07 Nisan 2017 13:16

Tüm Türkiye Gençliğini Geleceğine Sahip Çıkmaya Çağırıyoruz

Referandumda “hayır” diyeceğini açıklayan Emek Gençliği ile referandum sürecinde gençlik ile ilgili öne çıkan başlıkları konuştuk.

Paylaş

Hande KÖSE

Ankara

Referandumda “hayır” diyeceğini açıklayan Emek Gençliği ile referandum sürecinde gençlik ile ilgili öne çıkan başlıkları konuştuk. Gençliğin referandum sürecinden nasıl etkilendiğini, ne gibi beklentilerinin olduğunu Emek Gençliği MYK Üyesi Baran Kozan’la konuştuk.

16 Nisan’da gerçekleşecek referandum içinden geçtiğimiz süreçte neyin ve kimin ihtiyacı olarak halkın ve gençlerin önüne konuluyor? 16 Nisan’da ne için bir oylama yapılacak?

Bizi 16 Nisan referandumuna götüren Türkiye koşullarının 3 temel noktadan oluştuğunu düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz ekonomik çıkmaz, dış politikadaki başarısızlıklar ve bunlara bağlı olarak iktidarın yönetememe durumu. Doların artması, asgari ücret ile ev geçindirememe, işten atmalar ile toplamda artık eve ekmeğin giremediği, pazardan domatesin alınamadığı bir ekonomik tabloyla karşı karşıyayız. Dış politikayı ele alacak olursak uzun süredir çok ciddi krizler var. En yakın örneğini Hollanda ile yaşanan krizde görüyoruz. Bu krizin suni bir kriz olduğu açıkça ortada. Bunun asıl amacı olan kendi seçmenlerini kemikleştirme çabası, diğer ülkelerle olan ilişkileri yıpratıyor.

En çok göze çarpan bir diğer kriz ise Ortadoğu ile yaşananlar. Aynı Hollanda ve birçok farklı ülkeyle olduğu gibi burada da siyasi ve ekonomik çıkarlar güdüldü. Ancak sadece bir bataklığa saplandı ve birçok insanın ölümüne sebep olundu, yaratılan gerilim daha da tırmandırılarak halkların arasına duvarlar örülmeye çalışıldı. Tüm bunların sonucunda toplumsal dinamiklerde huzursuzluklar meydana geldi. İktidar bu huzursuzlukları yönetemeyerek daha fazla baskı, daha fazla sindirme politikaları güderek yönetebileceği yollar aradı. Bunun yöntemi olarak da çok uzun zamandır başkanlık sistemini tartışıyor. Bu başkanlık yolunda oluşturmak istediği düzeni biz uzun zamandır okuyoruz. Bu düzen gazetecilerin tutuklandığı, akademisyenlerin ihraç edildiği, grevlerin yasaklandığı, tacizcilerin, tecavüzcülerin aklanmaya çalışıldığı, kimsenin hiçbir söz hakkının olmadığı bir düzen. 16 Nisan referandumunun amacı ise tüm bunları yasalaştırma isteği olarak karşımıza çıkıyor.

“KENDİMİZİ ÖZGÜRCE İFADE EDEBİLMEK İÇİN HAYIR”

Bu süreç gençliğin de pek çok yönden sorunlarının olduğu bir dönemi ifade ediyor. Referandumun Türkiye gençlik hareketi açısından önemi nedir?

İktidarın uzun süredir ciddi sistemsel bir değişiklik arayışı var. Toplumun her türlü hareketinin kısıtlandığı bir değişiklik yapılmak isteniyor. Akademinin düşmanlaştırılması, eğitim hakkının gaspı gözler önünde. Üniversite gençliği açısından referandumun kritik noktasının bu olduğunu düşünüyorum. Lise gençliği açısından ise gerek dershaneler gerekse temel liseler ile hazırlanılan sınav sisteminde çokça para dönmesi ciddi bir problem. Ayrıca sınavlardan sonraki bunalımların, intiharların arttığını da gün be gün görüyoruz. Referandumun işçi gençler ile ilgili olan boyutu ise okula gidemeyip, küçük yaşta ailesinin geçimini omuzlarına yükleyip 3 kuruşa ağır şartlarda çalışmak. Getirilmek istenen sistemle ise bu durumun kalıcılaşması çok mümkün. Bu yüzden gençliğin kendini ifade edebildiği, her alanda mücadelesini sürdürebildiği alanları koruyabilmesi açısından referandumda “hayır” çıkması önemli.

Anayasa değişikliği kapsamında cumhurbaşkanı “Gençlerimize güveniyoruz” vurgusu yaparak milletvekili seçilme yaşının 18’e düşürülmesinin öngörüldüğü maddeyi öne çıkarıyor. Nasıl yorumluyorsunuz bu maddeyi?

Biz de gençlere çok güveniyoruz. Ancak bu 18 yaş meselesi tam bir göz boyama. Yaratılmak istenen bir şey var: “Biz yeni bir düzen kuruyoruz. Gençliği de bir şekilde kandırmak istiyoruz.” Mecliste gerçekten gençler olmalı ancak bu 18 yaş meselesinden öte kendi sözünü söyleyebilme meselesi. Bizim gençlere tam olarak güvendiğimiz yer de gençlerin bu kandırmacaya düşmeyecekleri yerdir.

KİMİN İSTİKRARI?

