02 Nisan 2017 23:53

'Kürt halkı Erdoğan’a ‘evet’ demeyecek kadar deneyimli'

Erdoğan’ın Diyarbakır mitinginde sarf ettiği sözlerin Kürt halkı için ne anlama geldiğini DBP ve EMEP yöneticileri değerlendirdi.

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır’da toplu açılışlar adı altında yaptığı referandum mitinginde sarf ettiği sözlerin Kürt halkı için ne anlama geldiğini DBP ve EMEP yöneticileri değerlendirdi. EMEP Bölge Örgütü Yöneticisi Mehmet Türkmen, “Karanlık bir dönemin habercisi olan tek adam yönetimi için en çok da Kürt halkından destek istemek halkla alay etmektir” derken DBP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Arslan da, Erdoğan’ın kendisini artık yegane güç olarak gördüğünü ve bu güce biat istediğini, AKP ile bir çözüm gelmeyeceğini ifade ederek, “Tek adam rejimine karşı güçlü bir muhalefetle onun bu güç hırsına karşı mücadeleyi büyüteceğiz” dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz cumartesi günü Diyarbakır’da konuştu. Diyarbakır Valiliği önünde düzenlenen mitingde Erdoğan, güvenlikçi politikaları sürdüreceğini söylerken, yeni yapılacak yatırımları anlatarak da başkanlık için destek istedi. Bölge halkından 16 Nisan için ‘evet’ oyu isteyen Erdoğan, “Barışın fedaileri biziz, özgürlüklerin fedaisi biziz ve bundan sonra da böyle olacak” söylemleriyle çözüm sürecinin de olmayacağını bir kez daha gösterdi.

Erdoğan’ın söylemleri ve Diyarbakır mitingini bölgedeki partilerden DBP ve EMEP’le değerlendirdik. 

‘AKP ŞİMDİ DAHA AĞIRINI YAPIYOR’

Emek Partisi (EMEP) Bölge yöneticisi Mehmet Türkmen, son iki yıldır bölge illerinde büyük bir yıkımın yaşandığını belirterek, “On binlerce insan yerinden yurdundan edildi. Tayyip Erdoğan aslında daha önce Diyarbakır’da ‘Kürt sorunu benim sorunumdur ve bu sorun aslında demokrasiyle çözülür’ söylemlerinde bulunuyordu. 90’lı yıllarda Kürtlere yaşatılanlar üzerinden AKP başka bir kapı açtığını ve sorunu ‘çözüm süreci’ ile çözeceği iddiası ile bir propaganda yürütmüştü. Bu propagandayı yürütürken şimdi ‘bu sorun kalkınmayla çözülür’, ‘yatırımları artıracağız’ noktasına gelmiş oldular. AKP bunu söylerken buraya gelmiş olmasında sadece bir söylem değişikliği olmadı. Bunun bir bedeli de oldu. İşte 7 Haziran’dan sonra yaşananlar Erdoğan’ın Kürt halkına, Kürt sorununa dair zihniyetini ve kafasındaki asıl olan vaatlerini de yerine getirerek ortaya koydu. Bunu da çok ağır bedellerle anlamış olduk” dedi. 

‘DAHA FAZLA YETKİ VERİLİRSE BASKI ARTAR’

Erdoğan’ın 16 Nisan’a havale ettiği çözümün daha fazla baskı ve zulüm ortamı olduğunu ifade eden Türkmen, “Yüzde 80-90’la seçilmiş belediye başkanlarının tutuklandığı Diyarbakır’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi burada Kürt halkından daha fazla yetki istiyor. Eğer bu bir 1 Nisan şakası değilse şu demektir: ‘Elimizdeki bu yetkiyle iki yılda bu kadarını yapabildik. İşte 100’den fazla belediyenize el koyduk, eş başkanlarınızı, milletvekillerinizi içeri attık, bölgenin büyük oranla desteğini almış partilerinin yöneticilerini, siyasetçilerini derdest ettik, sokakta çocuklarınızın, kadınların cesetlerini çürüttük, bodrumlarda yaktık ama bu kadar yetkiyle elimizden bu geliyor. Bize daha fazla yetki verin kalanınızı da temizleyelim.’ Bunun başka bir açıklaması olamaz” dedi. 

‘BİR DE DESTEK İSTEYİP ALAY EDİYORLAR’

Tüm yaşanan ölüm ve yıkım uygulamalarına yapılacak değişiklikte bir çözüm olmadığını, bu nedenle çözüm olacakmış gibi söylemlerin aldatmaca olduğunu belirten Türkmen, “Tüm bu süreçlerde ellerindeki yetkiyle neler yaptıklarını gören ve tek adam diktatörlüğü ile de neler yapmayacağını Kürt halkı fazlasıyla anlayacak kadar deneyimden geçmiştir. Sonuçta hepimiz biliyoruz bu değişiklikte Kürt halkına umut vadeden hiçbir madde yok. 40 yıldır kanayan bir yaranın çözümüne dair bir şey yok aksine kalan demokratik hakları da ortadan kaldıracak, karanlık bir dönemin habercisi olan tek adam yönetimi için en çok da Kürt halkından destek istemek, halkla alay etmektir. Ama bizler Kürt halkının büyük oranda, Erdoğan’ın adeta dalga geçen bu çağrısına 16 Nisan’da gereken cevabı vereceğine inanıyoruz” diye konuştu. 

‘KENTLER YIKILDI, İNSANLAR ÖLDÜ...’ 

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Arslan da Erdoğan’ın mitingine katılımın düşük olduğunu ve AKP’nin Kürt halkından karşılık göremediğinin bir kez daha açığa çıktığını, mitingin fiyaskoyla sonuçlandığını söyledi. 

Arslan şöyle devam etti: Referandum sürecinde AKP’nin Diyarbakır’da ve bölgede yaptığı çalışmaların istedikleri ölçekte olmadığını hepimiz görüyoruz. Erdoğan, AKP iktidarı uzun yıllardan beri toplumsal bir kaos ve gerilim yaratarak seçimlere gidiyor ve bu gerilimlerden yaralanarak sonuç almaya çalışıyor. İlk önce Ağrı’dan başlayarak provokasyonlar hayata geçirilmeye başlandı. Bunlarla başarılı olamayınca 7 Haziran seçimleri sonrası tek başına iktidar olamamasından kaynaklı demokratik çözüm süreci de bitirildi. Bu süreçte onlarca kent yerle bir edildi, insanlarımız sokaklarda, bodrumlarda katledildi. Birçok insanımızın cenazeleri teşhir edilmeye çalışıldı, kadınların bedenleri çıplak vaziyette topluma gözdağı verilmek için teşhir edildi. Tüm süreçler neticesinde Erdoğan’ın Diyarbakır’da yapılan bir mitinginin Kürt halkı için ne ifade ettiği açıktır. Onlarca belediyemize kayyımlar atandı, belediye eş başkanları tutuklandı ve mitingde Erdoğan, kendisinin de belediye başkanlığı yaptığını ve elinden yetkilerinin alındığından bahsetti. Oysa bugün 80 küsür DBP’li belediyeye, Erdoğan’ın yönettiği bir ülkede zorla kayyımlar atanmıştır. Bu tek kelimeyle bir ikiyüzlülüktür.

‘ERDOĞAN’LA ÇÖZÜM GELMEYECEK’

Değişiklik için ‘evet’ oyu isteyen Erdoğan’ın değişiklikte çözüm sunan ya da değişiklikte hiç yer alamayan konular üzerinden söylemlerde bulunduğunu belirten Arslan, bu söylemlerle de Erdoğan’ın çeliştiğini aktardı. Arslan, şunları kaydetti: AKP eşit olmayan şartlarda seçimlere gidilmesine rağmen bu belediyeleri alamayacağını anladığından halkın iradesine kayyım atamıştır. Erdoğan, annelerin artık Kürtçe konuştuğunu mitingde dile getirdi. En kötü koşul ve dönemlerde dahi yıllarca faaliyet gösteren Kürt Enstitüsü KHK ile kapatıldı. AKP anlayış olarak demokratik taleplere kapalı ve ‘gücün varsa her şeyi yaparsın’ zihniyetiyle hareket ediyor. Biz bu açıdan AKP’nin böyle bir anlayışı sürdüren yanıyla bir çözümün olamayacağını görüyoruz. Erdoğan, artık kendisini Türkiye’nin yegane gücü olarak görüyor ve artık toplumun da kendi gücüne biat etmesini bekliyor. AKP’nin demokratik yöntemlerle sorunu çözme yaklaşımını kuşkusuz biz de bu saatten sonra beklemiyoruz. Bundan kaynaklı AKP’nin-Erdoğan’ın bu yaklaşımlarına karşılık demokratik mücadeleyi örgütleyerek tek adam rejimine karşı güçlü bir muhalefetle onun bu güç hırsına karşı mücadeleyi büyüteceğiz. 

