarımızdan en sık duyduğumuz cümleler. Üretim araçlarının mülkiyetine sahip olan egemen sınıf burjuvazi, genç kuşakları geçmişin mücadele deneyimlerinden kopuk yetiştirmede, en küçük bir araya gelişini ezmede, kara bulutları aralayabileceğimiz olanakların kaos içinde bulanıklaşmasını sağlamada çok usta! Bu sebepledir ki bahsettiğimiz cümleler sıkça duyduğumuz cümleler oluyor. Gelin bu boz bulanıklığı aralayıp bizim için olanı beraber görelim.

1917 İLE KIRILAN ÇEMBER

Emperyalistlerin dünyayı yeniden paylaşmak için başlattığı 1. Dünya Savaşı, halkların, işçi sınıfının, gençliğin tarihine milyonlarca insanın ölümüne, korkunç bir sefalete ama öte yandan da birçok ülkede devrimci duruma yol açarak sonuçlandı. Nitekim emperyalist kapitalist sistem, yüzüncü yılında olduğumuz 1917 Ekim Devrimi ile Rusya’da yarıldı. Zincir zayıf halkasından koptu. İlerleyen zamanda modern revizyonizmin egemenliği ve yenilgiyi de içeren çok yönlü sonuçları Ortaçağ gericiliğine yaslanan akımların kitleler arasında yayılmasının da koşullarını geliştirdi. İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesi tarihinin en ağır yenilgisini almasına karşın, dünya işçi sınıfının ve ezilen halklarının devrimci hareketinin üzerinde yükseldiği temel zayıflamak bir yana gelişmeye devam etti.

ÇELİŞKİLER DERİNLEŞİYOR; TARİH ÖĞRETMEYE DEVAM EDİYOR

Kapitalist emperyalist sistemin tüm çelişkileri derinleşmeye devam ediyor. Krizden krize sürüklenen ve birçok ülkede devrimci patlama öğeleri biriktiren bu sistem yeni savaşlar, alt üst oluşlar ve devrimler dönemine doğru yol alıyor.

Paris Komünü, 1831 Fransa işçi mücadelelerinin, İngiltere’deki Çartist Hareketin ve 1848 Devrimlerinin, Ekim Devrimi ise tümünün birikimleri üzerinde yükseldi. 20. yüzyılın zafer ve yenilgileri de işçi sınıfını eğiten, yeni ve daha ileri atılım ve mücadelelerin üzerinde yükseleceği dayanaklar olacaktır.

FIRTINADA KULLANACAĞIMIZ PUSULA

Tarihin kendisi düz bir çizgi olarak ileri doğru akmıyor ne yazık ki. İleriye, aydınlığa ve sömürüsüz bir geleceğe varış bu mücadeleden en çok çıkarı olan ve bu mücadeleyi tam zafere kadar kararlıca sürdürebilecek olan tek sınıf olan işçi sınıfının mücadelesinden geçiyor. Bu mücadelenin gençlik üzerine düşen kısmı bize geçmişten hem önemli kazanımlar, önemli dersler sunuyor, hem de bu düzenin nasıl değişeceğine dair pusulamız oluyor.

ORTAÇAĞ KARANLIĞININ KARŞISINDA

Tek parti tek adam diktatörlüğünü adım adım inşa etmeye çalışır, dizginsiz bir sömürüye bizi hapsetmek isterken, kendi Ortaçağ karanlığının dayanağı olarak bizlere yaslanmak isterken bu gidişata dur demek, onları geriletmek ve mücadelemizin olanaklarını geliştirmek adına “hayır” diyoruz. Biz böylesi bir karanlığın ne bekçisi ne de kurbanları olacağız!

NASIL BİR DÜZEN KURACAĞIZ?

Tüm yetkilerin tek bir adama verildiği bir devlet düzeni değil; halkın en geniş katılımıyla hazırlanan ve halkın onayına sunulan, halkın mutlak egemenliği ve iktidarını, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altına alan anayasa temelinde yeni bir devlet düzenidir istediğimiz. İşçi sınıfı ve emekçilerin devleti ve toplumu yönetmeyi öğreneceği yeni bir toplumsal düzen istiyoruz. Toplumsal ilerleme için bilim üreteceğimiz, eşit parasız bilimsel bir eğitim için, tam bağımsız bir ülke için, insanlık dışı çalışma koşullarının yerine her yurttaşa sağlıklı, güvenlikli, insani ve geleceği garanti altına alınmış bir yaşam için, sermayedarların bilim, kültür ve sanat üzerindeki tekeline son vermek için bir halk demokrasisi istiyoruz.

GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKMA CESARETİNİ GÖSTERELİM

Böylesi bir ülke için mücadele vermekten başka bir çaremiz yok. Gökten inecek bir kurtarıcı yok. Bütün zorlukları ortadan kaldıracak görünmez bir el yok.

Geleceğimizin bizim olması için, gerici faşist bir politik rejim tehdidinin karşısında, geleceğimize sahip çıkma cesaretini hep birlikte gösterelim.

Önce bu gidişata ‘hayır’ diyecek ama hayatımızı karanlığa teslim etmek isteyenlerin karşısına mevziimizi, örgütlerimizi güçlendirerek çıkacağımız bir mücadele hattını öreceğiz.

KAPKARA BULUTLARI DAĞITACAĞIZ!

Kapkara bulutlar gökyüzünü saralı uzun zaman oldu. O bulutları işte böylesi bir mücadele ile dağıtacağız. Güneşin etrafında zulümsüz, sömürüsüz dönsün bu dünya diye üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmenin kararlılığı ile 16 Nisan’dan çıkacak 1 Mayıs’a yürüyeceğiz. Başka bir toplumsal düzen mümkün diyecek, tam bağımsız bir ülke ve sosyalizm uğruna hayatlarını kaybeden fırtına kuşlarını Denizler şahsında anacak; daha büyük bir azimle 6 Mayıs’ta buluşacağız. Antifaşist direnişin evrensel ölçekte zafer kazandığı; Nazi barbarlığının darmadağın edildiği zaman dönümü 8 Mayıs’tan güç alacak, tarihi deneyimlerimize yaslanarak büyüyeceğiz. Bu dünya güneşin etrafında sömürüsüz dönsün diye...

*Georgi Dimitrov, Gençlik İçin Notlar

ÖNCEKİ HABER

CHP'nin 'hayır' çadırı belediye ekipleri tarafından söküldü

SONRAKİ HABER

Güzel Günleri Birlikte Yeşerteceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...