Yine AKP ve Erdoğan cephesinin propagandasında “istikrar” vurgusu çok baskın. Örneğin ekonomide istikrar, büyüyen ve güçlü Türkiye’de istikrar vb. üniversiteli, liseli gençler açısından bir şey ifade ediyor mu bu istikrar?

Referandumla gerçekten bir istikrar oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak bu istikrar bizim istikrarımız değil. Eve girmeyen parada istikrar ama patronların ve sarayların cebine giren parada da istikrar. Doların arttığı, iş olanaklarının azaldığı bir ülkede istikrar. Sokakta dilenen çocuğun yaşı 7, üniversite sınavı sonucunda intihar eden liseli gencin yaşı 17, üniversite mezunu işsizin yaşı 27. 7’den 27’ye işsizlikte, geleceksizlikte istikrar. Kim istemez böyle istikrar? Nasıl bir istikrar? Gazetecileri daha rahat tutuklattırabildiğ bir düzende istikrar, istediği hocayı üniversiteden alıp istediğini rektör olarak atayabildiği bir istikrar. Evet, bunların hepsinde istikrar. Evet, istikrarlı, büyüyen ve güçlü bir Türkiye.

“İNSANLARI YAŞAMLARIYLA TEHDİT EDİYORLAR”

Hükümet sözcülerinin de dillendirdiği “Hayır çıkarsa kaos olur.” söylemleri gençlik cephesinde yankı buluyor mu? Ülkeyi bekleyen tehdit bir kaos mu?

Gençlik içerisinde iktidarın ağzından çıkan söylemler, tehditler oldukça konuşuluyor. Sadece facebook paylaşımları yüzünden tutuklananlar, herhangi bir muhalif ses çıkaranın marjinalleştirilmesi vb. durumlar bir yandan gençliğin çokça tartıştığı konular. Ancak bu sadece referandum, evet-hayır meselesi değildir. Uzunca süredir bu sıkıştırılmış ve baskılanmış düzen ile yaşayan gençlik bir yandan da içindeki potansiyelini biriktirmektedir.
Özellikle son 4-5 yıla tanık olmuş nesiller olarak; kaos bize çok yabancı bir kelime değil. 7 Haziran’dan sonra olanlar, 15 Temmuz sonrasında ilan edilen ve hala sürdürülen OHAL ile de beraber böyle bir korku havası estirmeye çalışıyorlar. İnsanları yaşamlarıyla, ekmekleriyle tehdit ediyorlar.

BU DÜZEN DEĞİŞMELİ, AMA NASIL?

Peki ya bu tablo karşısında çıkış noktası ne olabilir? Nasıl değişebilir?

Yarattıkları kamburu üstümüzden atmamız lazım. Bu da ancak mücadele ederek olur. Korkarak, saklanarak, kaçarak değil. Çünkü artık kaçacak hiçbir yerimiz kalmadı.
Öncelikle referandumda başkanlığa geçit vermemek lazım. En elzem olanı bulunduğumuz her yerde hayırı anlatmamız. Üniversitelerde ihraç edilen hocalarımızın, soruşturmalar ile okullarından uzaklaştırılan arkadaşlarımızın dimdik yanında durmak gerek, lise sınavlarının yoğun stresinden etkilenen, intihar eden, psikolojik rahatsızlıklar yaşayan gençlerimizin dimdik yanında durmak gerek, atölyelerde, iş yerlerinde patronunun karşında duran arkadaşlarımızın dimdik yanlarında durmak gerek.

AKP Gençlik Kolları’nın dağıttığı broşürde “Bu Düzen Değişmeli” başlığı göze çarpıyordu. Gençliğin talebi de bu değil mi?

Bizce de gençliğin talebi bu. Var olan sistemin değiştirilmesi ama kendisi için değiştirilmesi. Demokratik, yaşanabilir bir ülke, parasız, bilimsel bir eğitim için, 10 yaşında 15 saat çalıştırılmamak, çalışmak zorunda kalmamak için, tacizin tecavüzün son bulması için, insanca yaşamak için bu düzen değişmeli.

BULUNDUĞUMUZ HER YERDE MÜCADELEYE
Emek Gençliği nasıl bir ülke ve düzen istiyor? Bunun için gençliği nasıl bir mücadeleye çağırıyor?

Emek Gençliği, beklentileri karşılayan uygulamalar ve gerçekliklerden oluşmuş, merkezine halkı alan bir toplum yönetimi istiyor. Sadece gençliğe değer verildiğinin belirtilmesi dışında, taleplerini asıl anlamıyla dile getirebilecek olan gençlerin dikkate alındığı bir düzen istiyoruz. Seçimlerimizin sonucunda cezalandırılmak yerine denetimini de sağlayabileceğimiz, daha fazla söz sahibi olabildiğimiz, ürettiğimizden hakkımızı alabildiğimiz ve halkın yasamayı, yargıyı, yürütmeyi denetleyebildiği gerçek anlamı ve uygulamasıyla halk demokrasisi istiyoruz. Söylediğimiz sözlerin engellemesinin aksine daha da yükseltebilmesi adına; her platformda -sınıflarda, okullarda atölyelerde- bir araya gelmeye, halk demokrasisi için mücadele etmeye çağırıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Hendek'te CHP'nin standına saldırı

SONRAKİ HABER

1 Sınav 1 Hayatı Çalmasın Diye

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa