24 Haziran 2012 13:40

Anadilsiz insan, köksüz ağaca benzer

Astrid Lingren’in de aralarında bulunduğu tanınmış İsveçli yazarların onlarca eserini Kürtçeye çeviren, Paris Kürt Enstitüsü Kürt Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Reşo Zilan’la ’Kürtçe’nin seçmeli ders’ olarak okutulmasına ilişkin süren tartışmaları konuştuk. Kürtle

Anadilsiz insan, köksüz ağaca benzer
Paylaş
Murat Kuseyri

Uzun yıllar Kürtçe öğretmeni, Üniversite ve Yüksek Okullarda Öğretim Üyesi olarak görev yapan Zilan aynı zamanda İsveççe-Kürtçe sözlüğün de mimarlarından. Kürt dili ve kültürünü konu alan pek çok projeye imza atan Zilan Kürt dilinin en önemli uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor. Başbakan Erdoğan’ın ‘Kürtçenin seçmeli dil olarak okutulacağı’ açıklaması için, “Kürtçe Laos, Kamboçya, Portekiz, Tanzanya veya başka bir ülkede seçmeli ders olarak okutulsaydı bu olabilirdi. Fakat Türkiye’de, Kürtler için düşünüldüğünde bu sadaka ve hakarettir”  diyen Zilan’la anadilin önemini, İsveç’teki anadilde eğitim deneyimlerini ve Türkiye’de konuya ilişkin süren tartışmaları değerlendirdik.

Anadil neden önemli?
Anadil bir insanın fikir dünyasını oluşturmada, düşündüklerini aktarmasında çok önemli bir işleve sahip. İnsanın zekasını, kişiliğini ve kültürünü geliştirir. Anadilsiz bir insan, köksüz bir ağaca benzer. Nasıl ki bir köksüz ağaç ayakta duramazsa, anadilsiz bir insan da ayakta duramaz. Anadilin önemi bazen pek önemsenmiyor. Devletlerde ‘biz resmi dilimizi öğretiriz, bizim dikte ettiğimiz dille eğitim yaparlar’ anlayışı var. Ana dilini bilmeyen kişilerin başka bir dili öğrenmeleri daha zordur. Bilim dünyasındaki gelişmeleri yeterince izleyemezsiniz çünkü düşünce kapasitesi bakımından gerisinizdir. Düşünceyi anadil temeline oturtmadığınız için yarım dillisiniz. Yarım dillilik en büyük yoksulluktur. Duygularınızı ve düşüncelerinizi dile getiremezsiniz. İnsanların gelişmelerini istiyorsak öncelikle onların anadillerine önem vermeniz, dilini öğrenmesinde ve geliştirmesinde yardımcı olmanız gerekir. Eğer bir insanı anadilinin dışında bir başka dili öğrenmeye zorluyorsanız, kelime hazinesi sınırlı olduğu için çok büyük zorluklar çeker. Dili öğrense bile rahatlıkla duygu ve düşüncelerini ifade edemez. Ben bile bu yaşta başka bir dilde konuştuğumda; önce Kürtçe düşünüp tercüme ettikten sonra duygu ve düşüncelerimi ifade edeyirum. Hâlâ zorluk çektiğim oluyor. Ben Türkçeyi 7 yaşındayken okulda sopa zoruyla öğrendim. İkinci ve üçüncü sınıfa geldiğimde öğrendim. Türkçe benim eğitim dilim oldu ama hiç bir zaman anadilim olmadı. Olamaz da. Gelişmiş tüm ülkelerde ana dil konusunda yapılan kapsamlı araştırmalar var. Ana dil tarih ve kültürdür. Ana dilinizle dilinize ve kültürünüze sahip çıkarsınız

Batılı ülkeler, örneğin İsveç anadil sorununa nasıl yaklaşıyor?
İsveç’te 1976’dan beri yabancıların anadillerini öğrenme hakları var. Göçmenlerin çocuklarının anadillerini öğrenmelerini isteme hakları var. İsveç kurumları bu talebi karşılamak zorunda. Bir okulun olduğu çevrede aynı dili konuşan 5 çocuk varsa, kurumlar öğretmen bulmak ve anadilde eğitim vermekle yükümlüdür. İsveç’te 5 grup, Finliler, Yahudiler, Tornedal Finlileri, Romanlar, Samiler azınlık statüsünde. Bu gruplara mensup olan çocuklar İsveç’in neresinde yaşarsa yaşasınlar okul yönetimi öğretmen bulmak ve eğitim vermek zorundadır. Tek bir çocuk da olsa devlet bunu yapmak zorunda. Ayrıca bunların çoğunluk olduğu yerleşim birimlerinde tüm dersler veya müfredatın bir kısmı onların anadilindedir.

İsveç bir dönem asimilasyon politikası uygularken neden bundan vazgeçti?
Ulusal devletlerin ortaya çıkmasıyla tek dillilik de bir ideoloji oldu. Avrupa’nın en gelişkin, en modern ve en ileri ülkelerinde bile diğer azınlık dillerine karşı çok vahşice bir tavır vardı. İsveç’te 1960’lı yıllarda okulların bahçelerinde ve sınıflarda Samice veya Fince konuşmak kesinlikle yasaktı. Ama yasaklamanın olumlu sonuç vermediğini, çocukların başarısız olduklarını gördüler. Çocuklar büyük problemler yaşadı. Ayrımcılık ve dışlanma arttı. Zorla asimilasyonun, entegrasyonu sağlamadığını gördüler. İsveç Batılı ülkeler arasında bunu en erken gören ve gerekli düzenlemeleri yapan ilk ülke oldu.

Kürtçe eğitime ne zaman ve nasıl başlandı?
Ben 1973’te İsveç’e geldim. O zamanlar Kürtler açısından anadil eğitimi sorunu yoktu. Buraya gelen Kürtler iki gruba ayrılabilir. İşgücü olarak gelen Kürtlerin neredeyse tamamı Orta Anadolu’dan gelenler. 1970’li yılların sonlarına doğru Irak ve Türkiye’den politik mülteciler gelmeye başladı. Bu gelenlerin % 90’ının aileleri burada değildi. İşgücü ve politik mülteci olarak gelen Kürtlerin aileleri ve çocukları da buraya gelince dil sorunu baş gösterdi. 1976’da Türkiye’den  Uppsala’ya 7 çocuklu bir Kürt ailesi geldi. Bunlar okula başladılar ama Kürtçeden başka hiç bir dili bilmiyorlardı. Kurumlar benden yardım istediler. Çocuklara hem Kürtçe okuma yazmaları, hem de diğer derslerini anlamaları için ders verdim. O sıralar anadil eğitimi yoktu. Ama aradan çok geçmeden anadil eğitimi başladı. İlk Kürtçe anadil eğitimi Uppsala’da başladı. 1985 yılında Stockholm’de Yüksek Öğretmen Okulunda, Kürtçe öğretmen yetiştirme kursları başladı. 35-40 civarında Kürtçe öğretmeni yetiştirildi.

Eğitimci olarak anadil eğitiminde karşılaştığınız sorunlar nelerdir?
Başlangıçta anadil eğitimi çok iyi şartlara sahipti. Daha sonra dar görüşlü ve milliyetçi çevrelerin baskısıyla alınan kararlar sonucu kısıtlamalara gidildi. Eskiden anadil eğitimi okul şemasının içinde yer alıyordu. Şimdi anadil eğitimi okulun bitiminden sonra öğrencilerin serbest zamanlarında veriliyor. Bu çocukları olumsuz etkiliyor. Eğitim haftada iki saatten bir saate düşürüldü. Daha önceleri bir yerleşim biriminde tek çocuk olsa bile anadil eğitimi veriliyordu, ama bu sayı önce 3, daha sonra da 5’e yükseltildi. Anadil eğitiminin masraflı olduğunu kabul etmek gerekir ama ileriye yönelik düşünüldüğünde gönüllü bir entegrasyonu oluşturacak kişilerin topluma verecekleri katkı fazladır. Buna karşılık dışlanan kişilerin ekonomiye vereceği zarar devlete ve topluma çok daha pahalıya mal olur. Dolayısıyle anadile ayrılan para boşuna gitmiyor. Sağlıklı bir toplumun oluşturulması için büyük bir yatırımdır.

Erdoğan’ın Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulacağını açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Kürtçe Laos, Kamboçya, Portekiz, Tanzanya veya başka bir ülkede seçmeli ders olarak okutulsaydı bu olabilirdi. Fakat Türkiye’de özellikle Kürtler için düşünüldüğünde bunu bir sadaka ve hakaret olarak görüyorum. Kürtçe konuşmanın yasak olduğu bir dönemden, Kürtçenin seçmeli dil olarak okutulmasının kabul edildiği bir noktaya gelinmesi olumlu diye düşünülebilir. Ama bir bütün olarak Kürtlerin durumlarını düşündüğümde, bunu Kürtlerin aşağılanması olarak telakki ediyorum. Türkiye’de milyonlarca Kürt var ve Kürtlerin başlarına gelmeyen hiç bir şey kalmadı. Kürt sorunun bizleri asimile ederek çözmeyi denediler. İnsanlarımız kılıçtan getirildi, katledildi. Benim ailem 16 sene İran’da sürgün hayatı yaşadı. Eğer Kürtler için bir şeyler yapmak istiyorlarsa devlet adına çıkıp bizlerden özür dilesinler. Bunu devletin en başındaki kişinin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yapması gerekir. Sadece bizden değil Ermenilerden, Süryanilerden ve Çerkezlerden de özür dilesin. Bunu yaparlarsa Türkiye’de çok büyük bir yumuşamaya yol açarlar. O zaman bizler kardeşlerimizin bizlere haksızlık yaptıklarını kabul etmelerinin rahatlığını duyarız. Ama sen benden bu özürü dilemiyorsan, ben entegre olmam. İkinci olarak yapmaları gereken şey Kürtlere dillerini mecburen öğretmeleridir. Uzun yıllar boyu Kürtlerin vahşi oldukları, medeni olmadıkları propagandası yapıldı. Kürtçe konuşmak ayıp olarak görüldü. Bu halkımızı olumsuz etkiledi. Devlet Kürtlere kendi dillerini zorunlu olarak öğretmelidir. Bu şekilde halk dilini severek öğrenecektir. Kürtçe Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde ilk ve resmi dil olarak kabul edilmeli. Ama Türkçe de öğretilmeli. (Uppsala/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

FestivalKaraborsa: Korkusuz neşeli sanat

SONRAKİ HABER

Okula başlama yaşı, çocuğun gelişimine uygun mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...