‘BİZE NE VERDİLER Kİ EVET DİYELİM?’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır mitingini yurttaşlara da sorduk.

Bir inşaatta bekçilik yaptığını söyleyen Mehmet Demir, “Cumhurbaşkanı hapse girdiğinden bahsetti. Ben de hapis yattım. Diyarbakır’ın yarısı cezaevi görmüştür. Ama buraya yapılan zulüm bitmiyor. O kısa bir süre hapis yattı, ama sonra önünü açtılar. Buraya geldi ama çözüm getirmedi. Buraya tüm siyasiler gelir ama bir çözüm yok. ‘Hayır’ diyenleri terörist gösteriyorlar. Bu halk ne yapsın, hep size mi çalışsın? Bize verdikleri bir şey yok ama sürekli bizden destek istiyorlar. Halk onlara bu desteği vermeyecek artık” dedi.

Dağkapı’da seyyar satıcılık yapan Ramazan Dağcı, “Savaşın durmasını istiyoruz. Barış kardeşlik tek arzumuz. Bizim de belediye başkanlarımız cezaevinde. Bunun çözüm olmadığını Cumhurbaşkanı da biliyor. Sadece açılış yapmaya gelmiş ama biz ondan bu ölümleri durduracak bir söz bekliyorduk. Bir çözüm olmadan halkın onayı alınmaz” dedi.

Ekoloji aktivisti Nejdet Sezgin, Erdoğan’ın konuşmasında vurguladığı yatırım konusuna değinerek şunları söyledi: Cumhurbaşkanı gelişme ve kalkınmadan söz etti. Bunlar günümüzün iki canavar terimi. Doğal alanlar ve kültürler hep gelişme ve kalkınma uğruna heba ediliyor. Diyarbakır’da da Dicle Vadisi, Dicle Nehri, Kırklar Dağı gelişme ve kalkınmaya kurban edilmek isteniyor. Her şeyin bir gün çözüleceğine inanıyorum. Ama kayıpların daha da artmadığı bir dönemde bu çözümü getirmek lazım. O açıdan bir an önce huzurlu bir ortama dönülmeli.

Sur’da esnaflık yapan bir yurttaş ismini vermeyerek şunları kaydetti: Buraya oy kazanmak için geldi. Ama buraya ne yaptı ki? Mahallelerimiz yıkıldı. Benim evim o yıkılan mahalledeydi. Buna ‘evet’ demiyoruz. Eğer ki o mitinge Diyarbakır’dan 100 kişi gittiyse dışarıdan da 500 kişi getirmişlerdir. İmkanları var, getirirler. Nereye gitsek polis var, etmedikleri eziyet kalmıyor. Cumhurbaşkanının sözlerinden güç alıyorlar. Sabah çıkıyoruz, akşama kadar başımıza ne gelecek bilmiyoruz. Hayatımızdan razı değiliz.

Bir başka Sur esnafı ise şunları kaydetti: Çözüm sürecini yarıda bıraktı, tekme atıp masayı devirdi. O yüzden Erdoğan’ın hiç bir sözü samimi gelmiyor artık. Kayyımlarla halkın iradesini yok sayıyorsun, vekilleri içeri atıyorsun, çözüm olmaz ki bunlar. Çözüm dürüstlükle olur. Cumhurbaşkanıdır, elinde devletin tüm imkanları var. Devletin parasıyla insanları dışarıdan getirdiler. Benim evim Seyrantepe’de. Buradan oraya kadar yol boyunca dışarıdan gelen araçlar vardı. Buradan üç tane esnaf gitmedi. (Diyarbakır/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

'Evet çıkarsa boynumuzdaki ilmek daha da sıkılaşacak'

SONRAKİ HABER

Düzce’de ‘hayırcılar’ kahvesinde bir sohbet

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...